ÜÇÜNCÜ YOLU ÖRGÜTLÜ VE EYLEMLİ KILMAK
Demokratik siyasal mücadelenin başarısı ve demokratik çözüm, Kürdistan halkının özgürlük mücadelesi ile Türkiye’nin demokrasi mücadelesinin birleşik örgütü, enerjisi ve eylemiyle mümkündür. Kendi varoluşu hakkında doğru bilinç, bu varoluşa karşı dayatılan soykırım, inkar ve imhayı, yani faşist Türk devlet gerçekliğini tüm yönleriyle doğru anlamayı gerektirir. Tersi de doğrudur; doğru bir düşman bilinci, tarihsel-toplumsal gerçekliğin doğru bilinciyle mümkündür. Bu diyalektik ilişki doğru anlaşılmadığında hangi alanda olunursa olunsun etkili mücadele ederek sonuç almak mümkün değildir. HDP, özel savaş rejimine, Önderlik çizgimizin ve PKK’nin tasfiye siyasetine karşı Önder Apo ve halkımızın olağanüstü mücadeleyle verdiği karşılık oluyor. Bunun özgürlük mücadelemiz açısından büyük bir kazanım olduğunu bugün herkes kabul ediyor. Düşmanın bu kadar yönelim içinde olması, bu alanın halkımızın özgürlük mücadelesiyle Türkiye’nin demokratikleşmesindeki stratejik tarihsel rolünden kaynaklanıyor. Bu nedenle Kürt sorununun eşitlik ve özgürlük temelinde çözümü ile Türkiye’nin demokratikleştirilmesi mücadelesi etle tırnak gibi kopmaz bir bütünlüğü ifade ediyor. Kürdistan’daki devrimci-demokratik mücadelenin Türkiye halkıyla buluşması, ortak mücadele örgütlülüğüne ve eyleme kavuşması, demokratik siyasal mücadelenin esasını oluşturuyor. Türk özel savaş rejimi ve AKP-MHP faşizmi en fazla bundan korku duyuyor. En son Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülerek zindana konulması ve bu konuda Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun onurlu direnişinin Kürdistan ve Türkiye emekçi halkı, demokrasi güçleri tarafından büyük sahiplenişi bu korkularının nedensiz olmadığını çok net gösteren somut gelişmeler oluyor. Demokratik siyasal mücadelenin başarısı ve demokratik çözüm, Kürdistan halkının özgürlük mücadelesi ile Türkiye’nin demokrasi mücadelesinin birleşik örgütü, enerjisi ve eylemiyle mümkündür. HBDH bu birlikteliğin ve ortak mücadelenin devrimci boyutunu oluştururken, HDP bunun demokratik siyasal mücadele yönünü ifade ediyor. Her iki alanın özgünlüğü ve farklılığı olmakla birlikte birbirini güçlendirecek tarzda gelişmesi faşizmi yıkmanın temel yoludur. Bu konuda yaşanan darlık, yüzeysellik ve zayıflık, Kürt sorununun demokratik çözümünü HDP çizgisinin ve mücadelesinin gelişiminden çok devletten ve üstelik onun en despotik faşist iktidarından beklemek gibi ciddi yanılgılı durumlara, gaflete yol açıyor. Bundan dolayı içi boş pasifist barış söylemleri, neredeyse barış dilenciliğine dönüşüyor. HDP’nin büyük başarılar açığa çıkarmasını derinleştirerek sürdürmede yaşanan eksiklik, bu tür orta sınıf anlayışlarının yeterince aşılamamasından dolayıdır. Şu an Türkiye’nin başta kadın ve gençleri olmak üzere emekçi halkı, demokrasi güçleri, işsizleri, işçileri, yoksul halkı, inanç grupları faşist iktidara karşı büyük bir öfke duymakla birlikte, CHP başta olmak üzere hiçbir sistem içi partiye sorunları çözme konusunda yeterince inanmıyor, gereken desteği vermiyor. Türkiye emekçi halkında ve demokrasi güçlerinde giderek sisteme karşı büyük bir uyanış ve mücadele düzeyi gelişiyor. Bu durum HDP’nin örgütlenmesi, mücadeleyi geliştirmesi ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesiyle Kürt sorununun özgürlük ve eşitlik temelinde çözümü için büyük tarihsel imkan ve fırsatları açığa çıkarıyor. Millet ve Cumhur ittifakı tarzında kendisini ifadelendiren, özünde birbirinden farklı olmayan bu iktidar blokları dışında üçüncü yolu örgütlü kılmak bu nedenle son derece önemli oluyor. Elbetteki en öncelikli stratejik görev AKP-MHP faşizmini yıkmaktır. Bunun için son derece yaratıcı politik taktik ilişki ve ittifaklar geliştirmek, demokratik siyasal mücadelenin başarısı için şarttır. Yürütülen mücadeleyle, hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük imkanlar ve fırsatlar açığa çıkarılmıştır. Büyük baskı ve tehlike kadar, büyük başarma imkanları da fazlasıyla mevcuttur. İktidar klikleri arasında yaşanan yoğun bölünme ve çatışmadan yetkince yararlanmasını bilmek politik esnekliği, inceliği göstermeyi gerektirir. 2019’daki İstanbul yerel yönetim seçimlerinde gösterilen yaratıcılık, bu anlamda faşizmi geriletmek açısından son derece önemliydi. AKP-MHP faşizminin bu konuda büyük bir zorlanma yaşadığını ve halen bunun etkisini aşamadığını, HDP’nin kapatılmasına yönelik yaklaşımın bununla da ilişkili olduğunu artık herkes çok net olarak görüyor. Bununla birlikte gelinen aşamada HDP’nin sadece kendisini bu tarz taktik ilişkilerle sınırlandırması ve daha da ötesi bu taktik ilişkileri temel strateji gibi ele alması ciddi bir yetersizliği oluşturur. Zaten HDP yönetiminin bir süreden beridir üçüncü yolu örgütlemeye yönelik açıklamaları bu eksikliğin farkında olunduğunu göstermekle birlikte, bunun sadece demeçlerle ya da kimi dar çevrelerle gerçekleştirilen toplantı ve açıklamalarla sınırlı kalmasını da hızla aşmak gerekiyor. Öncelikle üçüncü yoldan anlaşılanın ne olduğunu, bunun yol haritasını, programını, tarzını, taktiğini çok kapsamlı ve geniş halk toplantılarıyla, faşizme karşı olan tüm güçlerle, kişilerle, kurumlarla, çevrelerle tartışarak oluşturmak ve somut eylem planlamasına dönüştürmek gerekiyor. Bu konuda özellikle CHP’nin yaklaşımını iyi değerlendirmek gerekiyor. Parti kapatma gündeme geldiğinde CHP’nin televizyonuna kimi CHP’lileri çıkarıp, “HDP kapatılırsa terörle ilişkisi olmayanların CHP’ye katılması” çağrısı yapmaları, CHP’nin Kürdistan halkına ve özgürlük mücadelesine yaklaşımı kadar, son 19 yıllık AKP faşist iktidarına karşı yaklaşımını da özetliyor. Kürt halkına karşı yüz yıldır uygulanan soykırımdan AKP kadar ve ondan daha fazla CHP’nin sorumluluğu vardır. Son 19 yıllık süreçte AKP faşizmi bunu en kirli tarzda yürütürken, CHP’nin temel yaklaşımı “İslamcılarla Kürtler savaşsın, yıpransın tekrar iktidar sırası bize gelsin” şekildedir. Bu nedenle AKP’ye karşı muhalefet yapıyor görüntüsü tam bir özel savaş siyaseti oluyor. AKP’nin en büyük koltuk değneği oluşu, Türk özel savaş rejiminin Kürt soykırımını yürütmede bu CHP zihniyeti ve siyasetinden vazgeçilmediği anlamına geliyor. 19 yıllık faşist AKP iktidarına karşı başta Kürdistan halkı olmak üzere, Türkiye sosyalist ve demokrasi güçlerinin büyük bedeller vererek yürüttükleri mücadele sonucu günümüzde soykırımcı, sömürgeci, faşist Türk devleti artık AKP-MHP ile devleti ayakta tutamayacaklarını gördüğünden sistem içi çözüm arayışlarını yoğunlaştırarak yeni iktidar alternatifleri oluşturmaya çalışıyor. Yeni iktidar arayışında, bir yandan Kürt soykırımını sonuca götürmek, diğer yandan Kürdistan halkını komplo ve özel savaş yöntemleriyle yedeğine almak, Türkiye’deki temel devlet ve iktidar aklını, siyasetini ifade ediyor. Birbiriyle çelişkili gibi görülen bu iki durum, özünde bir özel savaş siyaseti olarak aynı yaklaşımın farklı biçimleri oluyor. İktidarda iken Kürt düşmanlığında sınır tanımayarak Kürt soykırımını yürütmek, iktidardan düştüğünde ise dilenciye verilen sadaka gibi kimi sözde Kürt haklarından bahsederek Kürdistan halkını kandırmaya, yedeğine almaya çalışmak, yüz yıllık Türk iktidar ve sistem içi muhalefetin zihniyet ve siyasetinin esasını oluşturuyor. Hem iktidarın hem de muhalefetteki partilerin yüz yıllık bu temel gerçekliği güncelde HDP’ye ve Kürdistan halkına yönelik çok daha kapsamlı ve inceltilerek yürütülmeye çalışılıyor. Bu durum CHP ve diğer sistem içi muhalefet partileri içinde demokratik insanların, kesimlerin varlığını inkar etmek, bunlarla ilişkilenmeyi ve kazanmayı gözardı etmek anlamına gelmediği gibi, bu partilerin belirtilen gerçekliğini de değiştirmiyor. Bu nedenle özellikle CHP’nin Türkiye’de gerçek demokrasi güçlerinin HDP ile buluşması ve ortak mücadelesi önündeki engelleyici yaklaşımıyla, AKP’den kopan partilerin Kürdistan’da özlü olmayan kimi söylemleri ile halkımız içinde örgütlenme yaklaşımına karşı etkili politikalar geliştirip boşa çıkarmak, bunu yaparken de AKP-MHP faşizmini yıkma hedefini zayıflatan bir pozisyona düşmemek son derece önemlidir. HDP’nin, hem AKP-MHP faşizminin tüm saldırılarına karşı direnmesi hem de sistem içi iktidar arayışlarının yedeğine düşmeden, kendisini etkisiz kılmadan bu iki blok dışında, en geniş demokrasi ittifakıyla anti-faşist mücadele birlikteliğini geliştirmesi, cumhuriyeti demokratikleştirmenin, Kürt sorununu eşitlik ve özgürlük temelde çözmenin kendisi ve yolu olarak kaçınılmaz tarihsel güncel görevidir. CEMAL AMED |
YORUM GÖNDER