KÜRT KATLEDEREK TÜRK OLACAĞINI SANMAK
Biliniyor ki; köksüzlük ve devşirilmiş olmak kişiyi ve toplumu hastalıklı kılar. Geçmişinin unutmak-unutturmak için, devşirildiği güce veya topluluğa kendini kanıtlamak için her türlü yol ve yöntemi dener. Kendisini devşirenleri bile hayrette bırakacak denli kraldan çok kralcı, efendiden çok efendi olur!
Türk egemenlerinin karakteri kendisinden olmayanlara düşmanlık ve yok etme üzerine şekillenmiştir.
Eğer varsa bir ideolojileri, bundan öte bir şey değildir. Osmanlı’dan bu yana kurdukları siyasal, ekonomik ve oligarşik rejimleri bu düşmanlığın üzerine bina etmişlerdir. Üreterek, yaratarak, büyüterek kurabilecekleri felsefeden yoksun ve köksüzdürler.
Zayıf durumda iken başkalarına asker olmuş, kapı kulluğu yapmış, biraz güç kazandıklarında ise başka halklardan devşirdikleri kişi ve gurupları kendi rejimleri içerisine alarak düşmanlığı devam ettirmişlerdir.
Önceleri Selçuklu, sonraları Osmanlı, günümüzde ise Türk devleti bu biçimde kurulmuş ve yıkılana dek böyle devam etmiştir.
Devşirmenin Krizi
Biliniyor k; köksüzlük ve devşirilmiş olmak kişiyi ve toplumu hastalıklı kılar. Geçmişinin unutmak-unutturmak için, devşirildiği güce veya topluluğa kendini kanıtlamak için her türlü yol ve yöntemi dener. Kendisini devşirenleri bile hayrette bırakacak denli kraldan çok kralcı, efendiden çok efendi olur!
Örneğin Erdoğan Gürcü’dür. Akar Çerkez’dir. Fidan’ın Kürt olduğu söyleniyor. Bahçeli ve Soylu’nunsa soyları belirsizdir. AKP’de karar alıcıların çoğu Kürt devşirmesidir. Kılıçdaroğlu herkesin malumu.
Psikoloji ve sosyoloji bilimi bu tür insanların sağlıklı düşünemeyeceklerini söyler.
Devşirmenin öfkesi
Devşirme öncesi geçmişlerinden kalma anılar, bilinç kırıntıları psikolojik dengelerini bozar.
Örneğin Erdoğan’daki nefret ve kin, Kılıçdaroğlu’ndaki korku, Soylu’daki hırçınlık, Bahçeli’deki sevgisizlik, Akar’daki despotluk gibi.
Bu tipler içten içe derin çelişkiler yaşar; her zaman mutsuz ve gergin olurlar. Saldırganlık bunlarda tedavi işlevi görür. Özgeçmişlerini hatırlatan bilinç kırıntıları, bunlarda gerçekliğini saklamak için sonradan dahil edildikleri kimlik ve kişiliğin en uç, en dengesiz ve en ateşli savunucusu yapar. Bunlar sürekli kendilerini birilerine ispatlama, güven verme duygusuyla yaşarlar.
Türk devleti, sınırları dahilindeki herkesi Türkleştirmek üzerine kurulmuştur. Kürtleri Türk, Alevi ve Êzîdîleri Türk İslam çizgisinde Müslüman ve Hanefi yapmak en büyük amacıdır. Tabii kendilerince Hristiyan halkları halletmişlerdir.
Devşirme aynaya düşmandır
Kürdistan özgürlük mücadelesi bu soykırım politikasını boşa çıkarmıştır. Devşirmelerdeki sınır tanımaz Kürt düşmanlığı temelini bundan alıyor.
Bunlar Kürtlerin Türkleşmemesini kabullenemiyorlar. Çünkü Kürtlere bakınca, geçmişlerini hatırlayarak daha derin kriz ve kaos yaşamaya başlıyorlar. Kürtler, bunların bilinç altındaki kırıntıları harekete geçiriyor. Bu, kendilerini derin ruhsal bunalımlara sürüklüyor. Gerçeklerden kopartıyor. Kürtlük bunları kendi kendileriyle yüzleştirmeye zorluyor. Başka bir kültüre ait olduklarını hatırlatıyor. Devşirilmişlik kendilerinde belli bir bilinç ve kişilik durumu yarattığı için ruhsal bunalımlarını çözüp normal insan olmaları pek kolay olamıyor.
Bu onları Kürtlere en barbar ve vahşi yöntemlerle saldırmaya yöneltiyor. Kürtlere saldırdıklarında normal insanlarmış hissine kapılıyorlar. Kürtlere düşmanlık ettikçe yaşadıkları hastalıklı, buhranlı kişiliklerini tedavi ediyormuş duygusunu yaşamaya başlıyorlar. Kürt katledince rahatlıyorlar. Kürtlerin cenazelerine baktıkça yaşadıklarını fark ediyorlar. Bir şeyler yaptıkları, yararlı bir insan oldukları hissini, Kürtlerle savaştıkça ancak tanıyabiliyorlar. Kürtlere düşmanlık ettikçe Türk olduklarına daha çok ikna oluyorlar. Böylece Kürt düşmanlığı ve katili olmak bunları rahatlatan tek şey olmuş oluyor.
Bunlar, ne kadar hakiki Türk olduklarını Kürt düşmanlığıyla ispatlamaya çalışırlar. Kendilerini Orta Asya kökenli gerçek ve asli Türk gibi sunmadan devlette yer alamayacaklarını biliyorlar. Devlete işe yarar biri olduklarını Kürt düşmanlığı üzerinden belgeliyor, sadakatini Kürt soykırımcısı olduğunu göstererek ispatlamaya çalışıyor, bununla mevki elde ediyor, maaş alıyor, iktidar oluyorlar. Bu sahtekarlık, iktidar imkanlarını en çirkin ve kirli biçimde kullanınca zere kadar vicdan azabı duymamalarını da sağlıyor. Gerçek ve asli Türkleri ve diğer halk ve inançlardan yoksulları içerde ve dışarıda işçi pazarında satıp günlerini gün ederken ne kadar yerli ve milli olduklarını da bu ruh haliyle utanmadan söyleyebiliyorlar. Örneğin Erdoğan'ın oldukça rahat ve kendine güvenerek, milyonların gözünün içine bakarak herkesin adı gibi bildiği yalanları doğruymuş gibi propaganda etmesi, bir devşirmede bulunan arsızlıktan kaynaklanıyor.
Türklüğün krizi
"Türklük Sözleşmesi" adlı kitabında, 1900’den sonra Türk denilen kimliği çözümlemeye çalışan Barış Ünlü, Türklerin yüz yıldır yalanlarla eğitildiğini, gerçekleri görmemeyi, duymamayı, konuşmamayı ayrıcalık olarak bellediklerini belirtir. Ancak Kürtler yasalar ve yalanlarla yaratılmış bu sahte Türklüğün elindeki tüm ayrıcalıkları tek tek aldı ve Ünlü’nün deyimiyle Kürt direnişi bu sahte “Türklüğü kriz ve kaosa sokmuştur.” Bu durum yalanla büyütülmüş her türden Türk’ün dengesini temelden bozmuştur. Ya çağdaş demokratik bir kuruluş ya da yok olup gitmekten başka önlerinde yol bırakmamıştır. Çünkü Kürtler mücadele ederek, Türklük adı altında en sık söylenen “Kürt yoktur hepimiz Türk’üz” yalanını deşifre etmiştir. Kürtler, yüz yıldır bu yalanı merkez alarak yazılmış tarih ve ders kitaplarını, ordunun talimnamelerini, sanat ve edebiyat eserlerini, imamların vaazlarını çöpe atmalarını zorunlu hale getirmiştir. Halen sahte Türklüğe inananların iliklerine kadar hissettiği bu gerçeklik, kabul edilsin ya da edilmesin yapay Türklüğün yüz yıl boyunca boşa kürek çekmek demek olduğunu dünya aleme göstermiştir. Görmek istemeyenlerin de gözüne sokmuştur. Kürtler yapay ve sahte Türklüğü yıkarak en büyük hizmeti özbeöz Türk olanlara yapmıştır. Biz buna tüm Anadolu halklarının, Kürt ve Türk halkının kardeşliği ve demokratik ulus devrimi diyoruz.
Krizi aşabilmek
Yapay ve sahte Türklük yıkılmıştır. Bunun kimi çıldırttığı, kimi delirttiği, Kürtçe deyimle kimi “har” ettiği bellidir. Bu gelişme Orta Asya kökenlilere, her halk gibi tarihini ve kültürünü bilerek ve severek yaşayanlara özeleştiri yaparak devşirmelerden ayrıştıracak, tarihlerine layık yeni ve demokratik bir yaşam kuracak imkanı vermiştir. Dolayısıyla Orta Asyalı Oba ve Boylardan gelenler biraz vicdanlı olabilirlerse, devşirmelerle kirletilmiş Türklüğün yaşadığı krizi daha kolay aşabilirler. Haki Karer, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya ve Deniz Gezmiş gibi kahraman Türk evlatlarına bakarak sorunlarını devrimci ve demokratik temelde çözebilirler. Ancak bilinç altında Türk olmayan geçmişlerine ait atom kadar bile olsa kırıntı barındıranlar için işler pek kolay olmayacaktır. Yalanla büyütülmüş, sünni kimliği ve kişiliği öz benliği sanan bir devşirmeye 'sen Türk değilsin’ demenin o devşirmenin ruhunda ve bilincinde yol açacağı patlamaların ne kadar şiddetli olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz?
Trajik bir örnek
Bir devşirmenin başına gelmiş ancak detaylarını hatırlayamadığım bir olayla bitirelim. Bulgar ya da Arnavut asılı biri, çocukken alınıp eğitilmiş, devşirilerek Osmanlı’da paşa yapılmıştır. Osmanlı ordusu devşirme paşayı esir alınıp getirildiği ülkesini işgale göndermiştir. Devşirme görevini başarıyla yerine getirmiştir. Kendisine ülkesinde bir kadın sunulmuştur. Devşirme paşa, o kadınla cinsel ilişkiye girmiştir. Detaylarını hatırlayamadığım bir şekilde ertesi gün cinsel ilişkiye girdiği kadının kız kardeşi olduğunu anlamıştır. Devşirilmiş olmak böyle bir şeydir. Ve bu her devşirmenin başına gelebilecek türden bir olaydır.
CİHAN EREN
(Kaynak: Yeni Özgür Politika)
YORUM GÖNDER