SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (42.BÖLÜM)
II- Sümer örneği, zordan ziyade ideolojik yeniden kuruluşun başrolü oynadığını kanıtlamaktadır. Mısır’da da bu husus geçerlidir. Şu gerçeği tespit etmiş oluyoruz: Sınıflı toplumun başlangıçtaki rolü ilericidir. Bunu ideolojik üstünlük ve artı-ürünün kıyaslanma kabul etmez fazlalığında göstermektedir.
O halde insanlık, “Neden köleciliği kabul ettin?” diye suçlanamaz. Bu olsa olsa edebi değer taşıyan bir eleştiri olabilir. Daha sonraki bir ur gibi büyüyen yönetici sınıfın varlığı da bir gerçek olup, “azmanlaşma” nın, azgınlaşmanın gelişmesinin temel toplumsal nedenidir. Urlaşma, sınıflaşmanın gereksiz kısmıdır. Aylaklaştıkça işlevsizleşen kesim, sistemin artan sömürü ve zorbalığının kaynağı durumuna gelmekte gecikmeyecektir.
Bu durum önceleri işbölümünde gerekli bir yeri olan yönetici sınıfın büyümesiyle paralel olarak ya dışa, emperyalizme yönelerek talan ve işgal politikasını geliştirecek, veya birlikte iç sömürü olanaklarını sonuna kadar zorlayarak, köleci sistemin tutuculaşmasına ve giderek tümüyle gereksizleşmesi sürecine yol açacaktır. Burada insan doğasını, özellikle psikolojik temel özellikleriyle toplumun mitolojik çağda yaşamasının doğurduğu ruhsal ve zihinsel yapının kral şahsında kendini nasıl “tanrılaştırmaya” götürdüğünü, politik kimliğin bu dinsel yansımasını incelemek başlı başına ayrı ve önemli bir konudur.
Fakat tanrının başlangıçta gözükmeyen “cezalandıran” sıfatı, kesinlikle köleci sistemin tutuculaşmasını ve artan tepkilere karşı yönetici sınıfın zor sistemine artık kurumsal bir işlev kazandırmasını yansıtmaktadır. Tanrılar sistemiyle politik ve toplumsal sistem arasındaki dili çözmek, sosyolojinin en temel bir çözümleme görevidir; bu dili sessizce veya silikçe, daha az önem vererek ele almak ise, ancak hakim sınıf anlayışının etkisiyle izah edilebilir.
Halbuki toplumları çözümleyebilmek, en az maddi değerleri –örneğin para manevi değerleri örneğin din ve tanrı incelemek kadar önemlidir. İlerdeki bölümlerde bu konuya daha derinliğine yaklaşmaya çalışacağımı belirtmekle yetiniyorum. Fakat bu yönlü çözümlemelerin arketip (ilk örnek) olarak Sümer toplumunda incelenmesinin çok çarpıcı ve verimli sonuçlar verdiği de açıktır. Bu anlamda uygarlık tarihi aslında Sümer toplumunun büyümüş, dallanmış ve giderek farklılaşarak çeşitlenen devamı niteliğindedir.
M.Ö 2000’lere gelindiğinde Babil’in yükselmesinde somutlaşan durum, köleci sistemin artan zorbalığı ve rahip saptırmacılığında gelişen bilinçli hileliktir. Hammurabi’nin şahsında yaşanan, sistemin zorba karakterle ancak yürüyebileceğidir.
Dolayısıyla bu aşama genel bir anlama sahip olup, ya çöküş ya reform gibi bir ikilemi de tarihin gündemine sokmuş bulunmaktadır. Daha sonraki gelişmeler, çöküşlerin zorla durdurulması kadar, ardı arkası kesilmeyen peygambersel çıkışlarla yumuşatılması ve daha yaşanılır kılınması biçiminde kendini gösterecektir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER