GERASİMOV DOKTRİNİ NEDİR?
XXI. yüzyılın eşiğinde Türkiye ve Türk dünyası Avrasya’daki jeopolitik depremlere bağlı olarak sarsıntılar geçiriyor. Yakın kara ve deniz havzamızda çatışmalar ve çelişkiler bütün şiddeti ile devam ediyor.
XXI. yüzyılın eşiğinde Türkiye ve Türk dünyası Avrasya’daki jeopolitik depremlere bağlı olarak sarsıntılar geçiriyor. Yakın kara ve deniz havzamızda çatışmalar ve çelişkiler bütün şiddeti ile devam ediyor.
Bütün bu çatışmalar ve çelişkiler yumağı Türkiye’ye ve Türk dünyasına ürettiği tehdit ve riskler kadar avantajlar ve yollar da açıyor.
Paradoks Türkiye’nin bütün bu sorunlar yumağını bir sorunsal olarak tanımlayıp, tasnif ederek, sistematize edip toplam milli güç unsurlarını “ehem mühim” tasnifine tabi tutup ekonomi politik perspektifli olarak çözüme kavuşturacak teorik açıklama ve anlamlandırma yeteneğinden mahrum olmasıdır.
Entelektüel birikimden ve akademik bilgiden yalınkılıç kaçan partiler sistemimizin hali ortada ve içler acısı.
Son 300 yıldır bize özgü bir epistemolojk anlayış bir yeni anlam küresi bir perspektif kuramadık.
Ülkemizde fikir ve düşüncelerin mensupları ve takipçileri değil inançlı müminleri var fikir hareketlerini din ve mezhepler gibi bir inanç meselesi olarak algılayıp dondurduk herkes kendince bir meşrep icad edip dünyaya değmeden kendi paralel evreninde her şeyden izole modern bir mağara adamı gibi yaşıyor.
Alışılageldik kuru ezberlerler ve doldur boşaltlarla, yaklaşımlarla bu yeni paradoks aşılamaz.
Peşin söyleyelim bu kafalar milli akıl, beka, strateji ve bilim, jeopolitik kültür ezcümle bir çağdaş kültür ortaya koyamaz, koyamıyor da.
Gardaşşş, devrim, peltek s, güveç gocuklu celep metaforlarının temsil ettiği bir tufeyli iklimdeyiz.
Rekabet halinde olduğumuz yanı başımızdaki ülkelerin kurumlarıyla, akademiyalarıyla ,stratejik etüt enstitüleriyle kendimizi, kamacı enstitülerimizi mukayese edersek belki utanır kendimize bir çekidüzen veririz. Açık çay içip kuru erik yiyerek devlet idare edilemeyeceğini öğrenir Tonyukuk’dan Akşemseddin’e, Ahmed, Cevdet Paşa’ya uzanan tarihsel âlim bürokrat profiline bir nazar ederiz.
İşte Valeriy Gerasimov’un doktrini…
Ocak ayının sonunda Askeri Haber Merkezi'nde genel bir toplantı gerçekleşti. Bu toplantıya hükümet ve yüksek yargı temsilcileri de katıldılar. Rusya Federasyonu Genel Kurmay Başkanı'nın "Askeri Güç Kullanımında Belli Başlı Tarz ve Şekil Değişikliği Eğilimleri, Askeri Bilimlerin Mükemmelleştirilmesi Amaçlı Güncel Çalışmalar" konulu bildirisinin önemli noktalarını dikkatinize sunmak istiyoruz.
XXI. yüzyılda savaş ile barış durumları arasındaki farkların kaldırılması yönünde bir eğilim gözlenmektedir. Artık eskisi gibi savaşlar patlak vermemekte, ancak alışık olmadığımız bir biçimde yürütülmektedir. Askeri çatışma deneyimi ve bu arada Kuzey Afrika ve Yakın Doğu'da renkli devrimler olarak adlandırılan vakalar, tamamen istikrarlı bir ülkenin sadece birkaç ay ve hatta birkaç gün içinde şiddetli bir silahlı çatışmanın arenasına dönüşebileceğini, yabancı müdahalenin kurbanı olabileceğini, kaosun , insani felaketlerin ve iç çatışmaların derin sularına gömülebileceğini teyit etmiştir.
1. Arap Baharı Dersleri
Elbette ki "Arap Baharı" olaylarının savaş olmadığını, zira biz askerlerin bu konuda hiçbir şeyin eğitimini almadığımızı söylemek her şeyden kolay olanıdır. Ancak bunun tam aksi olarak, tam da bu olaylar XXI. yüzyılın tipik savaşlarıdır demek de mümkün müdür?Bu olayların kurbanları ve yol açtıkları yıkım, sosyal, ekonomik ve siyasi sonuçları bakımından yeni tür çatışmalar, gerçek bir savaşın sonuçları ile bir tutulabilir.
Ayrıca savaş kuralları da büsbütün değişmiştir. Politik ve stratejik hedeflere ulaşmada askeri olmayan usullerin rolü artmış, etkinlikleri bakımından bu tür hareketler silah gücünü dikkate değer şekilde geride bırakmıştır. Nüfusun isyancı potansiyelinin harekete geçirilmesi ile ülkede gerçekleşen savaşta kullanılan yöntemlerin merkezi büyük ölçüde siyasi, ekonomik, haberleşme, insani ve diğer askeri olmayan yöntemlere kaymaktadır. Bütün bunlar, önleyici haberleşme savaşı ve özel operasyon güçlerinin eylemlerinin de dâhil edildiği askeri usullerle örtülü bir şekilde bütünleşmektedir. Sıklıkla barıştırıcı girişimler ve kriz çözme maskesi ile başvurulan açık kuvvet kullanımı ise temel olarak ancak çatışmada nihai zafere ulaşma safhasında devreye girmektedir. Doğal olarak bu durumda akla şu sorular gelmektedir: Çağdaş savaş nedir? Ordu neye karşı hazırlıklı olmalıdır? Nasıl silahlanmalıdır? Sadece bu sorulara cevap vererek uzun vadede Silahlı Kuvvetlerin yapılandırılmasının ve gelişiminin istikametini tayin edebiliriz. Bunun için silahlı kuvvetleri hangi tarz ve şekilde kullanacağımızın açıkça ortaya konulması gerekli midir?
Günümüzde geleneksel yöntemlerin yanında sıradışı yöntemlere de sıklıkla başvurulmaktadır. Yeni yönetim ve ikmal yöntemlerinin imkânlarında faydalanmak için birleşik bir istihbarat sahasında faaliyet gösteren karma hareketli birliklerin rolü artmaktadır. Askeri harekât daha dinamik, aktif ve sonuç odaklı hale gelmektedir. Düşmanın yararlanabileceği taktik ve operatif duraklamalar ortadan kalkmaktadır.Yeni bilgi teknolojilerinden, ordularla yönetim organları arasındaki mekânsal, zamansal ve haberleşme kopukluğunu önemli ölçüde kapatmak amacıyla faydalanılmıştır. Stratejik ve harekât düzeyinde büyük orduların (güçlerin) cephe çatışmaları gitgide geçmişte kalmaktadır.
Düşmanla temas kurmadan ona uzaktan etki etmek savaşın ve operasyonun amacına ulaşmasının temel araçları haline gelmektedir. Ordu ve operasyonun hedefine olan etkisi bölgenin bütününde gerçekleşmektedir. Stratejik, taktik, ve harekat boyutları arasındaki ve saldırı ile savuma harekatları arasındaki farklar ortadan kaldırılmıştır. Bu tür mücadelelerde vahim nitelikli silahların kullanımı oldukça yaygındır. Askeri konularda yeni fiziksel koşullara ve otomatik sistemlere göre silahlanma usulü hızla benimsenmektedir.
Çok yaygın olarak uygulanan asimetrik harekat silahlı çarpışmada düşmanın üstünlüğünü dengelemektedir. Bu tür harekatlara karşı özel operasyon gücü, düşman ülkenin bütün bölgelerinde aktif bir cephe yaratmak için iç muhalefet, sürekli olarak imkan ve şekilleri mükemmelleşmekte olan haberleşme imkanlarından yararlanılmalıdır.
Gerçekleşen değişim dünyanın önde gelen ülkelerinin kuramsal bakışlarını da çürütmüştür. Bu değişimin akisleri askeri çatışmalarda da görülmektedir.
Daha 1991 yılında ABD silahlı kuvvetleri Irak’da düzenlediği Çöl Fırtınası harekatında fiilen “Global Ölçek – Global Güç” ve “Hava – Kara Harekatı” konseptlerini uygulamıştır. 2003 yılında "Irak'a Özgürlük" askeri harekâtı 2020 Birleşik Perspektifi olarak adlandırılan kuram gereğince icra edilmiştir.
Günümüzde ise Pratik olarak dünyanın herhangi bir yerinde bulunan hedef veya düşman ordusu üzerinde birkaç saat içinde zafer ve onun kabul edilemez karşı darbesine izin vermemeyi öngören “Küresel Darbe” ve “Küresel ПРО” konseptleri uygulanmaktadır. Ayrıca ABD’de olabildiğince kısa sürede yüksek hareket kabiliyetine sahip karma kuvvetler meydana getirme amacına matuf Global Bütünleşik Operasyon doktrini hayata geçirilmiştir.
