KOPUŞ TEORİSİYLE ZİNCİRLER NASIL AŞILIR
Kadın kurtuluş ideolojisiyle birlikte yürütülen cins mücadelesi kopuş teorisiyle birlikte daha da anlam bulur. Kadın ve erkeğin özgürlük yürüyüşünde kişiliklerinde yaratılmak istenen değişim dönüşümün önündeki engeller kopuş teorisiyle aşılabilir.
Öncelikle kopuş teorisine mana verecek olursak; esas hedefi, egemenlikçi erkek sisteminin yarattığı özgürleşme önünde engel olan bütün geriliklerinden, tutsaklıktan, kölelikten her türlü eşitsizlikten fiziksel ve düşünsel kopuştur. Yaşam dışılıktan, çirkinlikten kopuştur. Erkek egemen uygarlıktan kopuş, egemen- köle ilişkisinden kopuştur, kadının kendini yeniden bulma, kendini bilme ve kendini kendi köklerinden yeniden yaratmadır. Xwebunlaşma yolunda hızlı adımlarla yürümedir.
Önderlik: Duyguda, düşüncede, hatta fiziki ve cins olarak da kopuşunu sağlayamayan bir kadının, köleden daha beter olduğunu belirtir. Köle kadın, özgürlük ortamına her zaman gerici özellikleri ve düzeni taşır. Özgürlük ortamının yaşam ilkelerini tehlikeye sokar. Her koşul altında geri geleneksel özelliklere karşı güçlü bir mücadele gerekir. Bu açıdan özgürleşmek isteyen kadın için kopuş hayati bir meseledir. Ucuz duygulara şimdiye kadar bizi mahkum eden, çirkinleştiren ne varsa her şeye “êdi besê (artık yeter)” diyerek özgür yaşam değerleri ve hakkı ancak elde edilebilir. Unutmayalım ki bin yıllardan beri gelişen kadının düşürülüşü ancak köklü bir kopuşla, yine erkeğe bağlanışı bu kopuşun pratikleştirilmesi ile aşılabilir.
Aynı zamanda kadın köklü bir biçimde erkek gerçekliğinden, sadece cins boyutuyla değil, felsefe, ahlak, siyaset vb. toplumsal etkinliklerdeki etkisinden de kopmayı esas alır. Ataerkil zihniyetin ürettiği cinsiyetçiliğin bu felsefe, siyaset, din ve ahlak vb. alanlarda nasıl etkili olduğunu deşifre eder. Bazı temel gerçeklerin ortaya çıkabilmesi için kadın kopuşu derinlikli olarak ele alır. Bu alanlar neden sadece erkeğe aitmiş gibi yansıtılır, kadın emeği olmasına rağmen neden görünür kılınmayarak yok sayılır. Hatta varlığı bile tartışılır kılınıyor. Bunları derin sorgulayarak, kendi gerçekliğinin farkına vararak hakikatini açığa çıkarır. Aynı zamanda kadın, egemen zihniyetin kendisine verili olarak sunduğu herşeyi sorgulayarak alternatif bilincini oluşturur. Kadın varlığını ve toplumsal varlığı korur ve geliştirir. Kısacası neden kopuş sağlaması gerektiğinin gerekçelerini açığa çıkarır ve deşifre eder, alternatifini oluşturur.
Kopuş Teorisiyle Zihinsel Ve Bedensel Zincirler Nasıl Aşılır
Diğer bir yandan kendi deneyimlerimize baktığımızda Önderliğin kopuş teorisini gündemimize koyduğu andan itibaren muazzam bir bilinç ve gelişme kazandığımız açığa çıkar. Bu mücadele ve bilinçlenme aşamasında kadın, erkeğin elindeki gücün ne kadar aleyhinde kullanıldığını iyi görerek anlamlandırır. Gücü olmayanın özgürlüğü, eşitliği olamaz diye belirtir Önderlik. Kadını bu noktada ele aldığımız zaman, gerçekten güçlenmesinin yolu kopuşu sağladığında açılır . Daha eşit ve özgür bir birlik için kopuş şart. Kadın bütün güzelliklerine, gücüne ulaşmaya çalışırken sadece erkekten değil, bütün düzenden kopuşu, bütün çirkinliklerden ve zincirlerden büyük bir kopuşu gerçekleştirir. Kopuşa yüzeysel ve doğru yaklaşılmadığında nasıl bir durumla karşılaşılır? Doğru kopuş gerçekleştirmeyenin mücadele azmi ve özgürlük yürüyüşü zayıflar ve boşluğa düşer. Boşluk, geriye geleneksel olana yada öğrenilmiş kodlara dönüşü sağlar. Boşluğu yaşayan kadın veya erkek geri geleneksel yaşam arayışına girer. Özgürlük ideolojisinden uzaklaşan, mücadelesizliği yaşayan güdülerinin tuzağına düşme olasılığı yüksek olan kişidir. Yaşadığı boşluğun ideolojik çözümlemesini doğru ve hızlı yapmazsa özgürlük ölçülerinden düşüşü yaşar ve geri yaşama teslim olur. Enerjisini özgürlüğe ve devrimci mücadeleye doğru aktaran kadın veya erkek özgürlük yürüyüşünde büyük sıçramalar yaparak bulunduğu toplumun bütün eski bağlarından kendisini koparır ve arındırır. Geri geleneksel yaşama dönüşü sağlayan bütün gemilerini yakar, geriye değil hep ileriye yani özgürlüğe yönünün çevirir. Özgürlük ideolojisiyle bütünleşerek özgürlük bağlarını daha da güçlendirir. Bu yürüyüşünde toplumu da özgürleştirir kendisiyle birlikte.
RONAHİ MALATYA
YORUM GÖNDER