ÖZEL SAVAŞ; BİLİNÇLENEREK, ÖRGÜTLENEREK, DAYANIŞMA İÇERİSİNE GİREREK YENİLGİYE UĞRATILABİLİR
Direniş, özel savaşı her zaman yener
AKP-MHP faşist diktatörlüğü çöküşü yaşadıkça, çözülüşü arttıkça baskıyı, hileyi, oyunu, katliamı, sömürüyü, şiddeti arttırıyor, tam bir faşist terör uyguluyor. Türkiye’de uyguluyor, Kürdistan’da zaten soykırımcı terör var. Terörü, şantajı dışa karşı da çok ağır bir biçimde uyguluyor. Her yerde uyguluyor. Karşımızda gerçekten de faşist terör ile beslenen, yaşayan bir sistem var. Hitler’i, Saddam’ı Mussolini’yi çok çok geride bırakan bir sistemle karşı karşıyayız. Enver ve Talat teröründen söz ediliyor, Erdoğan-Bahçeli faşist terörü hepsini sollamış durumdadır. Çöktükçe, çözüldükçe bu faşist terörü arttırıyor. Bu bir gerçektir, çünkü bununla ayakta kalıyor. Başka türlü yaşama imkanı ve gücü yoktur, bununla ömrünü uzatıyor. Başka dayanakları kalmamıştır, bütün dayanakları yürütülen mücadele ile kırılmıştır. İpliği pazara çıkarılmış, maskesi düşürülmüş, gerçek yüzü gösterilmiş, haksız olduğu ortaya konulmuştur. Artık Kürt katliamına, Kürt soykırımına insanları göndermek için insanları aldatamıyor, inandıramıyor. Böyle olunca faşist beslemelerle bunu yapmaya çalışıyor. Parayla besleyerek bunu yapmaya çalışıyor. Biraz milliyetçi, şoven, Turancı fikirler veriyor, ondan sonra da Kürt’e saldırtıyor ve bununla ayakta kalmaya çalışıyor.
Özel savaş insan ve toplum yaşamının tüm alanlarına dönük bir saldırıdır
Özel savaşı doğru anlamak gerekiyor. Savaş bir öldürme eylemidir. İradeyi ya da fiziki olarak yok etmeyi ifade ediyor. Özel savaş ise insan ve toplum yaşamının tüm alanlarına dönük bir saldırı demektir. Normal savaş fiziki varlığa, siyasi iradeye yönelen bir savaştır. Özel savaş ise toplum yaşamının bütün alanlarına yöneltilen saldırı ve savaştır. Ekonomik, sosyal, kültürel, ideolojik yaşama saldırıdır. Bu bakımdan çok boyutlu bir savaştır. Toplumun tüm varlığını ve yaşamının tüm boyutlarını hedefleyen bir savaştır. Ekonomik boyutu var, sosyal boyutu var, kültürel boyutu var, ideolojik boyutu var, askeri boyutu var, siyasi boyutu var. Birey ve toplumu tümden yok etmeyi öngören, etkisizleştirmeyi, iradesizleştirmeyi öngören bir saldırıdır. Savaş, fiziken yok ediyor ya da iradesini kırıyor. Özel savaş birey ve toplumu bütün yaşam alanlarında iradesiz kılmayı, etkisiz hale getirmeyi öngören bir saldırı oluyor.
Kürdistan’daki böyle de değildir. Kürdistan gerçeği böyle bir özel savaşla da çok anlaşılacak, doğru kavranacak, dolayısıyla doğru tutum geliştirilecek bir durum da değildir. Kürdistan’da evet savaş da var, özel savaş da var, hem de en boyutlandırılmış, en derinleştirilmiş, en kapsamlı hale getirilmiş boyutlarıyla var. Ama bütün bunlar neden yürütülüyor? Soykırım için uygulanıyor. Bir soykırım savaşıdır. Soykırım savaşını savaştan da, özel savaştan da ayırmak lazım.
Şöyle görmek gereklidir: Savaş, bir toplumun iradesini kırıp egemenlik, baskı ve sömürü altına almak için yapılıyor. Özel savaş, bütün yaşam alanlarında insanları, toplumu iradesiz kılıp teslim almak, baskı ve sömürü altına almak için yapılıyor. Soykırım savaşı ise karşıdakini yok ediyor, insan ve toplum olmaktan çıkartıyor. Öyle bir sömürü savaşı değil, siyasi egemenlik altına alma savaşı değil, bir çıkar mücadelesi değil, hedeflediğini yok etme savaşıdır. Dolayısıyla Kürdistan’da uygulanan savaş ve özel savaş bir yok etme savaşıdır. O bakımdan her türlü yöntemi kendisi için mubah sayıyor, vahşice kullanıyor. İnsanın, toplumun tüm değer yargılarını yok etmek üzere hedefliyor. Hiçbir ahlaki, hukuki, insani kural, ölçü tanımıyor. Her türlü aracı ve yöntemi kullanıyor. Yeter ki karşıdakini yok etsin, etkisiz kılsın.
AKP-MHP faşist diktatörlüğünün yürüttüğü özel savaş bir soykırımcı özel savaştır
Bugün Kürdistan’da AKP-MHP faşist diktatörlüğünün yürüttüğü özel savaş böyle bir soykırımcı özel savaştır. Dolayısıyla da herkesi hedefleyen, her yöntemi kullanan, her aracı kullanan, hiçbir kural, kaide, ölçü tanımayan bir savaştır. Bu gerçeği görmek gereklidir. Kürt toplumu herkesten önce nasıl bir saldırıyla, savaşla karşı karşıya olduğunu bilmeli ve anlamalıdır. Bu çok önemlidir. Burada sanki yeterince anlamayan, bilemeyen durumlar olabiliyor gibi geliyor. Sanki bir demokratik sistem varmış ya da normal bir sistem varmış gibi yaklaşımlar olabiliyor. Sanki bir siyasi-askeri mücadele yürütülüyormuş bunun hukuku var, insan hakları var, savaş hukuku var, siyaset hukuku var gibi talep ortaya koyan, tutum geliştiren davranışlar, yaklaşımlar görülüyor. Bunlar yanlıştır. Bunlar gerçekten de zarar vericidir. Nasıl zarar vericidir? Düşmanı iyi tanımamak oluyor. Nasıl bir saldırıyla yüz yüze olduğumuzu yeterli ve doğru görememek, anlayamamak oluyor. Kürt toplumu iyi anlamalıdır. Kadınları, erkekleri, anaları, babaları, gençleri, yaşlıları bu gerçeği iyi görmelidirler, düşmanını iyi tanımalıdırlar. Nasıl bir saldırıyla yüz yüze olduğunu iyi görmelidirler.
Şöyle bir durum olabilir: Evet bunları görüyor ama çok ağır saldırı var, dolayısıyla bu kadar ağır olmasın isteniliyor. Evet durum ağırdır, gerçekten de saldırı hafife alınacak bir durum değildir, kolay karşılanacak bir durum da değildir ama realite de budur, gerçeklik de budur. İstediğimiz kadar böyle olmamasını isteyelim, buradan kendimizi kandırmaktan başka bir şey çıkmaz. Dolayısıyla somut gerçekliği göreceğiz ve kabul edeceğiz ve buradan mücadele yol ve yöntemi arayacağız. Düşman vahşidir, vampir gibidir, kan emicidir. Tarihin en zalim gücüdür, soykırımcıdır. Ama buna karşı durulamaz mı? Böyledir diye mücadele edilemez mi? Bu soruyu sormak gerekiyor. Zor olabilir, acısı çok olabilir, bedeli ağır olabilir ama tüm bunları göze alacağız. Çünkü bir gerçeklik var, somut bir durum var. Biz elimizle sorunu yaratmadık. Bu dünya sistemi Kürt sorununu ortaya çıkardı. Devlet ve iktidar denen olgu, TC denen bu soykırımcı-sömürgeci sistemi kendi çıkarları için yarattılar. Oradan çıkar sağlıyorlar. Ama böyle bir sistemle bizi öldürüyorlar. Biz de var olma iradesini, iddiasını göstermeliyiz. Dolayısıyla karşıdaki bizi yok etme kararını