APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (35.BÖLÜM)
APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (35.BÖLÜM)
0 Yorum
769
16-11-2021
 

BÜYÜK BİR TUTKU VE UFKA SAHİP OLUNMADAN TARİHİN EN ZORLU ÇABASINA GİRİLMEZ

Doğru Bir Ordulaşma Ruhta ve Düşüncede Yenilik Yaratmakla Mümkündür;

Ordu ve savaş gerçekliğimizi de bütün yönleriyle ve oldukça net bir biçimde ele alabiliriz. Bunun karar esaslarına açıklık getiriyoruz ve gerilla tarzımızı kararlaştırıyoruz. Bu önemli bir yaklaşım gerçeğimizdir. Genelde ordulaşma, özellikle de gerilla tarzını bütün yönleriyle doğru değerlendirmek, doğrulamak gerekmektedir. Bu temel çalışma alanına çok az yanılgıyla ve doğrular temelinde yaklaşmanın ne kadar önemli ve sonuç alıcı olduğu bilinmektedir. Bu konudaki yanılgıları aştıracağız, yetmezliklere fırsat vermeyeceğiz ve dönemin emrettiklerine çok dikkat edeceğiz. Yine bunun tarzına özellikle büyük bir derinlik ve anlayış keskinliğiyle bakacağız. Gerillaya ilişkin bu defa yalpalayan, yarım yamalak bir çıkışımız olmayacak. Gerilla netleşmesi ve buna ilişkin karar düzeyimiz bizi ordulaşmanın en yeterli ve yetkin bir örgütlenmesi kadar, savaşın da en sonuç alıcı biçimine ulaştıracaktır. Çoğunuzun iddiası bu temeldedir. Bunun için de buna dikkat etmeye, hiç olmazsa bundan sonra doğru yaklaşmaya büyük özen göstereceksiniz. Başarı, hiç olmazsa partiyi her gün anlamsız kayıplardan bir an önce sıyırmak kadar, bir an önce doğrulara ulaştırmak ve sizleri bir an önce bu doğru yaşama çekmek için önemlidir. Yoksa pul pul dökülüyorsunuz. Kişilikleriniz çok zayıf, sürekli dökülüyorsunuz ve bizim de sürekli bu tarz çalışma imkanını bulmamız, çalışmalara kendimizi bu kadar katmamız mümkün değil. Artık anlayış keskinliğini kazanmak, katılım gücü olmak zorundasınız, aksi halde yaşayamazsınız. Bu değerlendirmelerin ışığında yıllardır kendinizi sadece bir bela gibi tuttuğunuzu, görevlerden kaçtığınızı görüyor ve bunun en olumsuz bir durum olduğunu şimdi fark ediyorsunuz. Bu durumlara düşmemenin yolu, hiç olmazsa bu süreçleri doğru yaşamaktan geçer.

Yenilgiyi kendinize tümüyle yedireceğinizi, imhalık bir durumu tümüyle kader olarak belleyeceğinizi sanmıyorum. Kurtuluş şansınız var, doğru yaşam talebiniz yüksek, ama ona ulaşma ve onu kendi yaşamıyla bütünleştirme biçimine gelince aranızda uçurumlar var. Yıllardır bazılarınızın nasıl böyle yaşadığına anlam veremiyorum. Yeni katılımlar için olduğu kadar, eski katılımlar için de bu savaşı halen nasıl böyle kabul ettiklerine şaşırıyorum. Kendim için değil, sizin için acı duyuyorum, üzüntü duyuyorum, çünkü bu savaşın nasıl yürütüldüğünü ben iyi biliyorum. İnsan size bir kurbanlık koyun gibi bakıyor. Ve buna da yol açan kendinizsiniz. Bu kadar acımasız işkencelere, bu kadar acımasız zorluklara kendi yetersizliğinizle, eksikliğinizle yol açtırıyorsunuz. Ben de böyle devrimci olunmaz diyorum. Aslında bunu sürekli söyledim, maalesef kendilerini yaşamışlar, hem de bayılırcasına yaşamışlar. Sonuçları benim için değil, sizin için ortada. Yetersiz mi yaklaşıyoruz, sorumluluklarımızın uzağında mı yaklaşıyoruz? Hayır! Ben bütün kuruluş çalışmalarımıza, bütün önemli dönemsel çalışmalarımıza çok yeterli, çok doyurucu yaklaştım, fakat anlamayan, anlar gözüküp de kendini dayatan kişilikler oldu. Ama ben yine de güçlü ve ayaktayım, işlerimi biraz yürütüyorum. İyi yürütemeyen, yeterli olmayan diğerleridir. Hele bu saptıranlar, bundan tamamen kendileri sorumludur. İşler yürütülebilir. Biz kimseden destanlık kabilinden iş istemiyoruz, ama iş dediğin biraz sağduyuyla yapılır. Hele hele sizin koşullarda, bu işlere ancak böyle güç getirilebilir. Sizden bunu istiyoruz. Bu da o kişinin amacını anlamlandırmak içindir, yaşamına anlam katabilmesi için gereklidir. Kendimizi bu kadar anlatıp duruyoruz.

Buna rağmen böyle yapmanızın ne gereği var? Ucuz mevkiciliğe, ucuz kariyere bilmem bireysel çıkarcılığa, her türlü parti dışılığa, her türlü yakışmayan tutumlara ne gerek var? En önemlisi de bu kadar yetmezliğe, işin bu kadar olurunda olmamaya, işin gereklerine kendini vermemeye ne gerek var? Niye böylesiniz, bundan ne zevk alıyorsunuz? En önemlisi de, kendinizi eğitmemede, kendinizi katmamada ne çıkarınız var? Buna şaşıyorum! Kendini gizlemek ve başka türlü göstermekle ne elde edeceğini ümit ediyorsunuz? Bundan ne zevki alıyorsunuz? Kendini gerçeğe bütün yönleriyle doğru dürüst katamama sizi büyütüyor mu, sizi yüceltiyor mu? Size özgür bir yaşam, bireyci bir yaşam şansı veriyor mu? Şimdiye kadar sizi tatmin etti mi? Bir sigara dumanı sizi ne kadar tatmin ediyorsa, bir gün bu saplantılarınız da sizi o kadar tatmin eder. Her zamankinden daha gerçekçi olmaya, yalnız bugün için değil, tarihimizde ilk defa derli toplu yakaladığımız, onurlu olmak kadar gerçekçi, gerçekçi olmak kadar arzulanır bir yaşamın sahibi olmaya şimdi güç getirmeliyiz. Geçmiş dönemlerdeki umutsuzluğun, ilgisizliğin nedenlerini anladık. Ama şimdi gerçekten umut zamanı, sadece umut zamanı da değil, bunu gerçekleştirme zamanı. Özgür bir yaşamı sadece talep etme değil, onu gerçekleştirme zamanı. Buna inanın, bunun bilincini geliştirin ve o temelde sürece yüklenin. Size gerekli olan budur. Buna büyük cevaplar verdiğimize de inanıyoruz.

Ordulaşma ve savaş sorunları o kadar önemli, o kadar hassas, o kadar sorumlu ve yaratıcı bir yaklaşımı gerektiriyor ki, önümüzdeki dönemde kendimizi her açıdan vereceğimiz bu çalışma parti öncülüğü ve onun uygulama düzeyiyle bağlantılı olacaktır. Sadece ihtiyaç duyduğumuz askeri çizgiyi derinliğine anlamak veya bunun uygulama sorunlarına dikkat etmek değil, her işte olduğu gibi buna da çok köylüce ve esnafça, bönce yaklaşmak sanıyorum bizim en gafil yanımız, çokça yaptığımız o kendimizi kandırma tarzımız oluyor. Kuşkusuz böylesi bir çalışmada çok kapsamlıca değindiğimiz hususları tekrarlamayacağız. Yalnızca sonucuna ilişkin bazı hususları saptamalıyız. Eğer bazı kararlara ulaşacaksak, o kararlar hayli can alıcı nitelikte olmalıdır. Bunu yakalamaya çalışıyoruz. Yani beni günlerdir düşündüren, parti gerçeğimizde olduğu kadar, onun ordu temsilinde de derin bir ufuk noksanlığı içerisinde olduğumuzdur. Bu işte gönüllülük bir tutku olduğu halde, bu bir onur işi, şan, şeref işi olduğu halde, bundan biraz yoksun olduğumuz, ufkumuzun çok dar kaldığı bilinmektedir. Yine bu konuda köylünün, küçük burjuvanın çok dar, günü kurtarma anlayış ve yaklaşımlarının, ufukta kesin zaferi görmemenin, günlük yaklaşımda da yarını düşünmemenin çok etkili olduğu bilinmektedir. Bunları da sanki bir şeyler kurtarmakmış gibi değerlendirip öyle yaklaşım gösteriyorsunuz.

Büyük tutku olmazsa, büyük ufuk olmazsa bu çalışmaların içine girilemez. Ordu gibi tarihin en zorlu bir çabasına girilemez. Girişilse dahi altından kalkılamaz. İster gerilla ordulaşmasının daha gelişmiş biçimi olsun, -ki, bu bizde artık böyle bir duruma gelmiş- ister herhangi bir silahlı mücadele biçimi olsun, eğer macera olup çıkmayacaksa, ona girişen kişiler çok ciddi olmak zorundadırlar. Hele çok sınırlı bazı değerleri kurtarmak için buna girmemeli ve girdi mi de kendini bütünüyle vermelidirler. Büyük bir gönüllülük kadar, tutku kadar sağlam bir mantık yapısı da olmalıdır. Halk ordusunu kurmak büyük bir azimle, iradeyle olmazsa ve yine insanda tam bir tutku halini almazsa başarılamaz. Eğer böyle olursa bu, askere almadan tutalım bunun mükemmel bir savaşım düzenine çekilmesine kadar her şey büyük bir sorumlulukla yerine getirilir. Çok az sayıda arkadaşımız bu işe böyle bakıyor. Sizin ordu sorunlarına neden bu kadar ufuksuz, mecalsiz yaklaşım gösterdiğinizi halen anlamış değilim. Gündeminizde yapacağınız bir iş mi yok? Eğer varsa, iradenizi neden harekete geçiremiyorsunuz? Örneğin düşünüyorum, benim çok dolaylı da olsa bu çalışmalara gösterdiğim ilginin onda birini siz gerillanın merkezinde, en çok geliştirilecek yerde olduğunuz halde gösteremiyorsunuz, bunun büyük tutkusunu yaşayamıyor, derin ufkunu yakalayamıyorsunuz. Ordu kurmayı şevkle ele alan kaç birimimiz var? “Ben bu yıl böyle bir iddialı ordu kuracağım ve düşmanın şu odaklarını çökerteceğim” diyen kaç komutanımız var? Bunca deneyimlere rağmen sanırım bu bizde eksiktir. Bizim buradan gördüğümüz öngörüden daha geri bir öngörüyle hareket ediyorlar. Bizim buradaki yaklaşım yoğunluğumuzdan çok daha az bir yoğunluk içerisindeler. Onun için de bönce, köylüce, esnafça olmaktan, demagojik yaklaşımdan kurtulamıyorlar. Bu kişilikle ordu kurulamaz. Maalesef bu işten sorumlu olanların büyük bir kısmı, ordu gerçeğini yadsıyan ne kadar davranış, tutum varsa hepsini sergiliyor, hatta işe ne kadar kendini tutkuyla vermek istedikleri belli değil ve hepsi de komutan! En değme bir komutanın kafa yapısını aç, içinde ne var? Acaba kesin bir ufku, kesin bir yıl planlaması var mı? Acaba bir yerden bir yere ulaşmak istiyor mu? Ordu geliştirme işinde bir tasarısı oluşmuş mu? Hatta elindeki olanakları değerlendiriyor mu? Bütün bunlar belli değildir. İşin kurmayı böyle olursa acaba pratiği nasıl olur? Büyük bir kısmının komutalıktan anladığı; bireysel iradeyi parti iradesinin üstüne çıkarabilmek, takım iradesinin üstüne çıkarabilmek, tek taraflı yaklaşıp örgüt gerçeğini dışlayarak ve çizginin gereklerini yadsıyarak kendini özerkleştirmektir. Bu, yaygın bir komutanlık anlayışıdır.

