JİNEOLOJİYE GİRİŞ (9.BÖLÜM)
JİNEOLOJİNİN EYLEM ALANLARI
Toplumsal yaşamın sorunlarına çözüm üretebiliyorsa jineoloji doğru bir rotada ilerliyor demektir. O halde jineoloji yaşamımızın her anına ve her alanına sızan erkek zihniyetine ve pratik anlamdaki hükümranlığına son verdikçe bilim olma iddiasını koruyabilecek. Jineoloji başlı başına bir kriz alanı olarak görülen temel alanlarda kendi perspektifini oluşturacak ve çözüm için pratik uygulamalara da öncülük edecek. Yani bilimcilik yapmadan, bilimi toplumun ortak aklı, vicdanı ve eylemi olarak geliştirecek.
Jineoloji bu alanlarda kadının kaybedişinin nedenlerini ve çözümünü açığa çıkarmak için tarihsel gelişimleri ve güncel durumları iç içe inceleyecek. Bu alanların kadın eliyle, etiği ve estetiği ile örgütlendirilmesi için perspektif oluşturacak. Ortaya çıkan pratik sonuçları kadın özgürlüğüne katkı sunacak bir kurama dönüştürecek. Bu nedenle jineolojinin kapsamına giren sosyal bilimler ve disiplinlerin her biri aynı zamanda muazzam birer eylem alanlarıdır.
Jineoloji doğal toplum ve sınıflı devletli uygarlıkların içerisinde kadının bu alanlardaki varlığını görünür kılmak için mitoloji, din, felsefe ve sosyal bilimlerden yararlanarak (daha çok tersine okumalar geliştirerek ) araştırma yapar. Kadının bilgi havuzunda biriken bu verileri toplum zihnine taşırabilmek için akademiler kurar. Ve bu zihinsel dönüşüm doğrultusunda pratikleşebilmek için alternatif model olarak ele alacağı kurumlaşma ve yaşam alanları oluşturur.
Etik-Estetik
Jineoloji yeni bilim anlayışının bilimler-arası bütünlüğün ve ortaklaşmanın zemini olma iddiasında. Bu ortaklaşma ya da özgün alanlarında çalışma gelişirken hepsini bir arada tutacak olan harç; etik-estetiktir. Etiği-estetiği olmayan hiçbir mücadeleye ve toplumsal projeye girişmez Jineolojiyi bilimcilikten ve hakim sosyal-bilim anlayışından ayıran en temel fark da budur. Bu alanları sıralarsak
Estetik yani güzellik teorisini birçok felsefe akımı tanımlamaya çalışmıştır. Tüm felsefi tanımlarda estetik her zaman etikle birlikte, ilişki içinde ve birbirinden koparılamaz ikili olarak ele alınmıştır. Jineoloji de estetik bilimini zihniyet değişim-dönüşümüne yüklenerek gerçekleştirecek.
‘‘Kadında mevcut durum ne etiğe ne de estetiğe sığar’’ diyen Abdullah Öcalan; kadınların etik ve estetiği geliştirmelerinin ilk ilkesinin, kadın gerçeğini kendi kişiliklerinde değiştirip aşmak, özgür kadın kimliğini yaratmak olduğunu söyler. Bunu gerçekleştirmeden oluşturacağımız her etik-estetik teorisi, bilimi yaşamı güzelleştirmede sonuçsuz kalır. Ana tanrıça çağlarının yarattığı kavram ve kurumların büyüsü, kadın kimliğinin özgür ve doğal yaşanmasındaydı. Bu büyüyü yeniden kazanmak için jineoloji etik-estetiği geliştirecektir.
Jineolojinin çıkış nedenlerinden biri de kesilen sesimiz kadar, susturulan sözümüzü de geri almak. Yani şiir dilli çağlarda yaşayıp yarattığımız edebiyatımızı kazanmak. Yaşamımızı söze, sözümüzü yaşama akıtma yeteneğimizi kazanmak. Bu nedenle kadın-edebiyat ve dil ilişkisi jineolojinin etik-estetik kapsamında ele alacağı konulardan biri olacak. Yeri geldiğinde farklı alanlarla bağ içinde ya da bağımsız olarak eğileceği ve inceleyip-araştıracağı alanlardan biri olacak.
Öcalan’ın ‘etik özgürlük ahlakı ve bilincidir, estetik ise bu bilinç doğrultusunda oluşmaktır’ değerlendirmesi jineolojinin perspektif ve pratikleşmesinin temel dayanağı olacak.
Ekonomi
Ekonomi alanı toplumsal kırımın dayandığı temel zemindir. Toplum özellikle kadın ekonomiyle teslim alınmaya çalışılıyor. Bu konuda toplumların, bireylerin alıştırıldığı çaresizliğin payı çok önemlidir. ‘‘Öğrenilmiş çaresizlik’’ bu alanda değişimin, eylemselliğin ve iradenin geliştirilebileceğine inanmıyor. Jineoloji; bu ‘öğrenilmiş çaresizliği’ yıkma iddiasında. Bu nedenle kadın öncülüğünde; topluma, bireylere yanı başından akıp giden suya, toprağa ve insan elinin emeğine ürün, bereket yağdıran kaynaklar gibi bakmasını öğretmektir. Zenginlik içinde fakirliği yaşamak ve bunu alışkanlık haline getirme değişmedikçe, ekonomik faaliyetlerimiz demokratik komünal öze kavuşamayacaktır. Toplumsal tarihin başlangıcında ekonomiyi geliştiren kadınlar, bugün de bu özü yakalayıp, ekonomik faaliyete tüm toplumun katılımını sağlayarak; ekonomiyi toplumların ‘‘temel varoluş yapısı’’ olarak yapılandırabilirler.
Jineoloji, ekonomi alanını bazı temel ilkelerle ele alacaktır. Kadının analık emeği üzerinden geliştirdiği yeni emek-değer teorisi eksenli bir ekonomi perspektifi oluşturmayı hedefleyecektir. Ana tanrıça çağlarında olduğu gibi ekonomiyi yürütecek projeleri teşvik eden ekonomi analizleri ile başlayacaktır. Her toplumun, topluluğun kendi kendine yetebilen, komşularıyla karşılıklı yardımlaşma ve tamamlamayı esas alan kolektif bir ekonomi kültürünü yeniden canlandırmayı amaçlayacaktır.
Ekonomi alanı jineolojik perspektife kavuştukça açlığın, yokluğun ve işsizliğin tarihe karışması gerekir. Bu hedef ve kararlılıkla toplumsal yaşamın direği olan ekonomi alanı yapılandırılabilir. “Ekonomik sorun esas olarak kadının ekonomiden dışlanmasıyla başlar” tespiti; ekonomik sorunun ortadan kalkması için kadının ekonomiye yeniden girmesi ve ekonomi faaliyetlerinin yeniden kadın aklıyla, eliyle ve zihniyetiyle inşa edilmesi gerektiğini açıklıyor. En büyük emek olan toplumsallaşmayı yaratan ana kadın gerçeği; toplumsal varoluşun temel şartlarından olan ekonomik faaliyetleri; demokratik modernite güçlerinin ortak katılımıyla örgütlemeyi de başaracaktır.
Demografya
Evrendeki her canlıda üreme ve çoğalma kendi özgünlüğü temelinde anlama ve etik-estetiğe sahiptir. İçgüdüsel ya da belli düzeyde zeka yoluyla olması özü değiştirmez. Çeşitlenerek ve sürekli çoğalmak yaşamın esrarengiz sırlı olaylarından biridir. Evrenin dile gelme biçimleri içinde en çok heyecan verendir. Ancak yüzlerce yıl boyunca vahşi deyip küçümsediğimiz doğanın, çoğalmak için üremenin periyotlarını yaratarak sınır koyma zekası vardır. Günümüz insanının aksine doğaya büyük bir sevgi ve kutsallıkla yaklaşan, kendisini onun çocuğu gören doğal toplum insanlarında da.
Maalesef bu toplum karakteri beş bin yıl önce bozulmaya başladı. Soyu sürdürecek ve aslında iktidarı devralacak bir erkek çocuk saplantısı hanedan kültürünün vazgeçilmez prensibi, çekirdeği haline getirildi. Cinsellik tüm etik-estetik anlamlarından soyunarak bir soy sürdürme güdüsüne bağlandı.
Demografya konusunda stratejik gördüğümüz nokta, analık hukukunun hakim olduğu dönemlerdeki ilkeyi canlandırmak. Bu beden benim, bu bedende ikinci bir canı ne zaman, nerede ve ne için taşıyacağıma ve dünyaya getireceğime ben karar veririm! temel ilkedir. Bu, dünyanın kaderini değiştirecek bir ilkedir.
Diğer temel bir ilke tüm toplumda, soy sürdürmenin fiziksel bir olaydan çok felsefi bir yanı olduğu zihniyetini geliştirmektir. Günümüzdeki çocuklar kimin spermiyle döllenmiş olursa olsun, hangi ana karnında dokuz ay büyümüş olursa olsun bu çağın nihilizminin, liberalizminin, köksüzlüğünün ve vahşetinin çocukları olma tehlikesi ile her an karşı karşıya.
Demografya alanında jineolojinin esas alacağı temel ilkelerinden biri de Malthusçu nüfus anlayışı analiz edip topluma anlatmak ve bunun karşısında ideolojik, örgütlü toplumsal bir mücadeleyi yükseltmektir. Buna karşıt bir alternatif demografya anlayışını geliştiren hareket ve bireylerle ortak eylem ve çalışmalar düzenlemektir.
Jineoloji, sağlıklı bir soy sürdürme anlayışının dayanacağı ilkeleri; kadınlar ve çocuklar açısından gözeterek belirler. Bunun için araştırma-inceleme- toplumdan somut veriler toplayacak anketler geliştirme, bu verileri analiz edip sosyolojik değeri olan tezler geliştirme ve bu yolla demografya biliminin geri kalıplarını yıkıp yeni bir zihniyetle ele alınmasını sağlama; jineolojinin demografya yaklaşımının esasları olacaktır.
Demografya da jineolojinin diğer alanları gibi birbiri ile ilişki içinde ele alınır.
Yanlış soy sürdürme felsefesinin ve bunun sonuçlarının ekonomiyle, ekolojiyle, tüm toplumsal dokularla, sağlık ve eğitim alanlarıyla, politika ile çok sıkı bağı var. Demografya bu bilimlerle beslenir, bu bilimlere veriler aktararak besler.
Ekoloji
Ekoloji devletli uygarlığın doğaya tahakkümü temelinde yarattığı tahribatları ve toplumun doğayla ilişkisini inceleyen bilimdir. Kadının öncülük ettiğidoğal toplumda toplumun doğayla bağı ona saygı temelinde iken, bu bağ devletli uygarlık ile ortadan kalkmış, doğaya yabancılaşan insan, kendine, kadına, topluma yabancılaşmıştır. Kadının tahakküm altına alınmasıyla doğanın tahakküm altına alınması aynı güçler tarafından aynı zaman diliminde yapılmıştır. Bu nedenle ekoloji, tüm bilimlerle iç içe toplumla doğa çelişkisinin aşılmasını sağlamak göreviyle yükümlüdür. Yine doğaya inanan ve saygı duyan bir kültürden, doğanın başına bela olan sisteme evrilişin hikayesini anlatmakla yükümlüdür. Bunun için güçlü bir ideolojik bilinç ve bilimsel bakış açısı gerekir.
Bu bilimsel bakış açısıyla -ki bu jineolojidir- ekonomik, sosyal ve felsefi olarak doğal çevreyle bütünlüğün yollarını araştırmalıdır. Yalnız başına bir çevrecilik hareketinden ziyade, ahlaki bir dönüşümü esas alan ekolojik bir hareketin jineolojik bir bakış açısıyla kadın-doğa, insan-doğa, toplum-doğa arasındaki yabancılaşmayı aşması elzemdir. Ekoloji bu anlamda jineolojinin temel alanlarından biri olduğu gibi ahlaki-politik topluma giden yollardan biridir.
Jineoloji, gerçekleştireceği bilimsel ve yöntemsel devrim ile birinci doğa ile ikinci doğa olarak tanımlanan toplumsal doğanın uyumunu ifade eden üçüncü doğayı yani özgürleşmiş doğayı gerçekleştirmekle yükümlüdür.
Tarih
Jineoloji ile tarihe bakmak ve tarihi kadınların tanımladığı değerlerle düzenlemek tarihin yaşamla, toplumla, doğayla olan bağlantısını çok güçlü bir şekilde kurar. Yine jineolojik bir bakış, şimdide süren tarihi onun bir parçası olan değerleri, direnme kültürlerini, dilleri, ahlakları, kültleri, masalları ve daha nicesinin şimdiye nasıl aktığını anlatır. Bu nedenle jineoloji tarihi sıkı belirlenmiş bir olgu olmaktan ziyade anda bir oluş, bir zaman, bir mekan, bir hafıza olarak ele alır.
Jineoloji Öcalan’ın ‘uygarlık tarihi aynı zamanda kadının kaybedişi ve kayboluşudur’ tespitine dayanarak resmi tarihin dışladığı kadını, kültürleri, toplumsal kurumlaşmaları ve birimleri tarihin gerçek özneleri olarak ele alır.
Jineolojinin yaşamın içinden, iktidarların değil kültürel ve toplumsal tüm değerlerin biriktiği, ikilemleri birbirini tamamlama temelinde ele aldığı bütünlüklü ve şimdide devam eden bir tarih anlayışı bulunmaktadır.
Tarihte kadın direnişlerini açığa çıkartmak kadar, bir birikim üzerinden kendini örgütleyen ve süreklileştiren iktidara karşı demokratik uygarlık güçlerinin tüm değerlerini açığa çıkartma arayışını sürdürür. Bu temelde uygarlık tarihi boyunca büyük bir anlam yitimi yaşayan kadının hakikatine ulaşmak, jineolojinin en temel görevlerinden biridir. Bu yöntem kadının karanlıkta kalan değerlerini gün yüzüne çıkardığı gibi kadını var olan tarihe eklemekten ziyade, kadın bakış açısıyla tarihin yeniden yazımını sağlar.
Sağlık
Jeanne Achterberg’in Kadın Şifacılar kitabında ifade ettiği ‘‘İnsanoğlunun ortaya çıkışından hemen sonra dişi insan bilgelik ve gücün olağanüstü kaynağı sayılıyordu. Can verebilir; can kurtarabilirdi; dolayısıyla hasta bedenlerin ve amaçsız dolaşan ruhların şifacısıydı. Aynı zamanda sakatlayabilir, can alabilirdi; bu yüzden düşlere, hayallere, duyuların ötesindeki dünyaya açılan bir kapı olarak hizmet ederdi. Özellikle doğuran, yavrularını kendi bedeninden besleyen kadın, gizemli ve güçlüydü.’’ tespitlerindeki ‘‘dişi insanın bilgelik ve gücüne’’ inanır. Bu bilgeliğin batının pozitivist bakış açısıyla inkar edilişi, sonrasında da ürettiği değerleri Yunan mitolojisi üzerinden kendisine mal edişini kabul etmez. Sağlık biliminin sembollerinden tutalım, buluşlarına kadar her şeyin çıkışını batı dünyası yani Grek orijinli ele alışını eleştirir. Sağlık alanındaki ilk şifacı tanrıçaların, tanrıların, sağlık reçetelerinin, ilaçların, bitkilerle tedavinin, hekimliğin Ortadoğu’da başladığını ispatlayan arkeolojik verileri esas alır. Bu nedenle bugün Ortadoğu’da özellikle toplum kırımın en fazla yaşandığı sağlık alanını; Ortadoğu bilgeliğini ve kaynaklarını inceleyerek yeniden şifa veren ellere dönüştürmek için mücadele eder.
Toplumsal tarih boyunca insanlara çıkarsızca şifa götürmüş tüm insanların emeklerini derlemeye çalışır jineoloji. Bakış açısını özümseyecek şifacıları yetiştirecek sağlık akademilerini örgütlemeyi hedefler. Tıp fakültesi mezunları kadar şifacı kadın ve erkeklerin de eğitim verebileceği bir eğitim anlayışını geliştirir.
Eğitim
Eğitim yaşanmış deneyimlerin, öğrenilmiş bilgilerin toplum tarafından yeni kuşaklara aktarım faaliyeti ise; insanların ilk öğretmeni doğadır. Evrenin evrimsel gelişiminde doğa milyonlarca yıl içinde kendini yaratmıştır. Bu yaratım sürecinde gelişen insan; doğayı tanıdıkça, onun dilini öğrendikçe, onun verdiği dersleri uyarıları dinleyip hissettikçe insan olma serüvenine rota çizmiştir. Kadın doğanın ilk öğrencisi, insanların ilk öğretmeni oldu. Hem erkeği eğitti, hem çocuklarını. Toplumsallık serüveninin uzun ve zorlu yolunda kadın doğanın öğrencisi olduğunu ve toplumun anası-öğretmeni olduğunu hiçbir zaman unutmadı. Bilgisinin kaynağını, öğrenme yollarını, öğretmenin kutsallığını inkar etmediği için kime, neyi, nasıl ve ne zaman öğreteceğini de iyi biliyordu.
Jineolojinin hedefi, eğitim faaliyetinin özünü ve tarihini ifade eden ‘‘perwerde’’ kavramını anlamına göre yaşamsal kılmaktır. Yani başta çocuklar ve gençler olmak üzere; onları kapitalist modernitenin canavarlaşan eğitim sisteminden korumak, sevgiyle eğitmek, toplumsal değerler ve özgürlük felsefesi ile beslemektir. Onları ve tüm toplumu kadının adaletli doğasının kanatları altına almak, eğiterek kanatlandırmak ve uçurmaktır.
Ahlaki-politik toplumu inşa etmenin gereği olarak jineoloji toplumun eğitim kurumlarını oluşturacak her türlü teorik akademik çalışmayı geliştirecektir.
Diğer yandan jineoloji diğer alanlarını oluşturmak ve kadrolarını yaratmak için de eğitim faaliyetini kapsamlı ele almak durumundadır. Bugün toplumsal yaşamın her alanı için yaşamsal bir ihtiyaç, yokluk-varlık sorunu haline gelen eğitim, alanı jineolojik bakışla geliştirilmek durumundadır. Doğanın ilk öğrencisi olan kadın, demokratik modernitenin bilimsel-teorik birikimini ekonomide, ekolojide, demografyada, politikada, etik-estetikte, sağlıkta, tarihte ve ileride ihtiyaç olabilecek diğer alanlarda ancak çok kapsamlı bir eğitim sistemi ile yaratabilir. Bu eğitim sistemini toplumla birlikte kurduğunda zaten kapitalist sistemin katlettiği beyinleri kurtarmış ve onlara zihin açıklığı kazandırmış olacaktır. Bu değişim-dönüşümü yaratmak için jineoloji her alanına özgün olduğu kadar diğer alanlarla bağ içinde olabilecek tarzda bir eğitim anlayışını, tarzını geliştirecektir. Toplum doğasına, özgün koşul ve ihtiyaçlarına göre alternatif eğitim sistemini geliştirirken tarihsel deneyimlerden yararlanır. .
Politika
‘‘Ahlakın işlevi hayati işleri en iyi yapmaksa, politikanın işlevi de en iyi işleri bulmaktır. (Abdullah Öcalan )
Jineoloji, politika alanındaki incelemelerine toplumsallaşmanın asal gücü olan ana kadını politika sanatının yaratıcısı olarak ele almakla başlar. Jineoloji ekonomiyi, ekolojiyi, demografyayı, etik-estetiği, sağlığı, eğitimi ve tarihi kapsamına alarak gelişen yeni bir sosyal bilim olma iddiasını politika bilimini geliştirmeden başaramaz. Jineolojinin kapsamına giren tüm alanlarda jineolojinin; bu soruları, özgürlükçü bakış açısı ile ve temel ahlaki ilkelerden kopmadan bilimsel olarak tartışmaya açması gerekir. Politika biliminin dayanacağı sosyal bilim olarak kendisini yapılandırması gerekir. Jineoloji toplumsal tüm kesimlerin kendi renkleri ile yer alacağı, bireylerin kendi öz iradesi ile katılım sağlayacağı politika algısını geliştirmeyi hedefler. Politika olgusunu incelerken; toplumla politika arasında yaşanan bu yabancılaşama düzeyinden kimlerin sorumlu olduğunu da çözümler. Devletçiliğe dayanan politika anlayışının, politikayı bir aldatma, bastırma aracı olarak kullanılma alışkanlıkları yıkılmadıkça; toplum sürekli politika dışında kalacaktır, politikanın bir objesi olacaktır.
Bunun yaşanmaması için toplumun ve bireylerin zihniyet dünyalarını çok güçlü hazırlaması gerekir. Jineolojinin görevi de burada ortaya çıkar. Toplumu ve bireyi, zihniyet düzeyinde politika alanına hazırlamada! Jineoloji nihayetinde özgür yaşam, özgür toplum ve birey hedefini gerçekleştirmek için gelişen bir bilim. Özgürlüğün de doğru bir politikaya kavuşturulmadan gelişmeyeceği açıktır.
Kadın bilimi, ne kadar ahlaki ve bilimsellik düzeyi kazanırsa kazansın toplumsallığı özgürlük, eşitlik ve demokrasi temelinde yürütecek politikaları geliştirmezse anlamsızlaşır. Bu yüzden ahlak, bilim ve politika bağını koparmadan gelişecek. Toplumsal politika yaratmak ve uygulamak bu bireyciliğin ve toplum kırım gerçekleştiren kapitalist modernitenin de panzehiri olacaktır.
Jineoloji toplumsal politikayı geliştirmek için; sürekli tartışma, araştırma-inceleme kadar bunların açığa çıkaracağı veriler temelinde toplumda ve bireylerde bilinçlenme düzeyini geliştirmeyi de esas alacaktır. Toplumun kendisini yönetebilme gücünün ve işlerini, sorunlarını çözebilme yeteneğinin farkına varmasında ve bu gücü, yeteneği kullanma mekanizmalarına kavuşmasında rol üstlenmeyi kadın bakış açısı ile sosyal bilimleri geliştirmenin abecesi olarak kabul edecektir.
DERLEYEN: DORŞÎN
YORUM GÖNDER