ÇÜNKÜ BU GENÇ HEWRAMAN KALBİMDEN GEÇENİ SÖYLÜYORDU (13.BÖLÜM)
Şaxo Hewreman’ın sözleri… Leyla giyan leyla… sözleri henüz dudaklarından dökülmeden içimde saklı olan ve yıllardır bir kez daha dinlemeye hasret olduğum o şarkıyı söyleyeceğini hissetmiştim. Bir Hewreman’ın söyleyeceği ilk şarkının bu olacağını adım gibi biliyordum. Hewreman’lar ı çok iyi tanıdığım için değil, onlarla ilk bu şarkıyla tanıştığım için böyle düşünüyordum. Katoya Jirka’nın keskin kayalıkları arasında tarihin bu en eski sesi yankılanmaya başladığında yanılmadığımı fark etmenin ötesinde ruhum tarifsiz bir mutlulukla doldu… Demek ki, bu sesi bir kez daha duymak, bu tadı bir kez daha içime çekmek ve Leyla – yı huzur içinde dinlemek için bu topraklara bir kez daha gelmem gerekiyormuş. Ve buna değermiş… Şaxo isimli bu sarışın gerillanın bir Hewreman olduğunu öğrenince bir türlü yerimde duramadım, yanına gitmeye karar verdim. Onunla mutlaka bir şekilde konuşmalı, eğer ikna edebilirsem bir şarkısını kayda almalıydım. Onu aramaya koyulduğumu fark eden arkadaşlar heyecanımı kırmak istemeseler de, Şaxo’nun çok az konuştuğu ve hiç şarkı söylemediği uyarısında bulunmadan da edemediler. Yine de şansımı deneyeceğimi söyleyip Kato’nun diğer tarafındaki gerilla birliğine doğru yola koyuldum… Goran Goyi arkadaşın komutanlığını yaptığı diğer takıma ulaşıp, arkadaşları selamlar selamlamaz Şaxo’yu sorunca, takımın diğer üyeleri bu duruma biraz sitem ettiler. Onlar da Şaxo’nun Botan’daki tek Hewreman olduğunun farkında oldukları için sitemleri uzun sürmedi ve meraklı davranışımı da hoş gördüler. Ama Şaxo ortalıkta görünmüyordu ve kime sorsam, birazdan gelir, cevabını alıyordum. Diğer arkadaşlarla yaptığımız bütün sohbetler boyunca içten içe onu bekledim durdum. Hemen hemen herkese en az ikişer kez sormuş olduğum için daha fazla da soramıyordum… Şaxo havanın kararmasından az önce geldi ve soğuk bir selamlaşmadan sonra kayalar arasında bir köşeye çekildi. Ne olduğunu anlayamadım ama bir gerginliğin varlığını hemen sezdim. O gece burada kalmaya karar verdim ve Şaxo’nun yanında yattım. Gece boyunca çok az konuşmamıza rağmen aynı battaniyeyi paylaşmayı ve birbirimizle anlaşmayı başardık. O bir tek kelime Türkçe bilmiyordu, ben de bir tek kelime Hewreman’ca bilmiyordum. Ama ikimizde pes etmedik ve birlikte uzandığımız kaya aralığından bir yandan yıldızları seyrederken diğer yandan bildiğimiz bütün Kürtçe lehçeleri ve bu lehçelerdeki bildiğimiz bütün Kürtçe kelimeleri bir araya getirip konuşmaya çalıştık. Birbirimize ne istediğimizi tam olarak anlatamasak da, karanlığın içinde aynı şeylere gülmeyi başardık. Kato nu buza kesen Ağustos gecesinde sırt sırta verip uyumaya karar verdiğimizde Onun soğuk duruşunun nedenini anlamış ve neden Hewreman’ca bir şarkı kaydetmek istediğimi ise Ona anlatmayı başarmıştım. Şaxo, patlayıcıları, bunları ateşleyecek elektrikli fünyeleri ve bütün hepsinin patlaması için gerekli akımı sağlayan pilleri aynı çantada taşıdığı için arkadaşları tarafından yoğun eleştirilmiş. Her ne kadar hepsini ayrı ayrı torbalara koyarak çantaya yerleştirdiğini söylese de arkadaşlarını ikna edememiş. Patlayıcıların bu ilk kuralını ihlal ettiği için, özellikle takımdaki kadın gerillalar çok sert üzerine gitmişler. Avinar arkadaş ise bu konuda özeleştiri raporu yazmasını istemiş. Gündüz araziye çıkıp tek başına dolaşmasının ve sessizleşmesinin de nedeni buymuş…
