PARTİ TARİHİ 5.BÖLÜM
PARTİ TARİHİ 5.BÖLÜM
0 Yorum
1086
19-09-2021

Daha önce de belirtildiği gibi Elazığ tutuklamaları mücadelemiz açısından gerçekten önemlidir. Elazığ sıkıyönetimi, genelde bizim için hazırlanan operasyondan habersiz olduğu için bu tutuklamaları gerçekleştiriyor. Önemli bir başarı da elde ediyor fakat Ankara'ya bildirdiğinde Ankara'da azarlıyor. Tabi o zamanki Elazığ sıkıyönetim komutanı-sanıyoruz Fikret Küpeli'dir -şaşırıyor. MİT bünyesinde oluşturulan dairenin çalışmalarına göre, ülke çapında bir operasyon gerçekleştirilecek ve biz biteceğiz. Ama Elazığ bu plandan habersiz olduğu için operasyona girişiyor ve önemli bir darbe vursa da, bizi uyarmış oluyor. Aslında, darbe yesek de örgüt kurulmuş oluyor. Elazığ ve çevresi tümden çökertildiği, örgüt diye bir şey kalmadığı halde Ankara bu yüzden öfke duyuyor. Ve ilk doğru bilgileri devlete Şahin veriyor. İlk kez Şahin'in ihanetiyle devlet hareket hakkında doğru bilgiler ediniyor. Başlangıçta, Şahin'in verdiği bilgiye de güvenilmiyor, eğer inanılmış olsa daha fazla da darbe vurabilirler. Şahin yakalanır yakalanmaz-işkence bile görmeden-her şeyi söylüyor. Önderlik o zaman Diyarbakır'daydı ve Önderliğin kaldığı evi de biliyor. Onlara 'Gidelim, APO'yu yakalatayım ' diyor. Yani 'Bu işi bitirelim' diyor. Polisin inanmamasının nedeni, elinde örgüte dair gerçek bilginin olmamasıdır. Bu yüzden harekete geçemiyor,tereddütte düşüyor ve bu yüzden de çabuk davranamıyor. Çok sonradan bilgilerin doğru olduğunu anlıyor, o zaman da geç kalmış oluyor. Şahin'in bu duruma düşmesinin nedenini, kişiliğini anlamakta yarar var. Yakalanıncaya kadar çalışan, çabaları olan biridir. Öyle ajanlık durumu falan yoktur. Fakat kişiliğinin bilinmesinde yarar var; Ailesi Kemalist, yoksul bir aile. Dolayısıyla devletin kullandığı bir aile. Babası hem devletle ilişki içinde hem de ayyaş. Günün 24 saati sarhoş durumda. Yani sürekli huzursuzluğun olduğu bir ortamda büyüyor. Halk ailesini tanıdığı için değer vermiyor, dışlanmış bir aile. Kendisi de dışlanmış bir tip olarak büyüyor ve bunun ezikliğini duyuyor. Kendisini topluma hiçbir şekilde kabul ettiremiyor, devrimcilikle kabul ettirmek istiyor, yer edinmek istiyor. En iyi PKK'yle yer edineceğini düşünerek katılıyor. Doyumsuz olduğu için, kabul edilmediği için ve kendisini kabul ettirmek için çok uğraşıyor. Kişiliği oldukça çarpık, zayıf ve her türlü tehlikeyi bağrında taşıyor. Ama bunu devrimcilikle gidermeye çalışıyor. Öylesine sarılmış ki bastırılmış tüm duygular, PKK ortamında ortaya çıkmaya başlıyor. Tüm aşağılık duyguları PKK ortamında ortaya çıkmaya başlıyor. Çünkü hep itilip kakılmış ve tatmin olmak istiyor. Biraz imkana kavuşunca bastırılmış tüm duygularını konuşturmak istedi. Müthiş bir kariyerizm gelişti ve bütün o çalışmalarının altında yatan da budur. Böylelikle kendine yer, mevki edinmek, elde ettiği mevkiyi korumak. Bununla kendini halka, topluma kabul ettirmek istiyordu. Fakat yakalanınca, bunların hepsi elinden gitti ve ne güven kaldı, ne inanç kaldı. Böylece teslim oldu. Çünkü dışarıdayken, PKK'nin merkezine girmiş, önemli bir mevki edinmiş ve bununla her şeye sahip olacağını sanıyor. Yakalanınca ise her şey elinden gitmiş oluyor. İşte bu kişilikte her şey bir anda kaybedildiği için artık PKK de bir şey ifade etmiyor. Ve artık ajanlığa gidiyor, değme bir ajan olup çıkıyor. Devrimcileşmeyen kişiliğin varacağı sonuç budur. Normal durumlarda çalışabilir fakat böylesi durumlarda bu kişiliğin varacağı sonuç karşı-devrim saflarıdır. Şahin olayından bunu çıkarmak gerekir. Tabi ki önce polis de şaşırıyor. Şahin gibi bir adam, merkez olacak, işkence bile yapmadan konuşacak. Ayrıca tabi gerçek bilgi olmadığı için inanmıyor. Önderliğin evine kadar polisle birlikte gidiyor. O zamana kadar ev boşaltıldığı için elleri boş dönüyorlar. Aslında Şahin hareketi bitirmeye oynuyor. Bu defa kendini karşı-devrime kabul ettirmek için gözü kara oynuyor. PKK'yi bitirirse kendisini karşı- devrime kabul ettirebilir. Elazığ tutuklamaları, henüz amatör devrimcilik aşamasındayken, yeni yeni örgüt geliştirirken yaşanması, varolan sorunları daha da ağırlaştırdı. Bunun yanında düşmanın eline ilk gerçek bilgilerin geçmesi açısından da önemlidir. Şahin örgütlenme bürosunda yer aldığı için bütün komiteler hakkındaki bilgileri de polise veriyor. Dolayısıyla daha işin başında olduğumuz halde, parti örgütlenmemiz açığa çıktı, işlevsiz kaldı. Bir de devlet yönelince, birçoğu iş yapamaz hale geldi, illegaliteye düştü. Ve örgüt daha oluşmadan neredeyse bitme durumuyla karşı karşıya geldi. Yine, Şahin'in ihaneti bu açıdan da önemli, kapsamlı bir ihanet. Başka ihanetlere benzemiyor. Hatta düşman bunun ihanetini uzun süre gizlemek istedi, dışarıya farklı yansıtmak istedi, direniyormuş gibi göstermek istedi. Fakat bu oyuna kanılmadı. Ancak Dersim'deki arkadaşlar bunu fark etmediler ve Şahin'in direnişiyle ilgili skeçler yaptılar. Tabii kısa sürede müdahale edildi ve arkadaşlar uyarıldı. Bu bizim açımızdan önemliydi ve uzun süre bunun tahribatlarının önüne geçmeye çalıştık. Artık devlet tüm gücüyle üzerimize geliyordu. Bir yandan örgütsel faaliyet yürütülürken, diğer yandan Siverek'teki durum vardı. Siverek'teki çalışmalar da önemli bir aşamaya getirilmişti. Şahin Parti Önderliğinin nerelerde kalabileceğine dair daha önce konuşulmuş bilgileri de düşmana iletmişti. Yine Siverek'te C. Bucak'a karşı bir mücadeleyi örgütlediğimizi de vermişti. Hatta Parti ilanını o eylemle yapılabileceğini de vermişti. Yani düşman her türlü bilgiye sahipti. Siverek'teki çalışmalar da belli bir düzeye gelmiş, geciktirmek de doğru olmuyordu. 31Temmuz 1979'da o bilinen eylem gerçekleştirildi. Ve o eylemle birlikte de kuruluş bildirisi Kürdistan'ın her tarafına dağıtıldı.