Komutanlığın bir kurmaylık, bir kuruculuk yetkisi olduğunu, kesinlikle çok güçlü bir yürüyüş, bir ufuk sahibi olmayı gerektirdiğini ne kadar göz önüne getiriyorlar? Hatta, önüne çıkan imkan ve olanakları amaca ne kadar hizmet ettirmek istediği belli değil. Çoğunlukla çarçur edilir; savaşçı kaçırtılır, araç gereç düşmana kolay kaptırılır, mevziler değerlendirilmez, derinleştirilmez, terk edilir, hazırlıklar doğru dürüst yapılmaz. Bizim çalışmalarımızda eksik olan yönleri buna benzer yaklaşımlarda görmek gerekir. Birçok komuta kişiliği, yapının moralini acaba ne kadar geliştirdi veya tersine yapının partiye ve Önderliğe olan bağlılığını acaba nasıl çarçur ediyor? Bu konularda endişelerimiz var. Büyük ihtimalle birçok komutanın durumu budur. Partiye büyük bağlılığı, devrime büyük bağlılığı, varolan birçok değerimize bağlılığı komutan tüketiyor. Büyük ölçüde kendisi bunlara dayanıyor, aynı zamanda bunları çarçur etme işiyle uğraşıyor. Komutanlıkta bireycileşmeyi çok iyi görmemiz ve tehlikeli bir komutanlık saptırmasıyla karşı karşıya olduğumuzu anlamamız gerekiyor. Tarihte olsun, günümüzde olsun herhangi bir işin komutasında bu işler bizimkilerin yaptığı gibi ele alınmıyor. İşte bu noktada büyük bir çarpıklığı yaşadığımız kanısındayız. Kolay komutanlaşma ve gereklerini yerine getirmeme var. Birimin canını çıkaran komutanlar az değil. Partinin birime verdiklerini, bir yıkıcı gibi birimin kişiliğiyle oynayarak çarçur edenler az değil. Hatta birçok gerilla tasfiyeciliklerinde de gördüğümüz gibi, askerileşmeden uzaklaşma, bunun birçok hazırlığından, özellikle eğitiminden uzaklaşma “ben ordulaşmak istemiyorum” anlamına gelir. Aslında komuta tarzının kendisi gerillaya ve onun ordulaşmasına kapalıdır. Kaldı ki bu iş, belirttiğimiz gibi bir tutku işi; gönüllülükten de öteye, büyük bir azim ve istek işidir. Bizim, ordulaşmada bunların öncülüğünü ortaya çıkarmamız gerekiyor. İşe ödlekçe, moralsizce, yeterince iradeden, gönüllülükten yoksun olarak katılanları ayıklamak gerekir. Ordu faaliyetlerinde üst düzeyde görev almak, öyle düşkünlerin üsteleneceği bir iş değildir.

Bu iş büyük onur işidir; tarihi biraz kendisine yakıştıranların işidir. Tarihte kendine biraz yer açmak için büyük bir tutkuyla hareket etmek isteyenlerin işidir. Tabii ki böyle bir işi olanın da kendi askerini yaratmaktan tutalım, onu kendisinden daha fazla korumak ve geliştirmek isteyeceği de açıktır. Çünkü çok iyi bilir ki, ordu varsa o vardır; ordusu iyi savaşıyorsa o bir değerdir, askeri bir önderdir. Yoksa ordusunun canını çıkaran, ordusunun değerini kavramaktan uzak birisi kesin bu sıfatta değildir. Ve daha da ötesi, partinin kazandırdıklarını kemirmekle uğraşan birisi bir ordu elemanı dahi olamaz. Ordumuzu bir köylü ordusu olmaktan kurtarmak zorundayız. Bizim ordumuz, bana biraz köylü ordusu gibi geliyor. Proletarya önderlikli bir halk ordulaşmasını veya ideolojik, siyasi öncülüğü esas alan bir ordulaşmadan ziyade, parti etkisiyle ortaya çıkmış, fakat öncülüğe yabancı, onu özümseyememiş, yine ağır köylü özelliklerle kendini kitleden koparamamış, profesyonelleşememiş amatör bir ordu gibi geliyor. Ordu elemanlarımız proletaryayı değil, yoğun bir biçimde köylülüğü yaşıyorlar, yine ordu komutanlarımızın büyük bir kısmı proletaryanın temsilini değil, yarı aydın küçük burjuva sınıf temsilini yapıyorlar. Dolayısıyla bunların uzlaşması veya çelişkisi, orduyu veya ordulaşmayı çözümsüzlüğe, en azından çok yönlü gelişmekten alıkoymaya götürür ve olan da budur. İşte bir ara buna, “aydınlarla köylülerin çatışması” denildi. Bu, köylü kökenli askerle, aydın kökenli -ki, çoğu komutada- askerin proleter çizgide erimemesi demektir; her birisinin kendi sınıf gerçeğini yaşaması demektir. Ve bunun da bizim gerillalaşmamıza ne kadar zarar verdiğini çok iyi biliyoruz. Aynı olay cephe için de, söylediğimiz askeri alan için de geçerlidir.

Ordulaşmada öncülük ne komutada, ne yapıda bir türlü oturtulamıyor ve uzlaşma da bu temelde ortaya çıkıyor. Nedir uzlaşma? Köylü kökenli yapı, “ben gerillaya fazla gelemem”, küçük burjuva yapı da “ben komutaya fazla gelemem” diyor. “Ne yapalım, uzlaşalım mı” deniliyor ve olan da budur. Büyük bir ölçüde bizim öncülüğümüzün ordu içinde yürümesini engelleyen de bu sınıf özellikleridir veya bu sosyal geriliklerdir. Bir yerde bizim ordumuz, aslında partinin etkilemesiyle, öncülük etkileriyle birlikte, küçük burjuva zemininin birbirini nötralize etme tehlikesini de yaşıyor, dolayısıyla parti veya öncülük etkisiz kalıyor. Bu, aslında bir kader değil, koşulların zorunlu kıldığı bir uzlaşma değildir. Nasıl ki cephe, orta sınıf etkisinden arındırılamıyor ve bu kadar kayba yol açıyorsa, yine öncülük orta sınıf yaklaşımından arındırılamıyor ve sağlam bir öncülük oluşturulamıyorsa, onun en çarpıcı bir etkisi de ordulaşmada görülüyor. Orta sınıf etkileri ordulaşmayı adeta felç ediyor. Yani biz işi sadece yüzeysellikle, “tıkandık, bunaldık” demekle izah edemeyiz. Güçlü orta sınıf etkileri ister köylü, ister kentli kesimden kaynaklansın, -bu farklar o kadar önemli değil- ama proleter tarzda kendini veremediği gayet açıktır. Özellikle ufuk, yani teorik seviye, bunun pratiğe dökülmüş politik örgüt yoğunluğu, bir de proletaryanın azim, irade gücü ve en emekçi olanın tutku düzeyi yansıtılamadığı için orta sınıf etkileri bir hayli boğdurucu etkide bulunuyor. Çoğunuzun davranışları orta sınıf davranışlarıdır. Ordu içinde bu davranışlar gerillanın handikabıdır. Kaldı ki, öncülüğe hakkıyla cevap veremeyenler, parti içi yaşamı bozanlar, orduyu kat be kat bozar. Öncülükteki bütün orta sınıf özellikleri, onun partiyi geliştirmeme çabaları çok daha yıkıcıdır. Bu anlamda askeri alan tahribata daha çok açıktır. Demek ki, bizim ordumuzun başına getirilmek istenen bir orta sınıf oyunudur ve ordumuzun başına oynanan oyun, orta sınıf özelliklerinin oynadığı bir oyundur. Yoksa, bu kadar imkan, olanak ortadayken ciddi bir ordulaşmaya ulaşamamak bir kader değildir ve bu hiçbir şekilde izah edilemez.

Gerillanın abecesini oturtamamak öyle yüksek teorik bir sorun değildir. Sabotörler olmazsa, orta sınıf hantallığı, tembelliği, uyuşukluğu olmazsa, proleter özellikler egemen olursa bu ordu müthiş gelişir ve bu kadar yozlaşma, orduyu aşındırma hareketleri de olmaz; değerlere bu kadar hor bakma, moralle oynama, taktiklerle bu kadar oynamanın ortaya çıkması mümkün olmaz. Demek ki ordulaşma faaliyetlerimizdeki orta sınıf etkilerini ne kadar silersek, aşarsak o denli bir ivme kazanmış oluruz. Bu nasıl sağlanır? Mükemmel eğitim, mükemmel moral, mükemmel örgütlülük düzeyi, mükemmel komuta temsili ve gerilla taktiklerine başvurma, oldukça yaratıcı olma işten bile değildir. Ama komuta tarzı ve köylülük tarzı böyle uzlaşarak birbirini nötrleştirirse bu ordu felç olur. Yoksa bu kadar imkanı, olanağı yakaladıktan sonra; aday desen istediğin kadar geliyor, silah desen istediğin kadar geliyor, tecrübe desen var, peki bunlar neden ordulaşamıyorlar? Demek ki işin kurucusu, işin kaynağının başında olan engelliyor, ondan dolayı gelişmiyor. Demek ki iş baştan sabote edilmiş veya baştan gelişime kapatılmış. Gerilla çalışmalarımızda bir komutan, görev alanını ne kadar düzenliyor? Aylarca kendi birimiyle bir toplantı yapmayan, aylarca onun moralini bile göz önüne getirmeyen, ciddi bir kış hazırlığı, ciddi bir yaz seferberliği yapmayan birçok komutanımız var. Bir konuşma yapmaktan bile üşeniyor. Bir üslenme planı yok, imkan, olanak nedir, onu değerlendirme zahmetine bile katlanmıyor. Sözümona yetki, komutanlık gibi bir takım şeyler ele geçirmiş, sadece bunlarla yetiniyor. Acaba bunun ufkunda tarih var mı, bunun ufkunda bir zafer var mı? Acaba bir yere hükmetmek istiyor mu? Hayır! Kaldı ki bu tip anlayışların “düşman üzerime gelmesin, ben de gitmem, köy korucularıyla uzlaşırız, alan düşürmeye gerek yok” gibi kendini kaptırdığı durumlar söz konusudur.

