FAŞİZMİ ZAGROS'A GÖMMEK
TC ordusu Kürdistan Özgürlük Gerillası karşısında yeni bir bozgun yaşamaktadır. Tıpkı Şubat 2008 Zap’ta ve Şubat 2021 Garê’de olduğu gibi. Belli ki Kenan Evren diktatörlüğü gibi, son faşist Erdoğan-Bahçeli diktatörlüğü de Zagros’ta yenilmekte ve Zagros’a gömülmektedir. Bir rivayete göre, insanlık Zagroslarda doğmuş ve tüm dünyaya oradan yayılmış. Bu doğuş, özellikle de Toros-Zagros kesişmesi olan ve İskender tarafından geçilemeyen Gever-Şemzinan hattında ya da başka bir adla Zagros düğümünde gerçekleşmiş. Zagros eteklerinde, tepe ve vadilerinde yaşanmış ve oradan güney-kuzey, doğu-batı her yöne doğru bir yayılış olmuş. İnsanlık açısından ifade ettiği görkem nedeniyle, bu gerçekleşmeye ‘Büyük doğuş’ anlamına gelen ‘Zagros’ denmiş. Söz konusu rivayet ne kadar doğrudur ve gerçekten insan soyu Zagroslarda mı doğmuştur; kuşkusuz bunu tam olarak bilemeyiz. Ama bildiğimiz iki gerçek vardır: Birincisi insan toplumsallığının Zagros ve Toros kavislerinde, yani Yukarı Mezopotamya’da gerçekleştiğidir. Bu durum artık hemen herkes tarafından bilinen ve kabul edilen bir tarihsel gerçek haline gelmiştir. Önder Abdullah Öcalan tarafından da kapsamlı bir biçimde incelenerek açık ve somut ifadeye kavuşturulmuştur. İkinci bildiğimiz ve bilmekten de öteye bizzat yaşadığımız ise, PKK kimliğiyle somutlaşan özgür Kürt varlığının ve Kürdistan Özgürlük Hareketinin ayaklarını sağlam olarak yere Zagroslarda bastığı ve buradan dört bir yana, dört parça Kürdistan’a ve Ortadoğu’ya yayıldığıdır. Yani rivayet edilen Zagros efsanesi son kırk yıl içinde Önder Apo öncülüğünde ve gerilla biçiminde bizzat yaşanmış ve bu temelde de doğrulanmıştır. Bu özgür doğuşu tanımlar ve gelişimini özetlersek: Kürdistan özgürlük gerillası stratejik düzeyde ayaklarını yere Zagros düğümünde basmış ve dört parça Kürdistan’a oradan yayılmıştır. 12 Eylül faşist-askeri rejimine karşı tarihi 15 Ağustos Özgürlük Atılımı bu temelde gelişmiştir. Özgürlük bilinci böyle bir mücadele içinde derinleşmiş ve Kadın Özgürlük Devrimi bu derinleşme içinde ortaya çıkmıştır. Kürt halk serihildanı ve Kürt demokratik ulus gelişimi böyle bir mücadele süreci içinde şekillenmiştir. Güney Kürdistan’daki mevcut statü ile Rojava Özgürlük Devrimi böyle bir mücadelenin önemli sonuçları olarak varlık bulmuştur. Kırk yıllık amansız bir savaş Tabi söz konusu bütün bu gelişmeler kendiliğinden, bir anda ve kolaylıkla gerçekleşmemiştir. Tam tersine yarım asıra yaklaşan büyük bir özgürlük mücadelesinin ve kırk yıllık amansız bir savaşın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İfade ettiğimiz bu kırk yılın hemen her anı büyük bir ideolojik-siyasi mücadeleyle geçerken, yüzde doksana ulaşan bölümünün her anı da büyük bir savaşa sahne olmuştur. Kürt soykırımını yürütmek ve başarıya götürmekle görevlendirilmiş olan TC Devleti bu kırk yıl boyunca bütün imkânlarını seferber edip bu özgür Kürt gelişimini ezmeye çalışırken, tarihin en büyük fedai hareketlerinden biri olarak şekillenen Kürdistan Özgürlük Gerillası da söz konusu saldırıları kırmak ve boşa çıkarmak için amansız bir direniş yürütmüştür. Kuşkusuz bu savaşın tamamı TC sınırları içerisindeki Kuzey Kürdistan parçasında yaşanmıştır. Ancak aynı savaş ve de aynı oranda TC-Irak sınırı olarak tanımlanan coğrafyada ve bu coğrafyanın TC sınırının güneyi denen bölgesinde de yaşanmıştır. Kısaca bugün PKK’nin ‘Medya Savunma Alanları’ olarak tanımladığı coğrafya parçası söz konusu savaşın en kapsamlı ve derinlikli yaşandığı bölge olmuştur. Bu bölgeye yönelik 1983 Mayısından itibaren TC ordusu “Sınır ötesi operasyon” denen işgal saldırısı içinde olmuş, Kürdistan Özgürlük Gerillası da söz konusu işgal saldırılarına karşı sürekli bir direniş geliştirmiştir. 