SANATIN YÜREĞİ DEVRİM İÇİN ATMALI-2.BÖLÜM
Bu anlamda edebiyat faaliyetleri, folklor veya sanat faaliyetleri eğer dikkatle değerlendirilemez, doğru devrimci bir siyasetin emri altına alınamazsa, tam tersi bir sonuç, yani diğer güçlere maşa olmaya, onların sızma, etkileme kanalları haline gelmeye yol açar. Nitekim özellikle de dışımızdaki hareketler öyledir. Bizim sanatı ele alışımız böyle olamaz. Bu temelde yaklaşımlara eleştirisel bakacağız. Ulusal kurtuluşa hizmet mi ediyor, engelliyor mu? Ölçü öncelikle bu olacaktır. Ondan sonra demokratik midir, değil midir? Halka mı hizmet ediyor, işbirlikçilere mi? Ona bakarız. Tam bağımsızlığa mı götürüyor, yoksa çeşitli güçlerin etkilemesine mi? Buna bakarız. Devrimci ruhunu coşturuyor mu, yoksa laçkalığı mı geliştiriyor? Militan besleyen bir kaynak mıdır, düşüren bir kaynak mıdır? Buna bakarız. Devrimci yaşamı yüceltiyor mu, yoksa liberalize mi ediyor, yani burjuvalaştırıyor mu? Buna bakarız. Bizim sanat ölçülerimiz böyle geliştirilmek durumundadır.
PKK kişiliğinin hiç şüphesiz yaptıkları çok sınırlıdır. Bizim mücadelemizin daha henüz sanata yansıması bile olmamıştır. PKK’nin mücadele dinamikleri, başta şehitleriyle yürüttüğü savaşımla, ayağa kaldırdığı halkla, henüz layıkıyla devrimci bir edebiyata, müziğe, resme, oyunlara yansıtıldığı söylenemez. Bu konuda sanata adeta kulağını tıkıyor. HÜNERKOM deneyimi kulak kabartabildi mi? Az esinlenmedi değil. Esinlendi, ama çok kaba ve çok amatörce yaptı. Ne tam bir sanatçıya yaraşır bir biçimde yaklaşım gücünü gösterebildi, ne de belirttikleri gibi fazla etkilediler. Etkileme çok sınırlıdır. HÜNERKOM yalnız müzik ve oyunlarla uğraşır. Bunun edebiyat yönü vardır. Hikaye, anı, roman, şiir yazmak, bu fazla gelişmemiştir. Halbuki her şehidin yaşamı bir destandır. Günü, hatta her savaş saati iyi bir değerlendirme konusu olmalıydı. Zindanlarda ve dağlarda oldukça anlamlı direnmeler vardır. Halkın sayısız insanlarının gösterdiği direnmeler vardır. Yoksulluk çeken, işkence gören, soylu direnen vardır. Bu konuda sayısız kahraman vardır. Onların hepsini görmek gerekir. Ne duyuyorlar, ne düşünüyorlar, yaşamları nasıldır? Bunları bilmek gerekir, aktarmak gerekir. Gerçekten her birisi için bir kitap yazmak gerekir. Ama bu koşullardaki değer neredeyse sıfır diyeceğimiz kadardır veya yoktur. Bu kadar şehitlerimiz, bu kadar direnmelerimiz üzerine kaç türkü söylendi? Hiç denecek kadar azdır. Kaç yeni tiyatro oyunu çıkarıldı? Çok az. Olanlar da çok kaba ve amatörce.
Hiç şüphesiz devrimci birikimimizi sanata dönüştürmek, sanata yansıtmak, önümüzde duran büyük bir görevdir. Bu göreve güçlü yaklaşmak için, büyük bir devrimci yüreğe sahip olmak gerekiyor. Aynı zamanda büyük bir düşünceye sahip olmak gerekiyor. Bir Fransız Devrimi’ndeki edebiyatçılara bakalım; her birisi dev gibidir. Halen okunuyorlar, felsefi alandan tutalım şiire kadar, müziğinden tutalım resmine kadar, hepsi o devrimi destanlaştırmıştır. Rus Devrimi’ne bakalım; devrimin ilk yıllarından günümüze kadar binlerce eser verilmiştir. Bizde genelde zayıflık bu alanda da yaşanıyor. İliklerine kadar büyük bir yürek, büyük bir düşünce gücü gösteren şehitlerimiz, nasıl şehit olmuştur, direnişçi nasıl direniyor, zorlukları nelerdir? Bunu yüreğine kadar duymazsa, beyni hep bununla dopdolu olmazsa, hangi devrimci sanatçı yetişebilir?
