APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (60.BÖLÜM-SON)
ZAFER DÖNÜŞEN KİŞİLİKLERLE KAZANILACAKTIR
Tarihte de görüyorsunuz, köleler ve Spartaküsler bile savaştıklarında müthişlerdi. Romalılar onları teslim almak için bir çok vaatte bulundular. Tek bir şey sormuşlardı, “Spartaküs kimdir?” “Bize bunu söyleyin hepinizi affedeceğiz” diyorlardı. Buna karşılık herkes, “Spartaküs benim, Spartaküs benim” diyor. Böylelikle onu Romalılara teslim etmediler, ele vermediler. Romalılar bu yüzden kölelerin beş bin tanesini yolun sağına-soluna çarmıha gerdiler. Onlar kölelerdi, ama hepsi kahramanca direndiler. İnsan ölürken bile kahramanca olabilmeli. Ama tabii bu lafla olmaz. Bu, iyi bir hazırlığı gerektirir. Tabii biz ölmek için değil, zafer temelinde yürüyoruz. Kölelerin isyancıları değiliz. Bütün bunlar önemlidir. Burada ölüm için savaşmak değil, zafer için savaşmanın kuralları öğretiliyor ve bu da mümkündür. Kaybetmesi gerekenin düşman olduğu çözümlenmiştir. Bütün tartışmalarımız, bu anlamda yaşam kararlılığının gereğini ve derinliğini açığa çıkarırken, onun için gerekli olan savaşımın da zafer tarzında olması gerektiğini ortaya koyar. Bu böyledir, başka türlü değerlendirmemelisiniz. Bu anlamda bana da güvenebilirsiniz, kendinize de. Nefes alış verişiniz bile bunun için tek gerekli şarttır. Örneğin, “ben nefes alıp veriyorsam gerisi tamamdır”, gerisi için tüm gereken de “her işi başarıncaya kadar öğreneceğim” diyeceksiniz.Bizden, başka hiçbir talepte bulunmayın. Eğer başka herhangi bir talepte bulunursanız, yanlış yapmış olacaksınız.
Dikkat edilirse dimdik ayaktayım, çok sağlam ve dinçim. Yüksek değeri olan bir çalışma için kendimi diri tutuyorum, diri buluyorum. En fazla, savaşta geri ve zayıf olan yerlere tepki duyarım. Çünkü bana hep tuzak gibi gelir. Orada bütün duygularım isyan eder. Böyle oluşmuş bir kişilik söz konusu. Dikkat ederseniz, işte bu duygu tarzı, bu his tarzı beni böyle tuttu ve bu beni yaşattı. Önderlik, böyle bir olaydır. Önderlik, kendini böyle güçlü kılmıştır. Özlem duyduğunuz ve bağlı olduğunuz Önderlik kendini böyle yaşattı. Önderlik, kendini nasıl ayakta tuttu, nasıl büyüttü? Bunları mutlaka öğrenmelisiniz. Size en fazla gerekli olan da budur. Düşman şimdi bizim için neler düşünmüyor ki. Akla hayale gelmez her tür senaryoyu hazırlıyor. Zaten her gün bir savaş yaşıyoruz, en büyük operasyon, en büyük psikolojik savaş günlük olarak yürütülüyor. Siz bunu göz ardı edemezsiniz. Bu savaşın içindesiniz. Dikkat etmezseniz, yarın öbür gün bu savaşın kurbanı olacaksınız. Düşman bizim sahamızı bile derhal yok etmek istiyor. Buradan sorumlu olanlar, bizi her gün sıkıştırıyorlar. Avrupa‟dan tutalım, Ortadoğu‟ya, Rusya‟dan tutalım Kürdistan‟a kadar her yerde çalışma alanlarımız sürekli daraltılıyor. Ben de zor bela bu alanlarda çalışma yürütmenin ömrünü uzatıyorum. Birisi “filan yerdeki köyümüz tehdit altında” diyor. Politika budur işte, o köyün ömrünü uzatmak. “Filan yerdeki okul tehlikeye girdi” diyorlar, politikamız okulun süresini uzatmak oluyor. Çoğu arkadaşımız ise, “bu alan bana dar geliyor, tam olarak bana göre değil” diyor. Biz neyin peşindeyiz, bizim elemanımız neyin peşinde. Aslında olup bitenin farkında bile değil. Dağları açtık, orada iyi yer tutarlar dedik. Şimdi orayı da kendinize zindan gibi yapmışsınız. Avrupa‟dakiler ağlıyorlar, “bizi ne zaman alacaksınız” diyorlar. Aslında ya bu dünyanın kendisi dar ya da siz bu dünyaya göre değilsiniz. Çünkü bu dünya çoktan elinizden alınmış.
Sorunu doğru kavrayacaksınız. Düşmanınız, ana topraklarınızı, özgürlüğünüzü yani dünyanızı elinizden almış. İşin özü bu. Neden sürekli “bu alan bana dardır, bana göre değildir” diyorsunuz? Durumunuzu doğru değerlendirin. Bunları sizin elinizden ben almadım, dar dediğiniz yerlere sizi ben sürmedim. Ben sadece ülkesiz, özgürlüksüz yaşam olmaz diye kıyametleri kopardım. Tabii bunları elde etmek için de örgütsüz, savaşsız, mücadelesiz ve kuralsız olunmaz diyerek kıyamet kadar çaba harcadım. Bu söylediklerimizin hepsi doğrudur. Hatta bunlar adınızdan daha önce bellemeniz gereken şeylerdir. Çünkü siz adınızı dahi yanlış öğrenmişsiniz. Adınız Mehmet, ama Muhammet‟le hiçbir ilginiz yok. Adınız Ali, ama İmam Ali‟yle hiçbir ilginiz yok. Adınız Hüseyin, ama İmam Hüseyin‟le hiçbir ilginiz yok. Hanginizin adına baksam bir yanlışlık var. Onun için size ad koymamak gerekir. Size adınızdan önce bazı şeyleri vermek gereklidir, ben de onu vermeye çalışıyorum. Ben on yaşımda anama beni doğurmakla, beni ne kadar zorluğa düşürdüğünü biliyor musun dedim. Şimdi siz benim o eski durumuma benziyorsunuz. Hatta durumunuz daha da kötü. Ben o yaşımdayken hiç olmazsa kendime çekidüzen vermeye çalışıyordum. Ananızın sizi geleceksiz doğurmasının hesabını hep benden soruyorsunuz. “Sen Başkan değil misin, bize çare bulacaksın; sen Allah değil misin, yeryüzünü kulların için rahat ve şerefli bir yaşam yeri haline getireceksin” diyorsunuz. Aslında felsefeniz bu. Bunu bulmayınca da, hain kullar durumuna düşüyor, “ben de ihanet ederim” diyorsunuz. Gerçekten durumunuz çok ilginç. Yani yakarışlarınız da, ihanetleriniz de çok anlamsız. Size kim benim bir tanrı olduğumu söyledi. Bu sizin yetersiz düşüncenizden kaynaklanıyor. Felsefeniz ve yaklaşımınız yanlış, dünyayı tanımlayamıyorsunuz. Ondan sonra da “bozarım, deliririm” diyorsunuz. Zaten çoğunuzun durumu da hastalar gibi. Bir kurala gelememek, doğru bir hitaba ulaşamamak, keskin bir tavrın sahibi olamamak gibi yaklaşımlarınızın hepsi bu anlama geliyor.