Gerçekten anlaşılıyor ki, ordu faaliyetlerimizdeki en önemli sorun, öncülüğümüzde de çok etkili olan, bizim sınıf çizgimizi bozan, bununla uyuşmayan, onun iradesiyle, yaşam anlayışı ve felsefesiyle bütünleşmeyen bu komuta kişilikleri ve onlara yön veren, onların dayanmak istedikleri temel sosyal anlayış ve tutumlardır. Biz bunun acısını çekiyoruz. Bunca çabamız bu nedenle tam istediğimiz sonuca ulaşmıyor. Yoksa, hiçbir ordu hareketinde gösterilmeyen çabaları bizim sergilediğimizi söyleyebilirim. Yani PKK öncülüğünün gerillaya harcadığı çabayı ne Vietnam‟da, ne de Çin‟de görmek mümkün değildir. Çok müthiş bir emek, fedakarlık, cesaret sergilendi, ama bozguncular da çok oyun oynadıkları için veya kendimizi bu tip etkilerden arındıramadığımız için bu çabalarımız belki de hak ettiğinin yüzde birini bile elde edemedi. Ve bu hemen hemen hepiniz için geçerlidir. Parti öncülüğüne layık çabalarınız, aslında emredilen şekilde yürütülememesinden dolayı boşa çıkıyor veya boşa çıkarıyorsunuz. Bir yerde kendinizi ordu gerçeğimizde PKK çizgisinin öğesi haline getiremiyorsunuz. Sizin sorununuz; ordu gerçeğimizde kendini ifade edememe, ordu gerçeğimizde sınıf hattını yakalayamamadır ve bunu değil yapıya uygulatmak, kendinize bile uygulatamıyorsunuz. Yanlış anlayışlara, tutumlara alet oluyorsunuz, onlarla uzlaşıp gidiyorsunuz. Mücadele tarihini bir de bu yönüyle gözden geçirin, hemen her eyaletimizin tarihini bu temelde gözden geçirin; partiden başka her şeyle uzlaştığınızı göreceksiniz. Parti çizgisinin gereklerinden başka çok çeşitli çizgiler temelinde kendinizi adeta kaybedip gitmişsiniz. Bu, zindanda da böyledir, yurt dışında da böyledir, cephede de böyledir, öncülükte de böyledir. Bazen parti merkezimizi düşünüyorum, proletaryanın kolektif irade birliğine çok az ilgi gösteriliyor. Ama kendini hamalca vermeye, kendini bir birey olarak tüketmeye geldi mi, üstünüze yoktur. Aslında bunun kökenleri daha derin. Sürekli onu da anlatmaya çalışıyorum. Geri ulusal, sosyal düzey, yine teoriye yaklaşımın somut koşullarımıza fazla uygun olmaması, ona denk gelmemesi ve kılavuzluk edememesi; zayıf bir teorik gelişme, pratik politikaya yaklaşım ve benzer zayıflıklar, sistematik bir düşünce gücüne ve onun politik davranışına ulaşamama, özellikle onun örgütlü ifadesi olamama, onun ordu sorunu söz konusu olduğunda daha da çarpıcı bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden çok etkili komutanlar, kurmaylar çıkmıyor ve yıllardır bunun acısını çekiyoruz. Geçen dört yıl içinde elli bin kişilik çok sağlam bir gerilla ordumuz olabilirdi. Bunun olması işten bile değildi. Elimizdeki silahlar ve gelmek isteyen savaşçılar çoktan bu sayıyı aşıyordu, ama bunları adeta çarçur edip bıraktık. Ve bu duruma yol açanların hepsi de orta yolcudur.

Hepsi de kendisini yaşatmak için bir takımın, bir bölüğün imhasına neden olmuşlardır. Bunun örnekleri, çoktur. Bu tip kişilikler kendilerini yaşatmak için bu kadar değeri çarçur etmeselerdi, ben bir takımın diyeyim, siz bir bölüğün deyin, eğer tahribatına yol açmasalardı, acaba şimdi ne düzeyde olurduk? Her zaman söylendiği gibi partimizin etkisi güçlü, ideolojik, siyasi çizgisi doğru, fakat bazı orta yolcu kişilikler partimizi felç etmiş, etkinliğini dağıtıp duruyor. Önemli bir sorunumuzun da bu olduğu kanısındayım. Böylesine bir orta sınıf anlayışının kendini ordulaşmamıza engel olarak dayatması var. Kimdir, nerede, ne zaman oluyor, bu biraz karmaşık, ama yine de görmek gerekir. Bunun temsilcisi şudur demek yerine, şu kişiliklerle, şu özelliklerle, yani adını söylediğimiz yetersizliklerle temsil ediliyor diyoruz. Yoksa bir kişi temsili, bir hizip temsilinden bahsetmiyorum. Bizde öyleleri çıkmaz. Bir kural hatası oluyor, bazı özellikleriniz uzlaşıyor, işte orta yolculuk budur. Ciddi bir gerilla taktiği göz ardı ediliyor, görmezlikten geliniyor, işte orta sınıf özelliği, engeli budur. Örneğin birçok önemli eğitim çalışması olması gerekiyor, bunu göz ardı ediyorsunuz; çok ciddi bazı eylem düzenlemeleri gerekiyor, görmek istemiyorsunuz; mutlak doğru bir üslenme gerekiyor, hiç önem vermiyorsunuz. Bir sorumlu bu konularda duyarsızsa her şey olduğu gibi yerinde kalır. İşte bu, orta sınıf özelliklerine boyun eğmedir, onunla uzlaşmadır. Ve bunun da ne kadar yaygın olduğunu, neredeyse bütünüyle bununla uzlaşıldığını biliyorsunuz. O halde işin özüne bu kadar ters yaklaşımlar olursa, bu ordu nasıl gelişir? Bu nedenle ordumuzu bir yarı köylü, isyan ordusu konumundan kurtarmak zorundayız. Kurtaramazsak dağılır. Bu tarzda nasıl ayakta tuttuğumuzu iyi biliyorum. Gerilla aslında, öncülüğü biraz yaşatmakla, cepheyi veya kitleyi biraz sağlam tutmakla ayakta duruyor, yoksa gerilla adına atılan bütün adımlar bir yıl dolmadan tasfiye olurdu. Ve yanılgı da burada, yani öncülük çabaları sayesinde ayakta tutulan bir ordulaşmayı, sanki babasından kalma bir mülkmüş gibi ele alanlar, onun üzerine sonsuz hesap yapanlar az değil. Eğer parti ve kitle desteği olmazsa; dökülen bunca kan, verilen bunca şehit olmazsa ordu, yirmi dört saat içinde dağılabilir. Kaç komutan bunu aklına getiriyor, kendinden başka bir şey düşünüyor mu? Ufuk darlığı, bencillik var, bu kişilikler orduyu ne kadar büyütebilir? Araştırılıp soruşturulduğunda kendisinden başka pek az şeyle ilgilendiği görülecektir. “Benim takımım, benim mıntıkam” anlayışının dışında ufkunu genişleten fazla bölge yok.

Aslında bölge de hakkı değil, ama kendini en çok buna layık görüyor. Onu da fazla anladığı yok. Ordumuzun asli, gelişim sorunlarına talip olmak, kaç komutanın aklına geliyor? Yani bu arkadaşlarımızda fethedeyim, zaptedeyim diye bir düşünce yok. Bir eylem yapıyor, altı ay üzerine yatabiliyor. Ben bunları eylem diye kabul etmem. “Benim işim sonuna kadar fethetme işidir, bu yaptığım istediğim gibi değil” diyen kaç kişi var? Her gün “bu çalışma geri, bu biçim geri, bu sayı yetersiz, bu üslenme yetersiz, lojistik yetersiz, eğitim yetersiz, moral yetersiz” diyorsunuz, ben bunları böyle kabul edemem. “Bu işe amansız gireceğim, morali şu seviyeye getireceğim, sınıf temelini şöyle hazırlayacağım, üslenmeyi şöyle geliştireceğim, sayıyı şuraya kadar ulaştıracağım, düşmanı şu taktiklerle düşüreceğim ve mutlaka sonuç alacağım” demenin tutkusuyla dolup taşan kaç komutanımız var? Veya böyle bir komutan görüyor musunuz? Kaldı ki böyle orduların komutanları da ancak böyle olur. Bizde olmayan da budur. Bu olmazsa ordu nasıl geliştirilecek? Önemli zaferleri nasıl gündemleştireceğiz? Kafa yapısında bir zafer, zaferi sağlayacak bir ordu projesi ve o orduyu yürütme iradesi yok. O zaman ondan nasıl zafer bekleyebiliriz? Sonra da habire müdahaleler, dayat ha dayat. Bu da ancak bir yere kadar götürür. Ordulaşmanın bu seviyede durması bir kader değildir. Bunun izah edilebilir nedenleri vardır ve bunu biraz açmaya çalıştım. Orduyu doğru ele almak birçok soruna hem ruhta hem düşüncede yenilik getirmekle mümkündür. Eğer sizin sorununuz fedakarlık noksanlığı, cesaret noksanlığı, çok ciddi bir donanım eksikliği olsaydı farklı ele alırdık. Çok ciddi bir grup aktarma sorunu olsaydı, biz sorunları değişik ele alırdık. Yine sayı noksanlığı olsaydı, bilmem para noksanlığı olsaydı, hatta kitle desteği, coğrafya sorununuz olsaydı durumunuz biraz anlaşılabilirdi. Hiçbir sorununuz bu hususlardan kaynaklanmıyor, bunların hepsi olumlu temelde halledilmiştir. Aşure yapmak için her şey var, ama onu yapacak bir usta yok. Asıl sorun burada. Düşünün her türlü malzeme var, iyi bir yemek aşçısı gerekecek. Yemek yapmanın da bir usulü var, malzemelerin hepsini yerli yerinde katacaksın, kimisini şu kadar pişireceksin, kimisini şu zamanda, şu aşamada katacaksın. Güzel bir yemek ancak bu şekilde olur. Ama sen hepsini yan yana getir veya hepsini kazana doldurup pişir bu, aşureden başka her şeye benzer. Bizimkilerin orduyu ele alma tarzları biraz buna benziyor.

Düzen yok, o bahsettiğim hususları ustalıkla devreye koyma yok. Nasıl coğrafya, nereye, ne kadar sayı, nereye ne kadar silah, nereye ne kadar çarpışma, nereye ne kadar taktiği oturtma, nereye ne kadar moral, nereye ne kadar eğitim, nereye ne kadar ilişki gerekir, bunlar fazla planlanmıyor. Rasgele birisine dayanıyor; canı çıkıncaya kadar bir bölgeyi kullanıyor, bir kitleyi kullanıyor canını çıkarıyor; bir coğrafya parçasına dayanıyor, düşman onu imha edinceye kadar bu taktiği kullanıyor. Hiçbir yenilik yok. Böyle bön anlayışlarla, düşman on vurduktan sonra ayılan anlayışla halk ordusu kurulabilir mi, geliştirilebilir mi? Bizde en fazla sorun olan hususlar bunlardır. Bunlar ısrarla bunu neden böyle yaşıyorlar? İşte bu, bunlara göre bir kader, bir kişilik özelliğidir. Biz de öyle olmadığını iddia ediyoruz. Belki orta sınıf için, bir feodal aşiret ağası için bunlar kader olabilir, bir küçük burjuva aydın için, düzen etkisi altında yaşayan biri için de kader olabilir. Ama işi gücü fethetmek, düşmanı yerle bir etmek, yeni bir insan yaratmak olan biri, bu hususları kader olarak kabul etmez veya ordulaşmanın bu çarpık, geri yanlarını normal görmez. Aslında bir şeyi inşa etmeye, yürütmeye güçleri yetmediği gibi, bizim çok soylu çabalarla geliştirdiğimiz halk ordumuzun başına bela kesilerek bizi kendi seviyelerinde tutmak istiyorlar. Bu tip kişilikleri cephede de gördük, öncülükte de gördük. Legal partileşme örneğini tekrar göz önüne getirebiliriz. Buna bir Kürt partileşmesi dedik ve çok önemli bir olaydı. Devrimci partileşme, ulusal ve demokratik temelde, yine onun teorik ifadesi, onun bağımsız siyaseti, özellikle örgütlülüğü ne kadar gelişirse o kadar gelişmeye yol açar. Ama bir de uygulanana bakalım. Bu tip önderlikler, komutanlıklar teorik düzeyi ihmal ediyor. Teoriyle ilgilenip ilgilenmediği belli değil, teoriye ihtiyacı olup olmadığını bilmiyor. Ne kadar kitap okuyup okumadıkları, okuduklarını da anlayıp anlamadıkları belli değil. Aslında çözümlemeler var, bununla ihtiyaçlarını giderebilir, ama çözümlemelere bile “gerek yok yılda bir tane olsa yeter” diyor, onu da devre dışı bırakıyor, hatta okunmasını engelliyor. Partinin bağımsız siyasetini yeterli görmüyor, “doğal olan ilkel milliyetçilikle uzlaşmadır, sömürgeci güçle uzlaşmadır ve hiçbir ilke gözetmeden her türlü ilişkiye açık veya teslim olmaktır” diyor.

Uluslaşma düzeyi, uluslaşmada devrimcilik diyoruz, o ise “her türlü ailecilik, aşiretçilik, kabilecilikle de yaşanabilir” diyor, hatta kendine göre öncü dediği “ben, sen, biz ağa, siz ağa” demekten öteye gitmiyor. Aslında bir nevi ağalar koalisyonu oluyor veya uluslaşma yerine aşiret, kabile, aile düzeyleri olanların ahbap çavuşluğu oluyor. Partileşmeden de, uluslaşmadan da bunu anlıyor. Yani ona göre şu bölgenin, filan yerin böyle beş on etkili kişiliği oldu mu yeterlidir. Onların örgütü ne kadar işletebileceğini göz önüne getirmiyor, hatta sakıncalı görüyor. Bu, ilkel milliyetçiliğin örgüt anlayışına, peşmerge anlayışına götürür ve nitekim bu anlayışın ordulaşması, peşmerge ordulaşmasıdır. Peşmerge ordulaşması da, çok iyi biliyoruz ki, bir ucu sömürgecilikle, bir ucu feodal, aşiretçi ilişkilerlerle bağlantılıdır, son derece eğitimsiz, özel ilişkilerinde son derece feodal değer yargıları hakimdir. Ve bir de paraların geldiği sömürgeciye dayanacak, varsa ağaların elindeki bazı değerlere, ticaret vb. imkanlara sevdalanacak. Sözde bazı gümrükler kurmuşlar, “biz de filan partiden geliyoruz” deyip bazı gümrük kapılarından geçinerek, böylece sözümona bu yaşamın üzerine oturup gidecekler. İşte oldu bir peşmerge ordulaşması. Bizimkilerin üzerinde eğer güçlü bir parti denetimi olmasaydı bu anlayışla çoktan birer peşmerge komutanı olurlardı. Biz, bu komutanlık birçok sömürgecilikle anlaşıyor, emperyalizmle anlaşıyor, ilkel milliyetçilikle anlaşıyor diyoruz. Bu tesadüf değil, yaşamın doğal bir sonucudur. Fazla ulusal amaçları yok, ailesel bağlara dayanıyor, resmi, siyasi, askeri öncülerle bizim karşımıza çıkamazlar. Ailecilikten, kardeşlikten, eşten, dosttan dem vurur. Yüksek siyasi ve yüksek askeri nitelikten bahsedemez. Onlar için bunlar zararlıdır. İşte bizim ordu çalışmalarımızda bu anlayışı hakim kılmak mümkün değil. Bölgecilik, ailecilik, bunun sonuçları olarak köylülerle uzlaşma, hatta karakollarla uzlaşma, yani eylemsizlik, seviye geriliği, köylü özelliklerin hayli etkin olması, yine aydın demagojisinin hayli etkili olması söz konusudur. Zaten öncülükte yaşanan sorunlar orduya doğru yansıdığında karşımıza çıkacak olan; üstte bir peşmerge komutanlığı, altta da bir köylü yapıdır. Ve bu ancak para olursa yaşar, para olmazsa veya düşman çok sıkıştırırsa aynı peşmerge ordusunda olduğu gibi ya kaçar, ya teslim olur. Direnen dürüst yurtseverler ise katledilip giderler. Olan da budur.

Bu bir kader midir? Aslında PKK‟nin kanıtlamak istediği, bunun bir kader olmadığıdır. Bu tip ordulaşmanın bir anlayıştan kaynaklandığı, bunun da bir peşmerge ordulaşmasının sınıf temeli ve onun ideolojik anlayış temeli olduğu, yine siyasi olarak da bağımlı olduğu, sonuçta bir peşmerge ordusunun da ciddi bir saldırıya dayanamayacağı, ya kaçacağı ya da teslim olacağı gayet açık ve nettir. Bizim de başımıza getirilmek istenen biraz buna benzerdir. Bizimki, biraz daha “modern” olmak, fırsat bulursa biraz daha burjuvalaşmak ister. Ama Kürdistan‟ın somut koşullarında bu biraz zordur. Zor olduğundan ötürü de habire ilkelleşme, köylüleşme yaşanıyor ve bu tercih ediliyor. Kabile bağlarına sığınılıyor, köylü evlerine, köylü ilişkilerine, ailesine sığınılıyor; bölgecilik, “benim mıntıkam, senin mıntıkan” ayırımcılığı yapılıyor. Bunu yapmayan birim, komutan var mı? Anlayış böyle olursa, peki bu ordu nasıl proleter halk ordusu olur? Elbette ki olamaz. Balık baştan kokar. Anlayış sahipleri böyle olursa, onlar suyun başını tutarlarsa, tabii ki yozlaşma olur, dağılma olur. Zaten pratikte de yaşanan budur. Kaldı ki, bu anlayışları dayatan o kadar kişi eğer tasfiyeciliğe tam yol açamamışsa, bunun nedeni de bizim yürütüş tarzımız, kitle temelimiz, gücümüzü yaydığımız coğrafya ve bazı taktikleri ısrarla dayatmamızdır. Yoksa bu orta sınıf özelliklere kalsaydı, ordumuz tamamen teslim olur veya ordulaşma çabalarımız daha doğmadan biterdi. Bu yozlaşma, yoğun çürütme bir kader midir? Kader olmadığı açık. Belki yozlaşma birkaç kişinin kaderi olabilir, ama bizim ordulaşmamızın kaderi olamaz. Fakat köylü öğelerimiz kendilerini çizgiye katamadıkları için bunların elinde birer oyuncak olmuşlardır. Yarı proleter aydınlarımız ya da militanlarımız kendilerini tam bir komutaya dönüştüremedikleri için bu feodal entrikacıların elinde bir oyuncaktır. İşte bunun için tam ordu elemanı olmak, tam ordu komutanı olmak hayatidir diyoruz. Her türlü sınıf dışı etkilere karşı çok sağlam, net bir bilinç gücünde, bilinç ve irade keskinliği içinde olmak gerekir. Düşünün, ordumuza binlerce kişi gelmiş bulunuyor, fakat bir o kadar da ordulaşma gerçeğimizle çelişen durumlar ortaya çıkıyor. Üslenmeden tutalım eylem anlayışına kadar, her şeyde bir başıboşluk görülüyor. Onlarca kampımız olduğu halde, bir tanesi bile öncü rol oynayamıyor. Geçen dört yılda eğer kamplarımızın her birisi yüksek bir okul, gerilla karargahı rolünü oynamış olsaydı, bugün hangisi on bin kişilik bir orduya ulaşmazdı ve bu orduya ulaştığı

taktirde nereleri fethetmezdi ki? Zağros eteklerindeki bütün karargahları sayalım, aslında her birisi bir orduyu beslemeye yetecek dağlardır. Bir Ağrı dağı iki yılda en az beş bin, Cudi de en az bir o kadar olabilirdi. Üstelik dağ silsileleri her bir karargahın üstünde bulunuyor. İşe tutkuyla yaklaşmış olsaydınız orada istediğiniz kadar ordu kurabilirdiniz. Ama orada köylülük yap, bağ bostan işleriyle uğraş, gücü nasıl çarçur edeceğini planla, basit güdülerinle kendini aldatmaya çalış, zor bela oraya taşırmaya çalıştığımız çekirdek gücü çarçur etmekle, dağıtmakla, hatta özel olarak etkisizleştirmekle uğraş...

Bunun dışında bir şey yapılmıyor. Bu sabotörlüktür, bunun komutanlıkla hiçbir alakası yoktur. Bu tür durumlar, çok önemli dönemeçlerde bunların tasfiyecilikleri ortaya çıktığı zaman belli oluyor. Biz ordulaşmayı bu tip etkilerden arındıramazsak, elbette ki halk ordulaşmasını geliştiremeyiz. Doğru tarzı oturtmak size ulaşılmaz gibi geliyor; size göre uzlaşmak kaderdir ve çizgiye derinliğine ulaşmak, çizginin keskinliğine ulaşmak, uygulama gücü olmak pek mümkün değildir. Köylüler de öyle söyler, TC çağırır, gider TC‟nin askeri olurlar, kaderdir! Patron çağırır, iş verirse bin şükür eder. Bizim ordulaşmamızda çoğunuzun içine girdiği durum bu değil mi? Bu da, partinin ölçülerine veya partinin çizgisine ne kadar uygundur? Buna kafa yoruyor musunuz? Bunda bir sorgulama sürecinde misiniz? Bunda yüksek bir kolektivizmi esas alıyor musunuz? Bir büyümeniz var mı? Komuta topluluğunuz bir araya geldiğinde, toplandığında çizginin uygulanması konusunda tiril tiril titriyor musunuz? Çizgiyle oynayanlara çizginin gereklerini yerine getirip getirmediği konusunda ciddi bir eleştiriniz oluyor mu, yoksa hemen uzlaşıyor musunuz? Şimdiye kadar ne kadar toplantısı yapılmışsa birbirlerine ses çıkarmadılar, “sen benim ayıbımı söyleme ben seninkini söylemeyeyim” dediler. Bu durum daha sonra hepsinin kaybetmesine neden olmuştur. Ordu bu anlayışla gelişmez. Güçlü ordular böyle ödlek, uzlaşmacı yaklaşımlar sonucu ortaya çıkmaz. Neden böyle olduğunuzu kendinize sormalısınız. Hem gerilla aşkınız olacak hem de onunla böyle oynayacaksınız! Bu ikiyüzlülüğü bırakmak, kendini aldatmaya son vermek gerekir. Siz gerçekten parti öncülüğüne, doğru gerilla ordusuna katılacak mısınız, bu konuda rol sahibi olacak mısınız? Çok geniş ufuklu, oldukça azimli bir yaklaşımla bu işin içine girebilecek misiniz? Yetkiyi, sorumluluğu bu temelde ele alacak mısınız? Bir zafer ihtiyacının olduğunu görecek misiniz? Bu zafer ihtiyacınızın sizden çaba istediğini bilerek, bu çabayı gösterecek misiniz? Bu işe böyle girilir. Başka türlü devrim başımıza beladır, hele devrimin ordusu daha büyük beladır. Ama size şaşıyorum, öncü sorununda önderlik sevdalısı dedik, bu da bir ordu sevdalısı olmaktır. Nefes alamıyorsun diyorum.

Bu halimle bile sizden çok ileri düzeydeyim. Yıllardır bıkmadan usanmadan aynı zeminde ve aynı sorunlarla uğraşıyorum, oysa siz kendinizi bile yoğunlaştıramıyorsunuz. Komutanlık demek, ilgi yoğunluğu, ilgi keskinliği demektir. Askeri olmak demek, kesinlikle kesen kılıç olmak demektir. Kılıç asker olanın elinde düşünülür. Eli silahlı olan askerdir. Tabii bu, yalnız kaba anlamda değil; silah, onun kaba anlamdaki dışa vurumudur. Askerleşmeye böyle yaklaştığınızı sanmıyorum. Gereken derinliği yakaladınız mı, onun yoğunluğunu ifade ediyor musunuz? Yani nerenize dokunsak oradan bir lime dökülüyor. Yıllardır niye askerleşemediniz? Bunun da sorumlusu ben miyim? Size az mı imkan sunduk? Bütün dünya örneklerine bakın, bir ulusal kurtuluşa elli kişiyle başlamışlardır, iki yıl içinde on bin olmuşlardır. Ben bu sahada bizzat on beş bin kişi eğittim, donattım, gittiler kendi kendilerini üretemediler, kendilerini bitirip geldiler. Yani bu, babamın bana zorunlu olarak yüklediği bir görev değildir. Yurtseverlik görevi, parti görevi, vicdan görevi, vicdanın emrettiği bir görevdir. Bunlar sizin için de geçerli. Hep engellemelerden bahsediyorsunuz, “önüm kapatıldı” diyorsunuz, eğer sen kararlıysan senin önünü kapatanın canına okursun. Bir defa çizgide önü kapatılmak nedir, kim, hangi gerekçeyle kapatıyor? Ona karşı savaş başlatın. Öyle şey mi olur; PKK‟de çizginin önünü kapatmak ne demek? “Oyuna getirildim” diyorsun, o zaman sen kendinden şüphe et, nasıl oyuna getirildin? “Tembellik yaptım, yoğunlaşamadım” diyorsun, o zaman sen bizimle alay ediyorsun demektir. Yıllarca hem saflarda kal, hem yoğunlaşma sonra da oyuna getirildiğini söyle. O zaman sen çizgiden habersizsin, çizgiden habersiz olan da askerleşemez, hele onun kurmayı hiç olamaz. Geriye, orta sınıf özellikleriyle uzlaşma veya orta sınıf rolünü oynama kalıyor.

