ORTADOĞU'DA VE TÜRKİYE'DE ÜÇÜNCÜ YOL
'Üçüncü yol/çizgi' egemen sömürücü güçlerin dışında kalan halkları yani ezilenleri, iktidar-egemen güç tarafından ötekilleştirilmişleri, demokrasiden taraf olanları, gençliği ve kadın mücadelesini içine alan, ekolojist, komünal, devrimci-demokratik duruş çizgisidir! 'Üçüncü yol/çizgi' denilince öncelikle ifade edilmesi gereken şey, bu söylemin bugüne içkin politik bir önerme olmadığıdır. ‘Üçüncü yol/çizgi’ esasında zamanın ruhu ile yoğrularak sunulan bir demokratik toplum inşacılığıdır.. Bu nedenle yeni bir toplumsal inşa sürecinden bahsetmek mümkündür. 'Üçüncü yol/çizgi' inşası ise iki temel ayak üzerinde şekillenir! Birincisi genel hatlarıyla Ortadoğu siyasetidir, Ortadoğu derken burada Önder Öcalan'ın Demokratik Konfederalizm kuramı vurgulanır. ikincisi ise özelde Türkiye siyasetidir ve Türkiye kısmında da radikal demokrasinin inşasına vurgu yapılmaktadır. Burada esasta bir ayrım yok, birbirini içeren, destekleyen ve besleyen iki olgudan bahsediyoruz! Ortadoğu: Günümüz dünya ve bölge siyaseti, özü itibariyle tek ama biçimsel olarak iki kutup gibi görünen bir yapıya sahiptir. Bu birazda aldatmacadır. Çünkü hegomonik güçlerin hegomonya savaşları aynı zamanda muazzam çelişkiler barındırır. Örnek Ortadoğu'da ABD ve Rusya ilişkisi gibi.Bilindiği üzere küresel hegemonik güçlerin kıyasıya kapıştığı alanların merkezide Ortadoğu’dur. Kapitalizmin deli gömleğini ısrarla giydirmeye çalıştığı Ortadoğu, her türlü toplum kırımının gerçekleştiği, en vahşi politikaların uygulandığı, sömürücü küresel güçlerin savaş alanı haline gelmiştir. Küresel tekel ve sermaye güçlerinin, pazar alanları oluşturma ve hakimiyetini elde tutma adına, kâr gereği en ufak insani bir reflekse sahip olmadıklarını gayet iyi biliyoruz. Hali hazırda Ortadoğu’da süren savaş, bunun en somut ifadesidir! Sömürü, talan, yağma, kaos ve insanlığı kan deryasında boğmaya çalışan Kapitalist Modernite güçleri ile bölgesel işbirlikçi güçlerin demokrasi veya barış gibi bir dertleri olabilir mi? Elbette hayır! İşin bir yönü budur, diğer yönü ise bu vahşete, zulme ve korkunç gidişata itiraz eden halk gerçekliğidir! 'Üçüncü yol/çizgi' tam olarak burada devreye girip yaşamsal önem kazanıyor! Türkiye: Önder Öcalan, İmralı görüşmelerinde Cumhuriyet’in kuruluşundan beri var olan iki kutuplu siyasete sürekli dikkat çekiyor ve Cumhuriyet tarihinin, kriz ve bunalımlar tarihi olduğunu belirtiyor. Bir tarafta İttihat-Terakki yönetimi ve onun kadrolarının yeni rejimi şekillendirme uğraşları, öte tarafta ise karşıtlarının kıyasıya çekişmesi! Bu çekişme Cumhuriyet tarihi boyunca çok açık bir şekilde görüldü. En nihayetinde TC Devletİ kurulur fakat paylaşım kavgası, çekişmeler, bloklaşmalar, iktidar oyunları hiç bitmez. Önder Öcalan bu klikleşme, saflaşma ve restleşmelerin tarihini ‘eksen kayması’ kavramı üzerinden çözümlüyor! Görünürde bloklar uzlaşıyor gibi olsada hiçbir dönemde bu yürütülemedi. Çünkü hiçbir zaman çıkarlar örtüşmediğinden dolayı doğal olarak bir ortaklaşma da sağlanamadı! Keza yakın dönem Türkiye tarihine baktığımızda, onlarca anlayışın, blokun, kliğin, ideolojinin savaşlarını ve çatışmalarını çok net bir şekilde görürürüz. Keza 12 Eylül cunta süreci ile beraber tüm bunların su yüzüne çıktığı bir dönem olarak ele alabiliriz. Yine 90'lı yıllar ile 2000'li yıllardan günümüze kadar olan süreç bu temelde yeterince veri elde etmenizi sağlamaktadır! 'Üçüncü yol/çizgi' bir demokratik dönüşüm hareketi olarak tanımlanmalıdır. Tarihinin hiçbir döneminde Demokrasi ile tanışmamış olan Türkiye'nin, otoriter, militarist, savaş ve koas döngüsü demokratik dönüşümle aşılabilir. Bu demokratik dönüşüm tüm ezilenleri kurtaracağı gibi özelde de 'Kürt sorunun' çözüm anahtarıdır. 'Üçüncü yol /çizgi' savaş, kriz, kaos, vahşet ve şiddet olmadan varlığını sürdüremeyen sistem-yönetim halinin yarattığı faşizme karşı toplumu savunmayı esas alır. Önder Öcalan, sallantılı ve tarihsel olarak kriz-kaostan beslenen, toplumun dokusu ile uyuşmayan bu sisteme karşı bu yolu öneriyor. Yöntem ise “Devlet + Demokrasi” formülüdür. Daha açık bir ifade ile devleti demokrasiye duyarlı hale getirerek sorunlara çözümler üretebilmektir. Burada önemli olan bu formülü doğru anlamaktır. 'Üçüncü yol/çizgi' katı merkezci yapılara, otoriter tarza, zulme, inkârcı ve asimilasyoncu politikalara, kadın düşmanlığına ve ekolojik yıkıma, talana karşıdır. Popülist, liberal, erkek egemen ve cinsiyetçi, dinci, milliyetçi, aşırı pozitivist ideolojilere karşı mücadeleyi esas alır. 'Üçüncü yol/çizgi'nin' motor gücü kuşkusuz Kürtlerdir fakat 'Üçüncü yol/çizgi' sadece Kürtlerden ibaret değildir. Geniş bir tabanı esas alır. 'Üçüncü yol/çizgi' özünde demokratik kamuoyunun ta kendisidir. Özcesi ezilenlerin tümüdür. Klasik, sıradan bir muhalefeti veya siyasi tarzı benimsemez. Uzun vadeli düşünür, ilkelerini koruyarak faşizme vurulacak her darbede, politikasını da esnetir. 'Üçüncü yol /çizgi'nin demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik bir toplum hedefi olduğundan; demokratik toplum ve bu toplum şahsında ortak yaşamı esas alır.' Üçüncü yol/çizgi 'bir toplumun demokratik örgütlenmesidir. Somut bir karşılığı olduğundan, devleti demokrasiye duyarlı kılma mücadelesi verir ve demokratik Türkiye birliğini öngörür. Temel mücadele anlayışı devletten bir şey beklemeden kendi öz gücüyle hareket etmesidir. Bilinmesi gereken önemli bir noktada şudur; 'Üçüncü yol/çizgi' seçimleri veya siyasi çekişmeleri, rekabetleri esas almaz. Seçimler önemlidir fakat asla merkeze alınmaz, seçimler bir çeşit faşizme darbe vurucu araçtır. Belirleyici ve bağlayıcı etkenler iyi kavranmalıdır. HDP'yi bu noktada bağlamından kopararak salt bir seçim aracı olarak görmek büyük yanılgıdır. Bu hata bir bumerang sonucu doğurur. Toplumsal inşanın yolu-yöntemi sandıktan geçmediği gibi radikal demokrasiyi sokakta, mahallede, iş yerinde yani tüm toplumsal yaşam alanlarında inşa etmekten geçer! Üçüncü ittifak Cumhur ve Millet İttifakı arasında sıkışmamak ve üçüncü çizginin yaşam bulması adına, her ne kadar bir takım çevrelerce bağlamından koparılmaya çalışılsada; HDP ve bileşenlerinin de içinde olduğu sol partiler ile üçüncü bir ittifak fikri 'Üçüncü yol /çizgi'nin politik duruşu ve ruhuna uygun doğru bir adım olup, desteklenmesi gerekmektedir. Paradigmal temelde ittifakın önemini yukarıda anlatmaya çalıştığım 'Üçüncü yol/çizgi'nin zemini olarak düşünmeliyiz! Biraz daha açmak gerekirse, hem paradigmal temelde hemde somut koşulların somut tahlilinden yola çıkarak üçüncü ittifakın neden önemli olduğunu bilince çıkarmak lazım. Somut koşullardan hareketle Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Hareketi bir bütün olarak tarihinin en büyük ve en kapsamlı saldırısı ile karşı karşıyadır. Düşman ve işbirlikçi güçlerin bu kapsamlı ve kirli saldırıları uluslarası komuoyunun gözetimi altında kimyasal silah kullanımına kadar varmıştır. Kürt soykırım politikasının ana merkezi "İmralı Tecrit Sistemi" çerçevesinde yürütülen Önder Öcalan'ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit, tüm zindanlara yayılarak derinleştiriliyor. Kuşkusuz bu uluslarası bir projedir ve uluslarası destek ile yapılmaktadır. Gerilla alanları eşi benzeri görülmemiş bir imha konsepti çerçevesinde işgal