CİNS MÜCADELEMİZİN KURAMLARI-2.BÖLÜM
Kuram, sistemli bir biçimde düzenlenmiş, herhangi bir toplumsal olayı açıklamak için kullanılan düşünce sistemidir. Kökü antik Yunana dayanır. Buna dayalı olarak da Toplumsal yapılar çok çeşitli ve çelişiktirler. Dolayısıyla kuramlar da toplumsal çelişki ve ilişkileri bir bütünlüğe kavuşturma, açıklama önemine sahiptirler. Önderlik, fikirleri kuramlaştırmanın önemine değinirken bir tehlikeye dikkat çeker. Kuramların sistematiğinin çeşitliliği esas aydınlatılması gereken konunun aydınlatılmasını göz ardı edilebileceğine ve önemsiz kılanabileceğine dikkat çeker. Bu yönüyle kuramların ana merkezinde daha çok toplumsal sorunların çözümü odaklı olmaları kuramları daha işlevli kılabilir. Diğer önemli husus sosyal bilim kuramları açısından her şeyin aydınlatılması değil, hayati önemi olan konular ve problemlerin belirlenmesi ve aydınlatılmasıdır. O zaman karşımıza şu soru çıkmaktadır: tarihsel toplumda en önemli sorun ve çelişkiler nelerdir? Konumuz itibariyle de tarihin gelişim seyrine baktığımızda toplumsal sorunların kaynağında kadın erkek arasındaki ilişki ve çelişkiler düzeni olduğunu görüyoruz. Zamanla sorunların biçimi farklılaşsa da esası, yani niteliği değişmemiştir. Güncel olarak baktığımızda sorunlar iktidar, devlet, ekolojik felaketler, ezen\ezilen vb. sorunlar olarak kendini gösterse de , bu sorunlar cins çelişkisi etrafında şekillenir. Toplumsal sorunları bu diyalektik bağ içerisinde ele aldığımızda mevcut sorunlarında aydınlatılmaya ihtiyacı vardır. Fakat öncelikli olarak kadın-erkek çelişkisine dayalı bir çözümlemeye gitmek daha aydınlatıcı olacaktır.
Bu bağlamda demokratik modernite çözümünün ana merkezinde de kadının özgürlüğünü esas olan bir çözüm perspektifi olduğunu biliyoruz. Tarihsel ve toplumsal olarak oluşmuş cins çelişkisini hem erkek hem de kadın açısından çözümleyecek, özgürlüğe dayalı mücadele etme süreçlerini ve yöntemlerini belirleyecek muazzam bir Önderlik külliyatına sahibiz. Önderliğimiz 98 yılında Kadın Kurtuluş ideolojisi ile PKK de ordulaşan kadın gerçekliğin partileştirerek kadının öz fikirler sistemine sahip olarak bir mücadele hattı yarattı. Fakat bu mücadele hattı bugün kadın etrafında gelişen inşa edilmiş tüm gerçeklikleri ele alacak, sorgulayacak ve çözüme kavuşturacak bir kuramsal silsileye kavuşmuştur. Bu kuramlar Kürdistan kadın özgürlük mücadelesi tarihi içinden süzülmüş, yaşamdan deneyimlenen teoriler olarak hayat buldular. Mücadelemizin ve Kürdistan’da kadın ve erkek sosyolojine dayalı kuramlardı. Aynı zamanda kadın özgürlüğüne dayalı demokratik modernitenin demokratik ulus ve demokratik özerk yaşamı geliştirme amacı olan partimiz PAJK’ın buna göre stratejisi ve hedefleri vardır. Yani Önderliğimizin oluşturduğu toplumsal kuramlar, partimizin de stratejik esaslarıdır.
Kadına dayalı Özgür yaşam bu stratejik esaslara göre demokratik moderniteye dayalı olarak gelişecek. İçinde bulunduğumuz güncellikte hakim modernite kapitalist modernitedir. Yani demokrasi değerlerini de gasp etmiş kapitalist ulus-devletler ve ulus-üstü şirketlerin dünyayı egemenlikleri altında tutmaya çalıştıkları bir sistemdir. Kendisini kadın üzerinden yürütülen cinsiyetçiliğe dayandırmaktadır. Kadın kurtuluşuna dayalı bir parti olarak bunu topluma saldırı olarak görüyor ve toplumu savunmayı bunu da her yerde toplumu var eden özünü besleyerek, büyüterek sağlamayı amaçlıyoruz. Bunun için öncelikle kadın üzerindeki her türlü kölelik kodlarını, kaldırıp atmayı ve özgür kadını açığa çıkararak güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Yine köle kadının vazgeçilmez eşi olan egemen erkeği de reddederek, erkeği dönüştürmek, yeni bir toplumsal kimlik kazandırmak mücadelemizin esasını oluşturur.
Sonsuz Boşanma
Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin şekillendirdiği kadın ve erkek gerçekliğinin tarihsel olarak nasıl gerçekleştiğini gördük. Kurumsallaşmış egemen erkeklik kadın üzerinde her türlü mülkleştirme çabasını sürdürmüştür. Önderlik bunu sahte erkeklik olarak tanımlıyor. Bunun karşısında şekillenen ise biyolojik olarak değil toplumsal olarak şekillenmiş kadınsılık vardır. Buradaki esas nokta erkeğe göre şekillenmiş olmasıdır. Kadınsılığın cinsellikten ziyade, sınıfsal ve toplumsal bir yönü vardır. Kadınlar yüzyıllardan beri egemenlik altında tutulmalarının bir sonucu olarak bu duruma düşürülmüşlerdir. Demek ki kadınsılık, boyun eğdirilmişliğin, sürekli düşürülmüşlüğün bir sonucudur. Düşürülmüşlük zihinseldir, yani köklüdür. Davranışını, duygusunu, hatta fiziğini, ona hizmet etmeye, beğendirmeye göre yaratır. Kendine yabancılaşmış bir varlık haline getirilmiştir.
Reber Apo 1996 yılında YAJK deneyiminin bir sonucu olarak literatürümüze kopuş teorisini yerleştirdi. Kopuş teorisi sonsuz boşanma kuramının öncülüydü. Kadın ordulaşması fiziki olarak kopuşu ifade ediyordu. Fiziki kopuş, kadınlar olarak birbirine yabancılaştırılmış gerçeklik karşısında birbirini tanıma, cins sevgisini geliştireme de önemli bir adımdı. Ancak kopuş teorisi esasta erkek egemenliğinin yarattığı duygu, düşünce yaşam alışkanlıklarından kendimizi arındırmayı ifade ediyordu. Aynı zamanda köleliğin kaynaklarını güçlü bir tanımlamayla üzerimizdeki etkilerini çözümlemeyi gerektiren ve bununla mücadele etmeyi ifade eden bir kuramdı. En önemlisi de sorgulamanın özü özgürlük ölçülerini kendinde ne kadar yarattığınla ilgilidir.
Önderlik 2000 yılında sonsuz boşanma kuramı ile cins mücadelemizi daha radikal bir aşamaya sıçrattı. Kopuş teorisi cins bilinci, cins mücadelesinde kendi gerçekliğimizi tanımamızı ve bunun mücadele araçlarını yaratmaydı. Sonsuz boşanma ise özgür kimliği yaratmanın ancak erkek sistemi karşısında her yönüyle kendini alternatif irade haline getirebilmenin koşuludur. Mevcut kadın gerçekliğini bu bağlamda değerlendirdiğimizde özgür kimlik ve irade oluşturması kendi olmasının temelini oluşturur. O zaman mevcut erkek ve kadın gerçekliği bu ise, bunun karşısında ne yapmak gereklidir? Önderliğimiz bir mücadele biçimi olarak özgür kadın ve erkek kimliğinin yeniden yaratımı ve cins mücadelesinin stratejik bir yaklaşımı olarak her türlü devletçi-iktidarcı erkek egemen zihniyetten sonsuz boşanmak olarak tanımladı. Sonsuz boşanmanın ilk aşaması kopuştur ve öncelikle zihniyette kopuştur. Kopuş demek erkeğin tüm yargılarından, tabularından, anlayışından, taleplerinden, beklentilerinden, düşünüş tarzından, doğrularından kopmaktır. Önce kopuş daha sonra ardından kendi bilmelerini ve hakikatini inşa etmek, yaratmak, bulmak ve yeniden canlandırmaktır. Kopmadan erkeğin düşünüş formlarıyla, kalıplarıyla, sevgi-aşk anlayışıyla, ahlak-politika formları ve kalıplarıyla kadın eksenli bir yaşam inşa edemeyiz.
Erkekten fiziki kopuş bir ilk aşamadır. Bunun için de verili evlilik ve aşk tanımını reddediyoruz. Fiziki kopuş kadının kendi gerçekliğinin, öz gücünün farkına varmasının zeminini oluşturdu. Bu anlamıyla parti tarihinde özgün kadın örgütlenmemizin ana fikri de gücünü buradan alır. Ama sadece bu kopuşla yetinemeyiz. Bu bir ilk adım olabilir. Asıl önemli olan duyguda, düşüncede, güdülerde ve biçimde yine davranış ve eylemleşmede erkekten kopuştur. Güçlü ve özgür birliktelikler olacaksa öncelikle sonsuz boşanma olmalı. Sistemin içindeyken sistem içi bir durumdayken nasıl ki sistem karşıtlığından bahsedemezsek erkek egemenliğinden de radikal bir şekilde boşanmak yani kopmak kurtulmak bizim için stratejiktir.
Toplumsal olarak karmaşık bir duygu, düşünce ve davranış bütünlüğü her iki cinsi de yabancılaştırmıştır. Fakat erkek egemen olması itibariyle tüm uygarlık özellikleri onda somutlaşır. Toplumsal cinsiyetin günlük olarak üretilmesinde de başat roldedir. Bu nedenle erkeğin sosyal olarak inşasını iyi anlamak gerekir. Sonsuz boşanmanın ve bu temelde erkeği dönüştürmenin yolu erkeği tanımakla ilgilidir.
Cins mücadelesinin stratejik bir ayağı olan sonsuz boşanmayı önemine denk bir çerçeveye oturtamayışımızın nedenlerinden biri de yöntemde dönemsel kalmamız, derinleştiremeyişimizdir. Özellikle güçlü sonuçlar almayışımızın nedeni işin esasına inmeden özellikle de erkeği yeterince çözmeden, günlük reflekslerle yaklaşmamızdır. Sonsuz boşanma her şeyden önce bir tercih meselesidir. Neyden yana tercih yaptığınla ilgilidir. Özgürlükten, kölelikten, erkekten, kadından, hangi zihniyeti, hangi yaşam tarzını, hangi özellikleri tercih etmekle ilgili bir durumdur. Sonsuz boşanma taktiksel, biçimsel veya dönemsel değildir, uzun sürelidir stratejiktir. Önderlik sonsuz boşanmanın sonsuzluk kelimesinin anlaşılması için yaratılmış olan beş bin yıllık kültürle bağlantısını kuruyor. Yani kadına ve erkeğe içerilmiş egemenlik ve kölelik zihniyeti ile bir nevi hesaplaşmadır. Diğer bir yönüyle de esasta erkek değerlerinden boşanmak özgürlük tercihi ile bağlantılıdır. Özgürlük iddiası olan bir kadın nerede olursa olsun tüm gücü ile kopmanın yol ve yöntemlerini kararlıca yaşama geçirmek zorundadır.
Sonsuz boşanma sadece kaba ve fiziki anlamda erkeğe bağlı olup olmamayla ilgili değildir. Kadında oluşturulan kölelik sistemi, erkeğin düşünce tarzı, güce sığınma duygusu yani kısacası erkek iktidarı ve düşüncesiyle kadında ekilen köle duygusu ve düşüncesinden bir bütünen bunlardan kopmadır. Tabi yaşamdaki erkeğe yaklaşımda bununla ilgilidir. Şunu da gördük fiziki olarak erkekten ne kadar uzakta olsan, kaba retçide yaklaşsan da, en çok bu tür kişiliklerde en büyük yanılgılar yaşanıyor. Demek ki mesele kaba anlamda erkeği ret edip etmeme değildir, düşüncede boşanmadır.
Sonsuz boşanmayı ele alırken esas almamız gereken hem kadını hem de erkeği doğru tanımak ve tanımlamaktır. Kendini tanırsan neyden boşanacaksın, neyi ret etmen gerektiğinin bilincine varırsın. Yine erkeği de aynı düzeyde bir sorgulamaya tabi tutarak tanımlamak gereklidir. Önderlik değişimi önce, değiştireceği olguyu tanımlamakla başlıyor. Kadında bunu ayrı yaptı, erkekte ayrı yaptı ve bütün Kürt toplumunda bunu ayrı yaptı. Demek ki bir şeyleri değiştirebilmenin tanımakla yakından bağlantısı vardır. Önderlik “toplum ve toplum sorunları çok karmaşık sorunlardır. Ve o karmaşıklığı, hassas olması da ona göre bir yaklaşımı gerektiriyor.” Tartıştığımız sorunlarda böylesi sorunlardır. Sonsuz boşanma ve erkeği değişip-dönüştürmeyi iyi yürütemeyişimizin, dönemsel kalmamızın, derinleştiremeyişimizin ve güçlü sonuçlar almayışımızın nedeni işin esasına inmeden özellikle de tanıma kısmına eğilmeden ilk reflekslerimizle yaklaştığımız için yüzeysel kalıyor. Bir refleks var ama derinleştiremiyoruz, sadece reflekslerle sınırlı kalıyoruz. Sonsuz boşanma taktiksel, biçimsel veya dönemsel değildir, uzun sürelidir stratejiktir. Bizlerde stratejik olma gerçeğine dayalı olarak sürekli kendimizi sorgulamalı ve özgürlüğü ancak erkek egemen değerlerden boşanarak yaratabileceğimizi bilmeliyiz.
Önderliğimiz sonsuz boşanmaya dair şunları belirtmektedir:
“Kadının önce eril iktidardan sonsuz boşanmasını söylüyorum, sonsuz özgürlük diyorum. Kadın meselesini biraz daha tartışmak istiyorum. Savunmalarımda tartıştım ancak çok öfkeleniyorum. Evde kaldıklarını, evde kalmaktan söz ediyorlar. Ben daha önce de söyledim. Tekrar şöyle ifade etmek istiyorum. Sonsuz kavramını kullanacağım anlaşılabilmek için Sonsuzluğu şöyle sınırlandırmak istiyorum. Beş bin yıllık kadının tahakküm altına alındığı erkek egemenlikli bir kültür yaratıldı. Buna tecavüz kültürü diyorum. Ben kadının bu tecavüz kültürüne boyun eğdiğini, eğmek istediğini düşünmüyorum. Ancak buna karşı çıkmak, bu kültürün dışında yaşamak o kadar kolay değil. Bunu yırtmak, bunun dışında erkekle ilişkilenmek. Erkekler için de söylüyorum; beş bin yıllık tecavüz kültürünü bilince çıkartmak, özgür bir bilinçle, iradeyle bütün bunları aşarak ilişkileneceklerse kadınla, kadınlar için de erkekle ilişkilenmelerini söylüyorum Yoksa öyle evde kalmak falan değil.”
Ben sonsuz aşk değil, sonsuz boşanma diyorum. Sonsuzluk derken aslında beş bin yıllık eril iktidarla bu sonsuzluğu sınırlayabilirim. Buna karşı kadının bu iktidardan sonsuz boşanmasını öneriyorum. Kendi siyasetlerini oluşturmak, bunun için ekonomilerini oluşturmalı. Kadın kendi ekonomisini oluşturmalı, siyaset akademileri demiştim. Kadının kendi özgürlüğünü kurmak için siyasal bilinç ve siyasal eylemlilik gerekiyor. Bunu yaratmaları gerekiyor. Kadın özgürlüğü ya da kadın erkek ilişkisi öyle romantik aşk ya da sonsuz aşk ya da cinsel özgürlükle elde edilemez. Sonsuz aşk diyeceksek, romantik, günümüzde yaşanan aşk ilişkilerinden söz etmiyorum. Zaten bu aşk dedikleri şey, İngiltere’de 17. 18. Yüzyılda yaratılan klasik romanlarda anlatılan bir kavram, romantik aşktan söz etmiyorum. Sonsuz aşkla yaşayacaklarsa özgürlüğü bilince çıkarmaları gerekiyor. Yoksa cinsel tutkudan da söz etmiyorum. Cinsellik olacaksa bile bu sonsuz aşk temelinde yaşanması gerekiyor. Kadının önce eril iktidardan sonsuz boşanmasını söylüyorum, sonsuz özgürlük diyorum.”
ŞEHİT ZİLAN AKADEMİSİ
Devam edecek
pajk.org
YORUM GÖNDER