SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT-I (48.BÖLÜM)
b- Köleci sistemin çözülüşünde Zagros-Toros sisteminin dış kavisinde, Medya-Persya platolarında, M.Ö 1000’lerden itibaren önem kazanan Medya’nın Mag rahiplerinin geleneği de göz ardı edilemez. Sümer mitoloji geleneği dışında, daha çok tarım toplumunun ahlaki yetkinleşmesi olarak kendini gösteren bu eğilimin, boğulan insan iradesinin yeniden ayağa kaldırılmasında payı büyüktür.
Aryen grupların ahlaki yanı ağır basan ve tanrılaştırılması ikinci planda kalan bu eğiliminin İsa, Budha ve Sokrates’ten çok önceleri Zerdüşt’te re formdan geçirilerek Med ve Pers yükselişinin temeli haline getirilişi, köleciliğin en ağır biçimini uygulayan Babil ve Asur İmparatorluğu’nun sonunu getirmiştir. Antik köleciliğe karşı üstün bir inanç ve moral yapısını ören Zerdüşt geleneği; Budha, Sokrates ve daha sonra İsa’yı etkilemede temel zemindir.
Gölgesine bile sahip çıkamayan insanla, kendini en güçlü tanrı konumuna getiren insan ayrımına dayalı sistemin parçalanmasında Zerdüşt iradeciliği belirleyicidir. Bunu, pek anlayamadığı tanrısı Ahura Mazda’yı adeta sorgulayarak sergilemesi, değerini daha da yükseltmektedir. Antik köleciliğin bu temelde çökertilmesi, Greko-Roma yükselişine hem maddi hem ideolojik yönden ve doğrudan etkide bulunmuştur. Perslerin çözülüşüne rağmen, önce Partların, daha sonra devamı niteliğinde Sasanilerin (M.Ö 250-M.S 650) Roma’yı vergiye bağlayacak kadar güçlenmeleri, yine ideolojik ve moral zeminini Zerdüşt geleneğinde yaratmıştır.
İdeolojik etkinin Roma’nın merkezlerinde önemli taraftar kazandığı bilinmektedir. Yine Zerdüştlükle Hıristiyanlığın özgün bir sentezi olan Maniciliğin (kurucusu Mani, M.S 215-275), Sasani gerici rahiplerinin katliamları olmasaydı, İsevilik kadar yayılma potansiyeline sahip olduğunda görüş birliği vardır. Avrupa’ya kadar tarikatlar biçiminde yayıldığı ve ortaçağı etkilediği bilinmektedir. Doğuda Uygur Türklerinin resmi dini seviyesine de yükselebilmiştir. Ortadoğu coğrafyasında bu dönemlerde özgün bir inanç ve sosyal grup türü olarak, mistik tarikatlar büyük bir gelişme göstermektedir. Bunların önemi, bireyin bağımsız düşünce ve irade gelişiminde çok önemli bir aşamayı teşkil etmelerinden ileri gelmektedir. Bu küçük gruplar kendi başlarına resmi inanç ve ahlak yapısından koparak, köleci sosyal ve ahlaki dokunun çözülmesinde önemli rol oynamaktadır.
Başlangıçta İsa’nın da mensubu olduğu Esseniler ve hatta Hz. Muhammed’in etkilendiği Hanifiler , bu tür mistik, gizli inanç gruplarındandır. Bu grupların bu kadar gelişmesinde köleci toplumun ve onun siyasal kurumlarının katı yapılanmasının insanlığı soluksuz bırakması kadar, özgürlük eğilimine imkan veren uygun biçimlenişlerin olması da önemli rol oynamaktadır. Özce, gerek Batı’da Roma, gerekse Doğu’da Sasanilerin giderek gericileşmeleri ile birlikte, bunların aralarında yüzlerce yıl süren çatışma ortamlarından kaçan insanlar, Grek felsefe okullarında ve çok daha eskinin yerel dini (neolitik dönemin insan-tanrı yakınlığı) geleneğinden etkilenerek, günümüze kadar varlığını sürdüren bir tarikatlaşma sürecine girmişlerdir.
Günümüzün sağ-sol grupları gibi, Asur sonrası dönemde klasik köleci sistem zorbalığına karşı çok çeşitli mezhepler ve tarikatlar biçiminde örgütlenerek, sistemin çözülüşünde çok önemli roller oynamışlardır. Onlar bir nevi tarihin isimsiz kahraman yapıcılarıdır. Tıpkı Antik dönem köleci sistemine karşı kabile ve aşiret düzenlerinin ad bırakmamış sayısız direniş kahramanlığı gibi. Belki de tarih daha çok bu kahramanlıkların yazılmamış tarihidir dersek, gerçeği daha doğru dile getirmiş olacağız.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER