ZİLAN KADININ DİRİLİŞİDİR
Zîlan, önünde eğilmesi gereken bir tanrıçadır. Tarihte biliyorsunuz kıblegahlar var kutsal mabedler var. Onların içinde kutsal tanrı veya tanrıçalar vardır. Ve onların ardılları, onların mensupları uygun günlerde gidip, o mabedlere kapanırlar. ‘Affet bizi’ diye secde ederler, yalvarırlar yakarırlar. Bu yoldaşlar öyle yoldaşlardır. Bir mabede gider gibi huzurlarında eğileceksiniz. Secdeye kapanacaksınız. Artık böyle bir dininizin, imanınızın olması gerekiyor. Kesinlikle bunu hem hak etmiş büyüklerdir, hem de çok ihtiyacımız olan kutsallık derecesindeki mabedsel değerlerimizdir. Neden bunun büyüklüğüne inanmayalım ve iman etmeyelim ve yine gerekleri için secdeye kapanmayalım, emir komutasında yürümeyelim. Biliyorsunuz tarihte böyle değerlerin önce inançla ve sonra imanla secdesi gerçekleştikten sonra emri altındaki askerle müthiş bir saldırıya geçmeleri vardır. Zîlan ateşinde her şey yaratılıyor. Mesela duygularda O, ateş her şeyi bütün kirleri temizliyor. Bir kadın kişiliği tanrıça kişiliği oldukça etkileyicidir. Çünkü O, ateşte bütün kirler, bütün zayıflıklar yakılmıştır.
İnsanlığı tercih etmek Zîlanlar’ın dilinden olmak, düşüncesinden olmakla mümkündür. Şahadetlerin toplam ifadesi, ideolojik donanımın üst düzeyde temsili, duygunun, düşüncenin bireyi aşarak, toplumun örgütlü dili haline geldiği Zîlan gerçeği ile kurumlaşarak, kurtuluş çizgisinin somut ifadesi olmuştur. Bu nedenle özgür yaşam uğruna ne varsa, ulusal aşk, özgür kadın ve erkek, her türlü geriliğin reddine dayalı ilkeli bir yaşam, bunun için de düşmana karşı müthiş bir kin ve kıyasıya savaşım Zîlanlaşma çizgisinin kapsamıdır. Bu çizgi, ideolojik, felsefik olduğu kadar duygunun en üst düzeyde temsilidir. Onunla yürüyenler, eylemde yaşamda, örgütlülükte sevgi anlayışında, tarz ve tempoda militanca yaklaşımların sahibi olmaya çalışanlardır. Zîlan eylemi, intihar eylemi değil, saldırı eylemidir. Eylem tamamen dönemsel, tarihi, planlı, oldukça örgütlü, çok cesur ve fedakarlık, soğuk kanlılıkla yapılmış bir eylemdir. Ancak bir gerilla bölüğünün ya da taburunun yapabileceği saldırıyı tek başına gerçekleştirme gibi bir saldırı eylemi olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Zîlan sembolize zafer kişiliğidir. Zaferle yaşamın büyük birliktenliğini veya diğer deyişle zaferi, aşkı birleştirmenin adıdır. Sembol olarak böyledir. Ama bizim için semboller de önemlidir. Özgürlük sembollerine ne kadar değer verelirse, hatta ne kadar tapınılırsa o kadar yücelir. Yaşam adına yücelen ne varsa bu eylemdedir. Özgürleşme ve kendini gerçekleştirmenin, bu savaştan geçtiğini, bu savaşı verirken yaşayacağına inanıyor, o noktada tamamen kabul edilmesi gereken yaşam sınırlarına doğru yüceliyor. Anlam olarak, parti olarak yükseliyor. Daha önceki düşmanın egemenliği altında çizilen yaşam, zaten, eğer kül olan bir şey varsa odur. Yaşam adına yücelen ne varsa o da buradadır. Ölen, ölmesi gereken, kül edilmesi gereken bırakılmıştır. Yüceltilmesi gereken, gerçekten müthiş, şahane bir biçimde çıkarılmıştır. Yaşama büyük sevgisi onu böyle bir eyleme götürüyor. Yaşamın özgürlüğe dayalı büyük sevgisi yine yaşamın dirilişiyle bağlantısı çok büyük olmasa bu eyleme karar verilemez. Yaşamı sevenler böyle büyük eylem sahibidirler. Yaşamdan vazgeçenler asla eylemci, örgütçü olamazlar. Zîlan’daki yaşamın büyük sevgisi onu böyle büyük bir eyleme götürüyor. Yine yaşamın özgürlüğe dayalı büyük sevgisi yaşamın dirilişle bağlantısı, yaşamın güzellikle bağlantısı çok büyük olmazsa bu eyleme karar verilemez.
Zîlan bir manifestodur. Mektuplarında müthiş bir parti tanımı var. Parti içinde böyle net olmak, parti içinde böyle lafazanlıkla, demagojiyle asla kendini hastalıklı kılmama, her türlü ideolojik, siyasal, örgütsel esaslarımızla bağdaşmayan tutum ve davranışlara fırsat vermeyen ve müthiş bir direniş kişiliği ile yaşamak “topyekün üzerimize gelen düşmana karşı, topyekün direnmek, akıl sınırlarını zorlayan direniş, kahramanlık, emek, kararlılık ve inanç yaratılmıştır direniş PKK’nin temel karakteridir” derken, burada hakiki militanlık özelliklerine kesin sahip çıkıyor. Son suikast eylemine bir cevap olarak düşünüyor. “Düşmanın topyekün üzerimize gelişi var” diyor. Düşmanın son ‘96 operasyonlarının bilincine ulaştığını, buna karşı PKK militanlığında gelişmesi gereken eylemlilik tarzının nasıl olması gerektiğini kanıtlamak için de “böyle eylemlilik gerekiyordu” diyor. Tamamen taktiksel bir çıkıştır. En büyük eylemciler esasta güvendikleri değerler için eylem yaparlar. Veya o değerlerin sembolize edildiği, birleştiği, yoğunlaştığı kişilikleri esas alırlar. Demek istediğim canlarını boşuna ateşe atmazlar. Onu müthiş bağlayan, onu temsil eden sonsuz güven veren, bir değer, bir sembol, bir Önderlik olmazsa hiç kimse böyle bir şeye cesaret edemez. Önderlik gerçeğini hemen hemen bütün paragraflarda işlemiş. Beni tanımaz bu yoldaş ve yeni yoldaşlardan bir yıllık arkadaşlardan biridir. Fakat mükemmel incelemiş, ben bu yoldaşla sanırım uzaktan da olsa hiç konuşmadım. Ama buna rağmen bu kadar anlayabilen, anlamakla yetinmeyen, yorumlayabilen, özümseyebilen ve bunu böyle bir militan kişiliğe dönüştürebilen, PKK’nin hakiki militanı olarak değerlendirmek gerekir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER