BAŞKA DİLDE ANNE OLMAK (21.BÖLÜM)
BÜLBÜLO
Cemal’in Şahadeti: Mart 1993 ….
Köyü/ Viranşehir Nure,
Görüşme Tarihi: Ocak 2013
Anne öldüğü için kız kardeşi anlatıyor. Bir hikâyeye başlarken yaşayana haksızlık yaptığınızı da düşünürsünüz. Bir şarkıdır belki size bırakıp gittiği. O şarkının izinde ararsınız onu. Cemal’in izi de sürülebilirdi pekâlâ bir şarkıda. Fakat bir şarkı bir ömrün özeti midir? Yazarken, yaşayana haksızlık da edersiniz. Dağa çıkan çocukların annelerinden birçoğu çocuklarının sevdiği bir şarkıdan söz ettiler. Geri dönmeyecek oğulların şarkısı. Şivan Perver’in, Bülbülo parçası da Cemal’in şarkısıymış. Viran olmuş bir aşkın hikâyesi. On dört yıllık bir sevdanın umutsuz şarkısıdır Bülbülo. Kimi çocuklar annelerinden habersiz bir şarkının peşinden giderler. Onun ki de öyleymiş. Cemalin annesi vefat ettiğinden onun hikâyesini Kız kardeşi Nure’den dinliyoruz.
Nure Anlatıyor “Orta halli bir aileyiz. Babam üç evli, aynı anneden dört erkek bir kız, toplamda on bir kardeşiz. Hayvancılıkla uğraşıyorduk. Kimseye muhtaç olmadan yaşamamızı sürdürüyorduk.. 1990 yılları Kürt yerleşim bölgelerinde, insanların Kürt meselesinde herkesin haberdar olduğu dönemlerdi. Dolayısıyla biz de Kürt meselesine ilgi gösteren bir aileydik. Ama bir kez ihbar edilmişseniz artık kurtuluşunuz yoktur. Sizinle ilgisi olsun olmasın siz artık suçlusunuz. Bir keresinde Cemal evde üç arkadaşıyla birlikte alınıp götürüldü. Sabaha kadar işkence edilmişti. Hiçbir şey ispat edilemeyince çıktılar. Dedim ya eğer kayıtlara geçmişseniz. Polis, jandarma, özel tim, sizi fail olarak görecektir. Hemen hemen her gün panzerler evinizi ve çevrenizi ziyaret eder. Annemin felç olmasında onların da payı büyüktür. Yaptıkları bu psikolojik işkence ruh sağlığımızı bozar hale gelmişti. Yurtsever bir aileydik (PKK’ye ilgi duyan aileler bu tabiri kullanıyorlar) bizim evde birileri gidebilirdi belki ama Cemal’in gideceği aklımızın ucundan geçmezdi. Duygusal biriydi, sevgi doluydu. “Annem için okuyacağım, doktor olacağım, onun bütün acısını ben dindireceğim” derdi. Son sınıfta okuyordu. 17 – 18 yaşlarındaydı. İnsanlara yardım ederdi. Herkesin sevdiği biriydi abim. Umutsuz bir aşk hikâyesinin anlatıldığı Bülbülo parçasını bıkmadan usanmadan dinlerdi. Devletin baskısı, sürekli gözaltına alınması onun ruh sağlığını bozmuştu. Bir de o zamanlar işlenen faili meçhul cinayetleri de hesaba katarsanız dağa gitmek kaçınılmaz hale gelebiliyordu.” Abisi, araya girerek kardeşiyle yaşadığı bir anıyı unutamadığını anlatmaya başladı... Geçmişten Bir Anı “Cemal, gideceği gün yeni aldığım, ayağımdaki ayakkabıyı istedi. Yok dedim ben giyeceğim. Onun gideceğini bilmiyordum. Gittikten ve şehit olduktan sonra bu içimde bir yara olarak kaldı. Yeni bir ayakkabı aldığımda Cemal aklıma gelir. Bu yüzden ağladığım çok olmuştur.” Diye anlatıyor kardeşiyle yaşadığı bu anıyı.
Nure bizi bir başka Kürt gerçeğiyle de tanıştırıyor.
Berdel. Cemal gitmeden önce kız kardeşi Nurey’e karşılık berdel yapılmış. Doğu (Asya) toplumlarında “Berdel” takas anlamına geliyor. Aileler kızlarını karşılıklı olarak erkek çocuklarla değiştiriyor dersek yanlış olmaz sanırım. Berdellerden biri ayrılırsa diğeri de ayrılmak durumundadır. Biri evlenmekten vazgeçerse diğeri de vazgeçmek durumundadır. Kürt bölgelerinde kadın geleneksel kastların en dehşetini yaşamak zorunda bırakılmıştır. Toplumsal rolü, evlilik öncesi iş ve ev arasındaki bir yaşamdır. Dinsel doğmalarla şekillendirilen gelenekselleşmiş katı yaşam biçimi, onu erkeğin hizmetkârı yaptığı gerçeği yakıcıdır. Evlendiğinde de, çocuk yapar büyütür ve emredilen yaşamı sürdürmeye mahkûm edilir. Boşanamazsınız. Bu ailenin yüzüne sürülen en büyük leke olur. Namus kavramı efendi olan erkeğin hayatındaki mülk edinme gerçeğiyle ilişkilidir. Erkek isterse ikinci bir kadın getirebilir. Bunun için de kadına sorulmaz zaten. PKK örgütlenmesinin kadın ekseni etrafında geliştirilmesi, bölgede yaşanan kastlar üzerinde oldukça etkili olduğunu gözlemledik. Çünkü dağa gitmenin, ailede namus kavramını aşan bir anlamı vardır. Bölgede açılan kadın kurumları ve çalışmaları, kadınların üzerindeki bu kastları büyük ölçüde yumuşattığını gösteriyor. Görüştüğümüz annelerden biri şöyle demişti “biz kördük, Apo bize, göz verdi, sağırdık kulak verdi, aklımız yoktu akıl verdi. Şimdi istediğimiz yere tek başına gidebiliyoruz. Kocalarımız bizden hesap soramıyor.” Diye anlatmıştı. Yıllarca oy deposu olarak görülen bu sosyal yapıyı, devlet yıllarca görmezden geldi. Ne kadar cahil bırakırsak efendiye o kadar itaat ederler stratejisiyle yaklaştı.
BDP, seçimlerde uyguladığı kadın, kotası yerine eşitlik temelinde yaklaşması, Kürt kadınlarının bu kurumlardaki faaliyetleri bu sürecin geldiği noktanın ipuçlarını da veriyor. Nure hikâyesini anlatırken, bu kurumsal yapıların dışında kaldıkları izlenimini veriyor. O abisinin anısına duyduğu saygı nedeniyle bu kuralı bozmamış. Abisinden sonra evlenmemiş. Evlenmeyi de düşünmüyor. Cemal’in annesi altı yıl önce vefat etmiş. Cemal 1993’ün Mart ayında katıldığı gerilla yaşamı 1993 yılının sonbaharında sona ermiş. Geriye bir şarkı, yarım kalan bir berdel hikâyesi ve ayakkabısın vermek istemeyen bir abinin kırık dökük anıları kalmış.
Ocak 2013 Viranşehir
MüRSEL YILDIZ& iBRAHiM ALP
YORUM GÖNDER