TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜLME İŞARETLERİ ARTIYOR
İki kutuplu dünya eksenli kurgulanan hantal bürokratik Türkiye anti insan odaklı misyonunun sonuna nihayet geldi ve iç-dış demokratik mücadele kararlılığı sayesinde de olağanüstü bir çözülme sürecine girdiğinin güçlü emareleri belirginlik kazanmaya başladı. Bugün o eski statüko çizgisinde ayakta kalıp yaşam bulması nerede ise imkansız bir seçenek olarak her geçen gün kan kaybetmeye devam ediyor. Zamanın ruhuyla uyumlu devrimci dinamikler sayesinde her alanda eski Türkiye tel tel dökülüyor.
Soğuk savaş sürecinde dünyada ki birçok ülke kabuğunu kırarak bir şekilde değişim ve dönüşüm geçirdi bürokratik hantal kurumlaşmalarını halkın demokratik taleplerini kısmi de olsa dikkate alarak dönüştürdü. Sosyal, siyasal, ekonomik, teknoloji-bilimsel, askeri, kültürel, tarihsel, inançsal alanlarda tabularını yıkarak dünya ile entegrasyon’a kendilerini yeni bir zihniyet üzerinden kurumlaştırarak açtı ve muazzam zengin deneyimler kazandı. İnsan odaklı yaklaşımlar barış ve refah iklimini tekrar getirdi. Türkiye ise kendi içine kapanarak ve insanlık değerleri ile uyumlu hiçbir yenilik yaratmadan içinde didişerek çağdan düştü.
“Medeniyeti tek dişi kalmış canavara” benzeten o çarpık kof egemen zihniyet despotlaşarak insanlık için tam bir kangrene ve vebaya dönüştü dokunduğu her yere yıkım, talan, savaş, kan, gözyaşı, zulüm, yoksulluk ve çağdaş bilinçten yoksunluk getirdi. Takkiye maskesi ve taklitçilik sahte mağduriyetlerle birleşerek kısa bir süre işe yarasada çözülmenin gerekçelerine dönüşmekten kurtulamadılar. Siyasi İslam patentli egemen zihniyet tüm üretime dayalı olması gereken sermayeyi betona gömerek ülkeyi iflasa sürükledi. Zihniyet dönüşümü geçirmeye direnerek düşünen-üreten bilinçli kesimleri sistematik olarak ortadan kaldırdı. İnancın kendisine ihanet etti ve büyük toplumsal kırılma yarattı.
Bu despot zihniyet toplumsal ihtiyaçlara cevap verecek ve çağın gereksinimleri ile uyumlu kurumlaşmaları yaratamadı, yaratıcı eğitim yerine teokratik ezbere dayalı ortaçağ referansları içeren çağdan düşmüş ruhu ve zihni çalınmış kof bir nesil yığını ortaya çıkardı kapitalizmle uyumlu tüketen bir toplumu teşvik etti üretime dayalı tüm alanları adeta kısırlaştırdı. Tarım toplumunu ithalata mahkum etti! Bu köhne zihniyet ülkenin kanını kuruttu ve toplumu kutuplaştırarak çağın dışına itti.
Türkiye’de demokratik gelişimin öncülüğünü yapan Kürt demokrasi ve özgürlük mücadelesi karşısında şiddet ve baskı dışında bir yöntemle kendini ifadelendiremeyen mevcut egemen statüko sefilleri oynamaktan kendisini kurtaramadı. Demokratik çağdaş anayasal çözümler noktasında kendini çağın evrensel ölçüleriyle haklı taleplerini ifadeye kavuşturan Kürt demokrasi ve özgürlük hareketi ülkenin tek kurtuluş umudu olarak ortada vazgeçilmez bir seçenek olarak duruyor bu faşizan sistemi her açıdan çatırdatıyor ve demokratik kurtuluş fırsatı yaratıyor.
Kendini demokratik bir alternatif olarak yapılandıran Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesinin Türkiye halklarına ulaşmasını engellemeye dönük gerici egemen zihniyetin son çırpınışları da fayda vermeyecektir. İktidar için kardeşin kardeşini öldürdüğü bu barbar zihniyetin darbeleri bir kader olarak halkların başı üstünde demoklesin kılıcı gibi salladığı korku tiranlığıda aşınmıştır ve artık sonuç yaratmaktan da oldukça uzaktır. Direnenler korkuyu toplumun vicdan tanıklığın da defalarca öldürerek bir direniş-diriliş geleneğine dönüştürebilmişlerdir.
Bugün yaşanan ekonomik ve yönetimsel kriz toplumun militarizm üzerinden teslim alınması stratejisini boşa çıkaracak boyuttadır. Örgütlü bir demokratik toplumsal muhalefet alternatif olarak kendini bu süreçte kamusal alana kararlılıkla sunabilirse yüz yıllık köhne statükoyu yıkması içten bile değildir bunun objektif ve subjektif zemini çok net oluşmuştur.
Bu hafta basına düşen '10 Ekim 2015 Ankara terör saldırısı, AKP'nin DAEŞ militanlarını bizzat görevlendirmesi sonucunda gerçekleşti...'' haberi ve devamla “103 kişinin ölümüyle sonuçlanan Ankara katliamının AKP’yi işaret etmesi yine Avrupa Birliği'nin istihbarat birimi EUINTCEN'in AB içindeki en üst düzey karar mekanizmalarına gönderdiği 'çok gizli' kayıtlı bir istihbarat raporunda bunun yer alması çok önemli gelişmelere işarettir. Yine ABD’de tutuklu bulunan Türk kara para sisteminin beyni R.Zarrab’ın” ben daha bir numaranın ismini söylemedim” beyanı önemli çözülme ince mesajlardan bir diğeridir. Her açıdan kirlenen, yozlaşan, kokuşan bu ceberut sistemin miadını doldurduğu aşikardır. Devasa bir insanlığa karşı suç rejimi tüm çıplaklığıyla ortaya saçılmıştır.
Türkiye halklarını bir köle olarak faşist işgali altında tutan bu egemen kliğin saltanatına Kürt ve Türk halkının demokratik birliği son verecek güçtedir. Bunun çok güçlü sinyalleri de dipten geliyor. 24 Haziran seçimleri bunun için tarihi bir fırsattır. Bu yaşanan sıradan bir seçim değil demokrasi ile gericiliğin hesaplaşmasıdır. Seçimden kaçmak için oyun üstüne oyun peşinde koşsa da Recep Tayyip kimsenin korkuya kapılmasına da gerek yoktur. Recep Tayyip Erdoğan’ı ve çağdışı faşizan zihniyetinin ipini Kandil direnişi çekecek boyuttadır yeter ki buna herkes tedbiri elden bırakmadan inansın ve bulunduğu her kulvarda üstüne düşen tarihi duruşu sergilesin batıdan sezinlenen pozitif sinyaller içeren politik tutum sandıklara yansırsa bu sefer zafer kaçınılmazdır.
"Özgürlük, düşünce ve eylemin dengesidir." Lupelius
KEREM ÇİFTÇİ ( ARŞİV ARYEN 2018)
YORUM GÖNDER