verebiliyor, iddiasını ortaya koyabiliyor, kendisinde onu görebiliyorsa, biz de bu saldırıları kırma, kendimizi var etme, onlara karşı mücadele etme gücünü ve iradesini gösterebilmeliyiz. Yani olmaz dememek gerekiyor. Bir defa başta teslimiyetçi, olmazı içeren yaklaşımdan, tutumdan çıkmak gerekiyor. Yapılamaz diye bir şey yoktur. Tabii yol ve yöntemi doğru bulunursa, doğru anlaşılırsa bu yapılabilir. Öyle kolay ve rast gele yapılmıyor. Kendiliğinden olsun demekle de olmuyor. Mücadele edeceksin, bedel vermeyi göze alacaksın, örgütleneceksin, bilinçleneceksin, direneceksin. O da senden çıkar sağlamak için mücadele ediyor, öyle yattığı yerde kazanmıyor. Sen de var olmak, onu etkisiz kılmak için o halde en az onun kadar mücadele edeceksin.
Özel savaş denen hatta soykırım savaşı denen gerçekliğin ortaya çıkardığı en tehlikeli şey budur. Savaşmadan, mücadele etmeden, çaba harcamadan yaşanabileceğini sanmayı aşılıyor. Bu büyük bir yanılgıdır. Mevcut kapitalist modernite sistemi, ulus-devlet sistemi, sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyaset toplumlarda, halklarda, kadınlarda, gençlerde, Kürtlerde bunu yaratmaya çalışıyor. Öncelikle bunu kırmak gerekiyor. Özel savaşın en büyük saldırısı burayadır. Zihniyet kırımıdır. Seni iradesiz kılıyor, kendisini karşı konulamaz, yıkılamaz gibi gösteriyor. Dolayısıyla teslimiyeti geliştiriyor, iradesizliği geliştiriyor. İnsanlar hayal dünyasına itiliyor, böylelikle insanlar yanıltılıyor. ‘Ben şunu istiyorum, bunu istiyorum, demokrasi yok mu, adalet yok mu, hukuk yok mu’ deniliyor. Bugün hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de böyle söyleyenler o kadar çok ki, hayır tabii ki yoktur. Hukuk da yok, adalet de yok, insanlık da yoktur. Başında Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli gibi kanla beslenen iki vampirin yönetimi var. Bu neden kabul edilmiyor ki, neden görülmek istenmiyor ki, gerçek budur. Bu gerçeği görmek gerekiyor. Ne kadar ağır olursa olsun gerçek budur ve bu gerçek görülmelidir. İkisinin ağzından kan akıyor. Devlet Bahçeli ağzını açtığında Kürt’e, kadına, insana kan kusuyor. Hitler bile faşizmi bunlardan öğrendiğini söylemişti. Gerçekten faşizmi yaratanlar bunlardı. Bu gerçeği görmek gerekiyor.
Özel savaş toplumun tüm değerlerine saldırıyor
Özel savaş gerillaya da saldırıyor, toplumun tüm değerlerine de saldırıyor, katliam yapıyor. O zaman kendini savunacaksın. Ekonomik olarak saldırıyor, insanları işsiz ve aç bırakıyor. İnsanlar da işsizliğin sanki kendiliğinden oluştuğunu sanıyor ya da dünyadaki durumdan oluyor gibi anlıyor. Hayır, bunların hepsi özel savaş yöntemidir. Sosyal yaklaşımlar, sanatsal etkinlikler, kültürel saldırıların hepsi özel savaş yöntemi oluyor. En büyük özel savaş saldırısını kültür-sanat alanında yapıyor. Tam bir zihniyet kırımı yapıyor. Faşist, ırkçı, şoven, Turancı bilinci insanlara verebilmek için her türlü devlet imkanını kullanıyor. Sanatı, edebiyatı ve tüm dallarını bu konuda kullanıyor. 24 saat insanların duygularını, düşüncelerini değiştirmek, şartlandırmak için saldırı yürütüyor. Siyasi olarak özel savaş yürütüyor, ideolojik olarak saldırıyor, psikolojik olarak saldırıyor. Yürüttüğü psikolojik savaşın bütünü yalan, hile ve aldatma üzerinedir.
