ZAFER PERSPEKTİFLERİ (DERLEME)
Öyle günler her zaman ele geçmez. Böyle yıllar her zaman kaderimizi çizeceğimiz yıllar olarak önümüzde durmaz. Her zaman böyle firsatlar doğmaz. Biz bunun için diyoruz ki, madem bu kadar şehit kanı var; madem dünya halklarından biri haline geliş var; madem tecrübelerimizle bir şeyler elde edebileceğimizi gördük, o halde bizi topyekün ayağa kalkmaya götürecek ve zafere yakınlaştıracak bu yılımıza iyi bakalım, bunun hakkını iyi verelim. Kürdistan'ın bağımsızlığı için kimse bir karışlık yer vermiyor. Ama siz o yeri açacaksınız. Halka cesaret vereceksiniz. Dev gibi bir faşist-sömürgeci ordu karşısında nasıl kazanacağınızı iyi hesaplayacaksınız. Uluslararası düzeyde siyaseti doğru yürütmeyi başaracaksınız. İdeolojik saplantılar içinde olmayacaksınız. Devrimci ideolojiyi en devrimci tarzda ele alacaksınız. Düşman tam bir kırıma yönelmektedir ve bu kırımı önleyecek olanlar bizleriz. İnsana güveneceksiniz. İnsan sonsuz gelişme yeteneğini olan ve böyle bir gelişme evresinde bulunan bir yaratıktır. Bu değerleri kendinizde temsil ettiğinizi bilerek, sonsuz gelişme yeteneğini yaratmalısınız. Bu, kendinizi sonsuz bir başarı hanesi haline getirmek, defter açıldıkça günlük başarılarınızı geçirmek ve defter kapatıldığında üstün başarıyla sınavdan geçmiştir, imzasını atmak demektir: Bizde yaşam böyle geçmelidir. Başka türlü kırımın önüne geçemeyiz. Onurlu hiçbir yanı yoktur. Halkımız ne kadar sağlam partilileşirse parti çizgisine egemenlik ve onu uygulama gücü de o oranda artacaktır. Yaşamınızı bunun için adamışsınız. Sağlam bir partili olamayanların yaşamı boştur ve her an kullanılmaya elverişlidir. “Büyük umudun savaşçılarıyız” Devrim, yaşaması gerekenle gereksiz olanı açığa çıkarmaktır. PKK de bir savaş örgütü olduğuna göre, burada yaşaması gerekenle ölmesi gerekenin ayırt edilmesi gerekir. PKK ortamı, çürükle sağlamın, yiğitle korkağın, bireyci olanla halktan yana olanın, hainle yurtseverin, gericiyle devrimcinin, yüce olanla düşkün olanın arasındaki bütün ayrimlari açığa çıkarıp, çözüme götüren bir sınav alanıdır. Politikayı düz ele alıyorsunuz ve politikanın yol ve yöntemlerine kafa yormuyorsunuz. İyi politik sözcülerimizin, politik temsilcilerimizin oluşmadığı, bu durumun ucuz devrimcilikle kapatılmak istendiği, böylelikle politikacılığın karikatürünün çıkarıldığı ve bunların da bize müthiş zararlar verdiği ortadadır. Ülke içinde ve dışında bu böyledir ve bunun mutlaka aşılması gerekir. “Direnen ben, direnen halktır" Sürekli hastalığını bahane ederek ağlayıp sızlamak ne anlama gelir? Bu, militanca çalışmamak anlamına geliyor. Bu, sürekli bir tembelin ve ayyaşın durumunun yaşanmasıdır. İyileşmek için bir an önce ilaç alınır; sağlıklı bir bünyeye kavuşulur ve normal bir yaşama ulaşılır. Bu bizde devrimci yaşamdır. Devrimci yaşamda hastalıklarınız varsa, PKK'de tedavi için gerekli her şey vardır. Kendisini