Siyasileşememek ve askerileşememek en derin hastalıktır. Hastalıkların en tehlikelisi de budur. Yatalak hastaların durumu sizin bu durumunuzun yanında hiç bir şeydir. Suratınıza baktığım anda bu hastalığınızı teşhis etmemem mümkün değil. Ancak önemli olan, sizleri sağlığınıza kavuşturmak ve düzeltmektir. Size bir tedavi ve dönüşüm sistemi uyguluyoruz. Buna tepki duymayacak ve katlanacaksınız. Çünkü bunu siz istiyorsunuz. Bana ve ustalığıma güveniyorsanız -ki, sanırım onu biraz kanıtladık- size uyguladığımız tedavi yöntemlerine katlanacaksınız. Bu noktada tanrıdan daha fazla değiştirip dönüştürme gücüne sahibiz. Yeni insanı yaratma konusunda, bizim tanrıdan daha fazla güçlü olduğumuza inanacaksınız. Ya dönüşüm, ya dönüşüm. Ya savaşta zafer kişiliği, ya zafer kişiliği. Yenilgi kişiliği, iflah olmayacak, birlikte yaşanmayacak ve özgürlükle bağdaşmayan çirkin kişilik ölsün diyoruz. Sloganımız budur ve bunlar uygulanacaktır. Bu belirttiklerimin tersini yaparsanız, benim yöntemlerim en azından bu terslikleri cevaplandıracak kadar güçlüdür. Biz bireysel çabalarımızla dünyada kendimize bu kadar yer açtıktan, bir çok devleti bile kendimize göre ayarladıktan sonra, sizin oyunlarınıza mı düşeceğiz! İçinizde en akıllı geçinen kişi, kendini nerde buldu? Onu iki ucu pis değnek gibi düşmanın eline verdik. En ustanızın durumu bile böyle. Sizler çok akıllı, çok disiplinli ve anlayışlı olacaksınız. Ancak bunları size zorla dayatamayız. Ben bundan hoşlanmıyorum. Biliyorum, öyle yapsam karşımda put gibi dikilirsiniz, ama arkamı döndüğüm anda da kendinizi yere atarsınız. Kürtler için en etkili eğitim yöntemi, benim bulduğum yöntemdir. Çünkü hiç kimse Kürt‟ü bu kadar dönüşüme çekememiştir. Ve bu da kanıtlanmıştır. Karşıma en büyük lümpen olarak bile çıksanız kesinlikle sizi değiştiririm, bundan hiç aman vermem. Kaçsanız bile kurtulma ihtimaliniz yok. İşlediğiniz suçlar sonucu düşman sizi elli defa idam eder.
Düşman cephesi öyledir. Emperyalist bir ülkeye giderseniz, o da size yüzde yüz ajanlığı dayatıyor, o da kötüdür. Keyfiyet, sahte komutanlık, yetki, bastırma, tasarruf geliştirme, bireycilik gibi yetersiz yaklaşımlarınızın etrafını da daralttım. Böyle yapan adamlarımız kırk yaşına gelmişler, ancak neredeyse ayakta duramayacak haldeler. Merkezimizde yer alanların içinde de bir çok sahte komutan var, her gün bir tanesini çözümlüyoruz. Aklın yolu birdir denilir. Bu, yaşam da istemesek bile bize dayatılmıştır. O zaman biz de bunu özgürlük temelinde kullanmalıyız. Ben yine de size bir şey dayatmıyorum, benim istediğim kendinize güveniniz varsa bu yaşamı fethedinceye, güzelleştirinceye kadar tartışmanızdır. İş yürütebilecek duruma gelene kadar bunu sürdürün. Bizim eğittiğimiz militan, “ben tam bir militanlık dersi aldım. Nereye gidersem gideyim, hangi görevle karşı karşıya gelirsem geleyim, düşmanın canına okurum. Ben neredeysem orada başarı vardır” diyebilmelidir. Bu militan çözümsüz kalmaz. Ben, PKK‟nin ve PKK militanlığının başka türlü kılınmasını kabul etmiyorum. Bunu düşman da istiyor. Hemen hemen tüm dünya istiyor. Bize kazandıran PKK belirttiğim gibidir. Bu PKK‟lilikten vazgeçilmez. Hatta candan, maldan, yardan vazgeçilir, ancak bu PKK‟den vazgeçilemez. Çünkü bütün yaşamın özü ve güzelliği PKK‟nin bu tarzıyla mümkündür. Dikkat edilirse, bize en layık olanı da budur. Ben, tümüyle kendi özümle sizi buluşturalım, bütün hakikat buradadır, demiyorum. Ancak PKK‟nin özünü ve Önderliği ben temsil ediyorum. Önderliğin, fena bir temsil olmadığı söylenebilir. Bu da sizin için bir güçtür ve oldukça eğiticidir. Bununla buluştuğunuzda bütün zaaflarınızı aşar ve bütün ideolojik geriliklerinizi giderirsiniz. Bütün olumlu yetenekleriniz ortaya çıkar ve kötü alışkanlıklarınız aşılır. Size savaşta ve özgür yaşamda gerekli olan sağlam özellikler kötü alışkanlıklarınızın ve zaaflı yönlerinizin yerine geçer. Ve bu durum sağlanırsa, benden bir kat daha iyi bir militanlık konumunu yakalamışsınız demektir. Bu da en değerlisidir. Bu militanlıkla savaşta zafer ve yaşamda özgürlük kesindir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
(BİTTİ..)
YORUM GÖNDER