PKK’NİN ORTAYA ÇIKIŞI, SANATIN DİRİLİŞİDİR
Kürdistan’da sanatın kaynağı PKK mücadelesinin kendisidir
Kurtuluş mücadelesinin ortaya çıkardığı kültür ve sanata karşılık vermek gerekiyor. Yani devrimle ilgili olduğu kadar, sanat da bir kavram ve bu etkinliğe bir uygulama imkanı verdirebiliriz. Bunun devrimci politikayla ilişkisinden bahsediyoruz. PKK’nin çıkışıyla ilişkisinden bahsediyoruz. PKK ve kültür, PKK ve ahlak soruları şimdiden ortaya çıkmış durumda.
Şüphesiz böyle değişik tanımlar da yapacağız. Hemen bir tanımı düşünüyorum da. Sizlerle böyle bir sohbet havası içinde sanırım şunu belirtebilirim; insan etkinliği içerisinde, insan türünün doğal ve toplumsal kuralların acımasızlığı altında, maddi yaşamını üretirken karşılaştığı zorlukları, yoksullukları ve acıları dindirmek için yaptığı yaratış faaliyetleridir. Dikkat edelim, insana özgü bir yaratma faaliyeti.
Örneğin, politika sanatı denir, ama bu söylediğim anlamda bir sanat değildir. Ekonomi sanatı denir, ama bu da belirttiğimiz türden sanat olmuyor. Bu konuda politika, ekonomi daha çok belli kurallar altında yürüyor. Toplumsal yaşamdır. Sanat biraz daha değişiktir. Sanat; politik mücadelede, ekonomik mücadelede, hatta ideolojik mücadelede karşılaşılan zorlukları, darlıkları yetersizlikleri, acıları giderme ihtiyacından kaynaklanır ve bu ihtiyacın karşılanması için ortaya çıkardığı ürünler olarak tanımlanabilir. Bir türküyü örnek olarak ele alırsak, bizdeki türkü kültürüne bakalım, toplumsal ve doğal zorluklar karşısında sese yüklenerek oluşturulan bir üründür. Bazı türküler sevinmemize, coşkumuza yol açar, ezgiler ise, acılarımızı ses haline getirerek anlamlandırmaya, onlarla çağrışım kurmaya, dolayısıyla acılarımıza merhem olmaya götürür. Aynı şey diğer sanat türleri için de geçerlidir. Oyun, yazılı edebiyat türleri, heykel, resim, edebiyatın çeşitli türleri de böyle değerlendirilebilir.
Büyük mücadelelerin verildiği yerlerde, büyük zorluklar ve acılar yaşanır. Dolayısıyla büyük sanat eserleri ortaya çıkar. Ve acıların, zorlukların türleri kendi sanat türlerini de yaratır. Fakat burada anlaşılması gereken sanat, tamamen bir insan işidir. Hem de insanın politik mücadelesinin işi değildir. Politika bir yerde toplumun diyalektik materyalist felsefeye göre yaşaması gereken tarihi bir sürecidir. Biraz da bilimseldir. Politika bir bilim olarak işleniyor, bir sanat olarak değil. Sadece bir bilim olarak ele alınıyor. Yine ekonomi bir sanat olarak değil, bir bilim olarak işleniyor. Bilimle sanat arasında fark var, ama birbirlerine zıt değildir. Sanat kesinlikle bilim değildir. Sanat aslında bilim dışında, bir anlamda bilim ötesi bir olgudur. Bu yorumu bir de ideoloji yönünden ele alırsak, sanat ideoloji de değildir; bilim ve ideoloji dışında kalan alandır. Mesela PKK’nin yürüttüğü mücadele bilimsel sosyalizme dayanıyor; bu anlamda bilimsel anlamı olan bir politik savaştır. Bu anlamda sanat savaş da değildir. Fakat daha şimdiden birçok sanat alanına yansımıştır. Yani sanat alanı olarak tabir edebildiğimiz alanlara etkide bulunmuştur ve sanat alanlarını da dönüşüme uğratıyor. Mesela klasik oyun, türkü düzeni artık farklılaşıyor. PKK’nin devrimci sonuçlarını dikkate alarak hem yansıtma, hem de dönüşmeyi yaşıyor. Bir yerde okumuştum, tam hatırlayamıyorum, ama şöyle söylüyordu; Sanat, insan faaliyetlerinin yansımasıdır, dönüştürülmesidir.
Kimi yansıma olması gerektiğini söylüyor, kimi dönüşüm olması gerektiğini söylüyor. Bizde dönüşüm yanının ağır basması daha nettir. Açık salt bir yansımayla yetinilmeyeceği, yaratıcı bir ameliyattan geçmesi gerektiği kanısındayız. Dolayısıyla dönüşüm gerekiyor. Bizde sanat alanında devrimci dönüşüm, sanatsal dönüşüme denk düşer. Kürdistan için devrimci bir sanat, olsa olsa şu anlama gelir: Çok doğru bir mücadele sürecinden geçiyoruz, bilimsel sosyalizmin kılavuzluğunda yürüyoruz. Bu, politik ve askeri olarak bilimi de zorluyor. Bununla yetinmeyerek, artık giderek sanatın konumuna da ulaşmayı gerekli kılıyor. Dolayısıyla sanat yaratılmalıdır.
Ama “devrimci sanat yaratılmalı” derken, başlı başına bir savaş alanı olduğunu belirtiyoruz. Yaratıcısı hem teorik olacak, hem pratik olacak. Yaratıcısı, devrimci savaşımın ideolojik politik, askeri ve bilimsel gelişme kanunlarına dikkat ettiği kadar, sanatın gelişme kanunlarına da hakim olacak. Bizim ozanları, sanatkarları düşünüyorum. Tüm bu yasalardan habersizler, inceleme gereğini dahi duymuyorlar. Bunların ortaya çıkaracağı sanat ürünü, tam bir aceminin veya amatörün faaliyeti olabilir. Bu da yetmez tabii. Bu çalışma tarzından profesyonel bir sanat ekibi çıkmaz ve çok ilkel kalır. Zaten öyledirler.
O halde, sanatın gerekliliğine “evet” diyoruz. Kendi yaşamımda da bunun örneklerini görüyorum. Bir devrimcinin aynı zamanda bir sanatçı özelliğine sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Devrimcide sanatçı yan, güzellik yanıdır, işleri güzel yapma sanatkarlığıdır. Bunun da bir kuralı var. Örneğin, politik mücadelesinin kurallarına uymak, yani onun bilimine göre gitmek önemlidir; bunun sanatla ilişkisi ise, işleri bir türkü söyler gibi yürütmedir. Güzel yürütme derken, çekici kılmaktan bahsediyorum. Çünkü bizim toplumumuz, bilimsel içeriğinden ziyade, göze kulağa hitap eden sanatsal etkinliğine göre daha fazla harekete geçiyor. Dolayısıyla işin sanat yönünü, kişinin sanatkar yönünü, incelikli, güzellikli yönünü ihmal etmemesi gerekiyor. Bir devrimcinin kendi faaliyetinde kaba saba olmaktan çıkıp sanatkar inceliğinde, ama bilimsel temelde yürütme gereği ortaya çıkıyor.
Daha derinlikli olarak, bizim Parti’de geliştirmek istediğimiz sanat sorunundan, özellikle de militan için sanat sorunundan bahsediyoruz. Bu daha fazla önem taşıyor. Devrimci faaliyetin sanatsal yönüne dikkat etmek gerekir. Bu yöne dikkat etmek demek; folklordan yararlanmayı bilmek demektir, resimden yararlanmayı bilmek demektir, müzikten yararlanmayı bilmek demektir, diğer heykelcilik vb. sanat dallarından yararlanmayı bilmek demektir. Daha doğrusu, insanın kendisini bir türkücü gibi, bir ressam gibi, bir heykeltıraş gibi, bir edebiyatçı gibi ince kılması demektir. Gerekli olan bu yönlerini geliştirirsek, devrimci militan, Kürdistan’da sorunun en özgül yanını geliştirir. Türkü söyler gibi kulağa hoş gelen hareketlilik düzenlerse, “çok güzel bir eylem yaptılar” denilir. Bu eylemin sanatsal yanıdır. Sanatı da etkileyen bir biçimde yapılmıştır. Tam vurulması gerektiği gibi vurulmuştur. Gerilla için rahatlıkla bir türkü ortaya çıkabilir ve bir türküyü hak edecektir.
Zindan direnişi üzerine bir yığın şiir ve türkü söylendi. Zindan eylemi türküyü hak eden bir eylemdi. Bu eylemden sanatsal bir ürün yaratılıyor. Büyük bir direnişten sanat eseri ortaya çıkıyor. Bir sürü resim de ortaya çıktı. Yarın heykel de yapılır, daha gelişmiş müzik ürünleri de çıkar. Nice nice ezgiler, nice operalar ve edebi eserler ortaya çıkacak. Bu eylemin şimdi romanı yazılıyor, yarın destanı yazılır. PKK eylemi, bir bütün olarak sanat eylemidir. PKK eylemi, Kürdistan için yeni sanatın odağıdır, kaynağıdır ve hemen hemen bütün sanat özelliklerini kendisi içinde barındırır. PKK’siz bir Kürdistan’da sanat ölmüştür, var olana da sanat denilemez. Türkiye Cumhuriyeti’nin sanatı bir istila hareketidir. Türkiye Cumhuriyeti sanatı, burjuvanın, Kürdistan’da var olan gelenekleri, halk etkinliklerini boğması, asimile etmesi, tasfiye etmesinin hareketidir. Yani sanat ölmüştür. O halde PKK’nin ortaya çıkışı, sanatın dirilişidir. Sanatın kaynağıdır, temelinin atılmasıdır. Sanatın yüreğinin, sanatın ruhunun boy vermesidir.
Sanat bu anlamda, o ruhu yakalama, ona biçim vermedir. Mesela gerilla eylemi ses veriyor, bu sesi türküye dönüştür veya resme, heykele dönüştür. Bir eylem bu yankıyı yapmışsa, orada sanat ürünleri elde edile bilinmeli. Örneğin edebiyata geçmeli. Öylesine kutsal, öylesine göklere çıkaracak yaşam ve direniş örnekleri var ki, romanlaştırılacak yaşam ve direnişler bunlardır. PKK’nin öyle militan direniş örnekleri var ki, bunları mutlaka bir şiire dökmeli, hikayesini yazmalıyız. Bunları romanlaştırmalı, hatta destanlaştırmalıyız. İşte yazılı edebiyat böyle ortaya çıkar. Edebiyat bu noktada hemen devreye girmelidir.
Bu konularda görevler çok sınırlı yerine getiriliyor. Devrimci sanatın gerçekleştirilmesi konusunda görevlerimize çok yetersiz yaklaşıyoruz. Yaşamımız, duyguları davet eden bir yaşamdır. PKK somutunda yaşanan acılar, ızdıraplar, çaresizlik, umut, teskin etme, öfke o kadar kapsamlı, o kadar soyludur ki, olumlu anlamda mutlaka sanata yansımalıdır. Devrimci sanatın zengin bir hazinesi var. Yüzlerce kitap, türkü, resim ve heykelin geliştirilmesi gerekir. Bu kadar değer toprağa gömüldü, eğer onlar toprağın altında çürürse, bir nevi bu ihanete benzer. Bu konuda sanatçı rolünü somut oynayamazsa, kendi kaynağına ihanet etmiş olur. Yani sanatçı kendi kaynağını görmüyor, kendi kaynağına sadakatle bağlı değildir. Dolayısıyla kaynağına ters düşüyor.
Yaşanan acıların kötü yanı da, gerici yanı da eleştiri anlamında veya ibret olma anlamında sanata yansıtılabilir. Çirkinlikler de ortaya çıkmıştır, haksızlıklar da ortaya çıkmıştır. TC’nin zulmü, vahşi uygulamaları ve düşürdüğü insanlar, umutlarını ezdiği insanlar var. Bu gerçek sanata yansıtılırsa, eğer bu başarılırsa, Nobel ödüllerine, Politzer ödüllerine bile aday olabilir. Çünkü büyük bir insanlık dramı ve savaşımı söz konusudur. Eğer sanat rolünü yeterince oynarsa, sanat alemine en değerli eserlerden bazıları armağan edilebilir.
Devrimde kendisini yaratan Kürdistan, sanatta da kendisini yaratan Kürdistan gerçeğidir. Sanatta kendisini yaratan Kürdistan olgusu da, örnek ve hatta başarılı bir düzeyi tutturmaya yönelmiş demektir. Kürdistan için sanat perspektifi bu temelde ele alınabilir. Kendisine güvenenler, en başta da Parti militanları bu işin gerçek ustasıdırlar. Parti militanlarından daha usta sanatkarlar çıkmaz. Daha şimdiden bizim çok amatörce de olsa, sanat etkinliklerimiz, militan etkinliklerimizle iç içedir. Hatta aynı kişilerden bile gelebiliyor. Bu doğaldır da. Militanlıktan kopuk bir sanat, uzlaşmaya götürür.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
“Kültür Sanata İlişkin Önderlik Perspektifleri”
Devam edecek
YORUM GÖNDER