NEWROZLAŞAN HALKIN ÖYKÜSÜ-7.BÖLÜM
Bir halk bir coşmayı görsün, geriye kalan artık akmasıdır ve de onurlanmasıdır.
Kürt halkının coşkusu yüksektir ve akıyor, kutsallık derecesinde tarihe akıyor. Bu durum, tarihin her anında yaşanan anlar değildir. Böylesi anlara, tarih, kahramanlık anları diyor. Ve böylesi anlar oluşum anlarıdır, yaratılış anlarıdır. Yaratılış anlarını kutsal kitaplar bin yıllar geçse de kutlarlar. Hep dün ya da bugün yaşanmış gibi ele alarak bağlılıklarını belirtirler. Bundandır ki kutsal günler ya da anlar bayramlar diye ele alınarak yüce anlamlar yüklenir.
Evet, Kürt halkı yeniden yaratılışını yaşıyor. Newrozlaşmak demek yeniden yaratılmak demektir. Yeniden yaratılmak ise yenilenmek yani Newrozlaşmak demektir.
En son Newroz kutlamalarına bakarak bunu görmek zor olmayacaktır. Gever gibi nüfusu sınırlı olan bir ilçede yüz binler meydanlara akıyorsa orada durup bir düşünmek gerek. Ve Kürdistan’da ismi duyulmayan yerler Newroz için selama duruyorlarsa orada düşünmenin de ötesine geçerek yoğunlaşmak gerek. Bir halk yediden yetmişe değil, beşikten 90’ına kadar ayağa kalkmışsa orada durmak gerekir.
Analar, dedeler yeniden yaşama gözlerini açar gibi halaya kalkarak kendilerinden geçiyorlarsa orada durarak köklü değerlendirmelere gitmek gerek.
Ve aylardır bir halk ayakta 15 Şubat diyerek, 8 Mart diyerek ve şimdi 21 Mart diyerek, yarın Kahramanlık haftası, sonra 28 Mart büyük komutan Agit yoldaşın şahadet günü, peşinden Önderliğinin doğum günü vesilesiyle ağaç dikme haftası diyerek gece gündüz eyleme geçmişse orada artık yeni bir halk yaratılmış demektir.
Ve unutmayalım bu halk sokaklara indiğinde her gün yakalanmaları, içeriye girmeleri ve inanılmaz cezaları alacağını bilerek dökülüyor. Yine her kutlamanın faşistlerce ölüm deryasına boğulacağının hesabını yaparak akıyor meydanlara.
Ve bu halk kadınlarının zılgıtlarıyla, tililileriyle, siyaset meydanında öncü olmasıyla, örgütlemede önde olmasıyla, kültürel sahada en önde yürümesiyle akıyor. Kadın dirilişini Kürt halkının dirilişi ve Newrozlaşmasıyla örerek akıyorlar.
Analarının her gün barış barış diyerek sokaklara indiğini, yıllar önce kaybedilen oğullarını inadına inadına peşini bırakmadan aradığını, şahadetler yaşanırken ‘bu benim evladım değildir, sizin evladınızdır, Kürdistan’ındır’ diyerek gülerek zılgıtlar atarak akıyor.
Yaşlı çınarları zindanlara atılırlarken, işkencelerden geçirilirlerken, morallerinin düşmesine izin vermeden akıyorlar. Hem de düşmanın tüm satın alma girişimlerine kulak asmadan, ellerinin tersiyle iterek bunu yapıyorlar. Yine 8 Martlarda kadınlarının, kızlarının, gelinlerinin, eşlerinin yanlarında yer aldıklarını göstererek akıyorlar.
Ve çocuklar, bir taş atarlarken on yıl hapislerde yatacaklarını bilerek akıyorlar. Ve başka çocuklar gibi artık oyuncak istemiyorlar, sadece ve sadece sömürgecilere ve onların polislerine, jitemcilerine, MİT’li ajanlarına fırlatabilecekleri taş istiyorlar.
Onlara gelecekte dünyanın tüm çocukları gibi rahat okuyabilmeleri, rahat oynayabilmeleri ve rahat hayal kurarak o hayallerine denk yaşayabilmeleri için dağların doruklarında mücadele ettiğimiz çocuklarımız. Şimdilerde onlar taşlarıyla, sapanlarıyla Kürt halk düşmanlarının yüreklerine korku salıyorlar. Bizim geleceğin generallerimiz ve şimdiden gerilla olarak ve HPG üyeleri olarak kabul ettiğimiz çocuklarımız.
