APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (44.BÖLÜM)
DEVRİMCİ YAŞAM BİZİM İÇİN ALTIN DEĞERİNDEDİR
Devrim işine başladığımda durum kötüydü, her şeyi devlete borçlu olarak başlattım. Karşısında savaşacağım devletin aynı zamanda borçlusuydum. Ama yaptığım bu iş değerlidir dedim. Devrim işine öyle başladım ve buraya kadar getirebildim. Siz ise, düzen içinde bir şey bulamadığınızdan gelip burayı düzenle karıştırıyorsunuz. Oysa ben, düzeni bilinçli olarak terk ettim. Düzen içinde en üst mevkilere ulaşma imkanı olduğu halde -ki, işimizin başarı imkanı sıfır denilecek kadar dahi umut vaat etmiyordu- biz devrim işini esas aldık ve buraya kadar getirdik. Tüm bunları bilerek bu işe giriş yapacaksınız. Bizim bu işi yürütmemizde müthiş bir süreklilik var. Kırk yıldır bu işler üzerindeki ilgimiz ve denetimimiz hiçbir zaman kesilmemiştir. Bunu şunun için söylüyorum: Dağda, “nasıl olsa kimse beni görmez” diyerek görevlerinize ilgisiz ve duyarsız yaklaşıyorsunuz. Sizler bu biçimde savaşçılığın kenarından bile geçemezsiniz. Savaşçılıkta bu kadar ilgisizlik kabul edilemez. Eğer öyle yapacaksanız, bunları benim adıma yapmayın. Kemal Pirler‟i, size boşuna anlatmıyorum. Onlar, bizim kişiliğimizi sınırlı tanıyorlardı.
Ancak onların devrimciliği en amansız koşullarda idi ve en azından utanç verici bir duruma düşmemek için o büyük direnişçiliği gösterdiler. Siz ise dağlarda elinize hazır verilen silahlarla, bu yaşamınızla, duruşunuzla bizimle alay eder gibisiniz. Eski veya yeni hiç kimse, hiçbir gerekçeyle “bu işler fazla ilgiliyle ele alınamaz, işleri boş ver, işler bu kadar önemli değil” diyemez. Bunu söyleyen kişi iflah olmazın biridir. Söylenecek doğru söz her yerde geçerlidir, özellikle de tayin edici, belirleyici yerlerde ve her komuta düzeyinde çok önemlidir. Kendimi sürekli çalışan bir silah haline getirir, yüzyılların kaybını bir on yılda kazanımlara dönüştürürüm. Komuta kişiliğimde ise etkileyici ve sürükleyici kişiliği temsil ederim. Ben bunun dışında hiçbir şeye göz yummam. Sözüm budur, zaten yaptığım da budur. Yalnız savaşçılıkta değil, yaşama dair her konuda benim onay vereceğim tutum budur. Bu konunun dışında ne siz, ne ben birbirimizi zorlamalıyız.
Dikkat ederseniz biz de burada yaşıyoruz ve bir mücadele yürütüyoruz. Bu mücadele içerisinde on sekiz yılımı dolduruyorum. İşlerin ne kadar hakimi olduğum, yine bütün fırsatları ne kadar başarıyla kullandığım ortadadır. Siz ise yıllardır en olmadık yerlerde bile “zor dayanıyoruz” diyorsunuz. Avrupa'dakiler hiç bir şeyi başaramadan bir an önce oradan kurtulmak istiyor. Dağdakilerin durumları da aynısı. Peki sizi nereye yerleştirelim? Bizim yanımıza gelenler ise bizi anlama çabasına girişmiyorlar. Bizimle tartışma gücü bile gösteremiyorlar. Peki bizden ne istiyorsunuz? Demek ki bu tutumlarınız yanlış. Doğru olansa, savaşı her yerde sürdürmektir. Avrupa‟da, zindanda ve dağda, yani her tarafta mevzilerimiz var. Bunun hakkını vereceksiniz. Değil ilgisizlik veya çabalarda zayıflık göstermek, “dünya başıma yıkılıyor, tüm dünyanın utancı ve laneti içindeyim, bir an önce şerefimi, onurumu kurtarmak için hangi işe yönelirsem sonuca götürmeliyim” diyeceksiniz. Doğru tutum budur. Bu tutumu egemen kılın. Bu tutumu egemen kılıncaya kadar ordulaşma sözü verilemez. PKK militanının sözü şudur: “Sözüm ve arkasındaki yüksek anlama gücümle, irademle dört dörtlük bu işin militanıyım. Bir kaza-bela başıma gelmezse ve sadece nefes alış-verişim güvence altına girerse, gerisi başarıdır.” Kimse ne bunun aşağısında ne de çarpıtıcı ve sahibi olunamayacak bir biçimde söz söyleyip, adım atmalı.
Biz ancak bunu sağlarsak düşmanı yenebiliriz. Ama yaptıklarımız mücadelenin gereklerine göre olmazsa, mevcut kazanımların da hepsi elimizden gider. Eğer bu işin gereklerini yapmazsanız sonunuzun nasıl olacağını insan düşünmek bile istemiyor. Bize dayatılanları tüm dünya hayretler içinde karşılıyor. Bundan daha kötüsünü de yapabilirler. İliklerinize kadar gerçekleri, gözünüzü kapayarak örtbas edip kendinizi kandırırsanız bu, ömrünüz boyunca kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülük olur. Gerçeklerden kaçmamalısınız. Şimdiye kadar pek çok hata yapmış olabilirsiniz. Ancak gerçeklerden kaçmayarak kendinizi affettirebilirsiniz. Yaşamanın imkanı da fazla, umutsuz bir savaşın içine gitmiyorsunuz. Düşmandan daha fazla başarı imkanınız vardır. Savaşla yaşamın neredeyse iç içe geçtiği, yani yaşamla savaşın muazzam diyalektiğinin kurulduğu ve bunun dışında bir çarenin olmadığı bir durumu yaşıyorsunuz. Tek bir umuttan bahsedeceksek, o da bizim ulusal ve toplumsal temelde yürüttüğümüz kolektif çabada gizlidir.
Tüm bunları şunun için söylüyorum: Bu hareket büyümüştür, ancak yine de içinde kendini muazzam kandıranlar var. Kendini düşmandan daha tehlikeli dayatanlar var. Kendisini köle gibi çalıştırıp, hakkına hukukuna sahip çıkmasını bilmeyenler de var. İstense rahatlıkla olumsuzlukların önü alınarak büyük başarıya gitmenin imkanları vardır. Oysa çok büyük çabalarla sağlanan gelişmelere rağmen göz göre göre işlerin tehlikeli bir biçimde gidişatı söz konusu. Bunun üzerinde çok kötü oynayanlar var. İçimizde ve dışımızda muazzam biçimde yanlış hesap yapanlar var ve bunlardan da yalnız ben sorumlu değilim. Kendi payıma sonuna kadar sorumluyum. Ancak artık sizlerin de sorumluluk sahibi olmayı bilmeniz gerekir. Tabii sorumluluğunuzu her güne ve her işe doğru bir karşılık vererek göstermenizin tam zamanıdır. Başka türlü davranırsanız gerçekten değer verdiğim yaşamınıza, fedakarlığınıza ve cesaretinize ihanet etmiş olursunuz. O zaman kendi kendinizi boşa çıkarmış olursunuz. Aslında burada kendimi değil, sizi savunmaya çalışıyorum. Kendinize karşı büyük haksızlık, büyük yetersizlik, büyük başarısızlık durumunda olduğunuz için sizi savunmaya müthiş gereksinim duyuyorum. Uzun süre kendinizi kandırmaya devam edemezsiniz. İnsanlık içerisinde en mutlak hakları bile elinden alınmış ve bunlar için savaşması gerekenlerin başında geliyoruz. Olmayacak duaya amin diyemeyiz. Halk olarak, parti ve ordu olarak; tabii ki savaşçı olarak da savaşması gerekenlerin başında olmalıyız.
Bundan daha değerli ve zorunlu olan başka bir şey var mı? Bu temelde bir kez daha görevleri netleştiriyor ve işlerimizi planlıyoruz. Ve belli ki, bunun anlamı büyüktür, bu temelde atılacak pratik adımlar da çok büyük olacaktır. Yaptığımız işlerin heyecan vermesi kadar, büyük sorumluluk duygusu içinde hareket edilmesi gerekiyor. Anlayış sahibi olmak kadar, anı anına pratikleşmek de büyük önem taşıyor. Savaş tarihimiz, en önemli gelişme aşamasını yaşıyor. Artık her birinizin de tecrübesiyle bu işin üstesinden fazlasıyla geleceği bir süreci yaşıyorsunuz. Bu savaşı tamamıyla kazanmazsak çok yazık olur. Bu aşamada kaybetmek de ancak bazı çok anlamsız eksikliklerin ve yanlışlıkların sonucu olabilir. İşleri buraya kadar getirebilmek, yüzyılların müthiş köleci düzenini durdurup aslında halen çoğunuzun anlamakta güçlük çektiği özgürlük imkanını sizlere tepside sunmak demektir. Özgürlük, gerçekten altın değerinde bir yaşamdır. Buna büyük bir saygıyla ve doğru yaklaşalım. Ve ona ulaşmak için gerekli olan çabaları sergileyelim. Gerek tüm insanlık için, gerekse bu dayanılmaz koşullar altında yaşayan halkımız ve en çok da kendimiz için anlamlı, başarılı bir yaşamın savaşını verelim. Savaş, bir insan yaşamının en güzel sürecidir. Onunla uğraştıkça güç kazanacak, güç kazandıkça da yaşama anlam vereceksiniz. Yaşamımızın diyalektiği, felsefesi budur. Ne böyle bir yaşam için savaşmaktan çekinilir, ne de bu savaş içinde yaşamı geliştirerek ona anlam vermekten geri kalınır. Önderlik gerçeği budur.
Ben, kendimi bütün yönleriyle kırk defa anlatsam, haykırsam da söylenecek en güzel söz işte budur. Hatalarınız, başarısızlığınız olmaz demiyorum. Ancak bunlar da belli ölçüler dahilinde kabul edilebilir. O da gösterilmiştir. Tabii bunun dışında eğer bir talihsizlik olmazsa ve nefes alıp-verme imkanını elde ederseniz, kesin başarıya gidecek kadar sürece de katkılarınız olacaktır. Kişisel olarak temsil ettiğiniz düzey ne olursa olsun, önemli başarılarınız olacaktır. Bu belirttiklerimin tersine bir gaflet durumunu bile bile oynama olmazsa, bu düzeydeki yetersizliklerin bir daha yaşanmayacağı ve PKK'nin geldiği noktanın kesin başarıya en yakın nokta olduğu açıktır. Neredeyse bunu dünyaya bile kabul ettirme düzeyine geldik. Sizler bunun en asli temsilcisisiniz ve başarıdan başka da hiçbir şeyi ne kendinize soracak ne de kabul edeceksiniz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER