GEMLİK YÜRÜYÜŞÜ ÜZERİNE…
Gemlik Yürüyüşü ile bir kez daha, savaş değil barış istiyorsanız, yasaklar değil özgürlük istiyorsanız, baskı değil demokrasi istiyorsanız, yoksulluk değil refah istiyorsanız bunun yolu İmralı tecridinin kırılmasından geçer mesajı verilmiştir.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki bırakın evrensel hukuku, evrensel insan hak ve özgürlükleri, Türkiye’nin mevcut hukuku bağlamında bile izah edilmesi imkansız olan İmralı tecrit sistemine karşı, geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirilen Gemlik Yürüyüşü, her açıdan üzerinde durulması, gerekli dersler çıkarılması bir eylemdi.
İktidarın sokak ve eylem karşısındaki tavrı bilinmektedir: müdahale, gözaltı, cezaevi. Maruz kaldıkları haksızlıkları ve adaletsizlikleri protesto etmek için sokağa çıkanlara yönelik polis müdahalesinin olmadığı bir gün neredeyse yok gibidir. Van’da iki bin günü geçen eylem ve etkinlik yasağının çok açık bir şekilde gösterdiği gibi, aslında ellerinden gelse, en temel haklardan biri olan toplanma ve gösteri hakkını toptan kaldıracaklar. Bu ortamda, iktidarın kendi yasalarını bile hiçe sayıp elindeki tüm araçları ile uyguladığı baskı ve yıldırma çabalarına rağmen sokağa çıkılması başlı başına çok önemlidir. Demokratik siyasete de yürünmesi gereken hattı bir kere daha göstermiştir.
Daha da önemlisi, tüm baskı ve engellemelere rağmen yapılan Gemlik Yürüyüşü, İmralı’daki tecridin en başta Kürt halkı olmak üzere ezilenler açısından en acil gündem maddelerinden biri olduğunu göstermiştir. Kürt halkı, İmralı’da sadece bir birey olarak Abdullah Öcalan’ın değil aynı zamanda bir fikrin, bu coğrafyaya ve bu coğrafyada yaşayan sadece Kürt halkına değil tüm halklara barışı, özgürlüğü, demokrasi getirecek fikrin tecrit edildiğinin bilinciyle bu eylemi sahiplenmiştir.
Gemlik Yürüyüşü ile bir kez daha, savaş değil barış istiyorsanız, yasaklar değil özgürlük istiyorsanız, baskı değil demokrasi istiyorsanız, yoksulluk değil refah istiyorsanız bunun yolu İmralı tecridinin kırılmasından geçer mesajı verilmiştir. İmralı’da tecrit sürdüğü sürece ne barış, ne özgürlük, ne demokrasi ne de refah mümkün olabilir gerçeği bir kez daha vurgulanmıştır.
Bununla birlikte özellikle demokratik siyasetin bir eksikliği bir kez daha çok net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kürt halkı yukarıda bahsedilen diyalektik bağın bilincindedir ama maalesef bu coğrafyanın diğer halkları açısından, işçilerin, emekçilerin ve ezilen sınıfların geniş bir kesimi için aynı şeyi söylemenin imkanı yoktur. Sadece şu an iktidarda olanlar değil ilk günden bugüne Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten iktidar zihniyetinin ideolojik hegemonyası sonucu birçok kesim, maalesef buna belli oranda bazı muhalif kesimler de dahildir, şu an ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, iktisadi ve toplumsal kriz ile İmralı tecridi arasındaki bağı kuramamaktadır. Karşı çıktıkları ne varsa onun tam da merkezinde İmralı tecridinin olduğunu görememektedir.
Tam da ülke on yıllardır özlemini duyduğu barışa belki de hiç olmadığı kadar yaklaştığı bir anda, Dolmabahçe’deki müzakere masasının devrilmesi ve bunu takiben devreye konulan İmralı tecridi ile yeni bir savaş ve şiddet sarmalının başladığı ve bu şiddet ortamının şu an yaşanan tüm krizler açısından bir dönüm noktası olduğu gerçeği görülmemektedir. Abdullah Öcalan’ın suskunluğa mahkum edilmesiyle sadece silahların sesinin duyulur olduğu ve silahlar konuştukça sadece Kürt halkının değil tüm ezilenlerin gün be gün özgürlüğünü, cebindeki parasını kaybetmeye başladığı ve her geçen gün her açıdan daha yoksullaştığı anlaşılmamaktadır.
Eğer bunlar görülemiyor, anlaşılamıyorsa, bunun bir yönü iktidarın ideolojik hegemonyası ise, diğer yönü ise maalesef o kesimlere ulaşamayan, iktidarın ideolojik hegemonyasını gerektiği gibi geriletemeyen ve onların bu bağı kurmasını sağlayamayan demokratik siyasetin yetmezliğidir.
Burada bahs edilen müesses nizamın muhalefeti değildir. Bizzat tekçi ve inkarcı ideolojik hegemonyanın bir parçası olan bu kesimler, kendilerinden beklendiği gibi bir tavır içinde oldular. Gemlik Yürüyüşü karşısında ya utangaç bir şekilde ya da açıktan iktidarın yasakçı, inkarcı ve baskıcı tavrının arkasında sıralandılar. Ve bir kez daha bir zihniyet dönüşümü olmadan iktidarı elinde tutuna öznenin değişmesinin çok da bir şey ifade etmediğini gösterdiler. Bunlar konusunda aslında yapılacak çok bir şey de yok. Ama bunların etkisi altındaki ezilen kesimden gelenlere ulaşmada ve onları da mücadelemizin bir öznesi haline getirmede konusunda, HDP özelinde demokratik siyasetin maruz kaldığı baskıları da asla göz ardı etmeden, önemli eksiklerimiz vardır ve Gemlik Yürüyüşü bunlara da aslında işaret etmektedir.
Sonuç olarak, Gemlik Yürüyüşü vesilesiyle bu coğrafyada bir şeyler gerçekten değişecekse bunun yolunun İmralı’daki tecridin kırılması için mücadeleden geçtiği ama her türlü baskıya rağmen Kürt halkının gösterdiği kararlılığın en geniş ezilen kesimleri içeren bir üçüncü cephe ile buluşmaması durumunda bunun çok da kolay olmadığı bir kez daha görülmüştür.
CİHAN DENİZ
YORUM GÖNDER