HEKİMLİK YEMİNİ DE BİZİMDİR İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DE…
“Görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime”
İktidar ve çevresindekilerin son dönemdeki takıntılarından biri de hekimlik yemini oldu. İktidarın yanlış politikaları nedeniyle tıp eğitimi ile ilgili yaşanan sorunlar, hekimlerin maruz kaldığı sıkıntılar ortadayken, bunlar ile ilgili neredeyse tek kelime etmeyenler, hekimlik yemini kafaya takmış durumda.
Ve bunu kafaya takanlar, geçen yılın ardından bu yıl da tıp fakültelerinden mezun olan öğrencilere Dünya Tabipler Birliği tarafından belirlenmiş Hekimlik Andı yerine evrensel hekimlik değerlerine aykırı bir metin dayatmaktadır.
Dünyadaki tüm hekimlerin mesleğe başlamadan önce ettikleri Hekimlik Andı’nın “Görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime” şeklindeki kısmı onları oldukça rahatsız etmiş olacak ki en son Konya Selçuk Üniversitesi’nde mezun olan tıp öğrencileri “Hekimlik Yemini” adı altında çarpıtılmış bir metin okumaya zorlandılar.
Selçuk Üniversitesi’nin sözde “Hekimlik Yemini” bir taşla iki kuş birden vurmaktadır. Tam zamanın ruhuna uyarak bir yandan orijinal metinde yer alan “cinsel yönelim” ifadesini çıkartarak iktidarın LGBTİ+ karşıtı nefret siyasetine selam çakmaktadır. Diğer yandan, “insan yaşamına en üt düzeyde saygı göstereceğim” şeklindeki orijinal metni “insan hayatına ana rahmine düştüğü andan itibaren kesin olarak saygı duyacağım” şeklinde değiştirerek iktidarın kürtaj karşıtı ve kadın bedenini ve kadınların bedenleri ile ilgili tasarrufta bulunma hakkını hiçe sayan politikalarını selamlamaktadır.
Bunlar sadece LGBTİ+’lar ve kadınlar ile ilgili olmanın ötesinde iktidarın bir bütün olarak zihniyetini ortaya koymamaktadır. Tekçiliğin, inkarın, kendinden olmayan dönük tahammülsüzlük ve nefretin bu coğrafyada “siyasetin” değişmez karakteri, hatta kaderi olduğunu göstermektedir. İktidardaki özneler değişebilir ama zihniyet her zaman değişmeden varlığını sürdürmektedir. Eskinin yerine gelen yeniler eskiden ne kadar farklı olduklarını iddia ederlerse etsinler, günü sonunda eskiyi belki farklı yollarla tekrar etenin ötesine geçmemektedir.
Ama en az bunlar kadar önemli olan bir diğer konu ise, üniversite yönetimlerinin Hekimlik Andı karşısındaki bu tutumları aynı zamanda iktidarın evrensel hak ve özgürlük anlayışı karşısındaki düşmanca yaklaşımının bir yansımasıdır. Diğer bir ifade ile evrensel bir Hekimlik Andı yerine sözde bir “Hekimlik Yemini” dayatması sadece iktidarın LGBTİ+ ve kadın karşıtı siyasetinin bir sonucu değildir. Aynı zanda iktidarın hak ve özgürlüklerle ilgili evrensel belgelere ve değerlere bakışının da doğrudan bir sonucudur. İktidarın bir aparatı olma dışında bir fonksiyonu kalmamış üniversiteler, ezilenlerin büyük bedeller ödeyerek kazandıkları evrensel hak ve özgürlükleri kendi varlığı için bir tehdit olarak gören iktidarın yaşanan adaletsizliklerin ve zulmün üstünü örtmek adına ortaya attığı “yerli ve milli” söylemine uygun hareket etmektedir. Dolayısıyla, Hekimlik Andı gibi evrensel olarak kabul görmüş bir metni bu kadar rahat göz ardı edenler, iktidarın gece yarısı alınan korsan bir kararla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını rahatlıkla görmezden gelmesinden cesaret almaktadır.
İktidar ve iktidar çevrelerinin bu dayatmaları karşısında yapılması gereken ise aslında çok basittir; iktidarın bir bütün olarak saldırdığı evrensel değerleri ne pahasına olursa olsun sahip çıkmak. Ve egemenlerin toplumlara bahşetmediği, tersine halkların büyük mücadelelerle söküp aldıkları hak ve özgürlükleri sonuna kadar savunmak.
Her türlü baskıya ve tehdide rağmen kendi mesleki değerlerine sahip çıkarak kendilerine dayatılan sözde “Hekimlik Yemini”ni değil Hekimlik Andını okuyan tıp fakültesi mezunları gibi…
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılma kararını tanımayıp sözleşmenin yeniden yürürlüğe girmesi için mücadele kadın özgürlük mücadelesi gibi…
Açık katliam çağrılarına rağmen kimliklerine sahip çıkıp sokakları terk etmeyen LGBTİ+lar gibi.
CİHAN DENİZ
YORUM GÖNDER