Bu Bucak eylemi başarısız oldu. Bunun nedenleri var. O eyleme kadar biz el bombası nedir bilmiyorduk. Bir Viranşehir'li köylü bize el bombası getirdi. Biz kullanmasını bilmediğimiz için dokunmadık. Elimizi bile sürmüyorduk. Ama bu bombaya sahip olmak bizim için atom bombasına sahip olmak değerinde bir anlamdaydı. Yani bir devlet nasıl ki bir atom bombasına sahip olduysa, bu o devlet için ne anlama geliyorsa bizim içinde öyle bir anlamı vardı. Üstelik patlayıp patlamayacağını da bilmiyorduk, nasıl patlatılacağını da bilmiyorduk. Ama değeri, coşkusu büyük. O zaman söylenen şuydu; 'El bombasına sahip olduk, eylemde kullanırsak eylemi de sonuçlandırırız.' Oldukça büyük bir değeri vardı yani. Şimdi bakıyorsun, değil bir el bombası binlerce bomba var. Hiçbir anlamı yok, hiç bir değeri yok. Yine bizde eğitim verende yoktu. Her şeyi kendimiz öğreniyorduk. Ama şimdi eğiten arkadaşlar var. Bunun bile değeri bilinmiyor. Bu kadar şey öğretiliyor, veriliyor, hala az görülüyor. Hala 'Parti bizi eğitsin' diyor. Bu arkadaşlar acaba o koşullarda olsalardı ne yaparlardı? Gerçekten ne bilen ne öğretecek kimse yoktu. Ben kalaşnikofu nasıl öğrendiğimizi anlattım. Bombayı ise, M. Karasungur Arkadaş'ın Türk askerliğini yapmış olması ve bu nedenle bomba kullanmayı bilmesi dolayısıyla öğrendik. Bu anlamda hem bombanın, hem eğitimin değerini bilmek gerekir. Bu ilk bombamız geldiğinde, biz hiçbirimiz bu bombaya bilen bir arkadaş gelinceye kadar el sürmedik. Bizde bir kuraldı bu. Ben kendim için söyleyeyim mesela, bilmediğim bir şeye hayatımda el sürmüş değilim şimdiye kadar. Bildiğim bir şey varsa el sürerim, yoksa sürmem. Bende bir kuraldı bu. Ama şimdi çoğu arkadaşa bakıyorum, bildiğine de el atıyor bilmediğine de. Onun için bir çok değer heba ediliyor, bozuluyor ve bir çok arkadaş da yaralanıyor, şehit düşüyor. Bir çok kaza böyle işleniyor. Çünkü ellerine hakim olamıyorlar, elleri oynuyor. Ellerine hakim olamayan bir insan neye hakim olabilir? Bir devrimci sorumlu yaşayan bir insandır. Öyle dağınık, disiplinsiz, her yere elini atan biri değildir. Her şeyden önce kendisini biraz örgütler, disipline eder. Sanki saflara zarar vermek için gelmiş. Neden? Çünkü eline sahip değil de ondan. Halbuki bir devrimci hareketine, halkına zarar veren insan değildir. Halkın alın teridir o. Halkımız çocuğuna vermiyor, çocuğunun ağzından çıkarıp sana veriyor lokmayı. Niye öyle veriyor acaba Çocuğuna vermeyen insan bize acaba niye veriyor? Demek ki o insanın sorunları var. Bizde sorunları çözmek için ortaya çıkmışız. Bu sorunları çözmemiz için bize veriyor. Yoksa onları oynayalım diye değil, onu bozup, kırıp-dökelim diye değil. Bunu yapmak ne anlama gelir? Düşmanlıktır, halka düşmanlıktır, bunun başka izahı yoktur. Bucak Eylemi başlamıştı. Bu eylem başarılı olmak zorundaydı, sonuç alınmak zorundaydı. Bu Hilvan'da da çok net ortaya çıkmıştı. Siverek açısından bu daha da gerekliydi. Eğer eylemde başarı farklı olsaydı, gelişmeler daha farklı olabilirdi. Ve eylem başarısız oldu, gelişmeler biraz daha farklı oldu. Hatta daha sonraki sürece de damgasını vurdu o eylem. Belirttiğimiz bomba bu eylemde atılmıştı ve patlamadığı için manevi etkisi yıkıcı olmuştu bir kere. Eylem ciddi olarak örgütlenmemişti, aniden gelişmişti. Planlı değildi. Onun için bir sürü eksikliği ve sakatlığı vardı. Eylemin esas başarısızlığı oradan kaynaklanıyordu. Evet eylemde birçok adam vuruldu, öldürüldü. Bucağın kendisi de yaralandı ve kendisini zor kurtardı. Bu eylemde değerli bir arkadaşımız olan Salih Kandal arkadaşta şehit düştü. Sonuç alıcı bir eylem olmadı. Eylem Siverek'te duyulduğunda Bucak vuruldu diye tüm halk bayram yapıyor. Kurbanlar kesiyor. Ve herkesin söylediği 'Bucak vurulursa bu iş biter.' çok geçmeden Bucak'ın yaralı kurtulduğu Sivereke duyulunca, o bayram yapan, kurban kesen halk hepsi Bucak'ın evine doluyor. Kendisini af ettirmek istiyor. Çünkü biliyorlar ki Bucak bunu affetmez. Birkaç gün sonra Karasungur arkadaşlar Siverek'e yetişiyorlar. Yetiştiklerinde Siverek gerçekten olumsuz. Geçmişteki küm çalışmalar bir anlamda bitmiş Siverek'e girmeye bile zorlanıyorlar. Yardımcı olacak kimse yok. Böyle olumsuz bir tablo ortaya çıkıyor. Daha sonra müdahale üstüne müdahale yapılarak biraz açılıyor. Çatışmalar başlıyor ve giderek bu çatışmalar yaygınlaşıyor. Köylülüğü içine alarak, köylülüğün savaşına dönüşüyor. İşte o bozuk savaş dediğimiz, mevzi savaşı dediğimiz çatışma tarzı egemen oldu. Bu tarz biliyorsunuz çokça yaşanan bir tarzdır. Kürdistan'da Kürt insanı bu tarza yatkındır. Halada yatkındır. Hala birçok birimimizde yaşanan bu geleneksel tarzdır. Yani hemen mevziye yatma, çatışmayı sürdürme, neden? Çünkü geçmişte hep aşiret çatışmaları yaşanmış, köy çatışmaları yaşanmış bu tarz benimsenen tarz olmuş. Odur budur hala etkileri var. Sökemiyoruz. Oradan kaynaklanıyor. Siverek'te uygulanması gereken neydi? Ne uygulandı? Siverek'te uygulanması gereken, silahlı propaganda taktiğiydi. Ama uygulanan mevzi savaşı oldu. Yani taktik uygulanmadı. Taktik dışı bir taktik uygulandı. Onun için de sonuç alınamadı. Tam tersine bu taktik dışı tutum orada bizi çıkmaza götürdü. Çıkmazı derinleştirdikçe derinleştirdi. Ve buda maddi, manevi birçok kayıplara yol açtı. Birçok arkadaşın şahadetine, birçok değerlerimizin yitirilmesine yol açtı. Evet Bucak'a darbeler vuruldu. Birçok köy etkisinden kurtuldu köylülere verildi. Ölümden kaçan metropollere yerleşen köylüler, gelip köylerine yerleşti. Bazı kesimlerden sökülüp atıldı. 145 civarında köy otoritesi altındaydı. Bunların büyük bir kesimi kurtarıldı. Halkın büyük bir kesimi mücadeleden olumlu yönden etkilendi. Ama bizim esas amacımız olan, silahlı propaganda birliklerini geliştirip, gerillaya ulaşacaktık. Gerillayı Botan'a oturtacaktık. Biz silahlı propaganda taktiğini uygulamadığımız için, silahlı propaganda birliklerini geliştiremedik, gerillayı hiç geliştiremedik. Zaten Botan'a hiç ulaşamadık Yine Bucak'a büyük bir darbe vurup ikinci bir Hilvan'a çevirmek istiyorduk. Bucak'a önemli darbeler vurmamıza rağmen, tümden bu sorunu çözemedik, kısmen çözebildik veya yarıda kaldı bu iş. Yani onda da istediğimiz hedefe ulaşamadık. Hilvanı kurtarma amacımız vardı. Bucak tehlikesini tam olarak çözemediğimiz için, tabii ki Hilvan'da sürekli tehdit altındaydık. Yani kısaca Siverek'te amaçladığımız amaçların hiç birine ulaşamadık. Ama Siverek hep olumsuz mudur? hayır. Siverek'in olumlu yanları da vardır. Siverek'in ülke geneli açısından yaratığı olumlu etkileri de vardır. Yine Siverek mücadelesinin diğer alanlardaki feodaller üzerinde yarattığı bir tedirginlik var. Bazılarının çözümlenmesi, teslim olması vardır. Bazılarının da sinmesi vardır. Bu yönlü yine olumlu etkisi vardır. Köylülüğün daha çok mücadeleye atılmasına hizmet etmiştir. Bu yönlü yararı olmuştur. Yine orada taktik uygulanmazsa da, yanlış bir taktik de uygulansa ondan daha sonra çıkacak sonuçlar açısından olumludur. Fakat Siverek'teki çatışma tarzı uzun süre bizim birliklerimizde etkisini göstermiştir. Hala bile onun tümden etkisi kırılmamıştır. Siverek mücadelesi böyle gelişirken, tabii ki bir mücadelenin amaçlarına ulaşmamasında tüm arkadaşların payı olmasına rağmen esasta M. Karasungur Arkadaş'ın sorumluluğu var. Birinci dereceden bu arkadaş sorumludur. Siverek'te bu faaliyet yürütülürken bizlerde Elazığ'da C. evini basıp arkadaşları çıkartmak, hem de Elazığ emniyetine, polisine darbe vurmak istiyorduk. Elazığ tutuklamalarına böyle bir cevap verilecekti. Semir Elazığ çalışmalarına gönülü talib oldu ve gönderildi. Gönderildiğinde bu durum konuşulmuştu. Bilgi toplayıp, biraz hazırlık yapıp haber verecekti. Siverek’ten de grup hazırlanmıştı gönderilecekti. Bu kişi 'hazırlık yapıyoruz' diye hep bizi oyalayarak bu biçimiyle bizi engelledi.

