APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (13.BÖLÜM)
KAZANAN BİREY KAZANAN ÖRGÜT DEMEKTİR: Yaşam Kavgası Gerçek Bir Kavgadır; Başarımız, en başta mücadelemiz için temel olabilecek gelişmelere yol açabilir. Bu süreçte adına gerçekten gelişm diyebileceğimiz ve hızından hiçbir şey kaybetmeden sürdürmeye çalıştığımız adımlar çok önemlidir. En az yanılgıya ve hatalara düşerek mücadeleyi kendi doğruları temelinde bu süreçten başarıyla çıkarmak, tarihimizde ilk defa gerçekleşen bir olaydır. Eğer bu tam başarılırsa insanlık açısından da anlamlı bir gelişmedir. Bu da bizim başarımızın ayrılmaz bir sonucu olur. Hepimize büyük sorumluluklar düşüyor ve düşmeye de devam edecek. Bunları karşılamaya çalışıyoruz. Denilebilir ki, temel insani özelliklerden tutalım, ulusal, toplumsal özelliklere kadar hemen her yönüyle bu böyledir. Bu özelliklerin tahrip edildiği, yadsındığı, yabancılaştırıldığı ve tanınmaz hale getirildiği ilişkiler yumağı içinden geliyorsunuz. Ona doğru yaklaşmak, hatta onu düzeltme gücünü göstermek öyle sanıldığı kadar kolay bir gelişme değildir. Bu anlamdaki çabaların iyi anlaşılması sizler açısından önemli bir ihtiyaçtır. Bilinçli bir varlık olmanın bir sonucu da kendi doğrularına sahip olmak ve bu doğrular temelinde yaşamında gerekirse yeniden başlangıçlar yapmak ve buna yön verebilmektir. Buna hepinizin şiddetle ihtiyacı vardır. Şüphesiz bir inkar ve yabancılaşmanın ürünü olan sizleri çok sakin ve rahatlıkla kabul edilebilir bir biçimde karşılamak kolay değildir. Bu anlamda da hata yapmamaya çalışıyoruz. Sizleri olduğunuz gibi kabul etmek, yenilmeye neden olabileceği gibi birçok şeyin kendiliğinden elden gitmesine yol açabilir. Hele hele yeni doğrular temelinde buna karşılık vermemek, her türlü olumsuz gidişatın da temeli olabilir. Bu durumlara düşmemeye çalışılıyor. Yaşam kavgası gerçek bir kavgadır ve görünen odur ki, kavganın içinde müthiş yenilmişsiniz. Çok acı yenilgiler içinde param parça olmuş kişiliklerle yeniden ayağa kalkmak istiyoruz. Hiç kimsenin tenezzül etmediği, bunun için çaba sergilemediği umut vaat etmeyen durumlarınızla uğraşıyoruz. Gerektiğinde uğruna büyük kavgaların verilmesi gereken değerlere, en sıradan şeyler kadar bile değer vermeyen bir düşkünler topluluğundan geliyoruz. Ona karşı yenilmemek ve ayakta kalmak öyle bildiğiniz, yaşadığınız gibi kolay değil; tam tersine, bizim için özellikle bu sahadaki direnç açısından bu, çok büyük bir savaşım anlamına geliyor. Büyük yitiriliş, küçültülüş ve kaybediş, her gün insandan büyük direnç istiyor. Hatta kötü sonuçlandırılmamak için daha da özgün bir yaklaşım istiyor. Bu, aynı zamanda büyük sorumluluk anlamına da geliyor. En değme malzememiz sizler oluyorsunuz. Küçük bir başı boşlukta nerelere yaslanacağınızı kestirmek zor olabilir. İşin emir komuta düzeyinde olanlar halen kendilerini bile işletmekten acizse, askeri kurmayı bile çok az bir çabayla başarıp yapabilecekken daha çok kendini uyguluyorsa, burada sorunun büyük olduğu, düşünülmesi gerekeni düşünerek sorunları çözmek ve görevlerini layıkıyla yerine getirmek durumunda olunduğu inkar edilemez. Böylesine güçlü yaklaşıma mutlaka bazılarının ulaşması gerekir. Görev ve sorumluluklardan kaçmak, sıvışmak veya saptırmaya uğratmak, durumu ve dönemi kurtarmadığı gibi daha da batırır. Derinleşen doğrultuya bağlı kalmanın anlamı bu çerçevede olur. Sadece biçim değil, yok edilmiş bir içeriğiyle bunu böyle geliştirmek gerektiği ortaya konur ve kabul edilebilir bir şekilde biçimine kavuşturulur. Başarılmak zorunda olunan işler de bunlardır, ama hepsi de ateş hattında yapılmak durumundadır. Sizlerin durumu, hiç şüphesiz iradenize hakim olan gelişme doğrultusuyla karşı karşıyadır. Sonuna kadar kavramanız ve gerekli sonuçları çıkarmanız için duruma oldukça eleştirel yaklaşıldı; yollar, yöntemler gösterildi ve ondan sonra sonuca gitmeniz istendi. Hiç şüphesiz özlemleriniz, baskıdan kaçanın gayet samimi ve özgürlük talebine yönelim temelindedir, fakat çok hazırlıksız, donanımsız ve güçsüzdür. Kendi haline bırakılırsa imha olmaktan kurtulamaz. Ve kişiliği çok tehlikeli geliştirir. Bu temelde kendimize kapsamlı görevler çizerken, sorumluluğumuzun düzeyini ve bunu nasıl yerine getireceğimizi bilerek, hareket hattımız üzerinde dürüst ve başarılı bir şekilde durmaya çalıştık. Buradan bir sonuca gitmek istiyoruz. Bunun için ne yapılsa azdır. Moral durumunuz o kadar zayıf, ilişki düzeyleriniz ve iradenizin bir kısmı o kadar terk edilmiş ki, bunun karşısında bıkmadan, yılmadan durabilmek ve çözüm gücü olabilmek çok büyük cesaret ister. Sizleri bunlarla birlikte sürekli gündemde tutmak istiyoruz. Çünkü başka yöntemlerle sizleri yaratmak mümkün değil. Kendinizi düşürüyorsunuz, fırsat verilse mevcut bütün gelişmeleri yerle bir edebilirsiniz. Ortaya çıkan birçok alandaki pratiğin verdiği ders budur. Peki ama neden? Üstelik bunu rahatlıkla genelleştirip bütün bir yapıyı yenilgiyle karşı karşıya bırakabilirler. Böyle sefil, gafil ve tehlikeli yaklaşımlar çoktur. Bunlar tehlikelidir. İşin kötüsü bu yaklaşımların sahiplerinin hepsi de bu işi iyi niyetlice yapıyor, hatta iyi yaptığına da inanıyor. Bu duruma güçlü bir çıkışla karşılık vermek gerekir. Yoksa muhalefet önderliği başarıyla yürüyemez. Mevcut güncel savaş gerçeğine yanıt olabilmek, ilkel, çıkarcı ve ardına kadar imhaya, düşmeye açık yaşam ve ilişki düzeylerinize bir kurtuluşçu yaklaşımla karşılık vermek çok büyük özveri, büyük çaba ve bu çabanın hem düşünsel, hem de pratik gereklerinin yerine getirilmesini istiyor. Başka türlü sizi yönetmek mümkün değil. Biz başlangıçta, toplum ne kadar dağıtılmış ve düşürülmüş de olsa, yine de asgari sorumluluk düzeyine sahiptir diye ona inandık. Esas gelişme noktalarını yakalarlarsa, gerisini getirebilirler diye inanıyorduk. Ama bunun yetmediği ortaya çıktı. Böyle inanmakla, böyle beklemekle pek de sonuç alınamayacağını tekrar tekrar gördük. Bu açıdan şimdi işleri daha sıkı ele alıyoruz. Bu da savaşın biraz daha adım atması anlamına geliyor ve bazı başarıların kesintisiz devam etmesine yol açıyor. Bu da bizim için yaşamın kendisi oluyor. Yaşadığımız günlerin anlamı böyle çiziliyor. Yaşama büyük saygısı olanlar, yaşamı tek düze geçiremezler. Unutmayın ki, bir PKK'lide yad edilecek en önemli özellik, bütün toplumun boş verdiği onurlu ve özgür yaşama bağlanıp, bunu ölüm pahasına da olsa sürdürebilmektir. Biz buna anlam vermeye ve onu elde etmenin savaşını yürütmeye çalışıyoruz. Her şey bunun içindir diyoruz. Bütün şehitlere de