MAZLUM DOĞAN’IN BATMAN GÜNLERİ
Mazlum Doğan’ın ilk dönemlerde bazen gidecek yeri yoktur, tren garındaki banklarda veya parklarda sabahlar. Gençlerle konuşmak için ise hiç sevmediği halde oyun salonlarında saatlerce oyunun bitmesini bekler.
2018 yılında 94 yaşındayken yaşamını yitiren Kebire Doğan, vefatından önce oğlu Mazlum Doğan’ın geleceğini muştulayan çocukluğunu şöyle tarif etmişti: “İnatçı, çalışkandı, hiçbir şeyden korkusu yoktu. Liseden sonra Balıkkesir’e, Ankara’ya gitti ve bu işlere girdi. ‘Anne, ben önemli değilim, gerekirse halkım için ölürüm’ diyordu. Ona ‘oğlum Şêx Said başaramadı, Seyid Rıza beceremedi’ deyince, o da ‘biz başaracağız’ derdi.”
2016’da 90 yaşında vefat eden baba Kazım Doğan ise oğlunun ilk isyanını şu sözlerle anlatmıştı: “Daha ortaokulu yeni bitirmişti, bana ‘artık bu dedeliği bırak, halkımızı hoca, şeyh ve dede olarak parçalamışlar, birlik olmamız gerekir’ diyordu. Ben de karşı çıktım, bu nasıl olacak dedim, tartıştık. Bizden kopuşu böyle başladı. Yeni yakalandığında cezaevine ziyaretine gittim, onu düşünerek ‘siyasi savunma yapmazsan daha iyidir’ dedim. O da bana ‘Baba, bana böyle şeyler söylemeye gelirsen, gelme’ dedi. Ben de arkadaşı Hayri’ye (M. Hayri Durmuş) gittim, ona ‘Mazlum’a biraz akıl verin’ dedim, o da ne dese iyidir; ‘Amca biz aklı ondan alıyoruz.”
1955 yılında Elazığ'ın Karakoçan ve Dersim'in Mazgirt ilçelerinin sınırında bulunan Goman köyünün Seyidan mezrasında dünyaya gözlerini açan Mazlum Doğan, her ne kadar Baba Mansur Ocağı’ndan gelen ailesinin “seyitliğini” reddetse de, çok değil gençliğinin ilk yıllarında doğduğu coğrafyanın özünü modern zamanlarla buluşturacaktı. Kim bilebilirdi ki; Kürdistan’ın bu asi topraklarında, Peri Suyu’nun kıyısında büyüyen, ailesine/geleneklerine kafa tutan bu çocuğun Alevilik ve Kürtlüğün donmuş denizlerini kıracağını, Munzur dağlarının kuytuluklarında gizlenmiş ateşi bulacağını.
DERSİM VE BALIKESİR YILLARI
İlk ve ortaokulu Karakoçan’da okuyan Mazlum Doğan, öğrenimini Dersim Öğretmen Lisesi’nde yatılı olarak sürdürdü. 1938 kıyımının üzerinden 20 yıl geçmiştir, Kürdistan’ın artık üzerindeki “ölü” toprağı atma zamanı gelip çatmıştır.
Mazlum Doğan, doğru zamanda doğu yerdedir. Zira resmi adıyla “Tunceli Öğretmen Lisesi” sömürgecilerin gayelerinin aksine Kürt devrimcilerin yetiştiği adres olup çıkmıştır. Kendisini, sağ eğilimli öğrencilere ve okul idaresine karşı verilen mücadelenin ortasında bulan Mazlum Doğan, buradan Balıkesir’in Savaştepe ilçesinde bulunan Öğretmen Okulu'na sürgün edilir.
Savaştepe’deki okul Kürt öğrenciler için bir nevi sürgün yeridir. Kırşehir’de okurken buraya sürgün edilenlerden Batmanlı öğrenci Metin Toprak, Mazlum Doğan ile karşılaşmasını şöyle anlattı: “Biz o dönem Savaştepe’de okuyan üç-dört Kürt öğrenciydik ve Mazlum Doğan doğal öncümüz oldu. Ormanda buluşup bize ‘Felsefenin Temel İlkeleri’ni okuyup anlatırdı, biz de dinlerdik. 1974’e kadar iki yıl birlikte okuduk, hatta 1973 yazında benimle Bismil’deki köyümüze geldi. Köyde bizden biriymiş gibi bizimle her işe koşturuyordu. Bilmeyen onun ailemizden biri olduğunu düşünürdü.”
HAKİ KARER’LE KARŞILAŞMA…
1974 yılında Öğretmen Okulu'nun ardından Mazlum Doğan, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni kazandı ve artık Ankara’dadır. O burada hem okumalarını hem de devrimci bilinç düzeyini daha da üst seviyelere çıkaracaktır.
Bir dönem Devrimci Demokrat Kültür Derneği (DDKD)’ye gidip toplantılara katılır, ancak aradığını bulamaz. O yıllarda kendisini enternasyonalist çizgide bir Marksist ve Leninist olarak gören Mazlum Doğan’a göre, DDKD “burjava milliyetçisi”dir. İşte tam da bu “arayış” sürecinde yeni yeni filizlenen Kürdistan devrimine öncülük eden isimlerden Haki Karer ile tanışacaktır. Mazlum Doğan Amed’de zindanda tutukluyken, 18 Haziran 1981’deki duruşmada Türk devletinin hakimine bu karşılaşmayı ve hareketle nasıl tanıştığını şöyle anlatacaktı:
“Bir ara bir arkadaş beni Haki ile tanıştırdı. SBF yurdu muydu, yahut Hukuk bahçesi miydi iyi hatırlamıyorum. Haki bana milli mesele hakkındaki görüşlerini de dahil çeşitli konularda görüşlerini söyledi. Bu arada DDKD’yi de benden daha sert, daha kıyasıya eleştirdi ve burjuva milliyetçisi olduklarını, çalışma yöntemlerini, anlayışlarını, ideolojilerini eleştirdi. Bu benim hoşuma gitti.
Daha sonraki dönemlerde de yine bu kişiyi bulmak, onunla konuşmak istedim ama sık sık kendisiyle karşılaşamadım, konuşamadım. Ama kendisine karşı bir hayranlığım söz konusu idi ve giderek bu hayranlık, onlarla beraber hareket etmeye, ideolojilerini benimsemeye kadar gitti. Yalnız, kişinin kendisine hayranlıktan çok, anlattığı düşünceler benim de düşüncelerime denk geliyor, uygun geliyordu. Ben bu kişilerin bir grup mu, bir hareket mi veya şey mi olduğunu bilmiyordum; ancak kendileri tarafından tasvip edilmek, kendileri tarafından görevlendirilmek falan istiyordum. Arzu ediyordum yani, bunlara katılmak, bunlarla beraber çalışmak istiyordum. Bayağı da heyecanlıydım bu konuda.
1976 yılı Haziran ayı falandı herhalde, o dönemde Suruç’ta, Suruçlu bir genç öldürülmüştü- adını hatırlamıyorum, Hacettepe’de bizim okulun öğrencisiydi– bu kişinin (18 Mayıs 1976’da katledilen Fevzi Aslansoy’u kast ediyor) cenaze törenine bazı arkadaşlar gelmiş katılmışlardı Ankara’dan. Hayri ve Kemal de bunların içindeydi. Bunlar yakalanmışlardı Suruç’ta, Diyarbakır’da cezaevine getirilmişlerdi. Ben bu arkadaşlarla henüz fazla sıkı ilişkim olmadığı halde Karakoçan’dan çıktım, bunları ziyarete geldim. Herhalde hatırladığım kadarıyla; bilmiyorum 1200 mü de para, harçlık verdim. Yani oldukça yakınlık duyuyordum ve beraber faaliyet yürütmek istiyordum.”
KÜRT VE KÜRDİSTAN’IN İZİNDE
Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) kuracak grupla tanıştıktan sonra Mazlum Doğan, birkaç öğrenci arkadaşını alıp devlet kütüphanelerinin yolunu tutar. Arşiv ve kitaplarda Kürt ve Kürdistan’a ilişkin bilgiler teker teker taranacaktır. Yıllar sonra Amed’de karşısına çıktığı Türk devletinin hakimi “Ankara’da neler okuyordunuz?” diye sorduğunda, Mazlum Doğan bunları teker teker anlatacaktır.
Ankara’nın dehlizlerinde ve tozlu kütüphane raflarında tutulan Mehmet Emin Zeki’nin “Kürtler ve Kürdistan Tarihi”nden Bazil Nikitin’in “Kürtler” isimli kitabına, Genelkurmay’ın yayınladığı “Cumhuriyet Döneminde Ayaklanmalar”dan “Avukatsız halk, Kürtler”e kadar onlarca kitap Mazlum Doğan ve arkadaşlarınca okunur, notlar alınır. Hareketin kurucu isimlerinden Ali Haydar Kaytan bir röportajında o süreci şu sözlerle tarihe not düşürdü: “Mazlum Doğan’ın öncülüğündeki arkadaşlar, saatlerce karıştırdıkları kitaplardan buldukları bilgileri gruba aktarıyorlardı. Bazen evlerde toplanıp bu bilgileri tartışıyorduk. Bilgilerin çoğunu Önder Apo sentezliyordu ve böylelikle hareketin ideolojisi belirleniyordu. Adeta Önder Apo bir arı gibi bal petekleri örüyordu.”
1976 GÜZÜNDE BATMAN’A GİDİŞ
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öncülük ettiği grup 1970’lerin ortasında Kürdistan’a dönüş kararı aldığında, Mazlum Doğan da onun deyimiyle “ailesinden kopardığı” 500 Lira parayla Batman’ın yolunu tuttu. Balıkesir’den tanıdığı Batmanlı arkadaşlarının olması onun için bir avantajdır. Metin Toprak, Batman’da “Keko” ve “Muhsin” isimlerini kullanan Mazlum Doğan’ın evlerine ikinci gelişini şöyle anlattı:“1975’te evimizi Bismil’den Batman’a taşıdık. Mazlum Doğan, 1976’ın sonbaharında Batman’da geldiğinde ilk bize geldi, yaklaşık 6 ay bizim evimizde kaldı. Onu ilk olarak Batman’da o yıllarda Kürtlük ve solculukla uğraşanların uğrak mekanı Devrimci Halk Kültür Derneği’ne götürdüm, ardından Mehmet Şah Deniz (1985’te 7 yoldaşıyla şehit düştü) ile tanıştırdım.”
1950’lilerin sonuna kadar bir petrol kasabasıyken, 1970’lerde barındırdığı petrol işçileri yüzünden nüfusu yüz bini bulan Batman, Siirt’e bağlı bir ilçe olmasına rağmen o yıllarda Kürt ve Türk sol örgütlerinin “alan kapma” savaşı verdiği merkezlerin başındadır. Neredeyse bütün köşe başları tutulmuştur Batman’da… Bundan dolayı olacak ki Mazlum Doğan, Batman halkını örgütleme işine lise ve ortaokul öğrencilerinden başlayacaktı. Ucuza yemek yenildiği, gençlerin adına “Fakirhane” dediği küçük bir lokantada gençlerle bir araya gelen Mazlum Doğan, onların ev ödevlerine yardımcı olmakla kolları sıvadı.
Mazlum Doğan, ilk dönemlerde bazen gidecek yeri yoktur, tren garındaki banklarda veya parklarda sabahlar. Gençlerle konuşmak için ise hiç sevmediği halde oyun salonlarında saatlerce oyunun bitmesini bekler.
Mustafa Tuğyıldız, yıllar sonra o anları şöyle anlattı: “Yazın bahçelerde uyurdu ama kimseye ‘arkadaş bu gece size geleyim’ demezdi, beklerdi taa ki biri ona bu teklifi yapana kadar. Bizim oyun oynamamızdan çok rahatsızdı ama bunu içine atardı, hissettirmemeye çalışırdı. Bazen saatlerce elindeki tesbihiyle oynar, oyunun bitmesini beklerdi, oyunun bitmediğini görünce de kırıcı olmadan ‘arkadaşlar galiba yoruldunuz, ara verin artık bu oyuna’ derdi. Çok disiplinli ve örgütleyiciydi, ilişkileri yoktan var etmesini biliyordu. Bazen bir genci örgütlemek için aylarca onunla görüşür, ikna etmeye çalışırdı, asla yakınmayı bilmezdi.”
KURDUĞU DERNEĞİ O TEMİZLİYORDU
Zaten Mazlum Doğan, 1981’deki savunmasında Batman’daki örgütleme tarzını şöyle anlatacaktı: “Bir köye, bir kasabaya, şuraya, buraya bir yere oturuyorsak bu kimisi hemşehrilikten olabilir, uzaktan bir tanıdıktan olabilir, bir merhabadan olabilir, biri diyelim bir yerden bir yere otobüsle yolculuk ediyor, kendisini şahsen tanıyorsak veya konuşuyorsak, nereli olduğunu öğreniyorsak daha sonra peşini bırakmaz gide,r onu arar bulur, onun vasıtasıyla orada iş yapmaya, bazı kişileri tanımaya, hareketin ideolojisini, görüşlerini götürmeye çalışırdık.”
Gençleri hem oyun salonlarından uzaklaştırmak hem de onları özgürlük hareketinin etrafında toplamak amacıyla bir süre sonra Mazlum Doğan’ın çabalarıyla Batman’da Devrimci Liseliler Derneği kuruldu. Bu derneğin kuruluşunda yer alan Tuğyıldız, o günleri şöyle aktardı: “Çok iyi hatırlıyorum; Dernekler Masası’na gidip başvurmamız için 7 kişi gerekliydi, Mazlum arkadaş bana ‘kahveye git birini bulursun’ dedi. Ben de kahveye gidip oyun oynayan gençlerden Ebidin Dicle’den nüfus cüzdanını istedim, o da çekip verdi. Derneğimizin tüzüğünü Mazlum Doğan hazırlamıştı ve amaç olarak ‘gençleri kahve ve oyun salonlarından, kötü yaşam alışkanlıklarından uzaklaştırıp derslerinde yardımcı olmak yazılıydı’, bu o zaman çok dikkatimi çekmişti. Derneğimiz pasajın ikinci katında tek bir odaydı zaten. Hatta ilk başlarda üzerinde oturacak sandalye bile bulamıyorduk. Her sabah derneği temizler, sobayı yakar ve bizim gelişimizi beklerdi.”
Mazlum Doğan’ın bu kadirşinas ve sabırlı kişiliği sayesinde Batman’da “Talebeler” veya “Kürdistan devrimcileri” olarak adlandırılan Kürt Özgürlük Hareketi, ortaokul-lise öğrencilerinin ardından kısa sürede öğretmenleri, petrol işçilerini, inşaat işçilerini, hemen hemen toplumun her kesiminden insanları etrafında toplamayı başardı. Bundan olacaktı ki PKK, 27 Kasım 1978’de tarih sahnesine çıkıp siyasal ve silahlı mücadelenin startını verdiğinde öncü kadrolarını Kürdistan’ın bu küçük kentinden çıkaracaktı; Mahsum Korkmaz (Egid), Veysi Güzel, Ahmet Kurt, Mahmut Tanrıkulu, Ahmet Ergin (Rizgar), Gurbet Aydın (Ozan Mizgin), Mehmet Şah Deniz, Ahmet İbin (Cahit) ve daha niceleri…
ROBÎN JAN
YORUM GÖNDER