Yine bu süreçte tutuklu direnen arkadaşlara parti adına bir talimat veriyor. 'Direnmeyin, düşmanın, idarenin söylediği şeyleri yapın çabuk çıkarsınız. Eğer kabul etmezseniz cezaevinde kalırsınız' deniyor. Bu talimatı arkadaşlar aldığında bu tartışmaya da yol açıyor. Bir kesimi' parti böyle talimat vermez' diyor. Bir kesimi de 'Partinin talimatıdır, demek ki bir şeyler düşünüyor ki' böyle söylenmiş' diyorlar. Ve en sonunda' Semir'le bağlantı kuralım, netleşelim' diyor ve arkadaşlar uyuyorlar. Elazığ grubu teslim oldu. Teslim olmalarının nedeni budur. Diyarbakır'a Mazlum'ların yanına gelinceye kadar Elazığ grubu bu talimatın kimler tarafından verildiğini bilmiyor ve o talimatın gereği teslim olmuşlardı. Diyarbakır'a geldikten sonra, Mazlum arkadaşa böyle bir talimatan bahsettiklerinde, Mazlum arkadaş partinin böyle bir talimatı vermeyeceğini söylüyor. O zaman iş işten geçiyor Elazığ grubunun büyük bir kesimi teslim oluyor. Eğer gerçekten PKK'yi arkadaşlar tanımış olsaydı,-cezaevindeki arkadaşlar-bu talimatın parti talimatı olup olmadığını rahatlıkla anlarlardı. Evet, o zaman semir de bir partili olarak bu talimatı vermişti, olabilir. Fakat bu ölçü değildir. PKK'nin bir gerçeği var. Bir PKK'li, PKK'nin neyi kabul edip etmeyeceğini az çok bilir. PKK'nin bir üslubu, hitabı, sorunları ele alış tarzı vardır. PKK'yi az çok bilen biri kullanılan üslubun PKK'ye ait olup olmadığını az çok bilir, verilen talimatında PKK’ye ait olup olmadığını az çok bilir. PKK nasıl 'Direnmeyin düşmana teslim olun.' talimatı verebilir? PKK bu talimatı verecek örgüt müdür? Biraz parti gerçeğini bilen, talimat parti adına verilmiş olsa da, partinin talimatı olmadığını bilir. Ve o hataya düşmez. Semir o talimatı bilinçli veriyor. Cezaevinde Şahin'in durumu var. Aytekin Arkadaş'ın buna karşı tutumu var ve Aytekin Arkadaş'ı bu yüzden vuruyorlar. Şahin'in durumunu ortaya çıkarıyor ve cezaevinde vuruyorlar. Direniş eğilimi o talimatla bastırılıyor ve bu şekilde direniş kırılıyor.

Yine karakol basıp arkadaşları kurtarma meselesinde, nerede bir ertelemeci tutum varsa, orada düşmanı görmek gerektiği anlaşılmalıdır. Düşmanın kendisi olmasa bile, ertelemecilik düşmana hizmet eden bir tutumdur. Örgütsel, siyasal çalışmada görevlerin tam ve yerinde yapılması gerekir. Semir hep bunu yapmış, biz de ileri sürdüğü gerekçelere bakarak doğru diye değerlendirmişiz, dolayısıyla bu eylem olmamış. Halbuki PKK'nin bir özelliği daha var. PKK dostluğunun da, düşmanlığının da karşılığını verir. PKK, tarihi boyunca düşmanın attığı her adıma karşılık vermiştir. Düşmanın her katliamına, intikamla cevap verir. İşte, Elazığ meselesinde bu ilke yerine getirilmedi. Getirilmemesinin nedeni de Semir'in o tutumudur, onun bu tutumunun görülememesi, kavranamaması, gerçeğin ortaya çıkarılamaması ve inanılmasıdır. Yoksa bu eylem için Siverek'te arkadaşları hazırlamıştık. Tabi Semir'in bu durumu daha sonra daha başka durumlara dikkat çekecek ve giderek Semir olayı ortaya çıkacak. Bir de Süleyman'ın durumu var Mazlum Arkadaş yakalandığında Mazlum olduğu bilinmiyor, başka biri olarak biliniyor. Arkadaş kendi olanaklarıyla, kaçışını ayarlıyor, çöp bidonlarına girecek, kapağı kapatacak, asker o çöp bidonlarını arabayla Diyarbakır'ın dışına getirecek. Yanlarında pek silah olmayan 5-6 asker-Buraya gelip, çöpü döktüklerinde arkadaşların orada olup, müdahale etmesi gerekiyor. Arkadaş bidona giriyor, sabaha kadar -kış olduğu için-donuyor içinde tabii. Arabaya koyup götürüyorlar. Dökecekleri zaman içine bakıyorlar, hareketsiz bir adam. Tekrar kapağını kapatıp cezaevine götürüyor ve yine işkenceye alıyorlar. Sonra yakalanan biri teşhis ediyor ve 'Mazlum'dur' diyor. Arkadaş haber gönderdiğinde, Süleyman (Baki) Diyarbakır'daydı. İşin sorumluluğunu üstleneceğini söyleyince, arkadaşa ve silaha ihtiyacı olup olmadığını sorduğumuzda olmadığını söyledi. Ne olur ne olmaz denerek, Siverek'ten bir grup arkadaş gönderildi. Bu arkadaşları başka bir eve koyarak arkadaş için 2-3 arkadaşı yolluyor. Onları da doğru dürüst örgütlemiyor, çöplüğün uzak bir yerine yolluyor. Tabi arkadaşlar burada saatlerce bekliyorlar, Mazlum Arkadaş saatlerce önce götürülmüş oluyor. Bunu bilinçli yapıyor. İzahı istendiğindeyse,' biz yola geleceğini sandık, onun için yolda bekledik.

CEMİL BAYIK (CUMA ARK.)

5.BÖLÜM

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

PARTİ TARİHİ (1.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (2.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (3.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ 4.BÖLÜM

PARTİ TARİHİ 5.BÖLÜM

PARTİ TARİHİ 6.BÖLÜM

PARTİ TARİHİ 7.BÖLÜM

PARTİ TARİHİ (8.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (9. BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ 10.BÖLÜM

PARTİ TARİHİ (11.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ 12.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (13.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ 14.BÖLÜM

PARTİ TARİHİ 15.BÖLÜM

PARTİ TARİHİ 16.BÖLÜM

PARTİ TARİHİ (17.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (18.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (19.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (20.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (21.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ (22.BÖLÜM)

PARTİ TARİHİ 23.BÖLÜM (SON)

BÜYÜK ÖLÜM ORUCU DİRENİŞ GERÇEĞİ