böyle bağlı olmaktan başka doğru bir yaklaşım gösterilemez. Bu tarzda dürüst savaşanların yaşamına değer vermek başka türlü olamaz. Sizlerin de derin, anlamlı umut ve özlemlerinize ancak ileri çıkışlarla karşılık verilebilir. Düşman cephesinde yalan, demagoji ve saldırı esas bir tutumdur. Ve şiddetinden hiçbir şey azaltmadan esas itibarıyla üzerimize püskürtülüyor. Devlet güçlerinin temel görevi, tüm zamanlarını üzerine harcadıkları karşı devrimci bir savaş söz konusudur. Buna karşı, her geçen gün daha iyi davranışları, tüm olanakları birleştirerek bölmemek ve kaybetmemek için oldukça militanlaşarak ayakta kalmaya ve saldırıları başarıyla boşa çıkarmaya çalışıyoruz. Halkı mevzilendirmek, partiyi önder kılmak istedik. Ulusallık açısından kendine güvenenleri, halk savaşına katılmak ve sorunlarına çözüm üretmek isteyenleri çok acil olduğu kadar, uzun vadeli ve kapsamlı görevlere yaklaştırmaya çalışıyoruz. Halkı ve öncü gücü ayakta tutmak başka türlü mümkün değildir. Halk savaşımızın gerçekliği ve gerekliliği ne göz ardı edilebilir, ne yerine getirilmezlik edilebilir ne de savsaklanabilir; yaşamak istiyorsan yükleneceksin ve düzeyi tutturacaksın. Tarihe bakıldığında rahatlıkla görülebileceği gibi, bu süreçlerden başka türlü yöntemlerle sağ çıkılamayacağı açıktır. Bu tarihin mirasçıları da "bizi öldürseniz de bağımsızlık çizgisine yaklaşmayız, en kötü işbirlikçiliği yaşam şekli olarak kabul etmekten uzak duramayız" diyerek kendi gerçekliklerini gösterdiler. Buna karşılık kendi iç ilişkiler düzeyimizi veya bunu gerekli düzeye getirme açısından mevcut gerçeklerimizi gözler önüne sererek daha da kapsamlı bir sonuca gitmeye devam edeceğiz. Geçen yılların dersleri hayli öğreticiydi, özellikle sizler tarafından önemle üzerinde durmayı gerektiriyor. Sanıyorum bunlardan çok az ders çıkarmış ve kendi payınıza da ne düşmesi gerektiği sorusuna çok yetersiz cevap vermiş durumdasınız. Bu yaklaşım tarzı, sizi her an çok kötü veya tehlikeli durumlarla yüz yüze getirebilir. Dersler köklü alınmaz, gerekleri en az hata payıyla yapılmazsa, sorumluluğunuzu almak bile çok tehlikeli olur. Genel bir isyancı toplumu, bir anlamda onun düzenli savaş gücünü, hem de düşmanın asla ezemeyeceği biçimlere dönüştürmek savaş sanatımızın temelidir. Ama ne yazık ki, bunun üzerinde çok az düşünüyor ve gerekeni çok az yapıyorsunuz. Pratik savaşın içinde olanlar, bizim bu sahada yaptıklarımızın farkına bile varmak istemiyorlar. Düşmanın kaba bir savaş biçimini, çalışma azmini bile tutturamıyorlar. Oysa bizim bu tarzda oluşan savaş çizgimiz, bugüne kadar gelişerek gelmiştir. Eğer gerekenleri yaparsanız sizleri yaşatır, aksi halde halen izah edilemeyecek kayıpların nedeni kendiniz olursunuz. Bizde kayıpların nedenlerinin izah edilmesi son derece güçtür. Bunun nedeni, PKK olayındaki Önderlik gerçeğinin esas gelişme modelinin yakalanamamasıdır. Bu model veya tarzı tutturma, çizgiyi özümseme, kişiliğini bütünüyle gerekli formasyona kavuşturma gerçekleşmediği için anlaşılmaz ve daha ağır kayıpların, olumsuzlukların kaynağı oluyorsunuz. İşte en çok kavratmak ve bununla birlikte özümsetmek istediğimiz husus budur. Aslında sizden istenen Önderlik tarzında düşünmek, duymak, yaşamak, çalışmak ve anlaşılmaktır. Artık hepinizi bir çizgi devrimcisi haline getirmek istiyoruz. Eğitimde en çok vermek istediğimiz temel düzen budur. Savaş tarzınızı, onun düşünce ve örgüt tarzını kendi gerçeğimle karşılaştırdığımda, arada büyük bir fark olduğunu görüyorum. Biz bunu kabul edilemezlik biçiminde değerlendiriyoruz. Bununla nasıl yaşadıkları anlaşılır gibi değil. Bütün olumlu özelliklerinize rağmen, savaş tarzını tam tutturamayışınız insanı gerçekten ürkütüyor. Gerçeklerinize bu çerçeve dahilinde ve biraz daha kendinize hakim olarak yaklaşın, mutlaka doğru sonuçlar çıkarın. Peygamberce, hatta filozofça da konuşmuyor, bazı felsefelerden de bahsetmiyorum. Yine bilimsel sosyalizm şunu şöyle söyler, bunu böyle kestirir de demiyorum. Yalnızca insan bilincinin kabul ettiği bir yaşam ifadesinin mücadeleyle, yine onun örgüt ve savaş biçimiyle bağlantısını kurmaya çalışıyorum. Burada ekmek su kadar zorunlu bir çabanın gereğinden bahsediyorum. Bunun karşısında kendini yitirmek, oralı olmamak veya geçmişin her şeyi götüren, sorumsuzlaştıran tarzıyla yaklaşmak kabul edilemez; bunun için hiçbir gerekçe de ileri sürülemez. Bu anlamda kendinizde bir sonuca gitmeyi gerçekleştirmelisiniz. Kendinizi kabul edilebilir ve savaşımla kazanılacak bir yaşamın sınırına getirebilmeli ve bu savaşımın içine girebilmelisiniz. Bu savaşımın değeri olabilmelisiniz. Bunu hem kendinize layık görün, hem de uğruna canınızı adadığınız davanın gereklerini yerine getirin. Kendinizi, adamış bir kul gibi veya oldukça köylü kurnazlığı biçiminde değil, bu savaşın kendine göre bir yasasının olduğunu, çok zorlu bir disiplin istediğini bilerek sözünüz ve eyleminizle buna hazır olduğunuzu gösterebilmeli ve başarmalısınız. Artık bu düzeyi tutturmalıyız, gerçek insan veya gerçekleşecek olan birey, bizde artık böyle ortaya çıkabilmelidir. Bu birey onaylanan bireydir. Biz de buna yaşam hakkını vermeliyiz. Unutmayın ki, buna ulaşılmadıkça hiçbir şey yapılamaz. Bizde yaşam bir hak olarak veriliyor. Yaşama hakkı olanla olmayan sınırına gelinemiyor. PKK'de şöyle bir ayrım var; partileşme olayının kendisi “onaylanmıştır, gerekleri yerine getirilmiştir” denilen noktadır. Burada bunun anlamı, önemi bütünüyle işlendi. Buna ulaşmak sizin temel bir hedefinizdir. Ancak buna ulaşmak için savaşabilirsiniz. Benim de yaptığım en azından bunun gerekleri üzerinde ısrarlı olmak, tartışmaysa tartışma, kestirmeyse kestirme, kısaca ne gerekiyorsa onu yapmaktır. Buna sıkı sıkıya bağlı kalmalı, her şeyi buna tabi kılmalıyız, dönem budur. Kendini ne bir fanatizme, ne bir duygusallığa fazla kaptırmadan, amaca amansız bağlı kalıp onu başta kendi kişiliğinde gerçekleştirmek ve yoğunca ifade etmek gerekir. Kendinize güvenmelisiniz, biz de artık sizlere güvenmeliyiz. Bunu, ucuz lafazanlıktan öteye taşırmalı, güçlü insanın zaferini sağlamalıyız. 