DAHA KARARLI OLMAK LAZIM
Çok açık ki, HDP’nin söz konusu altı partili toplantıda yeri olamazdı. O toplantı, CHP ve İyi Partinin oluşturduğu ‘Millet İttifakının’ genişletilmiş toplantısıydı. Yani resmi ideolojiyi esas alan muhalefet partilerinin toplantısıydı.
Dolayısıyla CHP’den medet uman, beklentili olan yaklaşımlardan artık kesinlikle kurtulabilmek lazım.
Türkiye’de sistem içi altı muhalefet partisinin ortak toplantı yapması, üçüncü ittifak olarak Demokrasi İttifakı tartışmalarını yeniden ilk gündem haline getirerek alevlendirdi.
Kuşkusuz günümüz Türkiye siyasetinde Demokrasi İttifakının ilk gündem yapılarak tartışılması olumlu ve de gereklidir. Zira sistemin iki iktidar blokunun ‘Cumhur’ ve 'Millet İttifakları’ biçiminde örgütlenmiş olması karşısında halkların demokratik siyasetinin de ‘Demokrasi İttifakı’ biçiminde örgütlendirilmesi önemli ve de zorunludur.
Bu durumun, biraz geç kalınmış olmak dışında anormal bir yanı yoktur. Fakat söz konusu tartışmanın, CHP öncülüğündeki altı düzen partisinin toplantısı ardından ve bu toplantıya dayalı olarak gelişmesi normal değil, anormaldir. Dahası altı partili toplantıya HDP Yönetiminin gösterdiği tepki tamamen anlaşılmaz bir çerçevededir.
Bilemiyoruz; HDP Yönetiminin daha önce söz konusu partilerle yaptığı tek tek toplantılarda bazı sözler verilmiş ve söz konusu altı partili toplantı bu sözlere uygun olmamış olabilir. Böyle bir şeyin olup olmadığını şüphesiz biz bilemiyoruz.
Ancak böyle olsa bile, söz konusu toplantı ardından HDP Yönetiminin gösterdiği tepki anlamsızdır ve de apolitiktir. Nihayetinde HDP Sözcüsünün yaptığı açıklamalar bu durumu belli ölçüde düzeltici bir rol oynamıştır.
Doğrusu HDP yönetiminin gösterdiği tepkiyi biz anlayamadık. Çünkü, ‘neden altı partili toplantıya HDP çağrılmadı’ diye tepki gösteriliyordu. Halbuki bu soruya verilecek cevap çok basittir: HDP, söz konusu altı parti gibi Kürt varlığını inkâr eden resmi ideolojiyi esas almadığı için söz konusu toplantıya çağrılmamıştır. Eğer resmi ideolojiyi kabul etse, o zaman HDP’yi de söz konusu toplantılara çağırır ve var olan ittifaklara katarlar. Hatta HDP’ye yönelik bu kadar faşist baskı ve terör uygulamazlar ve kapatma davaları da açmazlar. Bunların bilinen basit gerçekler olduğu açıktır.
O halde hem Üçüncü Siyasi Çizgide net olmak, hem en geniş güçleri içine çekecek bir Demokrasi İttifakı öngörebilmek ve hem de bu konularda biraz daha kararlı, hızlı ve sonuç alıcı olabilmek gerekir.
O toplantı resmi ideoloji toplantısıdır
Çok açık ki, HDP’nin söz konusu altı partili toplantıda yeri olamazdı. O toplantı, CHP ve İyi Partinin oluşturduğu ‘Millet İttifakının’ genişletilmiş toplantısıydı. Yani resmi ideolojiyi esas alan muhalefet partilerinin toplantısıydı.
Onları bir araya getiren esas şey resmi ideolojiydi, yani Kürt halk varlığını ve ulusal-demokratik haklarını inkâr etme durumuydu. Bu temelde Kürtler üzerinde uygulanan baskı ve teröre ‘Evet’ deme durumuydu.
Nitekim Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına nasıl da AKP ve MHP ile birlikte ‘Evet’ dediler. Geçmişte olağan üstü hal ilanına, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına da birlikte evet demişlerdi. Yarın HDP’nin kapatılmasına da birlikte evet derlerse hiç şaşmamak gerekir.
CHP gerçeğini anlamak gerekir
Demek ki öncelikle CHP gerçeğini çok iyi anlamak gerekir. Çünkü bu tür yanılsamalara esas olarak CHP’nin sözde solculuğu yol açmaktadır. Yüz yıllık Türkiye tarihinin en büyük yalanı ve aldatıcı olayı kesinlikle budur. HDP Yönetimini de, başka sol partileri de yanıltan esas olarak bu aldatıcı durumdur. Bu konuda kendine sol, sosyalist, demokrat, Kürt özgürlükçüsü diyen herkes artık kendini bu aldatıcı durumdan kurtarabilmelidir.
Dolayısıyla CHP’den medet uman, beklentili olan yaklaşımlardan artık kesinlikle kurtulabilmek lazım. Bu konuda kesin netleşme olmadan Türkiye’de gerçek demokratik değişimin ve faşizmden kurtuluşun olmayacağı artık tüm yönleriyle açığa çıkmıştır.
Çok iyi biliyoruz ki, Kürt düşmanı söz konusu devlet ve iktidar sistemini CHP kurdu. Kürdistan’da gerçekleştirilen bütün katliamlarda ya yer aldı ya da destek verdi. Şimdi AKP-MHP’nin yürüttüğü Kürt savaşını esas olarak CHP başlattı.
Şimdi 'bunları eski yönetim yaptı, dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi farklıdır' demeyelim. Dönüp Kılıçdaroğlu yönetimi altında yapılanlara da bakalım. Önceki yönetimlerin yaptığından bir farkı var mıdır? Tersine Tayyip Erdoğan yönetimini ayakta tutmak için Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirildiği söylenmektedir. Nitekim tüm stratejik konularda AKP-MHP Yönetiminin istediğini olduğu gibi yapmıştır. Geliştirdiği ağız dalaşıyla da sanki muhalefet yapıyormuş gibi toplumu aldattığı ortadadır.
Mevcut CHP yönetiminin stratejik konularda demokrasi adına yaptığı hiçbir şey yoktur. AKP’den önce MHP ile CHP yönetimleri ittifak yapmıştır. Hem Bülent Ecevit, hem Deniz Baykal ve hem de Kemal Kılıçdaroğlu yönetimleri altında söz konusu ittifak yapılmıştır. CHP şimdi de HDP ya da başka bir sol parti ile değil, MHP’den ayrılan İyi Parti ile ittifak halindedir. Nitekim İyi partinin çizgisi, Meral Akşener’in kişiliği iyi bilinmektedir.
Bilmeyenler varsa söyleyelim; Tansu Çiller’in içişleri bakanıdır, eski MHP yöneticisidir, AKP’nin kurucularındandır. Şimdi Tansu Çiller AKP ile çalışıyor, Meral Akşener de CHP ile çalışıyor. Dolayısıyla CHP’nin ne olduğunu, arkadaşının kim olduğu bir kez daha açığa koyuyor.
O halde CHP’den faşizmi yıkmak ve demokrasiyi kurmak beklenemez. Onun yapacağı AKP-MHP faşizminin ömrünü uzatmaya çalışmak, yıkılması durumunda da gerçek bir demokrasi hareketinin yönetim olmasını engellemek için AKP-MHP’den boşalan yere geçmeye çalışmaktır. Bu biçimde Kürt düşmanı mevcut faşist-soykırımcı sistemi devam ettirmektir. Nitekim yapılmak istenen de budur.
Dikkat edilirse AKP-MHP faşizmi çöküş sürecindedir. Antifaşist direnişi yürüten demokrasi güçlerinin alternatif yönetim haline gelme olasılığı güçlenmektedir. İşte böyle bir ortamda CHP çağrısı ile altı muhalefet partisi toplantı yapmaktadır.
Peki niçin? Belli ki AKP-MHP yönetimi yıkıldığında yerine demokratik güçlerin geçmesini engellemek, kendilerini yeni yönetim gücü haline getirmek için. Buna başta ABD olmak üzere dış güçlerin de yeşil ışık yaktığı gözükmektedir.
Bunu da değerlendirerek, CHP yönetimi demokrasi ittifakının gelişmesini engellemeye ve mevcut faşist sistemi devam ettirecek yeni iktidar bloğu hazırlamaya çalışmaktadır. Her şey işte bu kadar açıktır.
Ne yapmalı?
Peki bu durumda ne yapmak lazım? Öncelikle CHP’yi iyi tanımak ve ondan beklentili bir tutumdan çıkmak gerekir. İkincisi, biz rahat dursak da CHP rahat durmayacak, en geniş demokrasi ittifakının oluşmasını engellemek için her şeyi yapacaktır; o halde buna da dikkat edip söz konusu engelleri aşabilmek gerekir.
Üçüncüsü, sadece diğer siyasi güçler hareketlenince Demokrasi İttifakını gündeme getirmek değil, bunu bir ideolojik ve stratejik yaklaşım olarak ele alıp üçüncü ittifak olarak Demokrasi İttifakını oluşturabilmek için daha kararlı, ısrarlı ve hızlı çalışmak gerekir.
Dördüncüsü, HDP Sözcüsünün de vurguladığı gibi; Kürtsüz demokrasi değil, gerçek demokrasi isteyen herkesi birleştirecek bir yaklaşımla Demokrasi İttifakı çalışmalarını yürütmek gerekir.
Beşincisi ise, bu işi hep tartışma düzeyinde tutmak değil, artık bir sonuca ulaşacak verimlilikte bir çalışma yürütmek gerekir.
Demokrasi İttifakında HDP etkili bir rol oynayabilir. Sol, sosyalist güçler etkin olup öncülük yapmaya çalışabilir. Fakat ittifakın kapsamı çok geniş olmak, sadece solcuları değil, antikapitalist Müslümanlara kadar demokrasiye ihtiyacı olan herkesi içine almak durumundadır.
Bu özelliği taşıyan tüm toplumsal kesimleri, siyasi eğilimleri, örgütlü yapıları mutlaka kapsamalıdır. Şunu net olarak ifade etmek lazım: Kürtlerin demokratik haklarını öngörmeyenler Türkiye’de gerçek demokrat olamazlar. O halde ölçü böyle olmalı, Kürtlerin demokratik haklarını kabul etme temelinde bir Türkiye demokratikleşmesi öngören herkesi içine almalıdır.
Böyle bir Demokrasi Hareketinin önü açıktır; üçüncü güç değil, hızla birinci güç ve yeni yönetim haline gelebilir. Ufuk ve yaklaşım işte böyle net olmalıdır.
SELAHATTİN ERDEM
YORUM GÖNDER