İNSANA DAİR SEZGİSEL YAKARIŞLAR (4.BÖLÜM)
SANALLAŞTIRILMIŞ YAŞAMDA İNSANIN SONU
"Fiziki olmayan bir olgu hakkında bilim yapılmaya başlanırsa,10 yıl içinde tüm asırlar boyunca yapılan gelişmeden daha fazla gelişme kaydedilecektir. Eğer evrenin sırlarını öğrenmek istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim kavramlarıyla düşünün.’’
Nikola Tesla
Canlı yaşamı ruhsuz metalaştırmalar üzerinden sanallaştıran kapitalist mantık dünyadaki en zeki insanlardan bile milyonlarca defa daha bilgili yapay zekalar yaratmak istiyorlar. Peki yaratılan bu müthiş bilgi gücü, bilinen insandan ne geride bırakacak? Olay ve olgulara tarihsel arka plandan baktığımızda manipülasyona dayalı ikna gücü üzerinden iradesini yitirmiş insanın trajedisi günümüzde de devam ediyor. Rıza üretimi, popüler demagoglar, siyaset, devlet ve aldatılan milyarlarca insan. Zekayı mantık temelli programlar olmaksızın geliştirmeyi amaç edinen yapay zekâ uzmanları anlaşılan şimdide insanı bunca edilgen kalıba sokan kontrol mekanizmaları yetmiyormuş gibi insanlığı tümden robotlaştırmayı deniyorlar. En sonunda bu amaç doğrultusunda laboratuvarda çoğaltılan canlı beyin hücrelerini kullanarak, dünyanın ilk düşünen robotunu geliştirme aşamasına geldiler!
Dijital devrim ticari ve siyasi sınırları ortadan kaldırmıştır. Buda dünya genelinde ağ toplumlarını doğurmuştur ve dijital devrim bu ağ toplumlarını canlı sezgisel duygu bilincinden yoksun bırakarak acımasızlaştırmıştır. İnsanların bu kadar sezgisel vicdani duygu bilmelerinden yoksun bir şiddet furyasına eğilimli olmaları da bunda kaynaklıdır. İnsanlığın geleceği konusunda kaygı taşıyan düşün insanlarının şu çarpıcı tespiti çok derin mesajlar içeriyor: Akıl yürütme konusunda , bilişsel önyargı sonucu ortaya çıkan hatalarımız yüzünden, zihinsel olarak hayli başarısız olmanın yani sıra handikaplarımızı ve inançlarımızı dengelemekte de oldukça yetersiz kalıyoruz. Bizim psikolojik kör noktamız bilişsel önyargılar, düşünce yollarımızın kapılarıdır. Buda bizi her türlü teknolojik gelişim karşısında korumasız bırakıyor!
Bilgisayarlara yüklenmek istenen insan zihni üzerinde deneyler yaparak binlerce kat daha da güçlendirilmiş yarı yapay zihinlerden oluşan insan sürümleri oluşturulmak isteniyor. Dijital “Gaia” temelli bilgisayar ve insan evliliği hedefleniyor. Bunun için sadece Silikon vadisinde oluşturulmuş 14 resmi kentte, 25 matematik ve mühendislik ağırlıklı üniversite harıl harıl çalışılıyor. Ürettikleri sanal fikirler enflasyonunu birde ustaca ticarileştiriyorlar. İçinde yaşadığımız duygu zaman anlamsallığını dışlayan, bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsla analitik verilerin üretildiği hızlandırılmış bir sanalist zaman tuzağına çekiliyoruz. Bu sınırsız ticari hırs bizlerle birlikte insanlığın ortak mirası olan, içinde yaşadığımız Güneş sistemi ve gezegeni bile sömürgeleştirmekle de yetinilecek gibi de durmuyor!
