YÜREĞİMİN SESSİNİ DİNLEDİM (2.BÖLÜM)
Masiro ark Aslan arkadaşın mangasının dışında bütün arkadaşlarla toparlanmaları için talimat verdi. Arkadaşların hepsi esas noktamıza çekilecek.Bizler ise o gece pusuya yatacaktık. Muhtemelen gelecek olan düşman gücünü vuracaktık. Bu karardan sonra arkadaşlar toparlandılar. Onca yorgunluktan sonra orada durmak beni pekte sevindirmemişti. O gecede durmayacak dinlenmeyecektik. Arkadaşlar vedalaşıp ayrıldılar.
Aslan arkadaş mangayı toplayarak 'üç kişilik birimlerle, ikişer saat nöbet tutulacak, sabah erkenden kalkılacak, bir nöbetçi sabit nöbet yerinde kalacaktır. Herhangi bir kuşku veya sesin duyulmasıyla herkes uyandırılacaktır'. Ve herkes bu gece dikkatli davranması gerektiği tekrar tekrar vurguladı.
Üç nöbetçi nöbet yerine giderken yatıp dinlenmek için yerimizi hazırlamaya koyulduk. Zemin ıslak ve nemli olduğundan dolayı meşe ağaçlarının dallarını kesip yere sererek, bir nebze olsa bile yatmak için uygun hale getirildi. Bedenimizin yere değmemesi için, üzerine geçen yıldan kalma helis otunu kurutarak koyduk. Çantalarımızı yastık yaparak, üzerimize çadırlarımızı attık. Başımızı iyicene kefiye ile sardıktan sonra yatış pozisyonu tamamlanmış geriye sadece yatmak kalmıştı. Düşmanın arazide olması ve bize yakın olması, istediğimiz rahatlıkta yatmamızı engelliyor ve yarı uykulu, uyanık bir şekilde yatmaya bizi zorluyordu. Uzun zaman derin düşüncelere dalarak zar zor yatabildim.
Hesaplayamadığım bir zaman diliminde üzerime ağır bir şey düştüğünü hissetim. Bir iki kere beni dürterek adımı ağzına alarak nöbetçi olduğumu söylüyordu. Yorgunluğun etkisiyle ağır bir uyku istemi üzerime çökmüş gözlerim bir birinden açılamıyor. Çadır altında aldığım verdiğim nefes her yanı nemlendirmiş çadırdan damla damla olup yere süzülüyordu. Ayaklarımı karnıma doğru çekmiş, ısınmak için kıs kıvrak olmuş, soğuktan dolayı ayağımı kramp girmişti, kalkmamak için duymazlıktan gelsem de ısrarlı bir iki seslenişten sonra gözlerimi ovarak ateşin üzerine çullandım. Ateşin korlarıyla oynayan Aslan arkadaş bana bakarak gülüyordu Sait arkadaş kaldırmak için uğraşan nöbetçinin yorgunluktan ve üşümekten hali kalmamıştı.
Yerlere kramp düşmüş taşlar sırılsıklam olmuştu. Güneyde bir bulut sürüsü her yanı gene kaplamıştı. Arada bir yıldızlar görünse de tekrar kapanıyordu. Soğuk hava iliklerime kadar işlemiş bir türlü ısınmıyor korlarını üstüne nerdeyse çullanacak sarmaş dolaş olacaktım. Sait arkadaşta gözleri mahmulü yarı uykulu bir halde savsakla savsaklaya yanımıza geldi. O benden daha çok üşümüşe benziyordu. Ellerini ovarak üfleyerek ısıtmaya çalışıyordu. Biraz ısındıktan sonra Aslan arkadaş ikimizin devriye olacağımızı kendisi de sabit nöbetçi olacağını söyledi. Gecikmeden dikkatli bir şekilde gitmemiz için uyarıda bulundu.
Sait arkadaşla ben beraber katılmıştık savaş deneyimimiz çok yetersiz hemen hemen hiç yoktu. Girdiğimiz çatışmalar parmakla sayılabilecek kadardı. O güne kadar yaşımızın küçük olmasından kaynaklı, hep geri cephede yer almaktaydık. İkinci defa yakın çatışmaya girmiş Aslan arkadaşın her talimatı emir olduğu kadar bir nasihat ve ders çıkarılması gereken bir öğreti olarak ele alıp değerlendiriyorduk. Sait arkadaş köyde kalmış şehir yüzü görmemiş okul okumamış zayıf yaşı henüz çok gençti. Kulaklarında hafif bir sağırlık vardı. Sesleri düzenli bir şekilde almakta zorlanıyordu. Kefiyemizi kafamıza iyicene bağladıktan sonra silahlarımızı alıp nöbet yolunu tutuk.
Aslan arkadaş ise halen gitmiş değildi. Korların başından ayrıldıktan sonra havanın çok daha soğuk ve karanlık olduğunu gördük, yürümekte zorlanıyorduk. Zeminin ıslak olmasından dolayı sürekli kayarak yere düşüyorduk. Önümüzü en çok yirmi metre göre biliyorduk. Gelecek olanı görmekte çok çıkaracağı seslerle fark etmek duyumsamak istiyorduk.
Devriye gezeceğimiz yerin yarıçapı çok dardı, devriye görevi bittikten sonra nöbetçinin yanına gidip orda kalacaktık. Taşlarını üstüne çıkarak ortalığı dinliyor ve yolumuza devam ediyorduk bütün ruhumuzla oraya kilitlenmiş gelecek olan tehlikeyi zamanında duyma ona göre zamanında tedbir almak için yüreğimizi beynimizle harekete geçirmiştik. Tecrübesizliğimizin verdiği endişe ve acemicilik gereğinden daha fazla bizi tedirgin ediyordu. Tepenin etrafında dönerek ortalığı dinliyor etrafı kolaçan ediyorduk
ÖZGÜR DENİZ
(Devam edecek)
YORUM GÖNDER