25 Mayıs 1983’ten 23 Nisan 2021’e… “Sınır ötesi” denen ilk TC saldırısının 25 Mayıs 1983’te ve Zendora Dağı ve Vadisi denen bölgede gerçekleştiği bilinmektedir. Ne büyük tesadüf ki, tam 38 yıl sonra 23 Nisan günü gerçekleşen son TC sınır ötesi işgal saldırısı da Zendora Dağı ve Vadisi’nden başlamış bulunmaktadır. Geçen 38 yıl boyunca da en çok “Sınır ötesi operasyona” maruz kalan bölgenin de Zap ve Avaşîn bölgeleri olduğu kesindir. Demek ki, şimdi son büyük savaşın da Zap-Avaşîn bölgesinde, yani Zagros alanında böyle yoğunlaşmış olması bir tesadüf değildir. Belli ki 38 yıllık savaşın finali yaşanmaktadır. 38 yıl boyunca Kürt düşmanı, ırkçı-faşist Türkçü zihniyet ve siyaset işte böyle bir savaş içerisinde darbelenmiş ve kırılmıştır. Nice sicilli faşist bu alandaki savaşta ya vurulmuş ya da çıldırmıştır. Bu 38 yıllık savaşta faşist TC sistemi 6 cumhurbaşkanı, sayamadığımız kadar çok başbakan, hükümet ve genel kurmay başkanı değiştirmiştir. Acaba bu 38 yıllık savaş içerisinde gerçekten kaç bin insan can vermiştir? Belli ki bu sayı tam olarak belli değildir ve belki de hiçbir zaman tam olarak bilinemeyecektir. Yine bu savaşın Türkiye’ye neye mal olduğu, kaç milyon Kürt’ün yurdunu terk ederek göçmek zorunda kaldığı, Kürdistan’ın nasıl yakılıp yıkıldığı konuları araştırmaya değer hususlardır. Kuşkusuz bizim buradaki amacımız bu tür bilançolar yayınlamak değildir. Fakat şunun incelenmesinin sonuç açısından yararlı olacağını düşünüyoruz: Acaba 25 Mayıs 1983 işgal saldırısı yapılırken dönemin cumhurbaşkanı ve genelkurmay başkanı olan Kenan Evren ve diğer yöneticiler ne demişlerdi? O zaman ve daha sonraki 38 yıl boyunca sayılamayacak kadar çok olan “Sınır ötesi operasyonlar” sürecindeki TC yöneticileri ile bugünkü Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli faşist ikilisinin söyledikleri ne kadar benzerdir? Tabi bunlara Hulusi Akar ve Süleyman Soylu gibi günümüzün soykırım savaşçılarının sözlerini de eklemek gerekiyor. Bazên Zagrosê Devrimci Hamlesi Çok açık ki bir faşist-soykırımcı terane tutturulmuş gidiyor. Vatan-millet edebiyatı deyim yerindeyse gıra gidiyor. “Beka” söylemi her faşist-soykırımcı yöneticinin en çok sığındığı kavram oluyor. Bu saldırılar içerisinde Kürt halkına ve özgürlük savaşçılarına yönelik her türlü hakaretamiz söylemde bulunuluyor. Dahası vurduk, kırdık, bitirdik, kökünü getirdik, bilmem ölü sayısı kaça yükseldi, terörün beli kırıldı, sonuç aldık gibi sözler ortak kavramlar olarak adete tekrarlanıp duruluyor. Peki sonuç ne? Madem Kürt gerillası bitirilip sonu getirildiyse, o zaman bitip tükenmez bu sınır ötesi işgal saldırıları neyin nesi? Yine durmadan dış güçleri suçlayan ve peşinden de hemen yardım dilenen o yalvarmalar niçin yapılıyor? Belli ki bütün bunların hepsi yalandır ve esas olarak Türkiye kamuoyunu aldatmaya ve kendi iktidarını uzatmaya dönük söylemler olmaktadır. Yanlış anlama olmamalıdır; yaşanan büyük savaş, bunun Türkiye halklarına ve Kürdistan’ın her şeyine verdiği büyük zarar doğrudur ve yaşanan gerçeğin ifadesidir. Yalan olan Kürdistan Özgürlük Gerillasının bitirildiği söylemidir. Çünkü gerilla Kürt halkıdır, Kürt gençliği ve kadınıdır; dolayısıyla Kürt halkının bitirilmesi de mümkün değildir. Şimdi söylenenlerin de aynı sözler olduğu ve benzer rakamların verildiği açıktır. Oysa HPG Merkez Karargah Komutanlığı ilk on günlük savaşın bilançosunu vermiş, yaşanan savaş düzeyini ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmıştır. Peki sonuç nedir? Belli ki yine TC’yi yönetenler yalan söylemektedir ve yine TC ordusu Kürdistan Özgürlük Gerillası karşısında yeni bir bozgun yaşamaktadır. Tıpkı Şubat 2008 Zap’ta ve Şubat 2021 Garê’de olduğu gibi. Belli ki başlangıçtaki faşist Kenan Evren diktatörlüğü gibi, son faşist Erdoğan-Bahçeli diktatörlüğü de Zagros’ta yenilmekte ve Zagros’a gömülmektedir. Bazên Zagrosê Devrimci Hamlesi faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaseti Zagros’a gömerek özgür insanlığın yeni bir büyük doğuşunu gerçekleştirmektedir. Bu doğuş herkese kutlu olsun! SELAHATTİN ERDEM |
YORUM GÖNDER