Gençlerimiz, gelecek aydın yarınlar için yola çıkan gençlerimiz. Başlarına sardıkları poşularıyla haykırdıkları slogan ve fırlattıkları Molotoflarla yüreklere su serpen ve halkımıza umut veren gençlerimiz. Gençlerimiz geleceklerini yeniden yaratılış destanında görerek hiçbir fedakârlıktan çekinmeden akıyorlar. Başka halkların gençleri gibi okullara, üniversitelere ve iş hayatına atılamıyorlar. Özgürlük elde edilmeden bunların onları boyunduruk altında kurtarmayacaklarını bilerek akıyorlar meydanlara.
Ve asırlık-çilelerden çile seçmeye zorlanan-Melerimiz, Pirlerimiz, Dedelerimiz. Mele Abduhraman’nımıza ne çektirdikleri ortada. Ve ne kadar Kürt medreselerinde yetişmiş yurtsever Melemiz varsa faili meçhul cinayetlerle katledilen Melelerimiz. Bugün yeniden yaratılış günlerinde onlarda akıyor. Ama bu kez kendi gelecek özgür günleri için akıyorlar.
Ve daha sayamayacağımız nice Kürdistanlılar. Daha doğrusu Kürdistan’da yaşayanlar. Asurîleri, Süryani, Ermeni, Arap komşularımız, dostlarımız. Onlar da akıyor. Kardeşleşmenin zehirlenmediği günlere doğru akıyorlar.
Evet, bir halk yeniden yaratılıyor, bu topraklar yeniden özgürlüklere doğru akıyor. Aktıkça kendinden geçerek, trans halinde, yüksek moralle bunu yapıyorlar. Medleşmeye doğru akıyorlar.
Lanetlilikten, düşürülmüşlükten kutsanan bir halk olmak sadece ve sadece insanları onure eder. Böylesine tarihi kesitleri yaşayarak gelecek kuşaklara ‘bu anlattığınız tarihi kesitte bende yaşadım, bende bu yaratılış destanında yerimi aldım’ demek gerçekten sadece ve sadece insanı onure eder, insanı kutsal kılar, insanı ölümsüz kılar.
Ve bu halk, bu topraklar böylesine bir tarihi süreci yaşıyor. Yaratılışı yaşıyor. Başka bu kadar fedakârlığı, katılımı, riski göze alarak yaşamayı neyle izah edeceğiz?
Başka da 70’lik, 80’lik ana ve babalarımızın, dindarlarımızın, kadınlarımızın, gençlerimizin, çocuklarımızın ayağa kalkışını-hem de hiç bir şey istemeden yürümelerini-neyle izah edeceğiz?
Evet, bu ayağa kalkışın sadece ve sadece bir izah vardır, o da; bu halk Newrozlaşıyor...
Bu halk yeniden doğuyor…
Bu halk yeniden kendisini yaratıyor…
Ve bu halk dünyanın halkları arenasında artık onurlu bir şekilde hak ettiği yerini alıyor…
Ve bundan böyle de hiçbir güç, ne kadar baskıcı olursa olsun, ne kadar gaddar olursa olsun, ne kadar faşist olursa olsun bu tırmanışı durduramayacaktır. Bu tırmanış daha da yükselerek ‘Demokratik, Özgür bir Kürdistan’ yaratılana kadar sürecektir.
Newrozlaşan halka olan saygımızı, bağlılığımızı, onun uğruna hiç bir tehlikeden kendimizi geri koymayacağımızı ve gerektiğine ölümün üstüne üstüne yürüyeceğimizin sözünü bu yeni Newroz günlerinde, Newrozlaşan halka daha güçlü bir şekilde veriyoruz.
Sözümüzü tekrarlarken, emperyalistlere, sömürgecilere, bugüne kadar hep ihanet içerisinde yaşayarak Kürt halkına karşı düşmanlarıyla işbirliği yapanlara da bu ezme sevdalarında vazgeçin diyoruz. Artık hiçbir numaranız bu halkı dize getiremeyecektir. Ve yol yakınken gelin halkınızın yanında yer alın diyoruz.
Yazımızı sonlandırırken; yaşasın Newrozlaşan halk ve bu halkı gün yüzüne çıkararak yaratan gladyatörlerin yaratıcısı ve bu uğurda canını vermiş gladyatörlere…
MAZLUM RAHŞAN
BİTTİ
YORUM GÖNDER