Özel savaş tabii en çok kadınları ve gençleri hedefliyor. Her türlü toplumsal dokuyu, ahlakı, ilkeyi ortadan kaldıracak, iradeyi kıracak, insanın onurunu kıracak her türlü yöntemi uyguluyor. İrade kırarak, bilinç körelterek, onur kırarak karşıdakini insan olmaktan çıkartıyor, posa olarak istediği gibi kullanmak istiyor. Bugün uygulanan özel savaş böyledir. Bu gerçeği iyi görmek gerekiyor. Onun için toplum bilinci, örgütlülüğü önemlidir. Böyle bir saldırı karşısında durabilmek için bilinçlenmek gereklidir. Toplum olabilmek gereklidir, örgütlü olabilmek lazım. Mücadele ancak bu temelde verilebilir. Mücadele ederek kazanılır. Başka türlü de kazanılamaz. Bu konuda biraz zayıf yaklaşımlar var, çok bireyci yaklaşımlar ve tutumlar var. Dışarıdan medet bekleyen tutumlar var. Bir kurtarıcı arama var. Hayır, kurtarıcı sensin. İnsanlarımız bilmeli ki kurtarıcı kendileridirler, kendilerini kendileri kurtaracaklar. Başka yerden kurtarıcı beklemeyecekler. Bilinçlenecekler, örgütlenecekler, birleşecekler, mücadele edecekler, özel savaşın tüm hilelerine karşı mücadele edecekler.
Karşıdaki güç seni yaşatan değil, düşmanındır
Gençleri yok etmek için her türlü saldırının geliştirildiği söyleniyor. Uyuşturucuyu yayıyorlar, gençliği yozlaştırmak için her türlü yöntemi kullanıyorlar. ‘Bunu devlet yayıyor’ deniliyor, evet devlet yayıyor; bu, gün gibi açıktır. O zaman sen de mücadele edeceksin. Çünkü karşındaki devlet senin düşmanındır. Seni yaşatan güç değildir, seni yok etmek için var olmuştur. Fuhuş geliştiriyor. Dağa çıkacağına bilmem ne olursa olsun deniliyor. Bunun için her türlü şeyi özel savaş kapsamında uyguluyorlar. İnsanların duygularıyla oynuyorlar. Bilinçli, iradeli, yurtsever olmaktan çıkarmak istiyorlar. O zaman buna karşı uyanık olunmalıdır. O zaman toplum çocuklarının eğitimiyle ilgili olmalıdır, gençlerinin eğitimiyle ilgili olmalıdır, yaşamıyla ilgili olmalıdır, yurtseverliğiyle ilgiyi olmalıdır. Doğru yaşamın nerede olduğunu görmelidir. O uyuşturucuyu yayıyorsa, o zaman ona karşı mücadele yürüt. Fuhuş geliştiriyorsa ona karşı mücadele yürüt. Hırsızlığı geliştiriyorsa ona karşı mücadele yürüt. Toplum ‘niye böyle yapıyorlar?’ dememelidir. Düşmanını iyi tanımalıdır, özel savaş yöntemlerine karşı kendisini bilinçlendirmelidir, toplum olmalıdır. Mücadelenin en önemli yanı kendisini toplum haline getirebilmektir. Toplum devletten bir şey beklememelidir. O zaman kendi varlığını ve yaşamını kendisi örgütleyecek bir pozisyonda olmalıdır. Kendisini o düzeye mutlaka getirmelidir, o bilinçle hareket etmelidir. Bu noktalarda gerçekten de biraz oluruna bırakma var, düşman gerçeğini görememe var, sanki normal bir durum varmış gibi, AKP-MHP faşist saldırıları sanki sıradan saldırılarmış gibi anlama gibi bir durum var. Onun için sıradan yaklaşımlarla, basit tutumlarla sanki mücadele edilebilir gibi, bunlar engellenebilir gibi duruluyor ama öyle olunmamalıdır. Esas olarak anlatmak istediğimiz budur. Daha fazla toplum olmak, daha fazla örgütlenmek, bir araya gelmek, ortak yaşamı yaratmak gerekiyor. Faşist sömürgeci-soykırımcı özel savaşın bütün oyunlarına, hilelerine karşı bilinçlenmek, örgütlenmek, birbirine destek vermek, insanları eğitmek gerekiyor. Özellikle gençlerin eğitilmesi, doğru yola sevk edilmeleri çok önemlidir. Öyle anlaşılıyor ki, gençler eğitilemiyor, sahip çıkılamıyor, doğru yol gösterilemiyor. Toplum olma zayıf düşmüştür. Toplum kendi geleceğini yaratamıyor. Gençliğine sahip çıkamıyor. Kendisinin kimliğini, kültürünü yaşatacak yeni nesli doğru ve yeterli bir biçimde eğitip yaratamıyor. Bu da yanlış bir durumdur. Bütün saldırıların özel savaş kapsamında yürütüldüğünü bu noktada görmek gerekiyor.
Peki bütün bu özel savaş saldırılarına karşı nasıl mücadele edilebilir? Elbette bilinçlenerek, örgütlenerek, dayanışma içerisine girerek mücadele edilebilir. Toplum kendi yaşamını kendi eline almalıdır. Birisi bana ekmek versin diye yalvaran değil, gidip ekmeğini deyim yerindeyse taştan çıkarabilmelidir. Az olabilir ama yaratabilmelidir. Bu mümkündür. Bu düzenin hilelerine, hurdalarına aldanmamak gerekiyor, cilalarına kanmamak gereklidir. Çünkü oradan bekleyen tutumlar, duruşlar var. Dolayısıyla düşman özel savaşla gerçekten de ağır tahribatlar yaratıyor. Düşmandır bunu yapar. O halde biz de toplumsak, yurtseversek düşman gerçeğini görüp onun saldırılarını kıracak bir iradeyi, örgütlülüğü, bilinci, duruşu gösterebilmek, bu uğurda mücadele edebilmek gerekiyor. Bilinmelidir ki karşıdan mücadele edilirse özel savaş yürüten için de tehlikelidir, kendi ayağına vurabilir. Çünkü özel savaş yalancılıktır, hukuksuzluktur, adaletsizliktir, haksızlıktır. Ona karşı mücadele edilip maskesi düşürüldü mü yüzü açığa çıkar ve kendisine vurur. Nasıl bir haksızlık içerisinde olduğu, yalancı olduğu açığa çıkar, etkisiz hale gelir. O bakımdan tüm yaşamı hedeflemesi bakımından, çok yönlü saldırı olması bakımından tehlikeli bir savaştır. Ama aynı zamanda direniş yapılabilirse sahibi için de tehlikeli bir savaştır. Direniş, özel savaşı her zaman yener. Özel savaşın başarısı karşı direnişin olmamasıdır. Karşı direniş gelişirse özel savaş en basit ve zayıf savaştır, en hızlı yenilgiye uğratılacak savaştır. Bunu bilmek ve buna inanmak lazım. Böyle yapılırsa bütün bu özel savaş saldırılarını düşman saldırısı olarak görüp ona karşı mücadele edilirse kazanılabilir. Yeter ki bu temelde bilinçlenme olsun, yeter ki mücadele olsun, mücadele ederek, bilinçlenerek, örgütlenerek var olacağımızı, gelişmeler yaratacağımızı bilelim. Başkasından beklemeyelim.
DURAN KALKAN
YORUM GÖNDER