15 Ağustos Atılımı'nın geldiği bugünün bir anlamı olacaksa veya daha değişik bir yorumunu yapacaksak, 15 Ağustos Atılımı bu temelde gerçekleşen insan zaferi demektir. Artık gerçekleşmesi gereken insan tanımına sizleri ulaştırabilmeli, bunun kendisi yapabilmeliyiz. Bu doğru ve çok gerekli bir sonuçtur. Aksi halde birbirimizi onaylamamız mümkün olamaz. Bu da, kendi içimizde bir savaş demektir. Nitekim bu da değişik biçimlerde sürdürülüp gidiyor. Şimdiye kadarki savaşımlarda hep dış cepheden, düşmanla kaba tarzda savaşmaktan, silahlarla kazanılan zaferlerden bahsedilmiştir. Bence bu çok yetersiz bir zafer anlayışıdır. Savaşın daha da ayrıntılı ve görünmez zaferi söylediğim çerçeve dahilindedir. Madem savaş büyük bir olaydır, madem uğruna her şey seferber edilmiş, o halde biz bundan gerçekleştirmek durumunda olduğumuz insanı ortaya çıkarmak için yararlanmalıyız. Savaşın yorumu başka türlü sağlıklı olmaz. Bizim savaşımızın da kabul edilebilecek bir tek yorumu, ancak gerçekleştirdiği insanla ifade edilebilir. Bunun başka yolu olamaz. Bu, çok güncelleştirildi, uğruna çok şeyler yapılmaya çalışıldı. Halen bu yaklaşımı gerçekleştirme gücünü göstermemek insanı suçlu duruma getirir, insanlar bir suçlular yığını olmaktan kurtulamaz. Toplumsal suçluluk düzeyi parti içinde daha tehlikeli bir hal alır. Bunlar gerçektir. Madem kadro, öncü adayısınız, bunu en ileri düzeyde temsil etmekle karşı karşıyasınız. Verilen sözün biraz değeri olmalı, o söz inandırıcı olmalı, aldıklarınız mutlaka adım başı ifadesini bulmalı ve etrafı ikna etmelidir. Bu gücü göstereceksiniz. Savaş en iyi okuldur, halkların büyük eğitim okuludur. Partilerin de en yaman okuludur. Bunun içindesiniz. Dolayısıyla bu okulda en iyi bir öğrenim tecrübesi, deneyi kazanabilirsiniz. Bu şans ve olanağa sahipsiniz. Bu okulun tembel bir talebesi olmak, kopyayla sınıf geçmek ve çalışmamak kabul edilemez. Hele hele rahat tavır ve kabul edilemez yöntemlerle bu savaşım okulunda sınıf geçmek düşünülemez. Bu, hayat okuludur. Bu çıkışlarınıza, gelişlerinize burada toplanmanıza, bu savaşa katılmanıza başka türlü anlam veremeyiz. Bunun anlamı mutlaka tam olmalı ve hedefine ulaşmayı ertelemeksizin bu uğurda her şeyi adayarak bir an önce gerçekleştirmeliyiz. Ben de bu temelde her türlü tartışmaya, sonuç belirlemeye ve karar gücü olmaya hazırım. Hiç şüphesiz savaşçı topluluğusunuz. Hatta önde gelen sorumluluk düzeyleriyle hareket edecek bir durumdasınız. Bu nedenle her birinizden gerekli sonucu çıkarmanız, karar gücü olmanız beklenir. Bunu, ister bir parti emri olarak, isterse yoldaşça bir ikna çabası olarak algılayın, sonuçta inat edilmeden yapılması gereken işlerdir. Kendinizi en azından bir komuta düzeyine, fedakarlık düzeyine, kabul edilebilir bir düzeye getirebilirsiniz. Daha önce de vurguladığım gibi, sizlere ve sorunlara filozofça yaklaşmıyoruz. Biz burada okullarda olduğu gibi, her şey ölçülmüş, biçilmiştir, dolayısıyla al sana şu, al sana bu diyemeyiz. Bizim okulumuz, gerçek savışımın içinde vücut bulmuş bir okuldur. Savaşın sonuçlarıyla yakından bağlantılı geliştirilen bir okuldur, değeri büyüktür, asla küçümsenemez. Doğmalara boğulmamıştır, ucuz kestirmelerin alanı değildir. Bu, değerini daha da yükseltir. Ayrıca gelenlere yönelik en temel şartlardan biri de kendilerini bu alana sınırsız adamalarıdır. Bu da kararlaşmış olanların ve katılanların değerini yükseltir. Bu çerçevede dahil olunabilir. Dolayısıyla buradan; çıkmaza batmamış, şartlanmamış, gözü bağlanmamış bu anlamda özgür gerçeğe en iddialı ulaşmayı gerçekleştirebilenler çıkar. Şimdiye kadar PKK olayını bu temelde örgütledik. Şimdi de tüm halka mal olmuş bir biçimde, kendini savaşla da kanıtlayarak