Bunu yaptılar ve bizi daralttılar. Çok olumlu veya mutlak zaferi yakalayabileceğimiz birçok çalışmadan bizi alıkoydular. Kendileri adına onlara sağ olsunlar diyelim, fakat bunu kader olarak kabul etmiyoruz. Bizi uğraştırdılar, birçok değerimizi çarçur ettiler, fakat iki elimiz yine yakalarında. Bunlar da herhalde başarılı olduklarını, tıpkı öncü meselesinde olduğu gibi kendi partilerini kurduklarını, tıpkı cephe meselesinde olduğu gibi kendi cephelerini kurduklarını söyleyemezler. Ve bunlar kendi ordularını da kurmuşlar mı, peşmerge ordularını kurabilmişler mi? Kaç tanesinin peşmerge ordusu var? Denediler, ama başaramadılar. O zaman bu işten ne anladınız? Hiçbir şey anlamamış, ama bize de zarar vermiş. Onun da hesabı zaman zaman soruluyor. Fakat bu doğru bir şey değildi, bu bir kader değildi, anlaşılmayacak bir durum da değildi demek istiyorum. Gerçekten partinin değerlerine bağlı akıllı militanlar bunları önleyebilirlerdi. Sizin yapamadığınız budur. Aldatıcılar, orta yolcular her zaman çıkar, bunlar kurulmuş devleti de batırırlar. Ama eğer senin ilkelere bağlılığın varsa, bir parti davan ve ona bağlılığın varsa, bir yaşam tarzın ve ona saygın varsa kolay teslim olup boyun eğmemeliydin, teslim olmamalıydın. Bunlar karşısında kolay silinmemeliydin. İşte yiğitlik, halk ordusunun seçkin komutanlığı burada böyle olur. Sorun benim bu konuya açıklık getirip getirmemem değil, sorun; sizin kavrayıp kavrayamamanız, sizin bu açıklığa kendinizi katıp katamamanızdır. Bu temelde kendinizi gerçek bir komutan seviyesine getirip getirmeyişinizdir; bu temelde bir ordu idealinizin olup olmamasıdır. Kendinizi hiç olmasa bundan sonra tam hazırlayın. Artık köylü aptallığından, aydın ukalalığından vazgeçip bu işe, çizgimizin emrettiklerine göre anlam vermelisiniz. Öyle yaparsanız başarılı olursunuz, ortaya çıkacak tüm sorunlara çözüm getirirsiniz; hem de hiç ertelemeksizin, ikircikliğe düşmeksizin, tıkanmaksızın, hiçbir bunalıma düşmeksizin derhal çözüm getirirsiniz. Benim tarzıma bakın, ne sizin gibi dağların doruklarındayım, ne de elimde o kadar hazır kadro var, buna rağmen sağdan soldan derleyip toparlayıp ordulaşma yoluna koyuyorum. Şimdiye kadar hiçbir yetersizliğe de düşmedim.

Yalnız bu sahada en az on beş bin kişiyi seferber ettim. Yalnız bu sahada diğer faaliyetler hariç, ordulaşmaya ilişkin çalışmalarda bir gün bile of demedim, tıkandım demedim, benimle oynadılar demedim. Çünkü bu, benim özgürlük saham değil. Kimseyi bir milim bile çalışmalarıma, onu sabote edecek ve boşa çıkartacak tarzda yaklaştırmadım. Herkesi amaca hizmet ettirdim. Tüm dost güçlerini de, tüm halk güçlerini de bu çalışmaya katabildim. Peki, siz bu kadar hazır imkanlarla, mutlak bağımsızlık koşullarındaki mevzilerde neden bir tabur kuramadınız? Bunun imkansız olduğunu, buna gücünüzün yetmediğini sanmıyorum. Yıllardır emrinde bir tabur var, ama bunu daha üçe katlamamış, hatta ne kadar çarçur ettiği de sorulmaya değer, bazıları da karşımıza bitmiş tükenmiş gibi geliyorlar. Halk ordusunun önderi böyle mi olur? Yani bu kadar zavallılaşmak bir kader midir? Size daha ne yapalım? Sürekli, bunda gerilik, kaybetme ve tükenme var diyorum. Ben de sizin gibi olabilir, bir çoğunun yaptığı gibi bu sahayı bir ordulaşma sahası olarak değerlendirmeyebilirdim. Kendimi bir eve atar, ailecilik yapardım ve kendimi fazla yormazdım. Eğer böyle yapsaydım değil on beş bin kişiyi tepeden tırnağa donatmak, on beş kişiyi de değil, belki kendimi bile yaşatamazdım. İşte yaşam tarzı, çalışma tarzı bu kadar etkilidir, bu kadar değiştiricidir. Size göre imkansız, bana göre de çok imkanlı bir çalışmadır. En güzeli, en iyisi, en görkemlisi bu yaşam tarzıdır. Bu iş, böyle olursanız yürür. Ordu işlerine Önderlik gerçeğinin ışığında bakmak gerekir. PKK‟de bir Önderlik ve onun öncülük gerçeği var. Onu esas almayan hiçbir ordu çalışması, Kürdistan‟da başarılı olamaz, hazır olan bile elden gider. “Var” dediğiniz, “ordu gücüyüz” dediğiniz şeyler de sizin değil; değişik elde edilmiş ve değişik yaşıyor. Siz, sadece onun bir gafilisiniz. Bu yaklaşımları düzeltmek gerekiyor. Noksanlığı kendinizde görüp değerlendirmek durumundasınız. Ordu sorunlarına ilişkin ciltler dolusu değerlendirmelerimiz vardır.

Günümüz sorunları, belirttiğimiz gibi çizgiye ilişkin değildir, çizginin imkan ve olanaklara kavuşturulması da değildir, çizginin askeri, ordulaşma temellerini atma sorunları da değildir. Biz ordulaşmanın çok önemli merhalelerini geride bıraktık. Yani büyük bir eylemi düzenleme, bazı üsleri tutma, kitle temelini yaratma, asgari bir sayıyı tutturma, lojistik kanallarını açma, hatta deney tecrübe kazanma gibi durumları çoktan aşmışız. Bizde olmayan veya bizde en tehlikeli olan; sanki bu konularda çok şeyler geliştirmişiz gibi, “büyük zafer kazandık, çalıştık kazandık, daha ne istiyoruz, bir Kürt için bu bir mucizedir, yeter de artar bile” anlayışıdır. Aslında ciddi yetersizliğinizi yeterlilik olarak görüyorsunuz. Birçok arkadaşımız yetersizlikten söz ediyor, ama bence tam tersi söyleniyor; yetersizliğe yeterlilik kılıfı giydiriliyor. Yoksa, kendini yetersiz görenlerde durma olur mu? Yeterliliği kendine layık görmeyen birisi bir iki gün yetersizliği yaşar, bunu üçüncü günde aşar. Demek ki adam “silahım çok, yetkim çok, rahatım yerinde, hatta rüyalarımda bile göremediğim kadar” diyerek üzerine yatıyor ve kendine göre bir yeterliliği var. Sanıyorum bu daha etkili bir yaklaşım. Yoksa yetersizliği bilen birisi neden bunun üzerine yürümesin? Eğer bir komutan yetersiz olduğuna, eksik olduğuna eminse neden altından girip üstünden çıkmasın? Neden eğitim aylarca ihmal ediliyor, neden güç büyümesi ihmal ediliyor, neden eylem noksanlığı, derinleşememe yaşanıyor, bir iki taktik neden doğru dürüst yaratıcı kılınamıyor? Demek ki varolanları hep yeterli görüyor ve buna alışmış. Orduyu tutkuyla büyütme, zaferin sınırlarını yakalayacak bir orduya ulaşma yerine, varolanın üzerine yatma görülüyor. Tabii ki bu, orta sınıf özellikleriyle bağlantılıdır ve bu özellikler çok etkilidir. Aslında bunu böyle ele alması o kişinin hakkı değildir. Bu imkanları sağlayan dev gibi bir parti hareketimiz var. Onun, sizin yeterlilik anlayışınızla ne alakası var? Kaldı ki parti yeterli görmüyor. Bizim askeri çabalarımız mevcut düzeyi yeterli görmüyor. Her gün, yetersizlikleri aş, ilerle diyen kararlar ve talimatlar var. Ama pratik uygulayıcı buna “yeter” diyor, köylü öğe, küçük burjuva ukalası “yeter” diyor. Hatta içimizde “orduyu, sayıyı fazla büyütmeye gerek yok. Küçük birimlerle diplomasi temelinde askerileşme yeterlidir” diyenler var. Tabii bu biraz açığa çıkıyor.

Bunların yaşanmasının nedeni, işleri ilerletme imkanının ellerinde olmaması değildir. Ve bu anlayış günümüzde dalga dalga her ordu elemanımıza yansırsa ordu faaliyetlerimiz durur. Bunu kırmak gerekiyor. Herhalde çoğunuz “bu işe varız” diyorsunuzdur. O zaman bu anlayış ve tutumları kıracaksınız, bu anlayışı kim nerede temsil ediyorsa onu aşacaksınız. Buna öncelikle kendinizde başlangıç yaptıracaksınız. Ordulaşma konularında hem bu kadar iddialı olduğunuzu söyleyeceksiniz, hem de bu işleri ısrarla böyle ele almayacaksınız. Bu hayret edilecek bir durumdur. Üzerinizde orta sınıf veya köylülük etkileri hayli yoğun ve bireycilik özellikleri oldukça gelişmiş. Bu sınıfın en belirgin özelliği de bireyci olmasıdır. Hele hele bu komutadaki bireycilik çok daha tehlikeli. Komutanlaşma neredeyse bireycilikle eş değerlendiriliyor. “Al eline yetki kendini tekleştir ve dayat” formülleri de bu oluyor. Bunu kırmak zorundayız. Bunu kırdık mı ordulaşmada niteliksel sıçrama, savaşın gelişme düzeyinde ilerleme ve kazanma beklenmeli. Aksi halde ordulaşma başımıza bela olur. Bu işe talipseniz biraz böyle yaklaşım göstereceksiniz. Ordu içeriğine ilişkin olarak ordu teorisi, ordu taktiği, askeri, stratejik taktik, dünya çapında, yine tarih boyunca ordular, bütün bu hususlarda az çok bilgi sahibisiniz. Bizim görevimiz bunları burada seminer gibi vermek değil, sonuç almaktır. Yine silahlı savaşım tarihimizi de dönem dönem burada işlemek değil. Bu, çok kapsamlı işlenip her dönemin sorunları, nedenleri ve sorumluları ortaya konulmuştur. Bizim görevimiz bunu burada tekrarlamak değil. Yapmamız gereken daha çok o vurguladığımız hususlardaki derin yanılgıları, hatta ondan da öte sınıf temeli, sosyal temeli olan çizgi karşıtlığını, askeri çizgi karşıtlığını, askeri ordu karşıtlıklarını, askeri komuta karşıtlıklarını, askeri militan ve savaşçı karşıtlıklarını ortaya çıkarıp gidermektir; mevcut düzeyi bir kader olarak görmeme, mevcut sorunları doğal karşılamama,uzlaşmama özellikle bu aşamada bunu kabul etmemektir.

