ÖNDERLİK GERÇEĞİ-14.BÖLÜM
Önderliğin hala bir arayış içinde olduğunu ama bu arayışlarının tam bir doğrultu ve netlik kazanmadığını ortaya koymaya çalışacağım. Arayış nedir? Mesela içine giriyor, ama belki de özeniyor, belki de asker olmak istiyor ama onu anlamakta istiyor. Bunun en önemli yanı budur, doğru mu değil mi? Kuşkuculuktan söz ettim, kuşkucu yaşam felsefesinden o Önderlik açısından çok çok büyük önem taşıyor. Biz kavram olarak arayış olgusu üzerinde çok duruyoruz. Bunu devrimci kişiliğin en temel özelliği olarak anlıyoruz, mesela arayışçı insan, kişilik olmak.
Önderlik arayış yoksunluğunu değerlendirirken bunu bazı özelliklerle, bazı kişiliklerde kendisini nasıl ortaya çıktığını da gösterdi. Mesela kendini beğenmiş kişilik, halinden memnun kişilik, verili durumu değiştirme gücünü göstermediği gibide buna karşı mücadele içerisinde olmayan kişilik biçiminde tanımladı. Kendini beğenmişlik, halinden memnunluk gibi durumlar arayış yokluğuna denk düşüyor. Oysa Önderlikteki arayışta bir süreklilik vardır. Fakat burada önemli olan nokta şudur. İnsan neyi arar? Sorun buradadır. İlk önce insan kuşkusuz yeni bir yaşamı arar, özü odur. Sonuçta beğenmediğiniz şey yaşamdır.
Özü itibarı ile reddettiğimiz yaşam …. Yaşamdır. Sistem size bir yaşam tarzı sunuyor. Sistemin kendiside yaşam tarzını ifade ediyor. Siz onu reddedince alternatif bir yaşam tarzının arayışı içerisine giriyorsunuz. Yani yeni bir yaşamı kurmak istiyorsunuz. Böyle yaşanmaz dediğiniz yerde, soru kendinden ortaya çıkıyor. Nasıl yaşamalı? Dolayısıyla sizin arayışınız Nasıl yaşamalı sorusunun özünde cevabını oluşturuyor. Doğru budur. Doğru olmadan yaşanamaz. Atina Savunması bu konuda çok görkemlidir. Doğru olmadan yaşanamayacağına göre o zaman doğru nerede bulunacak, doğru nerededir? Mesela budur, doğruyu arayacaksınız. Doğru yaşam gerçeğinin kendisidir. Kendi başlangıç özellikleriyle uyum halinde olan yaşam tarzıdır da denilebilir. O açıdan doğru arayışı sizi aynı zamanda en genel olanı anlamaya yöneltir. Bir arayışa girersiniz ama bu arayışınız sınırlı değildir.
Önderlik, “benim arayışım, bütün insanlık ve gerisindeki evren üzerinedir. Ben gerçeği yakalamak isterken esasta bütün insanlık nezdinde gerçeği arıyor. Onunda gerisinde olan, onu da var eden evrensel oluşum gerçeğini kavramaya çalışıyor.” diyordu. Gerçeği doğru tanımak aslında evrensel oluşumu ve onun bir parçası olarak insan gerçeğini, insanlaşma gerçeğini doğru tanımlamaktan geçiyor. Bu konuda farklı bakış açıları var.
Bilimsel yöntem diyoruz, özellikle kartezyen bakış açısıyla yani Descartes’in temellerini attığı bakış açısıyla günümüz bilimine damgasını vuran, onunla birlikte Newton’un evreni açıklamaya çalışan düşünce sistemi var. Kartezyen felsefe. Modernitenin temelini de o oluşturuyor. Modernitenin bakış açısı esas itibarı ile temel bakış açısı olarak bütün bir evreni anlamakta temel yöntem durumundadır. Bu Önderliği de etkiliyor, modernitenin bakış açısı.
Gerçeği yakalamak isterken tabi daha doğruya yakın olan ki bu konuda daha iddialı ekoller olarak Marksizm ve Leninizm vardır. Onların esas aldıkları diyalektik, materyalist felsefe söz konusudur. Bununla olaylara ve olgulara yaklaşılıyor. Olaylar ve olgular bununla açıklanmaya başlıyor. Onun temel ilkesi nedir? Biraz daha derinliğine bakıldığında şunu görüyorsunuz.
Yasalar var. Diyalektiğin bile yasaları var. Her şeyi o yasaların hükmüne göre icra ediyor ve varlığını sürdürüyor. Zıtların birliği yasası, karşıtlarını mücadelesi yasası var, karşıtların dönüşüm yasası var. Her şey bu yasaların ruhuna uygun olarak akıyor. Yasallık olayları ve olguları izah etmekte temel yöntem olarak ortaya çıkıyor. Ve çoğunlukla bu yasallık, kaderci bir mantığa kadar götürebiliyor. Temel bakış açısı evrene, doğaya, insana bakış açısı çok çok büyük önem taşıyor. Bakış açısı ile gerçeğe ulaşmak arasında doğrudan bağ var. Tabiî ki Kartezyen bakış açısı da bir parça gerçeği anlamlandırabiliyor. Onunla da gerçekleri belli bir düzeyde kavrayabiliyorsunuz, ama belli bir aşamadan sonra etkisini yitiriyor. Bazı olaylara açıklık getiremiyorsun. Onlarla izah etme oldukça güçleşiyor.
Önderliği kendi özgün duruşu ve bazı arayışları olsa bile o konuda, modernitenin bakış açısına ve ötesine geçemiyor.
ALİ HAYDAR KAYTAN (HEVAL FUAT)
YORUM GÖNDER