Dijital platformlardan yükselen aykırısı çığlıklara bir bakalım: “Sanal dünyanın etkileşim bağımlılığına dayanan ruhsal hastalık virüsünü kapmayan neredeyse kimse yok...Yeni göz, gözlüyor ama gözetmiyor. Bu pasif izleyici tanrısal değil. Çevrimiçi olmadığımızda, objektiflere girmediğimiz ve yaşamadığımız algısı uyandırıyor bizde. Her an, kendini unutan ve bağışlayan bizim için kendini gözden yitirir ise yerine yeni "göz" koymayabilinesiz kalmayız. Sosyal mecralara bu anlamı yüklememiz ise bu yüzdendir. Göz 'ün serüveni çok ilginç geliyor...Gerçek derinlikten yoksun Sanal jargona hakimiyet ve klavye hitabetinden destek alan dilbazlık ve sözcük bazlık cehalet tiyatrosu var her yerde. İtibar suikastı ve sosyal medya terörü denince ben de internetsiz bir çağda büyüdüm diyebilirim. Kültürün nesneler aracılığıyla aktarıldığı bir zamanda, onlarla beraber yaşayarak. Dijital dünyanın içine doğmak çok garip geliyor bu yüzden... Sterilize edilmiş, kusuru minimize edilmiş gönderilere maruz kalıyoruz. Buna göre bir izlenim oluşturuyoruz. "Asla kahramanınla tanışma" sözüne katılıyoruz, zira kahraman diye bir şey yok. Etin ve kanın kusuru, hafifliği var. Dil ve sosyal medya ise asayı yılana çeviren büyüdür...”
Dijitalcilerin trans hümanizm çağı kendisini gizemli amaçları doğrultusunda ürettiği virüsler, yeni hastalıklar, ekolojik felaketler, gıda kıtlığı ve yarattıkları savaş ortamında insanlığa bir kurtuluş umudu olarak sunuyor. İnsanlığı evrensel hümanist vicdani değerlerinden arındırarak ve soyutlayarak bu yeni dijital dünya düzeni tasarımına zoraki razı etmek istiyorlar. Bunca kaos ve krizler aslında yeni bir dünya düzeni için ortam hazırlamaya dönük senaryoların bir parçasıdır. Küresel sermayeye hükmeden dijitalcileri dünya genelinde büyük kitle desteğiyle yükselişe geçen demokrasi, kimlik, özgürlük, cins eşitliği ve ekolojik taleplerin güçlü dip isyanlarla kamusal alanda görünmesi paniğe sevk etti. Bütün dünyayı kobay yapma pahasına kamusal alanı önce ölümcül virüs tehdidiyle insanlara yasakladı. İnsanlık büyük kapatılma ile bu katil virüsler üzerinden tanışmış oldu. Sonra da çıkardıkları yeni savaşlarla insanları daha da sindirdiler. Kamusal alana hâkim olmaya aday bu küresel isyan dalgasını kurnaz yöntemleriyle kırmak istediler.
Doğrudan dünyayı kavramak giderek çetrefilli bir hal alıyor. Gen manipülasyonları yoluyla insan zekasını anormal bir şekilde yükseltmek için varını yoğunu ortaya koyan sermaye sahibi kesimler var. Tekilliğe doğru biyolojisini aşan insanlık 2.0 sürümleri tasarlanıyor. Bununla birlikte artık doğal insan ikinci sınıf tür olarak görülecektir. Yaratıcılık dürtüsünün kötüye kullanılması salgını insanlık için pekte iyi sinyaller vermiyor. Bu sanal ruhlu çağla baş etmek için tüm yaşamsal duyumsamalarımızı koruyacak yeni olgular öğrenmemiz gerekiyor. Evrenin zekasına hüküm eden bu yapay zekalara direnebiliriz. Eklektik modern yaşamın bir eleştirisi olarak belki de boyutsuz duygu zaman geniş ufkuyla olay ve olgulara yaklaşmamız daha sağlıklı mecralara bizi götürebilir. Böylece insan kendi doğal ahlaki politik özüyle yeniden barışabilecek ve özgürlük hayalini gerçekleştirebilecek.
Zira yapay zekanın doğasını kontrol edecek etik mekanizmalar da hızla devre dışı bırakılıyor. Sentetik yapay değerler enflasyonu insanların bilinç altlarını adeta teslim almakta. Dijital tanrısallık tasarımı hiçbir sınır tanımıyor. Yapay zekaya giden yolda insanın beyninin tüm emülasyonu, biyolojik biliş ve insan makine arayüzlerinin yanı sıra ağlar ve örgütlenmelere de bir yoğunlaşma var. Yapay veya süper zekanın öznel bilinçli bir deneyime sahip olup olmayacağı tartışmaları yapılıyor. Bilinç yükselmesi yaşamış yeni bir insan tasarımı peşindeler. Bir zihnin diğerine indirilmesi ve bilgisayarlara kopyalanması hedefleniyor. Yine iki beyin arasında bağlantı kurarak ve insan zihniyle bilgisayarlar arasında bağlantı kurulması üzerinde çalışılıyorlar. Dijital ölümsüzlük vadeden ve ölüm sonrası bir yaşam formu umudunu pazarlama stratejisinin alıcıları da oldukça fazla. Silikon vadisi üretimi zekâ patlaması beklentisi büyük merak uyandırmış durumda. İnsan zekasını aşan yeni yapay zekâ tasarımlarına ve çipli yaşama ilgi bir hayli fazla. Dijital sezgilerin yanı sıra sayısal çıkarımlarla birlikte yapay düşünme kapasite yaratılması da amaçlanıyor. Zekâ ve duyguların sayısal olarak ölçülebilir olmaları için de varını yoğunu ortaya koyuyorlar. İnsanın çare bulamadığı ölüme dahi çözüm öneren bir gelecek tasarımı insanlığa enjekte ediliyor. Oysa evrenin duygu aklı ve içgörü işleyişi de bir optimum dengeye dayanıyor.
Kapitalist modernite güçleri insanda bilişsel etkinliğin zirvesini tasarlıyorlar. Teknolojik ilerleme ile paralel biyolojik ilerlemeyi de esas alıyorlar. Kendi Tekno-dijital çağlarının insanlarını süper zekaya hazırlıyorlar. Makine zekasını insan zekasıyla ikame etme adına zihin üstünde büyük bir manipülasyon savaşı yürütülüyor. Dijital zekanın kendi içinde yaptığı kesintisiz veri alışverişi sayesinde yeni sentez bilgileri yaratmakta bağımsız bir ivme kazanmaları önünde hiçbir engel bulunmuyor. Çok sayıda küçük zekadan oluşan ve insan makine zekâ sentezinden oluşturulması düşünülen kolektif süper zekâ, tüm sistemlerden kat be kat üstün bir gelişmeye işaret ediyor. Geliştirilmiş ve örgütlendirilmiş biyolojik zekâ bilimsel ve teknolojik gelişmeleri hızlandıracak dinamik bir süreç işliyor. Nöromorfik yapay zekâ yaratmayı desteklemek için biyolojik bilimsel ilerlemeler, genetik seçimler ve yenilenmiş embriyo yaratma girişimleri de hızından hiçbir şey kaybetmeden devam ediyor. Artık insanlığın kurtuluşuna ve yok oluşuna laboratuvarlarda zarlar atılıyor. Makine zekanın doğrudan ve dolaylı kavrama gücü kazanması insanlığın sonuna giden tehditleri de içinde barındırıyor.
Bununla birlikte akıllı ilaçların üretimi, bireysel zekâ farklılıklarını mutasyona uğratan laboratuvar ortamında suni döllenme çalışmaları da devam ediyor. İnsan genomunu sentezleyebilme de çığır açan gelişmeler ve DNA-RNA haritalarında önemli ilerlemeler mevcut. Dijitalcilerin gen sentezleri seçilmiş melez embriyoların 6 ayda büyütülmesini ve evlatlık süper zekaların yaratılmasını amaçlıyor. Bununla entelektüel rönesans eksenli yüksek IQ' ya sahip yeni insan yaratma tekno mühendisliği ilgileniyor. Bu gen mühendislik çalışmasıyla dünyadaki insan nüfusunun da ciddi oranda azaltılması hedefleniyor. Malthusçuluk nüfus üreme hızını düşürme ve biyolojik üreme sınırlarını daraltma mühendisliği anlaşılan hala birilerinin gizli ajandasında hayat bulmak için bir hayli fazla destekçi buluyor.
Yeni nesil dijital zekâ doğasının yaratacağı negatif sosyal etkilerinin farkında olmak günümüzü anlamanın en temel koşullarından biridir. Anlamak bilinçle ilgili bir süreçtir. Zira insan sosyal gelişimi sürekli üstünde çalışmalar yürütülen zihninin gerisinde kaldı. Bundan dolayı insan zekasının doğasını anlamak ve kapasite artırımı üzerinde düşünülen girişimlerin amacını kavramak giderek önem kazanıyor. Dijital zekâ bilincinin çok yakın gelecekte evrileceği mecraları etik açıdan da kestirmek neredeyse imkansıza yakındır. Astrobiyoloji, bilişsel bilim ve plazma fiziğinin katettiği mesafe ışık hızına giderek yaklaşıyor. Kristalleşen benlik duygusunun insan içgörüsünde yarattığı büyük yüzleşme giderek yükseltilmiş algısal beceriler kazandırıyor. Algısal duyuların üst aşamasına hız kesmeyen bir tırmanış söz konusu. Beyin enerjisinin aktifleştirilmesi biliş yetisinde ilerlemeye yol açtı. Dijital teknolojiler ve yapay zekanın yaşamda artan etkisi ve bilginin kendisini giderek her türlü yargısal denetimden azade etmesi dinden, kültürlerden, öğretilerden kurtarmasını da beraberinde getirmiş oldu. Yapay zekaya dayalı yeni bir kapitalist modernite dijital zekâ köleliği ve sömürü düzenine kapı aralanıyor.
Trans hümanizm tam da yeni bir varoluş seçeneği olarak bu ideolojik hakikati yok sayıyor. Bu güçler yeni bir insanlık ve bilinen insanın sonrasını tasarlıyor. Tekno ölümsüzlük, post insan sıçrayışı olarak kendisine tanrısal bir misyon biçiyor trans hümanizm. İnsanın kültürel, biyolojik ve post biyolojik yapay zekâ evrimini analiz eden kapitalist modernite güçleri insanlık için yeni endişe ve şüphe kaynağı. Geleceği tasarlayan bu yeni dünya küresel aktörlerinin niyetleri ve amaçları saydam değil. Bu alanda bilinen bilinmeyenlerin olduğu sezinleniyor. Tekno iyimserlikleri prensip edinen trans hümanizm seçkinleri bile giderek biyolojik doğallığın bir reddiyesine dönüşüyorlar. Post biyolojik kozmos tasarısı insanla sentetik zekâ akrabalığını dahil zorlayarak insanla makineyi birleştirme projesinin bir parçasına dönüşüyor.
Post biyolojik zekâ çağında madde deneyim ve his yeteneği kazanabilir mi? İnsan ve yapay zekâ bileşiminden insanı bir üst sürüme yükseltmek gerçekten mümkün olabilecek mi? Biyolojik zekadan sentetik zekaya geçiş ile birlikte insanlığın ortak geçmiş deneyimlerini nasıl bir son bekleyecek? En yüksek zekâ formu bunu yeni nesillere ne şekilde yansıtacak? Buna gerek duyacak mı yoksa bir gereksinim olmaktan mı onu çıkaracak? İnsani değerleri bilgisayara kopyalamak veya aktarmakla aşk, özgürlük, tutku, duygular ve deneyimler vb orijinalliklerini koruyabilecekler mi? Belirsizlik ve yanılabilirlik olasılığı bir hayli güçlü böylesine sorunlu bir alana umut bağlamanın tehlikeleri de göz ardı edilmemelidir. İnsanlarda ütopik beklentiler yaratıp güncel pratik mücadele gücünden onları düşürülmek istiyor da olabilirler. Bu devrimci şüphe de hep akılda tutulmalıdır!
Özetle: Yapay zekâ icadıyla insanlık çağı sona erdi demeye getiriyorlar. Yapay sanal organlarla çipli yaşamı kutsuyorlar. Peki bu internet furyasının yarattığı yüzeysellikle amaçlanan insanlığı tümden pasif nesnelere dönüştürülmesi midir? Şurası kesin internet, akıllı telefonlar ve bilgisayarlar düşünme ve sorgulama potansiyelimize kalıcı hasarlar veriyorlar. Bununla da Narsizm ve benmerkezci egolar tavan yapıyor. Ortalık kişilik bozukluğu ve bireysellik yaşayanlardan geçilmiyor. Yaratılmış olan bu sosyal ikilem insanlarda benlik bölünmesi yaratıyor. Yarattıkları radyasyon cehennemi de cabası. Bu dijital çağda bile ideolojik bilinç etik sistemimizin temel öz savunması olmalıdır. Kapitalist modernite sermaye tekelinin öncelikleri asla insan ve toplum odaklı değildir. Sahip oldukları bilgi tekeli tasarladıkları bireysel-bencil tüketim yaşam endeksli girişimleriyle toplumsallığı dağıtarak insanlığı sürüleştirme ve sömürme amaçlıdır. Daha az insan merkezli bir dünya tasarımı amaçlıyorlar. Buna karşın demokratik modernite inşa devrimiyle “…başka bir dünya mümkündür…”
KEREM ÇİFTÇİ
YORUM GÖNDER