SRİ LANKA, TÜRKİYE: BİR MÖDELİN İFLASI
Türkiye ve Sri Lanka arasında bir benzerlik vardır. Hatta Sri Lanka ve Türkiye benzer yollardan geçip aynı zaman dilimi içinde benzer bir kriz içinde olan iki “kardeş” rejimdir adeta.
Sri Lanka sadece iktidara değil ama aynı zamanda seçim sonrası iktidara gelmeyi hedefleyen müesses nizamın muhalefetine de bir mesajdır.
Geçtiğimiz günlerde Abdullah Selvi’nin kaleme aldığı “Sri Lanka üzerinden tehlikeli benzetmeler” başlıklı yazı, Sri Lanka’da gösteriler sonucu cumhurbaşkanının adeta kaçarcasına ülkeyi terk etmesi ve sonrasında istifası ile neticelenen sürecin iktidar ve çevresinde yakından ve büyük bir kaygıyla takip edildiğini göstermektedir.
Çeşitli kavramlara dönük paranoyakça tepkisi bilinen Abdülhamit’i kendine rehber alan iktidarın kalemşörlerinden Selvi, yazısında “tek adam”, “diktatör”, “aile hükümeti” gibi kavramlar ile Sri Lanka ve Türkiye ekonomileri üzerinden iki ülke arasında yapılan benzetmeler karşısındaki rahatsızlığını dile getirmektedir.
Çok açıktır ki, ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar, ne kadar üstünü örtmeye çalışırlarsa çalışsınlar; iktidar ve çevresi yanılmaktadır: Türkiye ve Sri Lanka arasında bir benzerlik vardır. Hatta Sri Lanka ve Türkiye benzer yollardan geçip aynı zaman dilimi içinde benzer bir kriz içinde olan iki “kardeş” rejimdir adeta. Bununla birlikte, sadece bir iki ekonomik veri (onlar da artık ne kadar doğruysa) ile Türkiye ve Sri Lanka arasında yapılan benzetmelere cevap verdiğini zanneden Selvi ne kadar yanılıyorsa; bu iki ülke arasındaki benzerliği sadece “tek adam”, “diktatör”, “aile hükümeti” gibi kavramlar üzerinden kuranlar da o kadar yanılmaktadır.
Bu iki ülke arasında kesinlikle bir benzerlik vardır ama bu bunların çok ötesindedir ve çok daha derindedir. Bu, mevcut siyasi, hukuki, iktisadi ve toplumsal duruma bakarak anlaşılamaz. Özellikle merkezinde CHP zihniyetinin durduğu muhalefet anlayışının yaptığı gibi iki ülke arasındaki benzerliği metafizik bir kavramsal karşılaştırma ile kurmak ve bu benzerlikten yola çıkarak belli umutlara kapılmak yanıltıcı olacaktır.
İki ülkeyi benzer kılan iki ülkede tek adam rejimi olması değildir. İki ülkede ekonominin çok derin bir kriz içinde olması değildir. Eğer bir benzerlik aranıyorsa, mevcut durumun kendisine değil bu duruma gelinme sürecine bakılmalıdır.
Yani ‘Sri Lanka Modeli’ne.
Sri Lanka Modeli, Sri Lanka devletinin Tamil Kaplanları ile yaptığı barış görüşmelerinin tıkanması üzerine, devreye koyduğu topyekun savaş konseptidir. Hiçbir ahlaki ve hukuki kural gözetilmeden sürdürülen bu kirli savaşın sonucu 40 bin kişinin yaşamını yitirdiği, yüz binlerce Tamil’in zorla yerinden edildiği bir etnik temizlik oldu. Dahası, bu kirli savaş sadece Tamillere ölüm, baskı ve tehcir getirmedi. Aynı zamanda tüm kirli savaşlar gibi siyasi yapının daha yozlaşmasına, çürümesine yol açtı; sistem içindeki her türlü denge ve denetleme mekanizmasını ortadan kaldırdı; sadece Tamiller için değil tüm halklar için en temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yol açtı. Savaş ve savaş sırasındaki insanlığa karşı işlenen suçların üstünün örtülmesi için yapılanlar, ülkedeki her türlü kirlenmenin, ekonomik kaynakların belli bir kesimin daha da zenginleşmesi için kullanılmasının üstünü adeta bir örtü gibi örttü.
Sonuç; her zaman olduğu gibi savaşın zaten kirlenmiş ve yozlaşmış bir sistemi daha da çürütmesi oldu. Ve sistem, daha da çürüdükçe, uyguladığı baskı da daha da arttı ve halkların sırtında artık taşınması imkânsız bir yük haline geldi.
Çok tanıdık değil mi? Adeta Türkiye halklarının 2015 sonrası yaşadığı sürecin ve gelinen noktada Türkiye’nin içine sürüklendiği siyasi, iktisadi krizin bir özeti gibi.
Ama bir kez daha tekrar edelim Sri Lanka’nın bugün geldiği nokta, “Sri Lanka Modeli” denilen topyekun savaş konseptinden ayrı değerlendirilemez. Sri Lanka’da rejimin yıkılışı, dünya da örnekleri çok da az olmayan “başarısız” devletlerden birinin çöküşü olarak düşünülemez.
Sri Lanka, toplumsal sorunların çözümü olarak diyalogu ve müzakereyi değil neye mal olursa olsun kan ve gözyaşını gören bir anlayışın bir ülkeyi siyasi, iktisadi ve toplumsal olarak nasıl toptan iflasa sürüklediğinin canlı bir örneğidir. Bundan dolayı da Sri Lanka’da çöken bir devlet değil bir zihniyettir, bir modeldir.
Sri Lanka’da çöken zihniyetin başka bir coğrafyada başarılı olma şansı var mı?
Tam da bu sorunun yanıtının ne olduğunun gayet bilincinde oldukları için, dün Türkiye ve Sri Lanka’yı aynı bağlam içinde değerlendirip Kürt Sorunu’na çözüm için kurulan müzakere masasını devirenler, “Sri Lanka Modeli”nin bir benzerini devreye koyup bunu 2015’den beri kesintisiz uygulayanlar, bugün bu iki ülke arasında bir benzerlik kurulmasından rahatsız olmaktadırlar; tüm güçleriyle Sri Lanka başka Türkiye başka demektedirler.
Son olarak, Sri Lanka sadece iktidara değil ama aynı zamanda seçim sonrası iktidara gelmeyi hedefleyen müesses nizamın muhalefetine de bir mesajdır: Toplumsal sorunların çözümü şiddet değil diyalogdur, müzakeredir; bu yapılmazsa seçimi kazansanız bile Türkiye halkları açısından ve son kertede bizzat sistemin nihai kaderi açısından değişen bir şey olmayacaktır.
CİHAN DENİZ
YORUM GÖNDER