saldırıları altında ve son 6 yıldır kesintisiz bir imha saldırısı söz konusudur. Burada amaç özgür Kürdün ve Özgür Kürdistan'ın tümden ortadan kaldırılmasıdır. Keza yine devrimin canlı ruhu Rojava’nın bir bölümü işgal altında ve kalan alanları ise çok ciddi işgal tehlikesi altındadır. Sömürgeci Türk devletinin yeni işgal girişimleri için çok ciddi hazırlıklar yaptığını yine bilmekteyiz. Yine Özerk alanlar Şengal ve Mexmûr en tehlikeli işgal saldırıları ile karşı karşıyadır. Özelikle Şengal üzerinde oynanan kirli oyunlar tehlikeyi içinde barındıracak şekilde devam ediyor. Özcesi Türk çete devleti ve bağlı çeteleri ile KDP çetesi, aldıkları uluslarası destek verilen görev ile bir sırtlan sürüsü gibi Özgürlük Hareketi'ne saldırma ve imha etme hedefleri bilinmektedir. Hal böyle iken savaş ve kaostan beslenen ve 20 yıldır kök salmış AKP-MHP faşist blokunun alaşağı edilmesi ne işbirlikçi, iki yüzlü statükonun bekçisi CHP ile, ne de AKP ve milliyetçilik, dincilik artığı öteki siyasi oluşumlar ile mümkün değildir. Zaten bu sahte yapılarında böyle bir derdi yoktur. AKP çetesinin süspansiyon görevini gören bu yapılardan medet ummak yerine, 'Üçüncü yol/çizgi' nin yaşam bulacağı üçüncü ittifak fikri doğru olandır. Bu şekilde toplumsal anlamda her iki bloka karşı net tutumda ortaya koyulmuş olur. Ayrıca tabanı ilkesel normlarda genişletmek paradigmal bir ihtiyaçtır. Zaten hedeflenen de tam olarak budur! Bir noktaya dikkat çekmek gerekirse HDP'ye neredeyse her taraftan bir saldırı söz konusudur. Devlet-iktidar cenahının saldırılarınıın yanı sıra, Kürt sağ tasfiyeci çizgi ile sol sekter çizginin saldırıları, Kürt milliyetçi ve dinci çizginin saldırıları, feodal-gerici saldırılar, oportünistlerin saldırıları ile liberal omurgasız orta sınıfın saldırılarını da görmek mümkündür. Burada ilginç olan şey şudur: devlet-iktidar ve tüm HDP'ye saldıran anlayışlar ortak bir noktada buluşuyor olmalarıdır. Yani Kürt milliyetçisi ile Sol sekteri, dincisi ile liberali HDP'ye saldırı temelinde devlet-iktidar cenahı ile ortaklaşıp bu temelde aynı zeminde buluşabiliyorlar. Her ne kadar çelişik görünse de aslında bu durum HDP’nin üzerinde filizlendiği düşünsel, politik, sosyolojik ve felsefik zeminin ne kadar sağlam ve doğru olduğunu göstermektedir! Üçüncü ittifaka dönecek olursak, son kertede Türkiye'de yaşanılan ahlaki toplumsal çöküş, sosyal soykırım politikası ve faşizan zihniyet bu kadar ayyuka çıkmışken, toplumsal bir boğulma hali yaşanıyorken ve bu temelde bir çıkış yolu aranıyorken, alternatif elbette HDP ve üçüncü ittifak olmalıdır. HDP’nin son deklerasyonu çok anlamlıdır ve karşılık bulması içinde, Kuzey Kürdistan ve Türkiye'de de üçüncü ittifakın temellerini atmak gerekir. Ha keza Paradigmal temelde de üçüncü çizgi üçüncü ittifakı zorunlu kılmıştır. Hareketin bu noktada genel değerlendirmeleri ve Perspektifleri de açıktır ve bu yöndedir. En son heval Abbas, heval Karasu ve son olarak heval Cuma bu noktaya yeterince açıklık getirdiler. HDP, ya bir yol bulacaksın yada bir yol açacaksın şiarına uygun bir çaba sarfediliyor. Bu çaba, emek ve mücadele çok değerlidir ve bunu sahiplenmek gerekir. HDP, Türk devletinin 100 yıllık Kürt inkârı, soykırımı ve imhası politikasına karşı, sömürgeci anlayışın tüm engellemelerine rağmen, düşmanın kalbinde açılmış bir gediktir. HDP düşman yapılarının içinden geçen bir fay hattıdır. HDP, düşmandan savaşılarak ve büyük bedeller ödenerek kazanılmış hayati bir mevzidir. Kürt Özgürlük Mücadelesinde kazanılmış mevzi asla terk edilmez, aksine o mevzi güçlendirilir. Özcesi HDP bir mevzidir ve bu mevzi bizimdir! Şoreş Munzur |
YORUM GÖNDER