Son çatışmalarda askeri harekâtı yürütmede sadece askeri olarak görülemeyecek yeni usuller ortaya çıkmıştır.Lübnan Harekâtı bu tür bir harekâta örnek teşkil eder. Bu harekâtta hava sahası kapatılmış, denizden abluka uygulanmış, yaygın olarak kullanılan özel birliklerle yakın iş birliği halinde harekât eden silahlı muhalif birliklerden de yararlanılmıştır.
Kabul etmek gerekir ki düzenli silahlı kuvvetlerle yürütülen geleneksel askeri harekâtlar üzerinden düşünecek olursak asimetrik usul hakkındaki bilgimiz yüzeysel kalır. Bu durum karşısında bu tür harekâtlar hakkında bütüncül bir teori geliştirmek zorunda olan askeri ilimlerin rolü artmaktadır. Bu konuda Askeri İlimler Akademisinin çalışma ve araştırmalarının yardımı olacaktır.
2. Askeri Bilimlerin Görevleri
Silahlı çarpışmaların yeni imkân ve biçimlerinden bahsederken vatanımızdaki deneyimleri unutmamamız gerekir. Bunlar 2. Dünya Savaşı’ndaki düzensiz birlikler ve Afganistan’daki ve Kuzey Kafkaslardaki düzensiz birliklere karşı yapılan mücadelelerdir.
Afganistan savaşı sırasında askeri harekât yürütmede yeni biçim ve imkânların ortaya çıktığının altını çizmek isterim. Bu mücadelelerin özünde, hepsi düşmanın harekâtından önce davranmak ve ona ağır kayıplar verdirmek amacıyla kullanılmış sürpriz, yüksek hareket temposu, taktik hava indirmesinin ustaca kullanımı yatar.
Günümüzdeki savaşları yürütme usullerindeki değişimi destekleyen bir diğer faktör de askeri görevlerde modern robotik yapıların askeri görevlerde kullanılması ve yapay zekâdanyararlanmadır. Günümüzde pilotsuz uçabilen araçların yanında yarın savaş sahasında yürüyebilen, sürünebilen, sıçrayabilen ve uçabilen robotlar olacaktır. Yakın gelecekte tamamen kendi başına askeri harekât yürütebilecek robotik yapıların icat edilmesi mümkündür.
Bu şartlarda nasıl savaşmamız gerekir? Robot bir düşmana karşı harekâtın usul ve tarzı ne şekilde olmalıdır? Bize nasıl robotlar gereklidir ve onları nasıl kullanacağız. Artık askeri alanda bu sorular üzerinde kafa yormaya başlamamız gerekiyor.
Rusya Federasyonu silahlı kuvvetlerinin stratejik harekat muhtevasını yeniden değerlendirmek gerekir. Bu noktada şu soruların cevaplanması gerekir: Bu miktarda stratejik harekâta gerek var mıdır, bunların hangi türleri ve ne kadarı bize gelecekte gerekebilir? Bu soruların şimdilik cevabı yoktur.
Günlük hayatta karşılaşılan başkaca sorunlar da vardır.
Şu anda biz hava savunma sistemlerinin son aşamasında bulunuyoruz.Bu bağlamda güncel olarak hava savunma sistemlerinin güç ve araçlarına dâhil edilecek tarz ve usullerin geliştirilmesi sorunu mevcuttur. Genel Kurmay bu iş üzerinde hâlihazırda çalışmaktadır. Askeri İlimler Akademisi’ne bu çalışmaya en aktif katılım sağlaması teklif edilmektedir.
Haberleşme savaşı düşman askeri potansiyelini yavaşlatmada geniş asimetrik imkânlar sağlamaktadır. Kuzey Afrika’da teknolojinin, haberleşme ağı yardımı ile devlet yapılarına ve nüfusa etkisine şahit olduk. Haberleşme alanındaki varlığımızı, kendi varlığımızı savunmak da dâhil olmak üzere yetkinleştirmemiz gerekmektedir.
Gürcistan'ı barışa zorlama harekâtı Rusya Federasyonu'nun sınırları dışında silahlı kuvvetlerini kullanması noktasında bir fikir birliğinin olmadığını ortaya koymuştur.
2012 yılının Eylül ayında Lübnan’ın Bingazi kentinde bulunan Amerikan konsolosluğuna yapılan baskın, korsan hareketlerin gerçekleşmesi, yakın zaman önce gerçekleşen Cezair’de rehin alma olayları ülkenin sınırları dışında asker savunma sistemleri kurmasının önemini teyid etmektedir.
Her ne kadar Federal Yasanın "savunma hakkında " kısmına yapılan 2009 yılındaki ekleme Rusya Silahlı Kuvvetleri'nin sınır dışı kullanımına izin veriyor olsa da ordunun harekât tarz ve usulu tayin edilmemiştir. Bunun dışında bölümler seviyesinde operasyonel yararlanmaya dair sorunlar da çözülmüş değildir. Bu kapsama ülke sınırlarında geçişe dair basit prosedür, yabancı devletlerin hava ve kara sahalarından faydalanma, üzerinde bulunulan ülkenin egemen kuvvetleri ile karşılıklı harekat ve diğer sorunlar dahildir.
Söz konusu problem hakkında ilgili bakanlık ve müdürlüklerin bilimsel örgütleri ile ortak çalışma yürütülmesi gerekmektedir.
Silahlı kuvvetlerin yurtdışında kullanım şekillerinden biri barışçıl operasyonlardır. Bu tür harekâtların muhtevası içine geleneksel ordu harekâtı dışında özel harekâtlar da dâhil edilebilir: özel, insani, kurtarma, tahliye, sağlık ve diğerleri. Günümüzde bunların sınıflandırılması, özü ve muhtevası henüz net olarak yapılmış değildir.
Bunun dışında düzenli bir ordunun çözmesini gerektirecek barışı sağlama amacıyla yapılacak bir harekatın karmaşık ve çok boyutlu görevleri onun prensip olarak başka bir sistemle eğitilmesi sini gerektirecektir. Elbette ki barış gücünün görevleri çatışan tarafları ayırmak, barışçıl nüfusu korumak ve kurtarmak, çatışma potansiyelini düşürmeye yardım etmek, asayişi sağlamaktan ibarettir. Bütün bunları gerçekleştirmek bilimsel çalışmalarla mümkündür.
3.Saha Hakimiyeti
Nüfusu düşmanın özel operasyon güçlerinin hareketlerin amaç ve iletişiminden korumak günümüz çatışmalarında özel bir önem kazanmıştır. Bu tür operasyonlar gittikçe artan boyutta kullanılmaktadır. Bu sorunun çözümü saha hakimiyetinin örgütlenmesi ve yürütülmesini düşündürmektedir.
Savaş zamanı ordu mevcudunun 4.5 milyondan fazla olduğu 2008’yılına kadar bu sorun sadece silahlı kuvvetlerle çözülmüştü. Ancak şartlar değişti. Şimdi istihbarat ve terörist kuvvetlere karşı harekat ancak ülkenin bütün kuvvetlerinin organize kullanımı ile mümkündür.
Genelkurmay böyle bir çalışma yayınlamıştır. Bu çalışma, “savunma hakkında” Federal yasadaki değişikliklerle ile birlikte çökmüş olan saha savunması örgütlenmesinde daha açık bir yaklaşıma dayandırılmıştı. Yasa tasarısının kabul edilmesi ile saha savunması sisteminin daha açık tanımlanması gerekmekte, yasal olarak bu sistemde değişik ordu, askeri birlik, organ ve değişik devlet yapılarının rol ve yer alması icap etmektedir.
Bu bağlamda hem çok departmanlı kuvvetlerin kullanım biçimi hem de modern şartlarda onların alan savunmasında, düşmanın terörist ve ayrılıkçı kuvvetlere karşı savaş usullerine dair ayrıntılı tavsiyesine ihtiyaç vardır.
Afganistan ve Irak’taki askeri harekâtların tecrübeleri, silahlı kuvvetlerin yeni dönem çatışmalarına katılımının rol ve derecesi, görev listesinin oluşturulması, askeri harekat tarzı, askeri kuvvet kullanımının sınırlarının belirlenmesi konularında Rusya Federasyonu’nun çeşitli bakanlıkların ve müdürlüklerin Bilimsel örgütlerinin ortaklaşa çalışmasının gerekliliğini göstermiştir.
Önemli bir sorun da orduların interspesifik yapısın göz önünde tutularak karar vermede destek olabilecek bilimsel – metodolojik kadroların geliştirilmesidir. Kadrolarında asker bulunan bütün dâhiliimkânlarda araştırma yapmak gerekmektedir. Bu noktada problem sadece mevcut düzende bunun icrasına engel olan unsuru tespit etmektir. Yeni modellere ihtiyaç vardır.