Benim Hewremanca sevdama gelince hikaye çok eskilere, bundan sekiz yıl öncesine, Botan a ilk kez geldiğim o günlere uzanıyor yılında kuzey topaklarına uzanan o fırtınalı yolculukların bir yerinde yine Şaxo isimli bir Hewreman ile tanışmıştım. Kıyasıya yürüdüğümüz o gecelerden birinde bir ormanda ara verip ateş yakmıştık. O ateşin başında Hozan Serhat hünerli parmaklarıyla sazın tellerine dokunmuş, Ferhat isimli Kirmanşahlı bir gerilla su matarasıyla ritim tutmuş ve Hewreman Şaxo ise benim bir daha unutamayacağım o şarkıyı söylemişti. Ağaçlar arasında uzandığım yerden ateş başındaki bu üç müzisyeni dinlemiş ve bu üç farklı coğrafyanın insanının Leyla’yı böylesine içten, böylesine uyumlu söylemelerini gönlümün kadrajlarına kaydetmiştim. Bu üç müzisyenden hiçbiri kuzeye yaptığımız o yolculuktan dönmedi. Geri çekilmenin gerçekleştiği o sonbaharda onlardan birisiyle karşılaşmak ve Leyla’yı bir kez daha onlardan dinlemek için çok bekledim. Ama hiç birini göremedim. Ve o şarkıyı bir daha hiç bir yerde duymadım… Ertesi gün Kato’nun kayalıklarında Şaxo ile birlikte dolaşmaya çıktığımızda Goran arkadaş dahil takımdan kimsenin haberi yoktu. Şaxo’nun şarkı söylediğini kimseye söylemeyeceğime söz vermiştim. Kayalar arasında gizli ve güzel bir yere doğru yol alırken Onun, Leyla’yı söylemesi için içten içe dua ediyordum. Sapsarı saçları ve çilleri, kirlenmiş yüzüyle hemen önümdeki kayanın kıyısına oturduğunda hazır olduğunu anladım.
O günler henüz sağlam olan kameramı çıkartıp, bir zamanlar sadece dinlemekle yetindiğim o şarkıyı kaydetmeye koyuldum. Leyla giyan leyla… sözleri dudaklarından döküldüğü o ilk anda bu dünyadaki en şanslı insanlardan biri olduğumu hissettim. Çünkü bu genç Hewreman kalbimden geçeni söylüyordu. Kendimi insanlığın bu en eski ezgisine bıraktım. Ve Şaxo’nun bu son görünümünü yüzümde koca bir gülümseme ve kalbimden taşan duygularla kayda aldım. Türk ordusunun Eylül ayında on binlerce askerle, otuz gerillaya yönelik başlattığı operasyon sırasında Kato Dağı direnişinin içinde Şaxo’nun da yer aldığını biliyordum. On üç gün on üç gece süren çatışmalar boyunca, ben de bütün Kürtler gibi Kato’daki savaşanlar için dua ettim. Şaxo’nun, takım komutanı Goran, takım arkadaşları Avinar ve Kahraman ile birlikte yaşamını yitirdiğini ise çok sonra öğrendim. Şaxo Hewreman’ı bir kez daha göremeyeceğim ve o eşsiz ezgiyi bir kez daha duyamayacağım… Ama son bir kez Onun sesinden dilediğim Leyla’nın, saçları gece gibi siyah olan kadın anlamına geldiğini ve Kürtler, Türkler, Araplar, Farslar da dahil olmak üzere Ortadoğu’nun bütün halklarında sevilen kadının gizli ismi olduğunu ise hiçbir zaman unutmayacağım.
ŞEHİT HALİL DAĞ
YORUM GÖNDER