her şeyi gerçekleştirmek isteyenlere en yoğun çözüm gücü olabiliyor. Buranın iyi bir öğrencisi olalım, iyi çıkışlar yapalım. Günümüz koşullarında daha iyisi olsaydı ben de oraya giderdim. Bizim için daha iyisi çıkmamış. Pratikte de kanıtlandı ki, en temiz ve en sonuç alıcı okul burasıdır. Yani size güvenirim, gelişinize de yüksek değer biçerim. Bu temelde coşkuyla da selamlarım, fakat işin altında yatan gerçeklerin ne olduğunu da daha başlangıçta belirtirim. Ne çok yumuşağım ne de bildiğiniz gibi sertim. Çok çeşitli yaklaşımlarla sahip olmaya çalıştığımız ölçüler ve değerler savaşımı veriyoruz. Bunu ne bir önderlik gereği, ne bir zorunluluk gereği, ne de bir onur gereği yapıyoruz, sadece yapılması gereken bir iş olduğu için yapıyoruz. Verilmiş sözler ve yapılmış önerilerin de dışında, fakat bunları da içeren bir çizginin, yaşam şeklinin emekçisiyim. Bu, değişik bir emek türüdür ve gereklidir. Onu sarf etmeye çalışıyoruz. Bunun doğruluğuna eminiz ve bu sonuç alıcı bir emektir, hatta en verimli emek türüdür. Bazıları sosyalist emek türü diyor, bazıları devrimci emek, zihinsel emek diyor. Adına ne denilirse denilsin, biz bunu yol belledik ve çabası eksik kılınmıyor. Hem gönlümüz hem de partimiz ister ki, sizler de bu okulun sadece iyi birer öğrencisi değil, gittiğiniz yerde birçok şubesini açacak kadar güçlü olasınız. Tarihe baktığımızda görünen; Hıristiyanlık okulu dağı, taşı manastırlara, İslamiyet mescitlere çevirmiştir. Bizim arkadaşlarımız ise, gerçekten bu sahalarımızı daha kendine birkaç manastır veya mescit belleyememişlerdir. Bu, bizim yaklaşım zayıflıklarımızı gösteriyor. Halkı ayağa kaldırdık, fakat bunu planlı savaşımla yürütecek gücü tam hazırlayamazsak, çok sorumsuz, hatta en büyük kötülükleri yapan alçaklar listesine girmemiz an meselesidir. Bunu önlemeye çalışmak sanıldığı kadar kolay değil ve bundan yalnız ben de sorumlu değilim. Bu, sizi müthiş bir sorumluluğa ve başarılı çalışmaya iterse, size bir anlam, değer vermek mümkündür. Aksi halde yargılamalık olmaktan kurtulamayız. Bu nedenle savaş yasalarına, bir anlamda yaşam yasalarına uyma gücünü gösterebilmeliyiz. Böyle coşkulu bir yaklaşım sergilemeyi veya işleri kısa yoldan yürütmeyi ben de isterdim, ama bakıyoruz ki seviyeler buna uygun değil. O açıdan kapsam sürekli geliştirilmek isteniyor. Kendimizi yanıltmamaya, sizlerin gerçekliğini doğru yorumlamaya ya da hiç olmazsa kendi sorumluluğumuz altında kötü kaybettirmemeye çalışıyoruz. Sorumluluklar başka türlü yerine getirilemez. Mali bir piyasada satar gibi canınızı satamazsınız. Fakat yaşamınızda öyle anlam ifade eden birçok hata vardır. Kapitalizm, insanı önce emeğiyle o piyasaya, pazara çekmiştir; şimdi de canı üzerinde en kötü pazarı geliştirerek insanı bitirmek istiyor. Eğer sosyalistsek, ki sosyalistiz, bunu önlemekle yükümlüyüz. Kendinizi bile fark etmeden kapitalizmin kollarında saklamaya ve onunla yaşamaya çalışıyorsanız, bu vahim bir durumdur. Bunu önlemek zorundayız. Sosyalistliğin biricik anlamı da budur. Bu düşünce, büyük direnç ve çaba ister. Sizde de bu özellikler görülüyor, ama ordulaşma ve savaşma söz konusu oldu mu, bunu bir sanat düzeyinde işlemek de kaçınılmazdır. Biz de bununla uğraşıyoruz. HALKLAR ÖNDERİ (13.BÖLÜM)
|
YORUM GÖNDER