Askeri çatışmaların yapısının değişmesi, silahlı mücadelenin imkânlarının gelişmesi, onların şekil ve imkânlarının kullanımı, genel güvenlik sisteminde yeni gereksinimleri zorunlu kılmaktadır. Bu durumda da bilimsel faaliyetler için unutulmaması gereken bir başka güzergâhtır.
4. Emirler Gereğince Fikir Üretmek Mümkün Değildir
Günümüz yerli askeri ilimlerinin durumu ülkemizde İkinci Dünya Savaşı arifesinde zirvede bulunan askeri-teorik fikirlerle kıyaslamamak gerekir.
Elbette ki bu durumun hem objektif, hem de sübjektif nedenleri vardır ve bunun için şahsen birini suçlamak yanlıştır.
Bunu kabul edenlerin şunu reddetmesi mümkün görünmüyor:O zamanlarda ne doktor vardı, ne doktora öğrencisi, ne bilim okulu vardı ne de bilimsel alan. Parlak fikirleri olan sıradışı insanlar vardı. Bu kelimenin olumlu anlamı ile onlara “bilim fanatikleri” derdim. Belki de günümüzde tam da böyle adamları yetiştiremiyoruz.
Her ne kadar savaş öncesi dönem fikirlerine göre yazılmışsa da Komutan Georgiyİsserson’un “Yeni Savaş Biçimleri” isimli kitabı buna örnektir. Bu kitapta Sovyet askeri teorisyeni şunu öngörmüştür. “Artık savaş çıkmayacak. Artık savaş, kuvvetlerin silahlanmasından çok önce başlayacak. Seferberlik ve askeri yığınak, 1914 yılında olduğu gibi orduların saldırısından sonraki dönemde değil, fark ettirmeden, adım adım olmak üzere çok öncedenyapılacak.” “Vatanının kahini”nin kehaneti trajik biçimde doğru çıktı. Genel Kurmay Akademisi profesörünün çıkarımlarına kulak kabartmamamızın bedelini vatanımız kanla ödedi.
Buradan bir sonuç çıkıyor. Yeni fikirlere, sıradışı yaklaşımlara, askeri ilimlerde farklı bakış açılarına karşı küçümseyici muamele yasaklanmıştır. Ayrıca icracılar tarafından bilime yönelik küçümseyici muameleler de kabul edilemez.
Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki, düşman ne kadar güçlü olursa olsun, onun güçleri ve silahlı çarpışma taktikleri, onları uygulama biçimleri ne derece yetkin olursa olsun bunlarda daima bir zayıf taraf bulunur ve bu da denk bir reaksiyon imkânının varlığına işaret eder.
Bu bağlamda biz, önde gelen devletlere yetişmek için yabancı devletlerin tecrübelerini kopyalamak zorunda değiliz, önleyici taktik uygulamalı ve kendimiz daha ileri bir durumda olmalıyız. Burada askeri ilimlere önemli rol düşüyor.
Seçkin Sovyetler Birliği bilim adamı AleksandrSvyeçin şöyle yazmıştır:“Savaş halini önceden tahmin etmek zor değildir. Her bir savaş için stratejik bir harekât hattı geliştirmek gerekir, her bir savaş, bir şablona uymayı değil, kendi mantığının saptanmasını icap ettiren net bir fırsat sunar.”
Bu yaklaşım günümüzde de güncelliğini korumaktadır. Gerçekten de her bir savaş, kendi mantığını, kendi özelliğinin kavranmasını gerektiren münferit bir fırsatı bünyesinde barındırır.Bu yüzden Rusya’nın ya da bizim müttefiklerimizin çöküşü anlamına gelebilecek savaşın niteliğini önceden kestirmek çok zordur. Üstelik de bu sorunun çözülmesi gerekmektedir. Askeri ilimler dünyasında yapılan ve işlevsel olarak teorik öngörü sağlamayan her bilimsel çalışma değersizdir.
Genel Kurmay, günümüzde askeri ilimlerin önünde bulunan birçok problemin çözümünde, bünyesinde önde gelen askeri bilim adamları ve itibarlı uzmanları toplamış olan Askeri İlimler Akademisine güvenmektedir.
Makalenin Rusça Adı: "ЦЕННОСТЬ НАУКИ В ПРЕДВИДЕНИИ"http://vfes.ru/vpk_08_476.pdf adresinden temin edilebilir. Tercümedeki katkılarından dolayı Resul Şahsi’ye teşekkürlerimi sunarım.
Rusya Federasyonu Genelkurmay Başkanı VALERY GERASİMOV
YORUM GÖNDER