Bunu sanatçı arkadaşlarımızı küçümsemek için söylemiyorum. Ama onların yürekleri çok dar, beyinleri çok küçüktür. Bu biraz kültür meselesidir, direnme meselesidir. İliklerine kadar bazı değerleri yaşama meselesidir. Toprağından kaçıyorsa, kendini basit bir küçük burjuva yaşamına mahkûm etmişse, gözünde o yaşam tütüyorsa, bizim sanatçı fazla yaratıcı olamaz. Hatta zaman zaman bir Avrupa’yı yaşamaya aldanacak kadar kendini yitiriyorsa, “HÜNERKOM’dur, güzel oynarız, güzel eğlendiririz” derse, o kişiden güçlü sanatçı çıkamaz. Orada ayaklanacak, oynanacak, söylenecek olan direnmedir. Orada direnme konuşur, orada yürek, beyin ürünü savaşan değerler konuşur. Şimdi bu değerleri kim yaşıyor? Çok az ve yaşamadıkları için yozlaşacaklar. Bu kaçınılmazdır. Devrim adına, devrimci değerler adına bir şeyler söylemek istedin mi, yüreğinde, beyninde onu tam duymayıp başka bir yürekle, başka bir beyinle onu yaşamaya çalıştın mı, soysuzlaşma kaçınılmazdır. Kaldı ki “HÜNERKOM’un ilişkileri yoz yaşam ilişkileridir” deniliyor. Mümkündür. Çünkü tam bir devrimci yüreği olmazsa, o yoz yaşam şekli kaçınılmazdır. Hele bir de çoğu Avrupa’nın yaşam şekliyle büyüdüğü için, sağlam bir kişi buradan çıkaramayız, çoğu başımıza bela olabilir. Şimdi neredeyse sanatçılar en çok devrimden kaçan tipler, yüreği devrime kapalı tipler olmuş. Dolayısıyla en yoz tiplerdir. Böylesine sanat olacağına hiç olmasın daha iyi.
Çözümleme, sanat eleştirisi, HÜNERKOM’un görevleri diyoruz. Öncelikle burayı da savaşın ayrılmaz bir cephesi olarak değerlendirmek gerekiyor. Hatta daha zor bir cephe, savaş alanı olarak değerlendirmek gerekiyor. Hakim olacaksınız kendinize. Yüreğiniz tümüyle savaşı yaşayacak. Araştıracaksınız, bulacaksınız. Bir devrimci son nefesini nasıl vermiş? İşkence bir gün nasıl yaşanıyor? Bütünüyle bunları duyacaksınız ki, eserinize yansıtabilesiniz. Çünkü nitekim sanat, yürekle, biraz da beyinle icra edilen bir araçtır. Alışkanlık değil, iyi söz söyleme sanatı da değildir. İyi söz söyleme sanatı hitabete girer. Kaldı ki hitabın bile güçlü olması, gerçeklere dayanmasına bağlıdır. Sadece sesi güzelleştirerek, saz tellerini iyi kullanarak kaset yapılmaz. El ve mimik hareketleri sanatçı olmaya yetmez. Yaşamak gerekir. Yaşamak için de devrimci olmak gerekir. Devrimcileştirmekten başka bir düzeltme imkanı göremiyoruz. Basit ilişki, yoz ilişki değil; bilakis, en militan ilişki gerekir. Bu konuda yüreğiniz yetiyorsa, kişiliğiniz yetiyorsa görev üstlenin.