HALKLAR ÖNDERİ (35.BÖLÜM)

 

 

 

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

15 AĞUSTOS ATILIMI BİR KEZ DAHA DOĞRULANMIŞ VE ZAFERE OLAN İNANCI SARSILMAZ KILMIŞTIR!

ÖLÜMSÜZLÜK,BİRAZ DA KAHRAMANCA DİRENİŞTEN GEÇER

ÖNDERLİĞİN 29 HAZİRAN 1999 İDAM KARARI

ÖNDERLİK SAVUNMALARINDA KUANTUM  

AŞK ÖZGÜRLÜĞÜ ARAYIŞTIR

PKK'YE DAYATILAN TASFİYECİLİK VE TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ

HALKIMIZI TASFİYE ETME TARİHİNE PKK'DE VERDİĞİMİZ  CEVAP  

MEŞRU SAVUNMA BİLİNCİ

HALKIMIZI TASFİYE ETME TARİHİNE PKK'DE VERDİĞİMİZ CEVAP

HALKIMIZI TASFİYE ETME TARİHİNE PKK'DE VERDİĞİMİZ  CEVAP  

ÖZGÜRLÜK PROBLEMİ (1. BÖLÜM)

ÖZGÜRLÜK PROBLEMİ (2. BÖLÜM)

TOPLUMSAL ADALETİN HUKUKLA OLAN İLİŞKİSİ

EMEK VE TOPLUM (1.BÖLÜM)

EMEK VE TOPLUM (2.BÖLÜM)

ETİK-ESTETİK ÜZERİNE 1.BÖLÜM

ETİK-ESTETİK ÜZERİNE (2. BÖLÜM)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 1 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 2 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 3 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 4 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 5 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 6 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 7 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 8 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 9 E MİN)

LI SER RÊBAZ Û REJÎMA HEQÎQETÊ NAVEROK (BEŞA 10 E MİN)

KOMPLO ORTAMININ OLUŞUMUNA DAİR-I

İMRALI ADASINDA CEZAEVİ YAŞAMIMA DAİR

KOMPLO ORTAMININ OLUŞUMUNA DAİR-II

DEVRİMCİ HALK SAVAŞINA KARŞI NATO’NUN GLADİO SAVAŞLARI

‘YA ÖZGÜR YAŞAM YA SOYKIRIM!’-1-

ÖZGÜRLÜK ÇOCUKLUKTA BAŞLAR

‘YA ÖZGÜR YAŞAM YA SOYKIRIM!’-2-

DEMOKRASİNİN ÖNCÜLÜĞÜNÜ HALKIMIZ YAPACAKTIR 

GÜZELLİĞİN İÇERİĞİNDE TOPLUMSALLIK VARDIR, KOLEKTİVİZM VARDIR

UCUZ YAŞAM YOKTUR, UCUZ YAŞAM ÖLÜMDÜR

YAŞANAN PATLAMA OLAYI TARİHLE EN ŞİDDETLİ HESAPLAŞMADIR

ZEMİNİMİZ SON DERECE DEVRİMCİDİR

NASIL YAŞAMALI?

RUHUMU SATMAMAM ÖZ SAVUNMAMDIR

DEMOKRATİK ANAYASAL ÇÖZÜM GELİŞMEZSE HALKIN DİRENME HAKKI VARDIR!

DEMOKRATİK ULUS ÇÖZÜMÜNÜN ARAYIŞÇISI OLMAK

KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜK İRADESİ BENİ UMUTLANDIRIYOR

PKK BİR ÖZGÜRLÜK HAREKETİDİR

KARARLIYIZ KESİN KAZANACAĞIZ

DEVRİM BÜYÜK BİR GÖNÜLLÜLÜK OLAYIDIR

ÖZGÜRLÜĞE GÖZÜNÜ DİKMEYEN ÖZGÜR OLAMAZ

PKK EVRENSEL BİR HAREKETTİR

PKK, MEZHEPLER MOZAİĞİDİR

ÖZGÜRLÜK OLMADAN ETİK VE ESTETİK OLMAZ

KADIN KURTULMADAN

DEMOKRATİK ULUS KÜLTÜRÜ

CHE GERİLLA TARZININ BÜYÜK TUTKUSUDUR

SOSYALİZM CİNSLER ARASI UÇURUMUN VE EŞİTSİZLİĞİN YIKILMASIDIR

PKK, BÜYÜK YAŞAYANLARIN PARTİSİDİR

GÖÇ, GÖÇ...

DEVRİM, KENDİ İÇİNİ NETLEŞTİRME HAREKETİDİR (1. BÖLÜM)

DEVRİM, KENDİ İÇİNİ NETLEŞTİRME HAREKETİDİR (2. BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK  (1. BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (2.BÖLÜM)

KÜRT AŞKI

TOPLUMUN ÖZGÜRLEŞMESİ

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (3.BÖLÜM)

SINIRSIZLIK VEYA MEZOPOTAMYALI OLMAK

ALEVİLİK KARDEŞLİĞİN ÖZÜDÜR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (4.BÖLÜM)

ORTADOĞU'DA DEMOKRATİK MODERNİTE ÇÖZÜMÜ

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (5.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (6.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (7.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (8.BÖLÜM)

ÖNDERLİK GERÇEĞİ VE PKK DENEYİMİ

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (9.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (10.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (11.BÖLÜM)

BİZİM ÖYKÜMÜZ BİR HALKIN DİRİLİŞ ÖYKÜSÜDÜR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (12.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (13.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (14.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (15.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (16.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (17.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (18.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (19.BÖLÜM)

KÜRT HALKININ EN BÜYÜK SİLAHI PKK’DİR

PARTİLEŞME HALK TARİHİMİZİN VE İNSANLIĞIN EN ANLAMLI İFADESİDİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (20.BÖLÜM)

ORTADOĞU TOPLUMUNUN İKİNCİ BİR KADIN DEVRİMİNE İHTİYACI VARDIR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (21.BÖLÜM)

PARTİLEŞME; YÜCE HALK TARİHİMİZİN KUTSAL YÜRÜYÜŞÜDÜR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (22.BÖLÜM)

PARTİMİZİN ÇIKIŞ TARZINA UYGUN YETİŞMEK PARTİ ŞEHİTLERİNE SAHİP ÇIKMAKTIR

PKK EN ZORU BAŞARAN HAREKETTİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (23.BÖLÜM)

PKK ŞEHİTLERİN ANISINI YAŞATMA HAREKETİDİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (24.BÖLÜM)

PKK; KÜRDİSTAN HALKININ GERÇEK OKULUDUR, TOPLUMSAL BİLİNCİNİ KAZANDIĞI, SAVAŞMASINI ÖĞRENDİĞİ BİR OKULDUR

BAŞARI YOLUNA GİREN PARTİ MİLİTANLIĞI KESİN ZAFERİ KAZANIR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (25 .BÖLÜM)

PKK TARİHİ ÖNDERLİK TARİHİDİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (26.BÖLÜM)

PKK TARİHİ YENİLMEZLİK TARİHİDİR

KÜRDİSTAN ROMANI

PKK TARİHİNİ İYİ BİLMEYENLER PKK KİŞİLİĞİNİ DOĞRU TEMSİL EDEMEZLER

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(27.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(28.BÖLÜM)

PKK VE KÜRT HALKI ARTIK TASFİYE EDİLEMEZ

PKK, BİR İNSANLIK SAVAŞIMININ ÖZNESİ DURUMUNDADIR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(29.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(30.BÖLÜM)

PKK’LİLEŞME HİÇ ŞÜPHESİZ SOSYALLEŞMEDİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(31.BÖLÜM)

PKK HAREKETİ TARİHİ OLARAK BİR YARGILAMA HAREKETİDİR(1.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (32.BÖLÜM)

PKK HAREKETİ TARİHİ OLARAK BİR YARGILAMA HAREKETİDİR (2.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(33.BÖLÜM)

PKK'DE YAŞAMIN TEK ŞARTI DÜŞMANIYLA BOY ÖLÇÜŞTÜRMEDİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (34.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (35.BÖLÜM)

PKK'LİLİK EN SOYLU DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞ DEMEKTİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (36.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(37.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(38.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(39.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(40.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK(41.BÖLÜM)

PKK'NİN ŞARTLARI , YAŞAMIN ŞARTLARIDIR

APOCU MİLİTAN KİŞİLK (42.BÖLÜM)

BU SAVAŞ HALK SAVAŞIDIR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (43.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (44.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (45.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (46.BÖLÜM)

PKK'LİLİK GERÇEKÇİ OLMADIR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (47.BÖLÜM)

''1990’LARDAN SONRAKİ DEVRİMCİ HALK SAVAŞI, KÜRDİSTAN POLİTİKALARINI BOŞA ÇIKARMIŞTI''

''ADIM ABDULLAH''

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (48.BÖLÜM)

ORTADOĞU'DA DEMOKRATİK MODERNİTE ÇÖZÜMÜ

SAVAŞ VE SANAT

PKK’NİN SORUNLARA GETİRDİĞİ YENİ ÇÖZÜM MODELİ

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR (1.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (49.BÖLÜM)

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR (2.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN'IN VARLIĞI VE ÖZGÜRLÜĞÜ ÖZ SAVUNMASIZ OLAMAZ

YENİ DÖNEMDE PKK’NİN KİMLİĞİ VE ANLAMI

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (50.BÖLÜM)

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR (3.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (51.BÖLÜM)

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR (4.BÖLÜM)

PKK BİR İNSANLIK SAVAŞIMININ ÖZNESİ DURUMUNDADIR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (52.BÖLÜM)

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR (5.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (53.BÖLÜM)

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR (6.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (54.BÖLÜM)

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR (7.BÖLÜM)

PKK'NİN TARİHE AĞIRLIĞINI NASIL KOYDUĞUNU VE HALKININ KURTULUŞ SEVİNCİNİ BU GÜNLERDE NASIL YÜKSEKLERE ÇIKARDIĞINI İSPATLAR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (55.BÖLÜM)

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR (8.BÖLÜM)

PKK’DEKİ DÖNÜŞÜMÜN ÖZÜ

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (56.BÖLÜM)

BİR KİŞİNİN GÜCÜNÜ BELİRLEYEN YAŞAM FELSEFESİDİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (57.BÖLÜM)

HALKLAR TARİHİNE BÜYÜK KATKIMIZ OLDU (1.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (58.BÖLÜM)

HALKLAR TARİHİNE BÜYÜK KATKIMIZ OLDU (2.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (59.BÖLÜM)

HALKLAR TARİHİNE BÜYÜK KATKIMIZ OLDU (3.BÖLÜM)

ÖNDERLİK GERÇEĞİ, BAŞARIYA KİLİTLENMEKTİR

MEŞRU SAVUNMA PERPEKTİFLERİ (1.BÖLÜM)

SANATIN DEVRİMCİ İŞLEVİ

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (1. BÖLÜM)

MEŞRU SAVUNMA PERSPEKTİFLERİ (2.BÖLÜM)

SANAT, EDEBİYAT VE RUH

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (2. BÖLÜM)

MEŞRU SAVUNMA PERSPEKTİFLERİ (3.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (3. BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (4. BÖLÜM)

İLKEL MİLLİYETCİ VE OPORTÜNİST YAKLAŞIMLAR, BİRLİK DEĞİL ÇATIŞMA DOĞURUR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (5. BÖLÜM)

BİR HALKIN MÜSLÜMANLIĞINA SAHİP ÇIKMASI

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (6. BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (7. BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (8. BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (9. BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (10. BÖLÜM)

HALK TARİHİNE BÜYÜK KATKIMIZ OLDU (4.BÖLÜM)

14 TEMMUZ DİRENİŞİ PKK'NİN EN BÜYÜK  GEREKÇESİDİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (11.BÖLÜM)

FELSEFE’NİN KISACA TANIMI

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (12.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (13.BÖLÜM)

HALK TARİHİNE BÜYÜK KATKIMIZ OLDU (5.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (14.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (15.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (16.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (17.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (18.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (19.BÖLÜM)

PKK'YE KARŞI GLADİO SAVAŞLARI

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (20.BÖLÜM)

TASFİYE PLANI ‘DEMOKRATİK AÇILIM’ ADI ALTINDA PİYASAYA SUNULDU

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (21.BÖLÜM)

PKK’NİN ASIL BUNDAN SONRA ROLÜNÜ BAŞARIYLA OYNAMASI GEREKİR

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (22.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (23.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (24.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (25.BÖLÜM)

TARİHİ HESAPLAŞMA GÜNLERİNDEYİZ

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (26.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (27.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (28.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (29.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (30.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (31.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (32.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (33.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (34.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (35.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (36.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (37.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (38.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN KÜLTÜRÜ ÜZERİNDE ZORAKİ ASİMİLASYON POLİTİKALARI

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (39.BÖLÜM)

KÜRTLERİN KÜLTÜREL SOYKIRIMI

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (40.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (41.BÖLÜM)

KADIN VE TOPLUMSAL DEVRİM (1.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (42.BÖLÜM)

KADIN VE TOPLUMSAL DEVRİM -2

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (43.BÖLÜM)

KÜRDİSTANİ VE EVRENSEL

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (44.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (45.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (46.BÖLÜM)

1985 YILINDA ALMANYA MERKEZLİ NATO GLADİOSU PKK'YE KARŞI HAREKETE GEÇİRİLDİ

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (47.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (48.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (49.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (50.BÖLÜM)

YAŞAMAK ÖLMEKTEN DAHA ZORDUR VE BEN ZOR OLANI TERCİH ETTİM

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (51.BÖLÜM)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (1.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (52.BÖLÜM)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (2.BÖLÜM)

YÜCELTECEK TUTUMLARA, KARARLARA ULAŞMAK

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (53.BÖLÜM)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (3.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (54.BÖLÜM)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (4.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (55.BÖLÜM)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (5.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (56.BÖLÜM)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (6.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (57.BÖLÜM)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (7.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (58.BÖLÜM)

BERİTAN ÇİZGİSİNİ TAKİP EDİN!

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (8.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (59.BÖLÜM)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (9.BÖLÜM)

APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (60.BÖLÜM-SON)

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK (10.BÖLÜM)

15 ŞUBAT KOPLOSU 21. YÜZYILIN EN BÜYÜK KOPLOSUDUR

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (ÖNSÖZ-1)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (ÖNSÖZ-2)

YÜCELTECEK TUTUMLARA KARARLARA ULAŞMAK (2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (ÖNSÖZ-3)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (ÖNSÖZ-4)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (1.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (3.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (4.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (5.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (6.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (7.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (8.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (9.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (10.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (11.BÖLÜM)

ORTADOĞU'DA TEKNOLOJİK DEVRİM VE EKOLOJİK-TOPLUM

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (12.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (13.BÖLÜM)

GERÇEĞİN DİLİ OLARAK EDEBİYAT(1.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (14.BÖLÜM)

GERÇEĞİN DİLİ OLARAK EDEBİYAT(2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (15.BÖLÜM)

GERÇEĞİN, ADALETİN VE SEVGİNİN ARAYİŞÇİLARİNA

GERÇEĞİN DİLİ OLARAK EDEBİYAT(3.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (16.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (17.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (18.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (19.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (20.BÖLÜM)

KADIN GERÇEKLİĞİ (1.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (21.BÖLÜM)

KADIN GERÇEKLİĞİ (2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (22.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (23.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (24.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (25.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (26.BÖLÜM)

MAZLUM YOLDAŞIN ANISI YOLUMUZU AYDINLATAN SÜREKLİ BİR MEŞALEDİR!

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (27.BÖLÜM)

BAHARA YAŞAM GÜCÜ KADAR GÜÇLÜ VE CANLI KARŞILIK VERELİM!

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (28.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (29.BÖLÜM)

MAZLUM DİRENİŞCİLİĞİ PARTİNİN BÜYÜK RUHUDUR

HALKIMIZIN NEWROZ İSYANLARI ULUSAL KİMLİĞE, ÖZGÜRLÜĞE DÖNÜŞ HAMLESİNDE ZAFERİN KANITIDIR

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (30.BÖLÜM)

HER NEWROZ SÜREKLİLEŞEN BİR YENİLENMEDİR

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (31.BÖLÜM)

PKK BİR NEWROZ PARTİSİDİR (1.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (32.BÖLÜM)

PKK BİR NEWROZ PARTİSİDİR (2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (33.BÖLÜM)

NEWROZ ZAFERİ KESİNLEŞTİRMEK! (1.BÖLÜM)

PKK BİR NEWROZ PARTİSİDİR (3.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (34.BÖLÜM)

NEWROZ ZAFERİ KESİNLEŞTİRMEK! (2.BÖLÜM)

HALKIMIZIN NEWROZ İSYANLARI (1.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (35.BÖLÜM)

DİRENİŞ ŞEHİTLERİMİZ GELİŞMENİN GERÇEK SAHİBİDİR (1.BÖLÜM)

HALKIMIZIN NEWROZ İSYANLARI (2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (36.BÖLÜM)

DİRENİŞ ŞEHİTLERİMİZ GELİŞMENİN GERÇEK SAHİBİDİR (2.BÖLÜM)

HALKIMIZIN NEWROZ İSYANLARI (3.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (37.BÖLÜM)

DİRENİŞ ŞEHİTLERİMİZ GELİŞMENİN GERÇEK SAHİBİDİR (3.BÖLÜM)

HALKIMIZIN NEWROZ İSYANLARI (4.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (38.BÖLÜM)

DİRENİŞ ŞEHİTLERİMİZ GELİŞMENİN GERÇEK SAHİBİDİR (4.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (39.BÖLÜM)

AGİT'İ ANMAK, O'NU ANLAMAKTIR!

DİRENİŞ ŞEHİTLERİMİZ GELİŞMENİN GERÇEK SAHİBİDİR (5.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (40.BÖLÜM)

AGİT YOLDAŞ, PKK'DE ŞEKİLLENDİRİLMEK İSTENİLEN MİLİTAN KİŞİLİKTİR

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (41.BÖLÜM)

AGİT YOLDAŞI ÇÖZÜMLEMEK ARGK’Yİ ÇÖZÜMLEMEK DEMEKTİR (1.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (42.BÖLÜM)

HALK SAVAŞI ÖZGÜRLÜK SAVAŞIDIR, KAHRAMANLAR SAVAŞIDIR (1.BÖLÜM)

KAHRAMANLIK DÖNEMİ ŞEHİTLERİNE BAĞLILIK, SAVAŞAN HALK KAHRAMANLIĞI GERÇEKLİĞİNE ULAŞMAKLA MÜMKÜNDÜR

AGİT YOLDAŞI ÇÖZÜMLEMEK ARGK’Yİ ÇÖZÜMLEMEK DEMEKTİR (2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (43.BÖLÜM)

KIZILDERE ŞEHİTLERİNE BAĞLILIĞIMIZI TÜRKİYE DEVRİMİ’NE YENİDEN SARILARAK GÖSTERELİM (1.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (44.BÖLÜM)

KIZILDERE ŞEHİTLERİNE BAĞLILIĞIMIZI TÜRKİYE DEVRİMİ’NE YENİDEN SARILARAK GÖSTERELİM (2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (45.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (46.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (47.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (48.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (49.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (50.BÖLÜM)

İMRALI NOTLARINDAN GENÇLİĞE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (51.BÖLÜM)

SAVAŞLA YAŞAM HAKKI KAZANILMIŞTIR

HAKİKAT ALGISIYLA BÜYÜYEN YAŞAM, EN ZOR ACILARI BİLE MUTLULUĞA DÖNÜŞTÜREBİLİR(1.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (52.BÖLÜM)

HAKİKAT ALGISIYLA BÜYÜYEN YAŞAM, EN ZOR ACILARI BİLE MUTLULUĞA DÖNÜŞTÜREBİLİR(2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (53.BÖLÜM)

HAKİKAT ALGISIYLA BÜYÜYEN YAŞAM, EN ZOR ACILARI BİLE MUTLULUĞA DÖNÜŞTÜREBİLİR(3.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (54.BÖLÜM)

HAKİKAT ALGISIYLA BÜYÜYEN YAŞAM, EN ZOR ACILARI BİLE MUTLULUĞA DÖNÜŞTÜREBİLİR(4.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (55.BÖLÜM)

HAKİKAT ALGISIYLA BÜYÜYEN YAŞAM, EN ZOR ACILARI BİLE MUTLULUĞA DÖNÜŞTÜREBİLİR(5.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (56.BÖLÜM)

HAKİKAT ALGISIYLA BÜYÜYEN YAŞAM, EN ZOR ACILARI BİLE MUTLULUĞA DÖNÜŞTÜREBİLİR(6.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (57.BÖLÜM)

HAKİKAT ALGISIYLA BÜYÜYEN YAŞAM, EN ZOR ACILARI BİLE MUTLULUĞA DÖNÜŞTÜREBİLİR(7.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (58.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I.CİLT (59.BOLUM)

BEN ÖZGÜRLÜĞÜN KOMUTANIYIM

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I.CİLT (60.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (61.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (62.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (63.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (64.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (65.BÖLÜM)

HEDEF ÜLKE VE ÖZGÜRLÜK SAHİBİ OLMAKTIR

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (66.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (67.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (68.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (69.BÖLÜM)

KOMPLE DEVRİMCİLİK KOMPLE KİŞİLİK İSTER

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (70.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (71.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (72.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN PKK'NİN DAMGASINI TAŞIMAKTADIR

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (73.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (74.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (75.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (76.BÖLÜM)

1 MAYIS, SOSYALİZM VE PKK’DE GELİŞEN EVRENSEL ÇÖZÜM (1.BÖLÜM)

1 MAYIS, SOSYALİZM VE PKK’DE GELİŞEN EVRENSEL ÇÖZÜM (2.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (77.BÖLÜM)

1 MAYIS, SOSYALİZM VE PKK’DE GELİŞEN EVRENSEL ÇÖZÜM (3.BÖLÜM)

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (78.BÖLÜM)

SAVAŞ BİR KURAL İŞİ, BİR ÖZ İŞİ, İLKE İŞİ, BİR ÖRGÜT İŞİDİR; SAVAŞ DEVRİMCİ YAŞAM İŞİDİR

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (79.BÖLÜM)

SOSYALİZM ÖZGÜRLÜK İNANCI VE BİLİNCİDİR

DERSİM’DE KIŞLA KÜLTÜRÜ ÜZERİNE

PKK ŞEHİTLERİN ANISINI YAŞATMA HAREKETİDİR (1.BÖLÜM)

PKK ŞEHİTLERİN ANISINI YAŞATMA HAREKETİDİR (2.BÖLÜM)

HAKİ KARER YOLDAŞIN ANISINA

HAKİ KARER, HİÇBİR ÇIKAR GÖZETMEKSİZİN DOĞRULARI YÜREĞİ İLE SAVUNUYORDU

PKK BİR İNSANLIK HAREKETİDİR

BU BAŞARI TARZINI HİÇ KİMSE ÖNLEYEMEZ

ZİLAN KADININ DİRİLİŞİDİR

ZİLAN YAŞAM MANİFESTOSUDUR (1.BÖLÜM)

ZİLAN YAŞAM MANİFESTOMUZDUR (2.BÖLÜM)

ZİLAN’I ÇÖZÜMLEDİK, ZİLAN BİR AŞK…

14 TEMMUZ DİRENİŞİ PKK'NİN EN BÜYÜK GEREKÇESİDİR (1.BÖLÜM)

14 TEMMUZ DİRENİŞİ PKK'NİN EN BÜYÜK GEREKÇESİDİR (2.BÖLÜM)

14 TEMMUZ DİRENİŞİ PKK'NİN EN BÜYÜK GEREKÇESİDİR (3.BÖLÜM)

BİZ KAYALIKLARDAN KÖK SALIP YEŞEREN BİR HAREKETİZ (1.BÖLÜM)

BİZ KAYALIKLARDAN KÖK SALIP YEŞEREN BİR HAREKETİZ (2.BÖLÜM)

PKK FELSEFESİ VAR OLANLA YETİNMEMEK, HEP FAZLASINI DÜŞÜNMEK VE BAŞARMAKTIR

BİR HALK DİRENMEYE KARAR VERİRSE, HER TÜRLÜ GERİCİ EMPERYALİST HESAPLARI BOŞA ÇIKARIR

BENİM YAŞAMIM SADECE BİR ULUSUN HİKAYESİ DEĞİL, İNSANIN ÖZGÜRLEŞMESİNE DE EN GERÇEKCİ CEVAPTIR

ÖLÜMSÜZLÜK BİRAZ DA KAHRAMANCA DİRENMEKTEN GEÇER

TÜMÜYLE ŞEHİTLERE VE ZİNDAN DİRENİŞÇİLERİNE SELAMIMIZ; SAĞLAM BİR PRATİKTİR (1.BÖLÜM)

TÜMÜYLE ŞEHİTLERE VE ZİNDAN DİRENİŞÇİLERİNE SELAMIMIZ; SAĞLAM BİR PRATİKTİR (2.BÖLÜM)

İMRALİ KAYALIKLARINA ZİNCİRLENDİM!

