PATLAYAN BOMBA, ÇATIRDAYAN İKTİDAR
Bu kadının PYD ile değil tersine Türkiye devleti ile ilişkili olduğu bilinen Suriye Milli Ordusu’na bağlı Sultan Murad Tugayı ile irtibatlı olduğu anlaşıldı. En son olarak da bu kadının MHP Şırnak Güçlükonak ilçe başkanı adına alınan bir hattan arandığı öğrenildi.
Hiçbir yalan sonsuza kadar gizli kalmaz. Hakikatin, en zorlu koşullarda bile olsa, er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır. Bu sefer masal daha “bir varmış bir yokmuş” bile diyemeden çok kısa sürdü.
Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik, diplomatik ve toplumsal krizlerin tam ortasında İstanbul’un göbeğinde patlayan bir bomba…
Resmi açıklamalara göre yaşamını yitiren 6, yaralanan onlarca kişi…
Apar topar yakalanan bir kadın ve benzer saldırıları takiben yapılan bilindik hedef saptıran ve saldırıyı Kürtlere yıkan açıklamalar…
İlk önce bombayı koyduğu iddiasıyla bir kadın yakalanıyor ve daha sonra bu kadın polise “Efrîn’den geldiğini, PYD’nin özel istihbarat elemanı olduğunu, eylem talimatını Kobanê’den aldığını” anlatıyor.
“Siyasetçisinden” “akademisyenine” ve “gazetecisine” iktidar çevreleri de aldıkları bu pasla tam da beklendiği gibi çıktıkları televizyon programlarında ellerine aldıkları çubuklarla harita üzerinde Rojava’ya yönelik yeni operasyonların sinyallerini vermeye başlıyor.
Yani her zamanki bildik, artık ezberlediğimiz masallar.
Hiçbir yalan sonsuza kadar gizli kalmaz. Ve iktidarlar, komplocular ne kadar üstünü örtmeye çalışırlarsa çalışsınlar, hakikatin, en zorlu koşullarda bile olsa, er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır.
Ama bu sefer masal daha “bir varmış bir yokmuş” bile diyemeden çok kısa sürdü.
İlk önce PKK ve PYD yaptıkları açıklamalar ile bu saldırıyı gerçekleştirdiklerine dair iddiaları kesin bir dille yalanladırlar.
Daha sonra konuyla az biraz ilgisi ve bilgisi olan herkesi sadece güldürecek olan bu kadının PYD’nin “özel istihbarat elamanı” (!) olduğu iddiasına ilişkin olarak bu kadının ne Kürt olduğu ne de PYD ile uzaktan yakından bir bağının bulunmadığı ortaya çıktı. Dahası PYD ile değil tersine Türkiye devleti ile ilişkili olduğu bilinen Suriye Milli Ordusu’na bağlı Sultan Murad Tugayı ile irtibatlı olduğu anlaşıldı. En son olarak da bu kadının MHP Şırnak Güçlükonak ilçe başkanı adına alınan bir hattan arandığı öğrenildi.
Özcesi her zaman olduğu yalanlarla, milliyetçi hamasetle gizlenmeye, üstü örtülmeye çalışılan bilindik ve asla şaşırtıcı olmayan bir ilişkiler yumağı var karşımızda. Ama bu kirli ilişkiler yumağı içinde şurası çok açıktır ki Taksim’de patlayan bombanın Kürtler ile bir alakası, bir bağı yoktur. Eğer illa bu bir bağ kurulacaksa; bu bağ, tıpkı Diyarbakır, Suruç ve Ankara’daki benzer bombalı saldırılarda olduğu gibi, bu saldırının da Kürt sorunundaki çözümsüzlük ısrarının ve bu ısrarın yaratığı kirli politik atmosferin bir sonucu olmasıdır.
Bu saldırıyı Kürtlere yıkma çabası ve onun üzerinden savaş politikalarını derinleştirme emelleri ne kadar aşikar olursa olsun; özellikle bu saldırı bağlamında bir de madalyonun öteki yüzüne bakmak gerekmektedir.
Bu köşede daha önce belirtildiği gibi, Türkiye’deki mevcut faşist iktidar bloğu, yek pare olmaktan uzak, taraflar arasındaki güç dengesinin asimetrik olduğu, ve iç güç mücadelesinin her daim devam ettiği bir yapıdır. AKP’nin cemaatle yaşadığı koğuş sonrasında, Kürt kazanımlarının nerede olursa oldun tasfiyesi koşuluyla AKP’nin temsil ettiği Yeşil Türk Faşizmi ile MHP ve Ergenekoncuların temsil ettiği Beyaz Türk Faşizmi arasında kurulan ittifakın bileşenleri arasında her daim bir gerilim olmuştur. En son Mahir Ünal’ın MHP’nin çıkışı sonrasında istifa etmek zorunda kalması, AKP’nin bir Anayasa değişikliği ile ilgili Meclis’te HDP ile görüşmesine yönelik otaya çıkan huzursuzluklar, yaklaşmakta olan seçim öncesinde iktidar bloğu içinde işlerin hiç de yansıtılmaya çalışıldığı gibi olmadığı göstermektedir.
Bu bağlamda düşünüldüğünde, bu saldırının AKP cenahında HDP ile gerçekleştirilen sıradan bir görüşmeden alınan cesaretle tekrar bir “süreç” başlatılması gerektiğine yönelik çıkışlara bir cevap; mevcut iktidar yapısının temel şartını hatırlatan bir uyarı olduğu düşünülebilir; ki bu yönde yorumlar ve değerlendirmeler vardır.
Ama bir olasılık da bu saldırının İçişleri Bakanı üzerinden onu en çok destekleyen MHP ile Ergenekonculara verilmiş bir mesaj olabileceğidir. Daha düşük olmakla beraber böyle bir olasılık da söz konusudur. Saldırının hemen sonrasında ABD’nin ölenlere ilişkin taziye mesajına cevaben İçişleri Bakanı’nın taziyeyi reddedip “mesajı aldık” demesi oldukça dikkat çekicidir. İçişleri Bakanı’nın bu çıkışına rağmen Cumhurbaşkanı’nın ABD’nin taziye mesajı için teşekkür etmesi daha da dikkat çekicidir.
Sonuç olarak, gerek iç dengeler gerekse de dış dengeler bağlamında düşünüldüğünde bombanın Taksim’den önce iktidar yapısının tam göbeğinde patladığı anlaşılmaktadır. Kimin asıl bir hesabı olduğunu gelecek günlerde daha net olarak görebileceğiz.
Buna karşı barış ve demokrasi güçlerine düşen en öneli görev, hakikatin tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmasını sağlamak ve en az bunun kadar önemli olmak üzere, iktidarın bunu Kürtlere karşı yeni bir operasyon bahanesi yapmasının önüne geçebilmektir. Ve böylesi saldırı ve provokasyonlara zemin olan savaş siyaseti karşısında güçlü bir barış cephesi örebilmektir.
CİHAN DENİZ
YORUM GÖNDER