DEMOKRASİYİ SAVUNMAK, BARIŞI SAVUNMAKTIR
Bir yandan savaş siyasetinin maliyeti ile halklar daha da fakirleşirken ve iktidarın yandaşları daha fazla cebini doldururken, diğer yandan savaş siyaseti ile topluma iktidar tarafından pompalanan milliyetçilik ve şovenizm ahlaki ve toplumsal değerleri çürütmektedir. Halklar bu kadar derin bir yoksulluk içindeyse ve her geçen gün daha da fakirleşiyorsa Devletin ve iktidarın halkların üstündeki baskısı ve zulmü her geçen gün daha da ağırlaşıyorsa… İnsanlar yoksulluk, yoksunluk, baskı ve zulüm ile adeta nefes alamaz hale gelmişse… Ve en önemlisi de kaderine razı umutsuzluk hali, toplumun her hücresine sinmişse Ve tüm bunlar bu coğrafyanın değişmez kaderi olmuşsa…
Bunun tek sorumlusu olarak iktidarı ve faşist uygulamalarını görmek kolaycılığına kaçamayız. Evet bunların baş sorumlusu tabii ki iktidardaki faşist bloktur. Onun tekçi, baskıcı ve sadece kendi yandaşlarını düşünen siyasetidir.
Ama aynı zamanda çuvaldızı kendimize de batırmamız, iktidarın gözündeki çöp kadar kendi gözümüzdeki merteği de görmemiz gerekir.
Yaşanan olumsuzlukların bir nedeni iktidarda olanların yaptıkları ise, en az onun kadar önemli bir diğer nedeni de bunlara karşı demokratik siyaset de dahil “muhalefetin” demokrasiyi, özgürlüğü savunmadaki yetersizliklerdir.
Ekonomik, siyasi ve diplomatik ve benzeri tüm koşullar açısında her şey muhalefetin lehine olmasına rağmen, “muhalefetin” gerçek bir umut olmayı başaramaması, halklar nezdinde büyük bir heyecan yaratamaması, tam da demokrasiyi ve özgürlükleri gerçekten savunduklarını halka ikna edememeleri yüzündendir.
Bunun nedeni için çok derinlikli analizler yapmaya da gerek yok aslında. Neden çok açıktır. Bugün iktidara karşı muhalefet cephesi çok yanlış bir yerde kurulmaktadır.
Aslında apaçık olan bir gerçek görülmemektedir. İktidar ve politikaları ile gerçek bir yüzleşmenin anahtarı barış için mücadeledir.
Barış için mücadele etmeden yoksullukla, zulümle adaletsizlikle mücadele edilemez. Çünkü tüm bunların merkezinde iktidarın içte ve dışta savaşı ve şiddeti sorunların bir çözüm yolu olarak görmedeki ısrarı yatmaktadır. Özellikle de Kürtler ve Kürt kazanımlarına karşı kesintisiz sürdürülen savaş siyaseti, kısır döngü halinde tüm toplumu yiyip bitmektedir. Bir yandan savaş siyasetinin maliyeti ile halklar daha da fakirleşirken ve iktidarın yandaşları daha fazla cebini doldururken, diğer yandan savaş siyaseti ile topluma iktidar tarafından pompalanan milliyetçilik ve şovenizm ahlaki ve toplumsal değerleri çürütmektedir. Aynı zamanda iktidar hem kendi varlığını hem de bu savaş siyasetini devam ettirme adına daha da baskıcı hale gelmekte ve daha fazla savaş siyasetine bel bağlamaktadır.
Bugün gelinen nokta, iktidarın çok bilinçli bir tercihle halklarda barışa ve özgürlüğe dair büyük umutlar yeşerten Dolmabahçe’deki müzakere masasını devirip tarihten itibaren Kürtlere karşı izlediği kesintisiz savaş siyasetinin doğrudan bir sonucudur.
Muhalefetin çok geniş bir kısmı, ki bunlar özünde müesses nizamın muhalefetidir, işte bu gerçeğe gözünü kapatmaktadır. çok açık olmasına ve yaşanan onca acı tecrübe ile defalarca ispatlanmış olmasına rağmen, bu coğrafya için demokrasiyi ve özgürlüğü savunmanın barışı savunmak olduğu gerçeğini görememektedir. Bu coğrafyaya barış gelmeden özgürlük ve demokrasi gelemeyeceğini bir türlü kavrayamamaktadır. Daha açıkçası, aslında ideolojik kaynakları mevcut iktidardan çok da farklı olmadığından görmek istememektedir.
Bunu görmedikleri için de, iktidarın politikalarına karşı savaşa karşı çıkmadan, barışı savunmadan söyledikleri her söz, özünde milliyetçiliğe ve dolayısıyla da bu savaş politikalarına hizmet etmektedir. Ve bu durudan her zaman iktidar karlı çıkmaktadır.
Bunu görenler ise maalesef barış mücadelesini olması gereken düzeyde, kararlılıkta ve kitlesellikte verememektedir. İktidarın savaş siyasetine karşı demokratik tepkiler her alanda cılız ve sonuç alıcı olmaktan uzak kalmaktadır
Hâlbuki bugün iktidar için zayıf nokta barıştır. Verdikleri tepkilerden çok net görülmektedir ki, barış dışında gerçekten korktukları, çekindikleri bir şey yoktur. Adeta “barış” sözcüğünü siyaset söyleminden toptan silmek için çabalamaktadırlar ki bunda belli bir başarı kaydettiklerini maalesef söyleyebiliriz.
Dolayısıyla da, bugün iktidarı geriletecek olan iktidarın Aşil topuğu olan savaş siyaseti ile hesaplaşmak, barış için güçlü, kitlesel ve örgütlü mücadele vermektedir. Bu mücadele ve bu mücadelenin başarısı, bu coğrafyanın tüm halklarını hak ettikleri güzel ve aydınlık günlere çok daha yakınlaştıracaktır.
CİHAN DENİZ
YORUM GÖNDER