HALKLARIN ÖZGÜRLÜK OLASILIĞI GERİLLASIZ DÜŞÜNÜLEMEZ
Halkın özgürlük olasılığını 2000’li yıllara doğru gerçekleştirmek için, gerillanın gerçek gerilla olarak devreye girmesi gerekir. Katliamın önlenmesi, özgürlüğün elde edilmesi ve 2000’li yılların zafer yılları haline getirilmesi, bu önümüzdeki plan sürecinin örgütlenmiş gerillayla ve onun her tür savaş tarzıyla karşılanmasıyla mümkündür. Kısaca, özel savaşın planını, uygulamalarını amansız planımız ve amansız gerilla tarzımızla karşımıza almamız ve bunlara bu temelde yüklenmemiz gerekir. Bu ne bir hayaldir, ne de abartmadır, bu bir kurtuluş gerçeğidir. Gerisi halktır ve halk da bu devrim için gerektiği kadar ayaktadır. Son Newroz bir daha gösterdi ki kusur halkta değildir. Bu kadar zorluklara, onu düşmandan daha fazla zora sokmamıza rağmen, bu halkla bir devrim rahatlıkla yapılabilir. Bu halk devrim halkıdır. Hatta yalnız Kürdistan’ın değil, Anadolu’nun, Ortadoğu’nun devrimine bile en büyük katkıyı yapabilecek düzeydedir. Bunun için halk tartışmasını yaptım. Halkın tartışması için yapılması gereken nedir? Halkın siyasi ordulaşması da çok rahat yapılabilir. Milyonlar zaten en zor savaşa karar vermişler. Senin yapacağın onu örgütlemek ve siyasal faaliyetleri, örgütsel faaliyetleri doğru temelde yürütmektir. Bu yönlü halkın siyasi ordulaşması da her zamankinden daha rahat sağlanabilir düzeydedir.
Başarı için gerekli olan diğer bir husus da, yurtdışı kanalları ve diplomasidir. Bunun kanallarını da hiçbir devrim hareketinde görülmemiş bir biçimde açtık. Düşmanı çepeçevre kuşatacak bütün alanları cephe gerisi haline getirdik, düşmanın ittifakını parçaladık ve bir çok güçlü devleti kendisine karşı bir konuma getirdik. Bu da devrim için sonuna kadar kullanılabilir. Yeter ki, buraları da o eleştirdiğimiz sahte çingene tarzına dönüştürmeyin. Demek ki, bunlar birleştirilirse bizim planımız da en az düşmanınki kadar iddialıdır. Düşmanın bitirme ve marjinalleştirme planı karşısında, bizim devrimci örgütü geliştirme ve halkın özgürlüğünü kesinleştirme imkanımız hiçbir dönemle kıyaslanmayacak bir biçimde ortaya çıkmıştır. Hem düşmanın özel savaşının çözümlenmesi, hem de bizim devrimci savaşımızın bu ana hatta, parti-gerilla ve halk bağlamında çözümlenmesi, en azından başa baş savaşacağımızı ortaya koymuştur. Bu özel savaş rejiminin bize karşı asla dayanamayacağı açıktır. Dayanmasının tek şartı, partimizin ve gerillamızın içindeki gafletin, marjinalleşmenin, soysuzluğun, ihanetin, teslimiyetin ve her türlü uzlaşmanın kendisi olur. Düşman başarılı bile olsa bu özellikleriniz sayesinde olur. Aksi halde zaman sorun değildir, ama en azından bir-iki yıl içinde bu aşamaya denk bir parti kişiliği, gerilla birlik anlayışı, komuta anlayışı gelişir, halkımıza da örgütleyici siyasal bir önderlikle yaklaşır ve dostlarımızla, dünyayla ilişkilerimizi verimli kullanırsak zafer bizim olacaktır.
Planlamanın birinci hususuna ilişkin bu objektif değerlendirmeyi ortaya koyarken, bir kaç hususu hedefler anlamında dile getirmeye çalışacağım. Hedefler gerçekten önemlidir. Genelde her partinin programı, daha da somut olarak stratejisi, hatta temel bir taktik amacı vardır. Bunlar oldukça açımlanmıştır. Partimizin ideolojik-politik çizgi esasları kadar, Ulusal Kurtuluş savaşımının siyasi-askeri-sosyal hedefleri, yine gerillanın askeri hedefleri az-çok bellidir. Ulusal kurtuluşun siyasi hedefi nedir? Ulusal sorunun çözümünü çağımızın, dünyamızın bugünkü gerçekliğinde uygulama düzeyine kavuşturmak, hak eşitliği temelinde bir siyasal organizmayı çıkarlarına en uygun biçimde esas almaktır. Bu da ister mevcut sınırlar dahilinde olsun, ister dışında olsun, bir özgürlük düzeyini dayatmaktır. Biz bunu bağımsızlık hedefinin pratik biçimleri olarak, bir yerde demokratik yapılanmanın ortaya çıkmasına bağladık. Mühim olan bunun bir ifadesi olarak özgür siyasi oluşumun -adı federasyon, federe devlet, hatta otonomi olmuş hiç önemli değil- bağımsızlığa ve özgürlüğe çok açık olmasıdır. Bunu artık hiçbir güç önleyemez. Yani böyle bir ulusal özgürlük hedefini dünyada emperyalistler de dahil hiç kimse önleyemez, çünkü çağımızın veya günümüzün en temel gerçeğidir. Hiç kimsenin bununla çelişmeye gücü yoktur. Bunun içine ulusal birlik, ulusal kongre, ulusal cepheler gibi çalışmaları da eklemek gerekir. Bunlar da çok tartışılmıştır. Fırsat buldukça bu yönlü adımlar önümüzdeki dönemde atılmak durumundadır. Bölge ülkeleriyle, dünyayla diplomasiyi bu çerçevede geliştiririz.
Özellikle Güney’deki savaşımı siyasi ve askeri olarak lehimize sonuçlandırmayı esas alacağız. Bu, bu aşamada halledilmesi gereken bir sorundur ve önemlidir. Bir çok örgütle çeşitli ittifaklar var ve daha da geliştirilir. Ulusal Kurtuluş cephesi çapında hedefler -içte ve dışta- böyle sıralanırken, partinin ideolojik-politik bazı hedefleri vardır, onu da açtım. Partinin ideolojik öncülüğü mutlaka bütün çalışmaların başına alınmak zorundadır. Siyasi çizgimiz devrimci bir çizgidir ve işbirlikçi çizgiye kesinlikle aman vermemek durumundadır. Özellikle son dönem çıkışlarımızla birlikte Kürdistan’da bağımsız-siyasi çizgi, tüm siyasal çalışmaların en temel gücüdür. Onun örgütsel ifadesi çok daha önemli oluyor. Çok örgütsüz bir Parti gövdesi vardır, iyi örgütlemek gerekecek. Muazzam bir örgütsüzlük var ve bu önümüzdeki dönemde aşılmak zorundadır. Aslında Partinin büyük etkinliği var, fakat örgütlenmesi yok. Bireycilik, özerkçilik sınıf eğilimine olanak verdiği için, muazzam olarak dayatılan sınıf dışı örgütsüzleştirilmeler büyük bir engeldir, tehlikedir ve tamamen aşılması gerekir. Bu dönemin en temel görevi parti kadrolarının örgütlenme görevidir. Buna iç örgütlenme, kadro örgütlenmesi diyoruz. Tabii bunun için denetimle birlikte eğitim en büyük silahtır.
Şüphesiz gerillada en başta dışa yönelik askeri hedefler anlamında gerekli olan, özel savaşın tuzağına düşmemektir. Bu tuzaklar nelerdir? Kuşatmaya, çembere alıyor ve kendi içinde çözülüşe götürüyor. Bu nasıl aşılır? Önce sağlam bir üs anlayışı, gizlilik ve düşmana nerede-nasıl vuracağı belli olmayan, yani “her yerdeyiz hiçbir yerde değiliz” ilkesiyle tamamen inisiyatifimiz altında gelişen bir gerilla hareketi gereklidir. Şimdiye kadar esas aldığınız gibi tepeler, karakollar savaşı değil, en zayıf noktalarda düşmanı vurmak hedef olmalıdır. Bunun için gerilla çok sağlam bir iç örgütlülüğü esas alır. Yaşam tarzıyla, eylem tarzıyla, tümüyle bu biçimde bunları uygulamak durumundadır.
Halkın siyasi cephesi için de belirtebileceğimiz şudur; büyük bir siyasal ordulaşma olmadan zaten gerillanın da olamayacağıdır. Siyasal ordulaşma bizde en çok elverişli hale gelen bir zemin olmasına rağmen, bu alanda halen yüzde beş bile örgütlenmemiş durumdayız. Milyonlarca devrimci ayakta olmasına rağmen, bu alanda muazzam bir örgütsüzlük, denetimsizlik hüküm sürmektedir. Dolayısıyla bir hedef de kendi kitlemizin örgütlenmesidir. Bu kitlemizin içindeki işbirlikçiliğin, yaygınca düşmanın özel psikolojik savaşımına bağlanmış hedefsizliğin önlenmesi, örgütsüzlüğün ve basit yaşam tarzının aşılması gereklidir. Kısaca yapılması gereken; devrimci ruha uygun bir örgütlenmenin oturtulması, yani halk cephesi ve siyasi ordulaşmasının hiç ihmal edilmemesidir.
Önümüzdeki dönemde ekonomik bir cephe açacağız. Bu cephenin de epey bir gelişmeye yol açacağı beklenebilir. Önümüzdeki sürecin bu anlamda örgütlülüğüyle, planlarıyla ve bir çok yatırım uygulamalarıyla büyük bir gelişmeye uğrayacağı belirtilebilir. Mali cephe, en zayıf olduğumuz, olanaklarımızın en çok olmasına rağmen en az kullandığımız bir cephedir. Çalışmalarımı bu alanda da büyük gelişmelere yol açacaktır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
1 Nisan 1998 devam edecek
YORUM GÖNDER