yanıltan tip her şeyi başından kaybetmiştir. Kendi yanılgılarına sevdalanan tip zaten bir düşman olup çıkacaktır. Ama yanılgılarından mükemmel ders çıkaran ve bunu olumlu yöndeki gelişmenin anası yapmasını bilen birisi, başlangıçtaki durumu ne olursa olsun ilerlemesini bilen kişidir. “İnsanlık adına düşünüyorum” Geldiğiniz yaşamla savaşalım. Bu daha çok da düzenin örgütlediği ve kölelik yanı ağır basan umutsuz bir yaşamdır. Ekmeği az olabilir; soğuğu çok olabilir ama, kazandığımız moral, perspektif, düşünce gücü, yine uluslaşma, partileşme, militanlaşma gerçek muhtaç olduğunuz ve çok iyi yakalayabileceğiniz bir çalışma oluyor. Bunun kıymetini mutlaka bileceksiniz. Zorluklar sizi çelikleştirecek, sizi çok muhtaç olduğunuz güçlendirme biçiminde bir sonuca yol açacaktır. Buna açlık da dahildir; soğuk da dahildir. Bütün bunlar kişiyi çelikleştirmek, ulus gerçeğimizi, halk gerçeğimizi derinden yaşamak içindir. Roller var oynamak içindir. Kişiler ancak kendilerini rollere uygun hale getirirlerse bir anlam ifade ederler. Yoksa, rolleri kendilerine uydururlarsa en kötüsünü yaparlar. Kesinlikle gercekler konusunda yine yanıltmamaya büyük özen göstereceğiz. Ve bazı ayrıntılar üzerinde durduğumuzda göreceğiz ki, kendini kandırmacı, dolayısıyla 'kazanıyorum, iyi yürüyorum' diyen, en hızlı kaybeden olacaktır. Düz yolda yürüyenlerin bacakları zayıf olur; çetin süreçlerden geçmeyenlerin kafası boş olur. “Şahane yükseldim veya hazin düştüm.” Sözcükleri küçük-burjuvaziye aittir. Parti çizgisi her somut koşula ve tüm sorunlara uygulanacak düzeyde özümsenmelidir. Yetersiz, dogmatik bir tarzda kavramakla, fazla ileri gidilemez. Basmakalıp laflarla, eskiden bir anlam ifade eden, ama siyasal yetkinlikten uzak ve salt propaganda dönemine özgü olan çalışma tarzı ile yetinemeyiz. Bugün artık siyasette ustalaşmak gerekiyor. Bizim ölçülerimizdir diyerek, bin yıllık en gerici dış politikaların bitirdiği ve tükettiği ölçüleri yaşıyorsunuz. Ben bunu kabul edebilir miyim? Zaten öncü bu konuda çaredir. Yutmayan ve yutturmayandır, aldanmayan ve aldatmayandır. Biraz cesur olacaksınız. Hayatınızı ortaya koyduğunuza göre cesursunuz. Ama bu cesaret doğru özelliklerle olmalıdır. Eksiklik, bu kadar yüce amaçlar uğruna adadığımız bu yaşama gereken ustalığı, sürekliliği ve örgütlülüğü vermemektir. Burada çıkarmanız gereken sonuç, örgüt bilincinin muazzam gerekliliğidir. Biz tek yönlü bir savaşım yürütmüyoruz. Salt vatanseverlik mücadelesi dersek, bu bizi milliyetçiliğe götürür. Salt kültürel kurtuluş dersek, bu en bayat bir oportünizm olur. Salt kişisel kurtuluş dersek, bu bizi hiçe götürür. Salt ekonomik ve demokratik çıkarlar için mücadele dersek, bu da değişik bir duruma götürür. Dikkat edilirse, bütün bunlar denenmiştir ve başarısızlıkları da ortadadır. Bizim uğraştığımız engeller güçlü engellerdir.... ROJEN HESİNKAR (DERLEME) Devam edecek.
|
YORUM GÖNDER