APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (56.BÖLÜM)
PKK'DE YAŞAMIN SORUMLULUĞU VE DOĞRULARI ESASTIR
1980‟lere, hatta ‟90‟ların başlarına kadar ben böyle konuşmuyordum. Son zamanlarda böyle konuşuyorum. Çünkü açığa çıkan gerçekler var. Biz buna da yenik düşmeyeceğiz. Son dönemlerde düşman Genelkurmayı şahsınızda bize bir yenilgiyi dayatıyor. Her gün günlük haberlerde baş haber olarak, “PKK gerçekten çözülüyor mu, sonu mu geliyor” diyor. Bu, ilginç bir şey. Türkiye ayağa kalkmış, PKK‟nin çözüldüğünü mü, sonunun geldiğini mi veya başka bir şey mi olduğunu anlamak istiyor. Bunu size dayanarak yapıyorlar. “Dağda çözülüyorlar, Avrupa‟da şöyle kontrol altına alınıyorlar, Önderlik de tam bir çaresizlik içinde” diyorlar. Durumunuzu öyle yorumlamak istiyorlar. Ama daha çok da o kaçan alçağın ifadelerine, itiraflarına, yani hakkınızdaki hükümlerine dayanarak bunu söylüyorlar. Benim için ise başka bir şey söylüyorlar, “Korkunçtur, göründüğü gibi değildir, aldanmayın” diyorlar. Düşmanı sözümona benim hakkımda bilgilendirmek istiyor. Ama sizin için “Hepsi kuzu gibidir, ağızlarına bir parmak bal çalarsanız tıpkı benim gibi yola getiremeyeceğiniz tek bir tanesi yoktur” diyor. İtiraflarında hepsi var. Genelkurmay da “tamam, bunlar böyle korkulacak savaşçılar değil” diyor. Benim için ise, “ömrü taş çatlasa bilmem kaç yıldır” diyor. Yani benden kurtuluşu doğa kanunlarında görüyor. Savaşçı olduğunuza karar verdiğiniz için söylüyorum. Bir düşman sizin hakkınızda “bunlar çoluk çocuk, küçük bir yönlendirmeyle hepsi hizaya getirilebilir” diyorsa, oturup düşünmeniz gerekir. Sanırım hepiniz en azından bu kadar düşmanın istemlerine göre savaşmıyorsunuz. Tümüyle yenilmek için de bir kararınız yok. Yenmek istediğinize dair de kendinize bir sözünüz var. Düşmanın yanıldığını neyle kanıtlayacağınızı ortaya koyun. Bana sığınarak, “sen Allah‟sın, sen yaparsın” diyorsunuz. Ben yenilmem, bu benim tarihe karşı, kendime karşı sözümdür.
Ancak bunun sizinle ne ilgisi var? Neden kendinizi bana dayanarak başarılı gösteriyorsunuz? Neden kendinizi bana dayanarak savaşır gibi gösteriyorsun? Siz yenilmişsiniz. Sizin hakkınızda düşmanın yenilgi kararı çıkmıştır. Son süreçte hakkınızdaki değerlendirmelerden çıkaracağınız en çarpıcı sonuçlardan birisi budur. Ya bunu gerçekten bozacaksınız ya artık bana dayanarak bu oyunu sürdürmeyeceksiniz. Tüm bunları niyeti sağlam ve savaşta ısrarlı olanlara söylüyorum, yoksa yarın, öbür gün kaçacak olanlara ben bir şey demiyorum. Zaten onlar ayrışıp giderler. İçinizde sonuna kadar ısrarı olanlar var, onların akıllı olmaları gerekir, haklarındaki yenilgi hükmünü nasıl bozacaklarını göstermeleri gerekiyor. Bunu lafla veya o sakat, sahte, düşmanı bu konuda azıtan sözümona bir savaş tarzına göre değil, eylemiyle bu düşmana ne olduğunu göstererek yapabilirsiniz. Önce savaşı kafasına, yüreğine kazımayı bilen bir kişilikle bunu yaparsanız yenilmemiş olduğunuz söylenebilir. Sanıyorum içinizde bazıları böyle yenilmek istemiyor, hatta yenmek isteyenleriniz de var. O zaman bunun gereklerine ulaşalım. Aslında PKK‟nin size ilk hakim kılmak istediği budur. Yenilmeyen PKK budur. “Başka tür PKK‟lilikler” gibi sözler söyleyip de beni de, kendinizi de kandırmaya çalışmayın. Veya “PKK‟nin bazı olanakları” var diyorsunuz, ne olanakları? Ben her zaman söylüyorum, kan-ter içinde yolma yolduğumda bir pilavdan, bir tas ayrandan çıkardığım lezzeti, PKK‟nin hiçbir yemeğinden çıkaramıyorum. PKK içinde öyle kullanılacak değer yok. Her şey savaş içindir. Her şey daha amansız kendini feda etme temelindedir. Her şey değerlere değer katmak içindir. Her yerde kendini yaşamak olur da, PKK‟nin içinde olmaz. Bizde yüzde yüz kendini feda etmek vardır. Her yerde belli bir ücret karşılığı çalışma olur, ama PKK‟de olmaz. Hatta PKK‟de canını vermek de yetmez, PKK‟de zaferi vermek tek kurtuluş yoludur. Kurtuluş sizden de, benden de bunu istiyor. PKK‟deki yaşamın kanunu budur. Şöyle bir anlayış ortaya çıkmış: “PKK‟nin imkanlarına dayanarak yaşayalım” diyorsunuz. Büyük ayıp kadar büyük yanlışlık da budur.
Size açıkça söylüyorum, PKK‟de şu temelde yaşanılır; Büyük bir düşman tespiti yapılır, büyük bir yaşam tespiti yapılır ve ona göre yaşanılır. Bunun dışında herhangi bir gerekçe göstermek, “imkanları varmış, özgürlük heveslerime uyuyor, kendimi onunla güçlendiririm, yaşatırım” demek, en büyük hatadır, yanlışlıktır. Çünkü biz bu aracı çok iyi tanıyoruz. Yüzde yüz amacına göre, düşmanına göre, bir de yüzde yüz savaşın kurallarına ve fedakarlık gerçeğine göre olamazsanız bize yaklaşmayın. “Bir yetkiyi ele geçirdiğimde biraz kendimi yaşayacağım” derseniz ve böyle yaşarsanız, ben bunu kabul etmem. Böyle yaparsanız kadınınızdan da, erkeğinizden de hesap sorarım. Siz bir savaşçıyı ne sanıyorsunuz? Bir parti yaratıcısını, bir parti yürütücüsünü, bu kadar şehidin vasiyetini siz ne sanıyorsunuz? Benim söz bağlılığımı inceleyin, benim bütün yaşamım içinde nelere nasıl bağlı olduğumu inceleyin. Bu ülkenin güçlüsünün kim olduğunu inceleyin ve kendinizi ona göre dayatın. Neden bunu yapıyorsun diye üzerlerine gidiyorum, hepsi ağlıyor. Kocakarılar bile bu kadar ağlamaz. Ağlayacağınıza, doğru şeylerin sahibi olmalısınız. Ben şimdi Önderlik gerçeğini inkar mı edeyim? Bu halk her gün bağırıyor. O zaman bir öndere karşı nasıl ayakta kalınır, onu öğrenin. İki kelimeyi bir araya getirip konuşamıyor, yürüyemiyor, tavır alamıyorsunuz. Siz komutansınız, neden başkomutanın sözlerine göre kendinize çeki-düzen vermiyorsunuz? Toplumda patronun karşısındaki işçi, ağanın karşısındaki köylü, insan tüccarlığı yapan yerdeki tüccar nasıldır, alım-satım işleri nasıl yapılıyor, inceleyin.
Ben size karşı sorumluyum. Benim bütün bu devrim sürecindeki duruşlarımı inceleyin, bir tek duruş yetersizliğimi, bir tek dakika amaç dışı yaşadığımı göremezsiniz. Çünkü ben bir görev adamıyım, hesabı veririm. Bunca emeğin sahibiyim, bunca yılları devirmiş bir kişiyim, neden benim yaşamım sizin bir günlük duruşunuza yansımasın? Sinekli Hasso misali, dayanamadığınızı söylüyorsunuz, ancak basit bir yaşam alışkanlığı için yapmayacağınız şey yoktur. Burada çözümlenmek istenilen, bir düşman gerçeğini kimliğinizde yıkmak ve yenmek kadar, size ekmek sudan daha gerekli olan doğru üzerinde de sizi kararlaştırmak, davranış sahibi yapmaktır. Bütün bunlar bunun için söyleniyor ve bunlar doğrudur. Çünkü ekmek-su bile bu duruşa geçtikten sonra gelebilir. Hatta havayı teneffüs ediş bile bu duruşla bağlantılıdır. Çünkü bu olmazsa düşman sizi vurur, biçer atar.
Biz, PKK‟de işleri doğru yürütmek istiyoruz. Ve artık bu kadar büyük savaştan sonra sağlam komutanlara, savaşçılara kavuşmak istiyoruz. PKK artık bu ülkede, sadece savaşın değil, yaşamın da tek karargahıdır. Bu ülkede ancak PKK ile yaşanılabilir. Ekmek bulmak bile artık PKK‟de mümkündür, başka yerde ekmek de bulunamaz. Artık bu kurumun kutsal amaçlarına, vazgeçilmez gereklerine, oynanmaz kurallarına, onun terbiyesine ve kısaca bütün yaşam inceliklerine anlam verin. Çünkü bu gereklidir. Bunun dışında her şey düşmana gider. Bunu yalnız ben değil, herkes söylüyor. Şunu da derinden ve kesin söylemeliyim ki, ben de dünyaya gelmek istemezdim. Bu iddiamı anama da dayatmıştım, kendisinin evlat üzerindeki hakkından bahsettiği zaman, beni dünyaya getir diye ben mi sana söyledim, eğer irademle olsaydı ben böylesi bir dünyaya gelmek istemezdim, bundan sen sorumlusun dedim. Hatta, dünyaya gelmişiz bir defa, o zaman çar naçar yaşam kanunlarına uyacağız, ulaşacağız dedim ve yaşam kanunlarını o gün bu gündür esas alıyorum. İradeniz dışında doğdunuz, o zaman yaşam kanunlarına anlam vermeniz gerekir. Çünkü başka türlü yaşanılmıyor. Burada size ısrarla söylemek istediğim, sizin yaşam hakkınızla buluşmanızdır. Ben, bizdeki doğuşların ölümlerden beter bir yaşama veya köleliğe düşüş olduğunu ve tüm insanların kutsal değerlerine aykırılık olduğunu biliyorum. Ben yalnızca buna gidişi önlemek için yaşam kanunlarına uyun diyorum. Bunun dışında fazla bir şey yaptığım yok. İnsan doğmuşuz, insan gibi yaşamalıyız. Bunu bu kadar zora sokmaya gerek yok. Ben de biliyorum, yaşam acılarla dolu. Bizimki gibi bir toplumda doğmak bile başlı başına acılar içinde kıvranmaktır, açlıktır, işkencedir, saygısızlık, sevgisizlik, maddi-manevi her tür değerden yoksunluk ve anı anına düşman karşısında ezilip büzülmektir. Bize dayatılan yaşamın eşittir bu olduğunu en erkenden kavradım. Ama biz başka türlü yaşamın olabileceğine dair arayış içinde olduk ve giderek bu arayışımızı partileştirdik, ordulaştırdık ve savaş haline getirdik. Şimdi ise özgür yaşam imkanları ortaya çıkmış, zincirler biraz kırılmış, mahkumiyet aşılmıştır. Tam zafer, tam yaşam da uğruna savaş gerektiriyor. İnsan gibi yaşama hakkını savaşla kazanacağız. Bu, benim için ne kadar gerekliyse, sizin için de o kadar gereklidir.
Bireye saygı, bireyin özgür yaşam hakkını doğru kullanmasıdır. Yoldaşlık burada birbirine çok gerekli olanı vermektir. Onu da biz verdik. Örgüt sizin örgütünüzdür, örgütün imkanları sizin de imkanlarınızdır. Ancak bu, hırsızlık demek değildir. “Ben hayal bile edemezdim, örgüt içine geldim bir günde baş oldum, bir günde emrime bu kadar insan girdi ve bir günde kendimi çuvallar dolusu parayla karşı karşıya buldum” diyorsunuz. Bu imkanları yanlış kullanmak olmaz. Bu konuda en küçücük bir hata içine girdiniz mi zındık olursunuz, hırsız olursunuz. Çünkü ben bile gün boyunca yolma yoluyordum, ancak evde günlük olarak bana verilen bir tas ayran, bir tabak pilavdı. Ve o da çok hoşuma gidiyordu. PKK‟de bu da yok. Örneğin, PKK‟de doya doya uyku ve lezzetli bir yemek de yoktur0. Çünkü her şey savaş atmosferinde yürüyor. Bu atmosferde uyku mu olur, rahatlık mı olur? Ama PKK‟de kutsal özgür yaşam hakkına ulaşma imkanı var ve bu da en değerlisidir. Eğer bunun değerini takdir edemezseniz PKK‟de bir saat bile durmamalısınız. Özgürlüğe baş koymuşsanız, o zaman bunu çiğnetmeyin, bu doğru bir şeydir. Bunu şunun için söylüyorum; bu ülkede her alanda neredeyse PKK yaşamının kuralları çok sıkıcı bulunuyor ve sanki insanı kuruturmuş gibi ele alınıyor. PKK‟nin imkanları üzerinde keyfi yaşam istemi, komuta yetkisine sarılıp savaşçısını imha etmek, silahını peşkeş çekmek ve kendini biraz yaşatmak gibi yaklaşımlar sergileniyor. Bunlar korkunç suçlardır. Bunu da neredeyse hepiniz yaptınız. Tüm bunları olmamış gibi kabul edelim, yoksa sizin cezanız çok ağır olur. PKK‟yi böyle yaşayabileceğini sanmak, PKK‟nin gücünü, yetkisini böyle kullanmak, korkunç bir suçtur. Bunlar hiç olmamış gibi adeta gözümü kapatıyorum.