PKK’nin etkilerini oportünistçe kullanmak tehlikelidir. Savaşanlar, orada yaşananları yozlaştırasınız diye savaşmıyor. Savaşanlar, en az onun edebiyat cephesinin gelişmesi için savaşıyorlar. Sanat, yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır, toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğu gibi, devrimci yaşamın da ayrılmaz bir parçasıdır. Bunu tam temsil edesiniz diye savaşıyorlar. Siz de iyi sanat yapacaksınız, sanatın istediği güzellikte savaşsınlar diye savaşçıya görev yükleyeceksiniz. Sanat, eğer savaşta iyi görev görürse, savaşçıyı çok iyi donatır, çok görkemli savaştırır. Karşılıklı birbirini şiddetle etkilerler. Bir türkü coşturur, bir güzel resim, bir imaj, bir karakter yaratabilir. Bir edebiyat eseri, kişinin umudunda derinlikler yaratabilir ve bütün bunlar da büyük devrimciyi ortaya çıkarabilir. Bütün bu konularda “bizim çapımız ne oluyor” diyeceksiniz. Çapsız devrimciliğin sanatçılığı da çapsız olur. Kaldı ki güçlü bir devrime kalkışamadığınız, onu tam yaşayamadığınız için, elbette güçlü bir devrimci sanattan bahsedemiyoruz. Böyle oldukça dar amatörlerle bu işi idare ediyoruz. Aşılmaz mı bu? Aşılır. Devrimci mücadele yükselir, mutlaka etkiler.
Göreceksiniz ki, geçmişle kıyaslanmayacak biçimde nicelikçe ve nitelikçe güçlü çalışmalar kendini karşımıza çıkaracak, çıkarıyor da. Bugün neredeyse her gün yeni eserler ortaya çıkıyor. İçimizde veya dışımızda, artık Kürdistan adına yazmayan, çizmeyen kalmamıştır. Neredeyse Türk yazarları bile yazıp çizecekler, yapıyorlar da. Dünle kıyaslanmayacak kadar herkes yazıyor, resmi de çiziliyor, türküsü de söyleniyor, yüzlerce kitap da yazılıyor artık. Bunlar, devrimci mücadelenin neyin kaynağı olduğunu ortaya koyuyor. Ama hepsi doğru yolda mı? Yok! Büyük bir kesimi çıkarcı temeldedir. Ticaret için yapıyor, çok azının güveni büyüktür, çok azı gerçekten devrim için tutuştuğu için bunu yapıyorlar.
O halde, devrimci sanatı değerlendirirken, onun mücadele kaynağına bağlı olmayı iyi bilmek gerekiyor. Mücadele edenler, ayağa kalkanlar, savaşanlar kimdir, nedir, niçin yapıyorlar? Bütünüyle nasıl duyuyorlar, nasıl düşünüyorlar? Nasıl cesaret ediyorlar? Sanatçı bunları biraz kavramak zorunda, hatta daha fazlasını kavramak zorundadır. Bir de biçimlendirme görevi vardır. Eksiği varsa, biçimsizse, şekilsizse sanatçı ona şekil vermeli, hatta ona ruh vermelidir. Güçlü sanatçılar bunu yapar. Rus Devrimi’nin ürünlerinden bugün biz bile yararlanıyoruz. Bizim güçlü devrimci eserlerimiz olsaydı, gerçekten yüzlerce savaşçı daha iyi savaşacak, daha yürekli, daha bir sanatkarane savaşı geliştireceklerdi.
HÜNERKOM’u ne yapalım?
HÜNERKOM bizden görüş istiyorsa, nasıl görüş belirtelim?
Her zaman yaptığımız gibi, bu genellemeleri yapabiliriz. Zor da olabilir, ama yine de orada da devrimci yaşamı yürütmeleri gerekiyor. Özellikle bazı imkanlar ortaya çıktı diye, bazılarının üzerinde küçük burjuva hesap yapmamaları gerekiyor. Halkın gençleri oraya geliyor. Avrupa’nın olumsuz zeminini vesile ederek, onları sadece yanlış değerler temelinde uğraştırmamaları gerekiyor. Avrupa’nın yozlaştırıcı etkilerini sürdürmek değil, bilakis gidermenin bir aracı olarak burayı geliştirmeyi düşünmek gerekiyor. Burada da kesinlikle doğru devrimci ilişkiler egemen olmalı, hafif meşrep insanların, yoz insanların gelip kendini eğlendirdikleri yerler değil, bilakis devrimci yaşamı bir sanatkara yaraşır bir biçimde sergiledikleri yer olmalı. Bir savaşın cephesi, bir savaş karakterinin oynandığı yer olmalıdır. Oraya bakan nasıl savaşılır, savaşa nasıl yüklenir; bunu öğrenmelidir, bunu yaşamalıdır. Kendine güvenen bu temelde görev almalıdır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
“Kültür Sanata İlişkin Önderlik Perspektifleri”
Devam edecek
YORUM GÖNDER