KÜRTLERDE DİNSELLİK VE YAŞANAN DEĞİŞİMLER
Kürt halkının çoğu Sünni Müslümandır. Bunların çoğu Kürtlüğü ve Müslümanlığı ayrıştırmıştır. Êzîdîlerde, Alevilerde, Yaresanlarda, etnik kimliğin inançtan tümden ayrıştırılmamasının temel nedeni ise bu inançların Kürt halkının tarihsel gelişiminin bir parçası olmasıdır.
Tüm sorunlarına, aşındırılıp yozlaştırılmasına, dejenere edilip tüketilmesine rağmen inanç değerlerine bağlı ve inanç ahlak ilişkisi içinde yaşamaya çalışanlar, halen de toplumda değer görebilmektedir. Bu özellikle de Ortadoğu'da böyledir.
Ahlaklı olmak, insan olmanın temel özelliğidir. Ahlakilik, Ortadoğu halklarında dinle eşit tutulmasa da çok yakın ilişki içinde tanımlanmış ve öyle görülmüştür. Kürtlerde de inanç-din değerlerini ahlaklı yaşamak değerli görülmektedir.
Kürtlerde etnik ve inanç kimliğini birlikte yaşayan kesimin başında Êzîdîler gelir. Êzîdîlerde her iki kimlik iç içe geçmiştir. Bu özellik, Êzîdîleri binlerce yıldır tüm saldırı ve fermanlara rağmen ayakta tutmuştur. Bunun için Êzîdîlerde dinsel kimliği temsil eden Şexler, Pîrler ve diğer hizmetkarlar, halen de değer görür, dinlenir ve esas alınırlar.
Êzîdîler kadar olmasa da etnik ve inanç kimliğini birlikte yaşayan diğer kesimse, Aleviler, Yaresanlardır. Yaresanlara Başûr'da Kakaî denilmektedir. Bu kesimde etnik kimliğin inanç kimliğinden belli düzeyde ayrışma yaşadığını belirtmek mümkündür. Özellikle Reya Heq Alevilerde böyle bir değişim mevcuttur.
Kürt halkının çoğu Sünni Müslümandır. Sünni Müslümanların çoğu etnik kimliklerinin din kimliğinden farklı olduğunu bilmektedir. Kürtlüğü ve Müslümanlığı ayrıştırmıştır. Etnik kimliğin ayrı dinsel kimlik ve değerlerininse ayrı şeyler olduğunu anlamlandırmıştır.
Êzîdîlerde, Alevilerde, Yaresanlarda, etnik kimliğin inançtan tümden ayrıştırılmamasının temel nedeni, bu inançların Kürt halkının tarihsel gelişiminin bir parçası olmasıdır.
Bu inançlar Kürt halkının öz emekleriyle geliştirildiği için, halen de etnik kimliğin temel bir bileşeni olarak görülmekte ve yaşanmaktadır. Bu inançlarda etnik ve inançsal kimliğin fark edilir biçimde ayrışması, toplumsal yaşamın özgürlükçü temelde sekülerleşmesi, bilim ahlakının kural ve kaidelerini hakim kılmasıyla gelişeceğe benzemektedir. Yakından incelendiğinde de görüleceği gibi her üç inanç arasında farklılıktan çok, benzerlik ve aynılık daha çoktur.
Êzîdî, Alevi ve Yaresanlar için belirttiklerimiz, aynı zamanda bu Kürtlerin yaşamlarında bazı yanlarıyla katılaşmış ve artık dogmalaşmış ahlaki kuralları yaşattıkları anlamına da gelir. Bir değerin ya da kuralın dogma haline gelmiş olması onun tümden kötü olduğu anlamına gelmez. Daha çok zamanı geçtiği için değiştirilmesi gerektiğini gösterir. Kaldı ki halk ve inanç gruplarının yaşadığı dogmalar, daha çok dış saldırı, tehdit ve tehlikelerin varlığından beslenir. Hiçbir halk ve inanç, bilerek ve isteyerek bir dogmaya sarılıp kalmak istemez.
Müslüman Kürtlerin dinden beslenen ahlaki değerlerle ilişkisi, iktidar İslam'ın yarattığı dogmalarla yaşaması, Êzîdî, Alevi, Yaresanlardan biraz daha farklıdır.
İslam tarihine baktığımızda halk olarak Müslümanlaşmış Kürtlerin oldukça yaratıcı oldukları görülür. İslam tasavvufunda Kürtler oldukça belirleyici bir yerdedir, dersek yanlış söylemiş olmayız. Mezhep ve tarikat tarzındaki içtihata Kürtlerin öncülük yaptığı biliniyor. Bu duruş, Müslüman Kürtlerin dogmatizm ve ahlaktan kopuş da demek olan iktidar İslamı ile arasına her zaman bir mesafe koyduğunu gösterir. Demokratik İslam dediğimiz İslam çizgisinin yaşanmış biçimlerinin baskın rengi Kürt olmuştur, dersek de abartmamış oluruz.
Bugün Kürtlere, din-inanç-ahlak ilişkisinden bakıldığında meselenin biraz daha farklılaştığı görülür.
Günümüzde Êzîdîler, Aleviler, Yaresanlar (Kakaîler) defalarca maruz kaldıkları fiziki ve kültürel soykırımdan kaynaklı, savunma amaçlı içe büzülmenin getirdiği sorunları aşmaya çalışıyor. İçe büzülme kendilerini daraltmıştır.
Êzîdîlerde ürkeklikle birlikte yalnızlaşmaya, güvensizliğe yol açmıştır. Fakat bu kendisiyle birlikte günümüzün ihtiyaçlarını karşılayacak bilinç ve örgütlülük tarzında olmasa da çok güçlü bir öz savunma, kendini koruma duygusuna da yol açmıştır.
Aleviler Qoçgirî ve Dersîm katliamları, Mereş’in de göçertilmesiyle ahlakiliklerinin yaratılıp geliştirildiği Ocak ve Pîrlerinden kopartıldılar. Bu, Türk sömürgeciliğinin planlı asimilasyon ve kültürel soykırım saldırılarının büyük tahribatlarına neden oldu. Böylece hem etnik hem de inançsal kimliklerinde sorunlar yaşıyorlar.
Yaresan ve Kakaîlerdeki durumsa son yıllara kadar Êzîdîlere benziyordu. Ancak artık Alevilere benzemeye başlamıştır. Her üç topluluk, temelde inançları bahane edilerek yok edilmek istenmiştir. İstenmektedir.
Müslüman Kürtler de sömürgeci ulus devletlerin fiziki ve kültürel soykırım saldırılarına maruz kalmıştır. İslamiyet’in dışarıdan alınan bir kimlik olması, bu Kürtlerin durumunu diğerlerinden farklılaştırmıştır. Son yüz yıl içinde Müslüman Kürtler etnik, diğer üç kesim ise hem inançlarını hem etnik kimliklerini gizleyerek yaşamıştır. Özgürlük mücadelesiyle birlikte, Müslüman Kürtler etnik, diğer kesim ise ağırlıkta inanç kimliklerini açıktan yaşar duruma gelebilmiştir.
Dinin Kürt toplumsal hafızasında önemli bir etki gücü vardır. Bu özellik, Türk sömürgeciliğinin baskılarından ötürü, Müslüman Kürtlerde halen de hatırı sayılır bir kesimin ne etnik ne de dini geleneğine göre yaşayamamasına yol açmıştır.
Bundan ötürüdür ki Bakur, Başûr ve Rojava'da “Müslümanım” diyen belli bir kesim, sömürgeciliğe karşı ne ulus ne de dinin emrettiği ahlaka göre tavır alamamaktadır. Ulus ve dini kimliğini birlikte yaşamayı başarmamış bu kesim, “ben Kürt’üm” deyince, dinden çıkacağını sanmaktadır. Ya da çıkarlarına geldiği için böyle düşünmektedir.
Bunlar Türk sömürgeciliğinin Bakur’daki temel ve tek dayanağı olarak kalmıştır. Giderek Kürt mele ve seydaları arasında daha çarpıcı görülen bu sorun, Kürt halkının ilk elden çözmesi gereken temel sorunlarından biridir.
Tüm sorunlar gibi bu sorun da Kürt halkının Türk sömürgeciliğine karşı verdiği özgürlük mücadelesiyle çözülür. Çünkü Kürt özgürlük mücadelesi Kürtleri tarihsel geleneği üzerinden demokratikleştirmekte, demokratik modernite yaşamının içine çekmektedir. O zaman etnik ve inanç değerlerine bağlı Kürtlerden de istenen daha çok bilinçlenme, daha çok mücadele olmaktadır.
CİHAN EREN
YORUM GÖNDER