ANTER YOLDAŞ VE ZİNDAN DİRENİŞLERİ
Anter yoldaş dünyanın hapishane sistemlerini tanımıştı.
Özgürlük tutkusu bu nedenle daha büyük hale gelmişti.
Her hakiki Dersimli gibi zulme asla baş eğmedi ve yaşamında maddiyat değil, maneviyat hep belirleyici oldu…
Varlıklarıyla hayatımıza anlam katan, fikirleriyle ön açan, gülüşleriyle yüreğimizi ısıtan, uzaktayken bile her daim yakın hissettiren insanlar vardır. Anter yoldaş böylesi bir güven, sevgi ve saygı kaynağıydı.
Türkiye zindanlarında kalmıştı. Avrupa’da birkaç devletin zindanını görmüştü. Bir gün bile hapishanede kalmanın ne anlama geldiğini hep benzer bir örnekle dile getiriyoruz. Burada da ifade edebiliriz:
Sivil itaatsizliğin öncüsü David Thoreau sadece bir gün hapishanede kaldığını ve bu sayede devleti tanıdığını söylemişti. O bir günden çıkardığı sonuç: “Biz istemezsek devlet bizi yönetemez!” şeklindeydi.
Anter yoldaş dünyanın hapishane sistemlerini tanımıştı.
Özgürlük tutkusu bu nedenle daha büyük hale gelmişti. Her hakiki Dersimli gibi zulme asla baş eğmedi ve yaşamında maddiyat değil, maneviyat hep belirleyici oldu…
Onunla hem zindan direnişlerinde hem özgürlük dağlarında yoldaşlık yapınca Kürt’ün en direngen haliyle, Apo’culuğun özüyle, direnen bir tarihle birlikte yürüdüğünüzü daha iyi anlıyorsunuz.
Ülkenin dört bir yanında ve yurtdışı çalışmalarında yer aldı. Onun için Kürdistan tek parçaydı. Çalışma alanları da fark etmezdi. Yeter ki halka hizmet etsin. İsterse zindanda olsun; her yerde direniş esastı!
Anter yoldaş bu anlayışla her yerde direndi, her yerde çalıştı ve her yerde de başarılı oldu.
Yaşarken kimsenin sonsuz gurur kaynağı olacağı garanti değildir. Fakat Anter yoldaş yaşamıyla da bunu başarmıştı. Bu nedenle hep aranan, hep özlenen, hep görevler için önerilen, güvenilen, sevilen değil miydi?
Anter arkadaşı anarken zindan direnişlerini anmak anlamlıdır; çünkü onunla her bir araya geldiğimizde zindan direnişleri hakkında konuşmadığımız gün yok gibiydi!
Ondaki duyarlılık, derinlikli-incelikli ruhundan ileri geliyordu. Haksızlık nereden-kimden gelirse gelsin asla kabul etmezdi. Bazen yüreği burkularak hüznüne yansıtır, bazen de kabından taşarak coşkulu bir tavra dönüştürürdü.
Her halükârda mütevaziydi. En zorlu anlarda serinkanlıydı. Kendine hakimiyetiyle en değme diplomatlara taş çıkartırdı.
Hayata katacağı daha çok şey vardı. Şimdi büyük hatırası bunu başaracaktır. Üzüntümüze karşın gururla andığımız Anter yoldaşın iyi bir takipçisi olmak ve onun büyük özgürlük özlemlerini gerçekleştirmek andımızdır.
Onun için söylenecek çok şey vardır ama tek bir cümlede özetlersek sadece şunu söyleyebiliriz: Yoldaşımız, komutanımız, öncümüzdü ve onu gerçekten çok seviyorduk!
Hastalık nedeniyle şehit olması daha üzücü olduysa da, onun anısı her daim yaşayacaktır.
2021 yılının şehitleri genelde böyleydi. Ülkede, zindanlarda veya Avrupa’da hastalıktan yitirdiğimiz devrimciler ve yurtseverler oldu. Mehmet Doymaz, Sait Üçlü ve İrfan Güler yoldaşları hastalıktan yitirdik.
Türk faşizminin kimyasal silahlarla şehit ettiği gerilla yoldaşlardan Şengal halk temsilcileri Sait ve Merwan yoldaşlara, Şengal hastanesinde SİHA ile şehit edilen halktan Rojava’daki Gulo ailesinin değerli büyükleri Yusuf Gulo ve akrabalarına dek hepsi Türk faşizminin sonuna doğru nasıl vahşileştiğini açıkça gösterdi.
İnsan haysiyetini zerrece taşımadıklarının en ahlaksız göstergelerinden biri de 29-30 yıldır tutsak olanların serbest bırakılmamasıdır.
Devrimci tutsakların infaz uygulaması hapishane müdürüne-gardiyanına bırakılmış.
Türk adalet sistemi hiçbir zaman olmadığı kadar ayaklar altına düşmüş. 80 yaşını aşmış insanlar için bile “hapishanede kalabilir” diye sahte raporlar düzenleniyor.
Öte yandan sırf beş gün sağlık izni için, basit bir belge bahane edilip 2,5 yıl ceza veriliyor, hem de doktoruna bile!
Elbette bu tür psikolojik savaş saldırılarından etkilenmek bir yana daha fazla demokrasi mücadelesine vesile yapıldığından kuşku yoktur.
Nasıl bir sistemle karşı karşıya olduğumuz, değerli mücadele arkadaşımız ve eşbaşkanımız Aysel Tuğluk şahsında da görülüyor.
Aysel Tuğluk gibi halkın sevgisini kazanan bir vekil; partinin eş genel başkanı, daha düne kadar barış görüşmelerinde devletin her kademesinin muhatap alıp görüştüğü bir siyasi temsilci ağır hastalıklarla boğuştuğu halde serbest bırakılmıyor.
Faşizmin kinciliğine karşın Aysel Tuğluk, Ciwan Boltan, M. Emin Özkan, Soydan Akay, Rojbin Perişan, Hayati Kaytan gibi tutsaklar kendileri adına zerrece bir talepte bulunmayıp zindan direnişçiliğinde sembol haline geliyorlar. Ancak halkımız onlar adına talepte bulunuyor ve bunun için direniyor.
Zindanlarda direniş 24 saattir. Onlar için dışarıdaki direniş de sürekli olmalıdır.
Bu anlamda Amed Barosunda nöbet tutan ailelerin onurlu direnişini selamlıyoruz. Bu direniş büyütülmeli, herkes tarafından sahiplenilmelidir. Öyle ki faşizmin kırılma noktası haline gelsin, devrimci tutsakların özgürlüğüne vesile olsun!
NURETTİN DEMİRTAŞ
YORUM GÖNDER