ŞADİYE MANAP'TAN MEKTUP VAR
Sevgili Susanne MERHABA,
Sevgiyle içtenlikle selamlıyor, kucaklıyorum. Kartını aldık. Gerçekten sürpriz oldu. Hoş sürprizin için teşekkürler. Tam da böyle güzel duygular yaratan bir dost ziyaretine ihtiyacımız vardı.
Evet, dediğin gibi kendimi tanıtmama gerek yok. Aslında sen tüm Kürtlerin tarihsel hikayelerini bildiğin için beni de tanımış oluyorsun. Hatta sadece Kürtlerin değil, tüm kadınların ve tüm ezilenlerin hikayesini.
Biz Gül Güzel arkadaşla uzun yıllardır tanışırız. Sağ olsun duyarlıdır. Bir Adres bulamazsam, ya da tercümeye ihtiyaç duyarsam sevgili Gül’ün yardımını istiyorum. Benim gibi çok insan var onunla yazışan. Tabi o da senin gibi bize sürpriz yaptı. Biz ona mektup yazarken dertlerimizi, sıkıntılarımızı paylaşıyorduk. O da mektuplarımızı kitaplaştırmış. Bana da gönderdi. Görünce şaşırdım. Sürpriz oldu. Tabi şimdi sevgili Gül’den bahsedince son gelişmeyi de paylaşmalıyım. 27 Kasım 2020’de odalarımıza arama adı altında baskın oldu. Mahkeme kararıdır, deyip her şeyimizi çöp poşetlerine doldurup götürdüler. Eminim Heval Ayten mektubunda yazmıştır. Tekrarlamayayım. O poşetlere en çok da yıllardır emek verdiğimiz yazım çalışmaları doldurulup götürüldü. Ben de bu durumu Dünya yazarlar örgütü(PEN) ile paylaşmak istedim. Götürülen eşyalar içinde adres defterlerimiz de olduğundan, PEN’in adresi yanımda yoktu. Bu nedenle Gül’e gönderdim. Ama idare(Cezaevi yönetimi) buna da el koydu. ‘’Yalan, yanlış şeyler’’ yazdığımı iddia edip, bana disiplin soruşturması açtılar. Ben bu soruşturmaya itiraz ettim ve AHİM’e kadar da itiraz ederek, hakkımı arayacağım. Tabi sevgili Gül’ün mektubu da kalmış oldu.
Burada yaşadıklarımızı görse, büyük ihtimalle oradaki insanlar gözlerine inanmaz. Ama insanlar burada çok korkutulduğu, arada da çok bireyleştirildiği için gerçeğe, hakikate sahip çıkmak zor oluyor. Bizim bir arkadaşın yeğeni, yan abisinin oğlu, babaannesinin yanında. Kimse olmadığı için mecburen sokağa çıkmış. Ona ‘’Corona’’ ihlali var diye üç milyar para cezası kesmişler. Ama bizim odalarımıza siperlik olmadan geldiler. Aynı ayakkabılarla Cezaevinin her tarafını geziyorlar. Aynı eldivenlerle hem çöplerimiz hem yiyecek, giyeceğimiz, hem üstümüz arandı. Yani böyle acayip bir durum.
Okuduğum kitapta yazıyor muydu hatırlamıyorum. Ben 28 yıldır cezaevindeyim. Ülkemiz çok güvenli bir yer olmadığından ve ailenin ne kadar koruyabileceğini bilmediğimden, bir miktar fotoğraf ile bir miktar mektubun dışında hiç bir çalışmamı eve göndermedim. Yani 28 yıllık çalışmalarım yanımdaydı. Bu aramada abartısız olarak her şeyim götürüldü. Üzerimde mektup yazacağım kağıt kalmayacak tarzda , yazılı, yazısız her şey götürüldü. Hepsini yazmam mümkün değil. Ama aklıma gelenleri özetle paylaşmak istiyorum. Elli kadının her birinin böyle bir listeye sahip olduğunu düşünürsen, durumu tahmin edersin.
Boş defterleri, kartları, zarfları, kağıtları tek tek hesaplayamadım.
Adres defterlerim,
Özel duygularımı yazdığım günlüklerim,
Şiir defterim,
Destan çalışmam,
Söz ve müziğini kendimin yaptığı en az elli şarkı çalışması,
Öykü defterlerim,
Masal derleme çalışmalarım,
Çeviri çalışmalarım,
Dilbilgisi ve gramer çalışma defterlerim,
Araştırma- inceleme yazılarım,
Okuduğum kitaplardan aldığım notların bulunduğu defterler,
Anı – roman çalışmam,
Fotoğraf ve albümlerim,
Cezaevi kantininden aldığım Sony marka radyom,
Bağlama enstrüman kelepçesi,
Kaybettiğim sevdiklerimin mektuplarını yazdığım defter.
Yani kısacası Sevgili Susanne, 28 yıldır ürettiğim maddi, manevi her şeye el konuldu. Ben bunları arkadaşımla paylaşmak istedim diye, mektubuma el konuldu. Halkımın, dışardaki hemcinslerimin yaşadığı acıları, zorlukları bildiğimden büyük moralle direniyorum. Direneceğim de. Çünkü direnmenin yaşam olduğunu biliyorum.
Tekrar ilgin ve duyarlılığın için teşekkür ediyorum. Annene, yanındaki arkadaşlara çok selam söyle lütfen. Sevgilerimle, 12.12.2020,
ŞADİYE MANAP ( Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi)
KAYNAK: GÜL GÜZEL (GÖRÜLMÜŞTÜR İNİSİYATİFİ)
YORUM GÖNDER