BİLİMİN ETİKTEN YOKSUN GELİŞMESİ, ÇAĞDAŞ HASTALIKLARIN TEMELİDİR

HALKLARIN ÖZGÜRLÜK OLASILIĞI: ÖZEL SAVAŞ

HALKLARIN ÖZGÜRLÜK OLASILIĞI: ÖZEL SAVAŞ (2.BÖLÜM)

DEVRİMLER EN YAKICI SÖZ VE EYLEMDİR

YENİDEN DOĞUŞLARI SAVAŞLA GERÇEKLEŞTİRECEKSİNİZ

DEVRİM MUAZZAM ÖZGÜRLEŞME İMKANI VERİYOR

KADIN SORUNU ÇÖZÜMLENDİĞİ ORANDA DEVRİMLER GÜÇ KAZANIR

SAVAŞ BİR HALKI KENDİNE GETİREN KÖKLÜ BİR EYLEMDİR (1.BÖLÜM)

DEMOKRATİK MODERNİTENİN YENİDEN İNŞA SORUNLARI

GENÇLİĞE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER (1.BÖLÜM)

GENÇLİĞE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER (2.BÖLÜM)

GENÇLİĞE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER (3.BÖLÜM)

DEMOKRATİK ULUS ÇÖZÜMÜNÜN ARAYIŞCISI OLMAK

YEREL, BÖLGESEL SORUNLAR VE DEMOKRATİK ULUS ÇÖZÜMÜ

GENÇLİĞE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER (4.BÖLÜM)

GENÇLİĞE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER (5.BÖLÜM)

DEVRİMLER EN YAKICI SÖZ VE EYLEMDİR (2.BÖLÜM)

BİZDE ŞEHADET YAŞAYAN KAYNAKTIR, YAŞATAN KAYNAKTIR

ULUS-DEVLET KISKACINDA KÜRTLÜĞÜ SAHİPLENMEK

PARTİ HALKI KÖLELİKTEN ÖZGÜRLÜĞE TAŞIYAN KÖPRÜDÜR

BENİM DURUMUM, GERÇEKLEŞEN VE ÖZGÜR KİMLİKLİ BİR HALK OLAYIDIR (1.BÖLÜM)

BENİM DURUMUM, GERÇEKLEŞEN VE ÖZGÜR KİMLİKLİ BİR HALK OLAYIDIR (2.BÖLÜM)

15 AĞUSTOS ATILIMI’NIN ESAS ANLAMI, SİZİN BÖYLE SAVAŞMAYA CESARET EDEN BİR HALK DURUMUNA GELMENİZDİR

15 AĞUSTOS ATILIMI SİZİ SAVAŞAN BİR HALK DURUMUNA GETİRMEKLE EN BÜYÜK BAŞARISINI ORTAYA ÇIKARMIŞTIR

PARTİMİZ KENDİNİ KANITLAMIŞ BİR PARTİDİR

SAVAŞAN HALKIMIZA!

FİZİKİ VE KÜLTÜREL TASFİYE

BENİ TARTIŞMAK, BİR HALKIN KADERİNİ TARTIŞMAKTIR

BİZ HER ZAMAN DOĞRULAR İÇİN YAŞADIK

BUNDAN SONRASI KESİN ZAFERE DOĞRU YÜRÜMEDİR

SİZ YAPACAK VE SİZ BAŞARACAKSINIZ

HALKLARIN ÖZGÜRLÜK OLASILIĞI GERİLLASIZ DÜŞÜNÜLEMEZ

İMHACI SÖMÜRGECİLİĞİN YAŞAMINA“HAYIR” DEDİK

GERİLLA…

ÜLKEYE, PARTİYE VE ÖNDERLİĞE BÜYÜK SADAKATLE BAĞLILIĞIN ŞEHİDİDİR

ÖZGÜRLÜĞE GÖZÜNÜ DİKMEYEN ÖZGÜR OLAMAZ

HALKLARIN ÖZGÜRLÜK OLASILIĞI GERİLLASIZ DÜŞÜNÜLEMEZ (2.BÖLÜM)

GER QONAX BAŞ NEYÊ VEKOLANDIN KESAYET BAŞ NAYÊ DAHÛRANDIN

ULUSUN GERÇEK TEMSİLCİ GÜÇLERİ HALK MECLİSLERİDİR

İDEOLOJİK KİMLİK VAZGEÇİLMEZ BİR OLGUDUR

ÖZGÜRLÜK İDEOLOJİSİ, İNSANI MÜTHİŞ SAVAŞTIRIRSA ÖZGÜRLÜK İDEOLOJİSİDİR

PKK’DE GELİŞEN EVRENSEL ÇÖZÜM

KADIN ORDULAŞMASINA DOĞRU

YAŞANAN PATLAMA TARİHLE HESAPLAŞMADIR (1.BÖLÜM)

“HAKİ PARTİMİZİN SİYASİ VE ASKERİ RUHUYDU''

DEMOKRATİK VE EKOLOJİK TOPLUM (1.BÖLÜM)

DEMOKRATİK ULUS KÜLTÜRÜ

TARİH İLE HESAPLAŞMA

ORTADOĞU SAVAŞLARI NASIL SONUÇLANABİLİR?

ZİLAN VE SEMA TARİHİN VE KADININ DİRİLİŞİDİR

DEVRİME KALKAN HER ZAMAN GENÇTİR (1.BÖLÜM)

DEVRİME KALKAN HER ZAMAN GENÇTİR (2.BÖLÜM)

DEVRİME KALKAN HER ZAMAN GENÇTİR (3.BÖLÜM)

PKK’NİN ORTAYA ÇIKIŞI, SANATIN DİRİLİŞİDİR

BİZ DE KENDİ KENDİMİZİ YÖNETEBİLİRİZ

SANATIN YÜREĞİ DEVRİM İÇİN ATMALI (2.BÖLÜM)

SANAT, ZİHNİN VE RUHUN KANATLANMASIDIR (3.BÖLÜM)

KENDİNİ ÖRGÜTLEYEN İNSAN BİR ORDU GÜCÜNDEDİR-1.BÖLÜM

KENDİNİ ÖRGÜTLEYEN İNSAN BİR ORDU GÜCÜNDEDİR-2.BÖLÜM

KENDİNİ ÖRGÜTLEYEN İNSAN BİR ORDU GÜCÜNDEDİR-3.BÖLÜM

KENDİNİ ÖRGÜTLEYEN İNSAN BİR ORDU GÜCÜNDEDİR-4.BÖLÜM

KENDİNİ ÖRGÜTLEYEN İNSAN BİR ORDU GÜCÜNDEDİR-5.BÖLÜM

SANATIN YÜREĞİ DEVRİM İÇİN ATMALI-2.BÖLÜM

SAVAŞ ÖRGÜTÜ KADAR, SANAT ÖRGÜTÜNE İHTİYAÇ VARDIR

MÜCADELE ÖNCELİKLE ZİHNİYET ALANINDA KAZANILMALIDIR

DÎROKA MÊTINGERIYÊ Û CIVAKA ÇÎNDAR

II-CIVAKA KOLEDAR Û MÊTINGERÎ

III- CIVAKA FEODAL Û MÊTINGERÎ

IV-CIVAKA KAPÎTALÎST, MÊTINGERÎ Û SERXWEBÛNA NETEWEYÎ

MÊTINGERÎ Û PÊVAJOYA KAPÎTALÎZMÊ YA REKABETA SERBEST

EMPERYALÎZM, MÊTINGERÎ Û SERXWEBÛNA NETEWEYÎ

DI NAVBERA HER DU ŞERÊN PARVEKIRINÊ YÊN EMPERYALÎST DE REWŞA CÎHANÊ

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-1.BÖLÜM

REWŞA WELATÊN SOSYALÎST

REWŞA MÊTINGEH Û TEVGERÊN RIZGARIYA NETEWEYÎ

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-2.BÖLÜM

ÇÎNA KARKER Û KOMÎNÎST

DEMOKRATİK MODERNİTEYİ YENİDEN İNŞA GÖREVLERİ -1.BÖLÜM

DEMOKRATİK MODERNİTEYİ YENİDEN İNŞA GÖREVLERİ -2.BÖLÜM

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-3.BÖLÜM

PKK ÖNDERLİĞİ HALKÇIDIR VE BAĞIMSIZDIR

CIVAKA KURDISTANÊ

B) DI SERDEMA FEODAL DE KURD Û KURDISTAN

3-DI HEGOMONYAYA TIRK U ÎRANIYAN DE KURDISTAN

C-DI NAV SÎSTEMA EMPERYALÎST DE KURDISTAN

İMRALI ADASINDA CEZAEVİ YAŞAMIMA DAİR

İMRALİ KAYALIKLARINA ZİNCİRLENDİM!

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN 1999 KOMPLO SÜRECİNİ DEĞERLENDİRİYOR

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR -1.BÖLÜM

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR -2.BÖLÜM

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR -3.BÖLÜM

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR -4.BÖLÜM

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR -5.BÖLÜM

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR -6.BÖLÜM

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR -7.BÖLÜM

HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN İMRALI'YI ANLATIYOR -8.BÖLÜM

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-4.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -1.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -2.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -3.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -4.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -5.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -6.BÖLÜm

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -7.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -8.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -9.BÖLÜM

KOMPLO ÇEMBERİNDEKİ BİR HALKIN ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI OLMAK -10.BÖLÜM

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-5.BÖLÜM

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-6.BÖLÜM

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-7.BÖLÜM

MÊTINGEHKIRINA KURDISTANÊ JI ALIYÊ KOMARA TIRKIYÊ VE

MÊTINGEHKIRINA BAŞÛRÊ KURDISTANÊ

MÊTINGEHKIRINA ROJHILATA KURDISTANÊ

DIVÊ JI BO ZIMANÊ KURDÎ CIHÊN AZAD WERIN AFRANDIN

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-8.BÖLÜM

II- CIVAKA BAKURÊ KURDISTANÊ PÊKHATEYA EKONOMÎK

PÊKHATEYA (YAPI) CIVAKÎ

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-9.BÖLÜM

ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-10.BÖLÜM

PROLETARYA

PKK BİR NEWROZ PARTİSİDİR-1.BÖLÜM

NEWROZ ZAFERİ KESİNLEŞTİRMEK!-1.BÖLÜM

NEWROZ ZAFERİ KESİNLEŞTİRMEK!-2.BÖLÜM

PKK BİR NEWROZ PARTİSİDİR-2.BÖLÜM

PKK BİR NEWROZ PARTİSİDİR-3.BÖLÜM

ŞOREŞA ME ŞOREŞA AFIRANDINA HEZKIRINÊ YE

DEVLET YERİNE DEMOKRATİK YÖNETİM

KADIN DOĞASI

SEVGİ ANLAMAYA DAYALI OLURSA ANLAMLIDIR

PERWERDE Û PÊKHATEYA ÇANDÎ

PÊKHATEYA NETEWEYÎ