21. YÜZYILDA SOYKIRIM VE TOPLUMSAL DİRENİŞTE GENÇLİĞİN ROLÜ
“Ya özgür yaşam ya soykırım birlikte yaşanacak bir ikilem asla olamaz. Bu suça asla böyle yaşayarak ortak olamayız.” (HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN)
Özgür yaşam ve soykırım birlikte yaşanamayacak kadar birbirinden uzaktır! Bu cümlenin yeniden anlam derinliğine varmak gerekir ki tek başına insanın hayatını değiştirmeye yetecek kadar sarsıcı ve önemlidir. Evet halen içinde yaşadığımız süreci ve dönemi en somut şekilde anlatan bir cümledir. AKP-MHP faşizmi kendi egemenliği uğruna soykırım politikalarını dayatırken, Özgür yaşam uğruna Demokratik modernite bayrağını yükselterek cevap vermek biz gençlere düşüyor…
Soykırım gerçeği egemenlik kurmanın temel yöntemi olarak devletli uygarlığın diğer adı olmuştur. Cezayir, Libya, Hindistan, Vietnam, Bosna ve daha birçok ülke halklarının karşılaştığı soykırım uygulamaları unutulmamış ve insanlığın direnen hafızasına kazınmıştır. Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de yaşananlar günlük olarak gözler önüne sermektedir. 20. yüzyılın en son soykırımına uğrayan ve 21. Yüzyılda buna karşı geliştirdiği direniş kültürü tüm insanlığa ışık olan halk ise Kürtler ve Kürdistan’daki diğer halklardır.
Şunu hatırlatmakta fayda var, Kürt halkı maruz kaldığı soykırımla kendine yabancılaştırılmışken, Özgürlük Mücadelesi sayesinde kendi gerçeğiyle buluşmuş ve yeniden dirilişi yaşamıştır. Amed’te, Dersim’de, Ağrı’da, Geliyê Zilan’da yüzbinlerin çığlıkları kulaklardayken halen soykırımı dayatma gibi bir yanılgının içine girdiklerini görüyoruz… Ancak unuttukları bir şey var; Kürt Halkının gençliği serhildan-direniş ve zafer kültürünü her zaman olduğu gibi “Güneşin Çocukları İnsiyatifi” ile döneme damgasını vurmuştur. Elbette toplumsal direnişin ön planda olduğu parçalarda düşman; en çok bunun öncülüğünü yapan gençliğe yönelik hep bir arayışın içindedir. Gençlik başkaldırısını, direnişini parçalamak, mücadeleden soyutlamak kısacası önünü kesmek ister. Bunu da 21. Yüzyılın özel savaş yöntemleriyle uygular. Bu özel savaş yöntemlerini görmek, deşifre etmek ve bu yöndeki politikaları bilince çıkarmak tekrar biz Özgür Gençliğe düşmektedir.
Bu temelde baktığımız da gerçek olan; biz gençliğin her şeyden önce Kapitalist Modernitenin bize zehir veren, ahlaken düşürüp, politikadan uzaklaştıran bir sistem olduğunu FARK etmemiz gerek. Toplumu savunmak ahlaki-politik değerlerini her yönüyle koruyan mekanizmalarımızı geliştirmekte bize düşüyor. Tarihsel anlamda da gençliğin mücadele gerçekliğindeki zenginliği düşündüğümüzde müthiş bir direniş geleneğini açıkça görürüz.
Kürt özgürlük hareketi ile sömürgeciliğe karşı isyan, direniş ve başkaldırının zafere dönüştüğünü günlük gelişen devrimsel gelişmelerden de anlıyoruz. En son olarak ta GARE zaferin de bunu tekrar gördük. Özgürlük hareketi ile başlayan direniş-zafer kültürüne; her alanda öncü ön açıcı ve birleştirici olan gençliğin her dönemden daha çok sahip çıkması gerekir. GARE zaferi “Faşist sömürgeci güçler artık yenilmeye mahkumdur” mesajıyla toplumun sorgulayan dinamikleri olan gençliğe; siyasal, sosyal, kültürel, sanatsal ekonomi ekoloji, eylemsellik ve diğer tüm alanlarda organizasyon, örgütlenme, birlik arayışı gerçekleştirerek, Özgür yaşamın zeminini sağlamlaştırması gerektiğini belirtmiştir…
GARE zaferi örgütlenme zeminini ortaya çıkarmıştır. Bu başarının “örgütlenme” hamlesine dönüştürülmesi insanlığı yeni döneme taşıyabilir. Kaldı ki bu tür girişimlerin öncüsü olmakta, eylem gücünü açığa çıkarmakta gençliğin mücadeleye katılımıyla daha da önem kazanacaktır. İddiamız yaşama tutkusundan gelir. Bölgesel demokrasi gücünün örgütlenmesi artık hayal değildir. Kürdistan da mücadeleyi örgütlenme ve katılma hamlesine girişmek tutkuların en özgürleştirici olanıdır. Yani anlam ve eylem birlikteliğiyle özgür yaşamın temellerini atıyoruz.
Dönem açısından birçok kirli politikayı birlikte geliştiren Faşist zihniyet; GARE’deki gerilla zaferinden sonra deyim yerindeyse “kudurmuş” bir biçimde her yere saldırmaktadır. Hatta bu hakikatin farkında olan sömürgeci T.C devleti; Kürtleri dağlardan ne kadar uzaklaştırsalar o kadar çok egemenliklerini tesis edebileceklerinin düşüncesi içerisindeler. Aksine Kürt halkı ve gençliği kente karşı hep mesafeli olmuştur. Bu dağlar uçurumları, nehirleri, ormanları, vadileri ile düşmana korku salan, dostun cenneti olan Kürdistandır…
Bu konuda bizim için en güzel örneği gerilla komutanlarından Murat Karayılan “Bir Savaşın Anatomisi” adlı kitabında “Kürt halkının en önemli müttefiki dağlardır!” biçiminde tanımlamıştır. Elbette bugün dağ deyince, Kürt halkının güvenlik alanı, direniş kaleleri anlaşılmaktadır. Yaşamın kaynağı dağlar olmadan Kürt yaşayamaz. Şehirde yaşayanlarda dağ sayesinde yaşayabilmektedir. Bu olgu günümüzdeki gerilla mücadelesinde capcanlı yaşanmaktadır.
Özgürlük hareketinin mücadelesi Bölgede ve Dünyada her açıdan geniş bir Demokratik siyasal-askeri bir yapıdadır bu mücadele bugünlere çok büyük bedeller ödeyerek ulaşmıştır. Bu durumun gelişmesiyle egemen güçlerinde Kürt halkına ve harekete bakışları bir bütün değişmiştir. Bu noktada geniş bir coğrafya ya yayılan mücadeleye şu açıdan da bakmak gerek; düşmanın olduğu her yeri direniş kalelerine dönüştürmekte, gençliğin öncülük görevlerindendir. Özgür dağlar kadar olmasa da büyük katkı sunacaktır. Gençliğin kendi gücünün farkına varması ve bu eksende harekete geçmesi gerekir. Bütün devrimler gibi Kürt Özgürlük Hareketi de genç başladı, genç devam edecek, sonsuza dek genç kalacak…
Tabi gerçekler bu şekilde oldu mu? Bazıları gül yaprağında uyuyup bulutların üstünde uyanmak isteyebilirler ama ne dünya ne de ülke gerçekliğimizde böyle tozpembe hayallerin zamanı değil, soykırım saldırılarına karşı direniş zamanıdır.
Bilmiyorum duydunuz mu? “Zaman zaman bu dünyada bir adam kalkar şişinerek, işte buradayım der. Kısa bir düş boyunca sürer zaferi. Ölüm gelmiştir bile ve işte buradayım der!” (Ö. Hayyam)
Hayyam’ın sözünün bu sıralar en çok kime, hangi kesime uyduğunu herkes biliyor, AKP-MHP faşizm zihniyetinin kısa tarifinin özetidir. Gerçekten sömürgeci faşist zihniyetin ölümü gelmiştir. Ölüme bile sevinçle kafa tutan Güneşin çocuklarıdır onlar. Ölüm onlardan uzak olsun! Yaşam sevinçleriyle ele avuca sığmayan Amedin, Cizrenin, Sur’un, Geverin… gençleri adeta genetik bir biçimde özgürlüğe kodlanmışlar.
Yeni nesil gençlik özgürlüğü müjdeliyor; dolayısıyla soykırım rejimi bu savaşı baştan kaybetmiş durumdadır. Onlar ki devlete, AKP’ye umut bağlamayan kendi kaderini kendisi çizenlerdir…
KENDAL BAGOK
YORUM GÖNDER