İNSANA DAİR SEZGİSEL YAKARIŞLAR (3.BÖLÜM)
İNSAN ÖNCE KENDİSİYLE YETİNEBİLMELİ... !
"Muazzam bir zekâya, ansiklopedik bilgiye sahip olabilirsiniz; fakat içinizde derin ve güçlü duyguların coşkusu yoksa, kavrayışınız da kokusu olmayan bir çiçek gibidir." J. Krishnamurti * Bunları Düşün
Anlam tutkusundan arındırılmış insan kendi özgürlük melodisinden yoksundur. Sahte imajlar savaşında mütevazi bir sadelikle yetinmek en iyisidir. İnsan önce kendi kaderini eline almalı ve çileci dogmatik kadercilikten vazgeçmelidir. Özgür iradesi kaderine başkaldırmalıdır. Özgür iradeye dayalı cesur yaşam inşaları karşısında başkaları tarafından çizilmiş hiçbir sınır dayanamaz. İnsanın zaman, insan ve mekanla olan ilişkisi artık klasik statik kaderciliğin aksine akışkan ve dinamiktir. Hüzünlerden acı yaşanmışlıklar biriktirmek yerine yeniden dünyayı anlama ve yorumlamaya ihtiyaç var. İkinci el insanlardan ve zamanı yıpratan hoyratlıklarından kaçınmak gerek.
Özgür yaşam ideasından düşmüş ve alçalmış dipte gezinen insanların en büyük meziyetleri sizleri seviyelerine düşürmeleridir. Seviye mevki, makam, kat, yat değildir; seviye insan olabilmeyi ve kalabilmeyi korumayı başarmış erdemli seviyeliliktir! İnsanın iç barışını ve iç bütünlüğünü onur ve haysiyetle korumakta en çok zorlandığı çağın içinde yaşıyoruz. İrademiz dışında ve bizim asla seçmediğimiz, içinde doğduğumuz toplum ve kültür en baştan karabasan bir yazgıya dönüşüyor.
İnsana dair sezgilerin körelmesi de duygusal kırılganlıklar yaratıyor. Duygusal ilişkilenmelerin hemen hemen tümü ayrılıklarla ve kırgınlıklarla sonuçlanıyor. İnsanın kendi içinde gittikçe büyüyen boşluğu doldurma arayışında yöneldiği çözümlerin tümü çıkmaz sokakta son buluyor. Çağın insan yaşamı kendisine çıkan uçurumdan başka bir menzile varmaz. Kendini keşfetmekten ve yüzleşmekten korkan insanlar kolay kolay cesur arayışlara yönelmek bile istemezler.
Kendi hayatımızı özgürce inşa etmek mümkün mü? Özgürlük aşkımız bize rağmen bizi sil baştan yaratabilir mi? İnsanın kendi iç dünyasını anlaması ve anlamlandırması işin özüdür. Aslında eleştirel duygu aklın kılavuzluğunda dünyayı kendimizde anlama yolculuğuna çıkabiliriz. Kendimiz de etik ilişkilere dayalı yeni başlangıçlar yaratmak için bunu yapmamız acil gerekiyor. Zira insanın kendisine karşı uyumu bile bir uyuşmazlık şerhi içeriyor. Varlık yokluk şerhi!
İnsanın farklı olanı deneyimlemesi ve duygu bilincine çıkarması için ilkin kendisiyle yetinebilmesini başarması gerekiyor. İnsan öz duygu bilince dayalı kendisi olmayı bilmeden sağlıklı bir toplumsal iletişim kuramaz. Zira özgür insanın cehennemidir çok öncesinden eklektik olarak ısmarlanmış ve rıza imalatıyla oluşturulmuş toplumsallık içerisinde yaşaması. Kendini anlatma ve anlaşılma çabası bu eklektik oluşturulmuş toplumsallık ta beyhude bir çabadır. Bu eklektik ve ısmarlanmış toplumsallığın ıstıraplarından biri de doğru arayışlara götürecek yola beraber çıkılacak insanlar bulma kıtlığıdır. Asıl amaçlar araç olmuş, tali araçlar ise amaç!
Her şeyden önce insan kendinde öz gücünü bölmemelidir ve gerçekçi olup kendisini yapabilecekleriyle sınırlandırmayı bilmelidir. Moral ve motivasyonunu becerebildiği ve yettiği yaşam uğraşları ile korumalıdır. Boş beklentiler ve gerekçeler insanın hayatına asla yön vermemelidir. “insan duyguları üzerinde inşa edilen özne; kendi kedisini sömürmeye başladığında her türlü canlılığını yitirir.” Tek tip aynılaşma cehenneminde ve farklı olanı aynılaştırma furyasına insanın farklılığını ve farkındalığını koruyarak direnmesi gerekiyor. "İnsan ilişki ve iletişimdir." Der Yüce Bilge. Ölü ruhlar virüs salgını son kertede her mekana ve insana sinebiliyor aman dikkat!
KEREM ÇİFTÇİ
YORUM GÖNDER