Böyle yapabilmek için gerçekten büyük sabrediyorum, bu sabır sizi görmemek içindir. Kutsal yaşam hakkına böyle tecavüz edilmez. İçinizde büyük bir vicdan savaşı verin ve kendinizi affedin, umarım kendinizi ıslah edersiniz. Bir de ben üzerinize gelsem ne olur? İşte birisinin üzerine gittim, bakın düşmanın yanında ne halde? Lağım faresinden de beter durumdadır. Sizin bu yaklaşımlarınız karşısında gözümü kapıyorum, ama bu da şimdilik çare değil. Bunu hissedin ve yüreğinizde, beyninizde bir savaş verin. Kendinizi kabul edilebilir bir noktaya getirin. Bir an önce kabul edilemez noktalardan kendinizi çıkarın. Kutsal yaşam hakkınızı, özgür yaşam hakkınızı elde edinceye, savaşın başarısıyla bunu gerçekleştirinceye kadar beni kullanın. Ancak bunu sadece özgürlük imkanını kazanabilmek için yapabilirsiniz. Bu da başarılı savaşçılıkla, parti ölçülerinde, onun her türlü ideolojik, örgütsel ordulaşmanın, yine her türlü taktik, hatta stratejisiyle bağlantılı gerçeklerine göre olmak kaydıyla beni kullanın. Benden sınırsız yararlanabilirsiniz, ama bu yanlış tarzlarla olmaz. Diğer tarzlarla bir parça ekmeği bile yemek haramdır. PKK budur. Mazlum‟un, Kemal‟in, Hayri‟nin, Zilan‟ın, Agit‟in, en son kahraman Fikri‟nin gerçeği budur. Neden biz bunları esas almayacağız? Militana yakışmayan ölümleri de artık hor görüyorum. Uykuda kaybeden gerilladan nefret ediyorum. Mezara da girse hiçbir zaman kalbim onu affetmeyecektir. Kendini rahatlığa kaptırıp, kendini düşmanın elinde perişan edene de acımıyorum, hatta onu affetmiyorum. Beni böyle tanıyacaksınız. Ben de yarın ölebilirim, ama benim için “sonuna kadar gerektiği gibi savaşarak öldü” denilecektir. Sizin ölümü kabulünüz de bu çerçevede olmalıdır. Yaşamın büyük tutkulusu olduğumuz, yaşamın özgürce ifadesi uğruna ne denli büyük bir savaş verildiği ortada.
Halen gencecik bir delikanlı gibi yaşamın üzerinde ne kadar durduğumuz ortadadır. Ben bu yaşıma rağmen yaşama bu kadar saygılıysam, siz daha fazla saygılı olacaksınız. Bunlar insan olmanın temelinde yatan en temel değerlerdir. Yine bunlar çok sınırlı bir özgür yaşam imkanı için sarılabileceğiniz tek önemli ve vazgeçilmez doğrulardır. Siz zaten canınızı orta yere atmışsınız, şimdi de devrime atmışsınız. Devrimde can, rast gele kullanılamaz. Yaşamın sorumluluğu, vicdanı ve doğruları sonuna kadar esas alınır ve bu can gerçek can, özgür can yapılır. Yaşam da ancak özgür canla mümkün olur.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER