“KÜRDİSTAN DEVRİMİNİN GÜVENCESİ TOPLUMSAL ÖZ SAVUNMADIR(1.BÖLÜM)
“Sömürgeleştirilmiş özneyi üreten ve üretmeye de devam eden sömürgecidir.” Fanon
Tarihsel toplumu demokratik temelde ileriye götüren hep devrimci direniş olmuştur. Tarih boyunca öz savunmaya dayalı direnişi tali olarak algılayanların yanılgısı hep şundan beslenmiştir; öz savunmaya dayalı direniş hep son çare ve tali bir seçenek olarak görülmüştür oysa öz savunmaya dayalı direniş son seçenek veya tali olan değil hayati öncelikli olandır. Öz savunma bilincinin ön yargılardan bağımsız tümden özümsemeye dayalı iyice içselleştirmek ve de benimsemek gerekiyor. Demokratik özerk öz yönetim talebinin pratikte ifadesi olan çağın direniş modeli öz savunma direnişini strateji ve taktik açısından iyi kavramak elzemdir. Hazırlık sürecine toplumun tümünü öz bilince dayalı ve ikna ederek katmak başarı için şarttır!
Faşizm, Kürt halkının öz savunmaya dayalı direniş bilincini ortadan kaldırmak için akla hayale gelmeyen manipülasyonlara sürekli başvuruyor. Toplumu yanlış bir zeminde tartışmaya çekerek inançsızlık yaymak istiyor. Öz savunma direnişlerinin bir varoluş seçeneği olduğunu çarpıtmak için aynı anda özel savaşın ve psikolojik savaşın tüm kirli politikalarını sistematik olarak devreye sokuyor. Bununla amaçlanmak istediği şeyse Kürt halkının ve demokratik çevrelerin öz savunma dirençlerini kırmaktır. Eğer direnç ve direniş kırılırsa teslimiyet zaferini kolayca ilan edecek.
“Her canlı için vazgeçilmez bir gerçekliğe sahip olan öz savunma ve güvenlik boyutu, Kürtler açısından da oldukça hayati önemde. Son olarak Kuzey Kürdistan’da öz yönetim direnişleri ile yaşanan gelişmeler Kürtler için öz savunmanın asimilasyon ve kırıma karşı kendini korumanın tek seçenek olduğunu bir kere daha ortaya koydu. Öz savunmayı “ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikası” olarak da tanımlayan Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan, şöyle diyor: “Kendini savunamayan toplum ahlaki ve politik vasfını kaybeder. Toplum ya sömürgeleşmiştir, eriyip çürümektedir; ya da direniştir, ahlaki ve politik vasfını yeniden kazanmak ve işlerliğe kavuşturmak istemektedir. Öz savunma, bu sürecin adıdır. “
“…Bugün Kürtlere soykırım uygulayan güçler, mevcut ulus-devlet sistemleridir. Dolayısıyla Kürt halkı devletin kendisine özgürlük ve gelecek değil; baskı, şiddet, soykırım ve sömürü getirdiğini görüyor. Onun yerine demokrasi ile kendini savunmak istiyor. Kendi güvenlik ve savunma sistemini de demokrasi temelinde kuruyor. Demokratik öz yönetime dayalı olarak özgücüyle, öz savunması ile kendini savunmak istiyor. Bu noktada 2013 yılından beri hem Rojava Kürdistanı’nda hem de Güney Kürdistan’da gelişen DAİŞ saldırıları, yine Kuzey Kürdistan’da yüz yıldır devam eden ve son olarak AKP-Erdoğan eliyle devam ettirilmek istenen soykırım girişimlerini göz önüne aldığımızda, bu talep oldukça insani ve haklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Türk devlet yetkililerinin her fırsatta Kürtleri silahsızlandırma pozisyonuna çekme istemleri aslında Kürt halkını savunmasız bırakma niyetini ortaya koyuyor. DAİŞ çeteleri gibi insanlık dışı güçlerin her gün saldırılarına maruz kalan Kürtler için öz savunma sisteminden vazgeçmesi demek, ‘kuzuyu kurda teslim etmek’ anlamına geliyor.”
“Önder Öcalan, savunmasız kalan toplumun neyle karşılaşacağını şu şekilde ifade ediyor: “Siyasi sınırlar içinde ‘tek dil’, ‘tek ulus’, ‘tek vatan’ yaratma program ve eylemi, o sınırlar dahilindeki diğer diller, uluslar ve vatanların inkâr ve imhayla karşılaşmalarına yol açmıştır. Kürtler zorla bölündükleri tüm vatan parçalarında, ulus-devletler tarafından inkâr ve imha sürecine alındılar. Hegemonik güçler tarafından desteklenen ulus-devletler Kürtleri ve Kürdistan’ı tasfiye etmeyi temel politika bellediler. Yetersiz kalan öz savunma direnişleri kırılınca, sıra toplumun çökertilmesi ve çözdürülmesine, asimile edilerek tasfiyesine geldi.”
“Savunmasız bir halkın sorgulama gücünün olmaması vahim sonuçları doğurur. Kendiliğinden kopuşun bu denli kolay olduğu bir halkın modern toplumlara, ulus-devlet toplumlarına has bir biçimde vatanını, ekonomisini, özgür yaşamını ve kimliğini savunmasını beklemenin nafile bir çaba olduğuna vurgu yapan Sayın Öcalan, “Emperyalizm ve sömürgecilik hep savunmasız toplum ve bireyler oluşturma peşindedir. Tüm gücüyle bunu gerçekleştirmeye çalışır. Kürtlerin durumu söz konusu olduğunda durum daha da vahim bir hal alır. Kürtler sadece toplumsal varlığını, vatanını ve özgürlüğünü savunamaz durumda bırakılmamışlar, aynı zamanda kendilerinden korkan, kaçan ve utanan bir konuma düşürülmüşlerdir” diyor.”
Özetle Önder Öcalan“Kayıp ettiğiniz yerde arayın”diyor düşmanla mücadele kesintisiz bir belleğe sahip olabilmelidir inançsızlık, kafa karışıklığı ve ikircikli net olmayan yaklaşımlar felaket getirir Cizre bodrumlarını ve efsanevi Kürt gençlerinin canlarını katık yaptıkları öz savunma direnişleri yine Sur’da insanlık onurunun tarihini yazan kahramanlığı unutmak ve dersler çıkarmamak ihanettir. Yaşatamadıklarımızın ideallerini yaşatmak ve bu uğurda mücadele etmek onurlu olanlar için şeref borcu ve yaşam gerekçeleridir. Düşman gerçekliliğine bu denenmiş öz savunma direniş iradesiyle yaklaşmak ve ona sarılmak en doğru olandır. Zira Kürt soykırım konseptini boşa çıkaracak ve kazanımlarını koruyacak yegane güvence meşru savunmaya dayalı öz savunmadır!
Kürdün öz savunma temelinde direndiği her şehir, dağ, ova düşman için yok edilmesi gereken bir kaledir bunu iyi bilelim. Öz savunmaya dayalı direniş modelini yaşatmama üzerine düşman varlığını üzerimizde korku salarak kalıcılaştırmak istiyor. Çiyager’i ve Axin’i kalp atışlarında her an duyumsayan bir ahlaki politik adanmışlığı ortak bir ritme dönüştürürse bu Kürt halkına mutlaka zafer getirecektir. Beslendiğimiz saf inanç kaynağı da sadece budur; Yaşamın her anında öz savunma esaslarına dayalı şehit ve şehadet hakikati ölçülerinde yaşamak!
Savaşa yol açan eylemler artık Kürt halkı için soykırıma evirilen aşamaya gelmiştir bu hakikatle yüzleşmeyen her Kürt gaflet içindedir. Buradaki amaç salt direnen PKK ve direnişçi Kürtleri soykırıma uğratmak değildir amaç dünyada yaşayan her Kürdü kimliğiyle ortadan kaldırmaktır bu barbar soykırım tehdidiyle her Kürt karşı karşıyadır. Onurlu Kürde karşı düşmanın cephesinde yer alan teslimiyetçi ve işbirlikçi Kürt unsurları da buna dahildir. Militan Türk faşizmi yarattığı sivil milis paramiliter halkıyla birlikte kendini buna göre bütün kurum ve kuruluşlarıyla hazır hale getirmiştir. Bu Kürt halkına karşı süreklileşen topyekun bir savaş ve soykırım halidir! Kürtlerin artık buna bir son vermesi gerekiyor erteleyerek, alttan alarak ve zamana yayarak yine kaçınarak bundan kurtulması imkansızdır bunun tek çaresi toplumsal öz savunmaya dayalı aktif bir örgütlülük yaratmaktır!
Toplumun; Kendi irademizle, öz gücümüzle, direnişimizle sistemimizi inşa edeceğiz. Deme zamanıdır. Kürt soykırım konseptini önleme direnişi öz savunmaya dayalıdır. Kürdün”Varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama” hamlesini işaret eder bu aktif direniş. Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesi bunu şöyle ifadeye kavuşturuyor; “4.stratejik dönem de, 4.Stratejik hamle ile soykırım rejimini parçalamak istiyoruz. Düşmanına ait olma duygusunu yıkmak istiyoruz“ Diyor. Bu öz savunmayı başat kılan hamle ile Demokratik özerk Kürdistan için “acabaları” ortadan kaldırıyor “nasıllara” cevap buluyor!
Faşizmi önlemede ve karşı koymada tüm siyasi kurumlaşmalarımızın direnç odaklarının yapamadığını Sur ve Cizre direnişçileri tek başlarına yaptılar dersek sanırım haksızlık etmiş olmayız zira bu efsanevi öz savunma direnişçilerinin haklılıkları çok kısa bir zaman aralığında tescillendi çünkü yaşanılan bu son süreç onları fazlasıyla doğruladı. Yiğit direnişçiler bir yönüyle Kürdün yaman gaflet tarihine devrimci bir düzeltme eylemi de gerçekleştirdiler. Aslında öz savunmanın kendisi de zaten radikal bir demokratik siyaset yapma biçimidir!
Öz savunma direnişini küçümseyerek destek sunmayanlar, eleştirenler ve inançsızlık yayanlar hiçbir zaman onun dayandığı mantığı anlamaya çalışmadılar. Bu kesimler bugün faşizmin acımasız barbar yönelimi karşısında şaşkın ördek gibi hayıflanıyorlar oysa faşizmin panzehiri örgütlü ahlaki politik toplumun desteğine dayalı öz savunma bilinci ve eylemselliğinin ta kendisidir! Sokağın devrimci gücünü sadece seçimlerde oy vermek olarak algılayan sorunlu siyasi hesapçı mantık asıl gücün kesintisiz toplumsal inşaya dayalı örgütlülükte yattığını kavrayamadılar halada bunda netleşebilmiş de değiller. Oysa toplumsal inşaya dayalı kurumlaşmanın demokratik kurtuluşu amaçladığının önemini bilince çıkarmak gerekiyor.
Tıpkı sevgili Adnan Çelik’in debir yazısında isabetle vurguladığı gibi”‘özyönetim ilanları’ döneminde ‘öz savunma’ temelinde örgütlenen ve neredeyse tamamı bugün kimsesizler mezarlığında gömülü gençlerin siyasal olana ve özgürleşmeye dair legal siyaset aktörlerine dahi meydan okuyan ”ethosunu” görmeyen, siyaset yapma biçimlerini “milisleşme” temelinde bir “siyasi oligarşi inşası” olarak ele alan ve hatta bunu “siyasetin iptali” olarak değerlendiren bir yaklaşımın siyasetten tam olarak ne anladığını merak ediyorum.”doğrusu erken iktidar hastalığına tutulmuş bu siyasi güç zehirlenmesi karşısında şok olmamak elde değil!
Kürt devrimci öz yönetim modelinin pratik öz savunma deneyimi olan Sur ve Cizre direnişlerini kolektif bir toplumsal hafıza haline getirmek ertelenemez bir görevdir. Düşman bu belleği yaralamak ve karalamak istiyor bundan dolayı bu şehirleri içindeki insanlarla birlikte yok etmek istediler. Direniş tarihini ortadan kaldıracağını sananlar büyük yanıldılar. Yüzyılın direniş abidesi bu şehirlerde insanlık düşmanı faşizme onca ileri savaş tekniğine ve dış çetelere karşın kök söktürüldü, düşmana şehir savaşlarında psikolojik olarak da üstünlük kurdu ve özgüven motivasyonunu kırdı!
Önümüzdeki yerel yönetim seçimlerinde aday olacak değerli siyasi seçkinlerimizin öz savunma temelinde halkın tanıklığında bir eğitim devresinden geçirilmeleri gerektiğine inanıyorum. Kürdistan’da demokratik siyaset yapma biçimi tamamen sistemden farklı olabilmelidir. Öz savunmaya dayalı demokratik siyasetin toplumsal görevleri iyice kavratılmalıdır diye düşünüyorum. Toplumsal öz savunmaya dayalı siyaset yapma biçimi enine boyuna iyi tartışılmalıdır ki hendek stratejisi ve öz savunma hakikati konusunda tekrardan düşman kafaları karışmasın!
Öz savunma direnişleri yüzünden perişan olduk diyen siyasi riyakarlık kendi gençlerine sırtını dönerek çok büyük tahribatlara zemin sundu. Direnişi sonlandırma adına seferberlik ruhuyla organize olanları ve olmazın teorisini yapamamanın gerekçesine dönüştürenleri tarih mutlaka yargılayacaktır. Kendimize daha fazla yabancılaşmamak için yaralı hafızamızı onararak ve geçmişle hesaplaşarak zihnimizi sürekli tazelememiz gerekiyor. Anton Çehov “Hayata karşı ilk küskünlüğümüz ; Yanımızda sandığımız kişileri, Karşımızda görmemizle başlar.”Derken çok haklıdır!
Öz savunma varoluşsal ve evrensel bir insan hakkıdır. Özgür yaşam hakkımıza kast eden faili deşifre ve teşhir ederek yaşamdan onu def etmektir, yine onun yaşam üzerindeki işgalci varlığını sonlandırmaktır. Unutmayalım barbar rejimin kara propaganda araçlarının ürettiği argümanları topumda boşa çıkartacak olanda bu öz savunmaya dayalı direniştir.
SERDEM AMED
YORUM GÖNDER