LİBERAL GAFLETE İNAT DEVRİMCİ RADİKALİZM
“Savaş istenmemesine rağmen, zorunlu kalındığı için en iyi uygulanması gereken bir mücadele yöntemidir. Dağlar da bu mücadele yönteminin kâbesidir. Yönünü kıbleye dönmeyen Müslüman'ın ibadeti geçerli olmaz. Bizde de ruhunda ve yüreğinde dağ bilinci olmayan mücadele edemez. Kin, intikam ve nefret de mücadelenin duygu boyutudur. Bu duygulardan kopuk bilinç, düşmanını tanıyamaz ve uzun süreli mücadele edemez. Ama bu duygular düşünceden, ideolojiden kopuksa en sonunda bireyi ve örgütü vurur. Böyle kontrollü kullanılması gereken duygulardır...” Reberti
PKK özü itibariyle fedai bir halk harekettir. En belirgin APOCU özellik her koşulda bu intikam ve fedailik ilkeleriyle tasfiyeciliğe karşı keskin ölçüler yaratmış olmasıdır. Sosyal medya popülizmi ve tasfiyeci liberal anlayışı kendisini bu fedailik karşısında her fırsatta konuşturuyor. Aslında silahlı mücadeleye ve onun yarattığı fedai ölçüye bir saldırı söz konusu. Asıl hedef Önderlik ve Paradigmasıdır. Zira son dönemdeki bu fedai eylemler liberal gaflet ve ihanetin maskesini düşürüyor!
Değerlerle oynayan orta yolcular enflasyonu almış başını gidiyor. Oysa düşman vuruyor biz esniyoruz biz esnedikçe düşman katılaşıyor. Böylelikle Kürt toplumsallığının özünü oluşturan direniş değerleri aşındırılıyor. Şunu sormak gerekiyor; Kürt halkının gerçek gündemi ne olmalıdır? Önderliği, öncü partisi üzerinde estirilen tasfiye tehdidi mi? Yoksa düşmanın dayattığı tali gündemlerle zaman yitirilmesi mi?
Anatole France “Tanrılar Susamışlardı” Romanında “Devrimin tüm vatanseverleri ve yurttaşları er ya da geç yargıçlara dönüşecek.” derken adeta günümüzü tahlil ediyor. Sanal alemdeki yargıçlar furyası almış başını gidiyor. Bu fedai eylemleri eleştiren eleştirene. Bu cesareti de bizim pasif seyirci ruh halimizden alıyorlar!
Aslında “Politik internet aktivizminin amacı -Ağ toplumlarının sosyal canlılığını ve eylemci enerjisini sokak eylemlselliğinde birlikteliğine dönüştürmektir. Güven inşası burada esastır. Sosyal medya da Politik dilin duyarsızlaşması ve aynılaşması aşınma getirir. Çoğunlukla bu mecrada araçlar amaca dönüşür.”
Dijitalleşen insan yaşam üstündeki öz denetimini yitirdi. Bu devasa dijital-bilişsel yeni insan tipolojisi her türlü insanlık değerlerinden düştü. Sanal anın bellek yitiminde koskocaman insanlığın geçmiş mirası yok hükmüne tabi kılınmış oldu. Toplumun kontrol mekanizmalarıyla aşırı denetimi beraberinde yaşamda dürtülerle harekete geçen bir sanal sürü yığınsallığı da yarattı. Sosyal medya ezber sanal slogancılığı yerine öz örgütlülüğe sarılmak gerekiyor. Eğer PKK’nin sahadaki reel direnişi olmamış olsa Kürdistan toplumu bu minvalde donmuş vicdanlar mezarlığını andırıyor olacaktı!
“Zor koşullar altında yaşamaya uzun zaman mahkum kalanlar giderek özgürlük misyonlarını yitirir, kendilerini başkalarının merhametine teslim edilmiş biçareler gibi görür, otoritenin buyruklarını yasal ve zorunlu sanarlar.” J. Drepier
Şunu da önemle belirtelim; satranç hamlelerinde piyonların Şah ve Vezirlerin sadakatlerine mazhar oldukları hiç görülmemiştir. Bu fedai eylemlerin iç mantığını çözemiyorsanız ve bu yüreğinize dokunmuyorsa dilinize yansıyan kaygılarınız da ikiyüzlülüktür. Bir sorumluluk taşımamak ve almamak için başvurduğunuz sahte duyarlılık maskesidir. Aslında son iki fedai eylem Zap fedailiğinin vicdanlara yüklediği sorumluluğa onurlu bir cevaptır. Şimdi sıra bizde Şehitlerin çağrısına somut cevap olmak için tüm bu tasfiyeci eğilimlerin heveslerini kursaklarında bırakmalıyız. Kürt ulusal hafızasını canlandırılan Türk sömürgecilik ruhuna karşı daima diri tutmak gerekiyor. Zira sömürgeciler tarafından parçalanmak istenen bir ulusal ruh ve kollektif bilinç söz konusu.
Peki varoluş mücadelesi veren Kürdün hakkını sömürgecilerden kim söküp alacak, temel güncel soru budur? Onlarla işbirliği yapan kadavra Kürtçülük mü yoksa özgürlük için ölümü göze alan fedailik mi? Kürt gençleri buna en güzel cevabı veriyor. Sahi Kürt gençliği bedeli ölüm bile olsa onuru için dağlara akın akın neden çıkıyor da para, pula koşmuyor? Kürt gençliği ruhunda Bilgesi'nin şu veciz sözünü yaşamsallaştırıyor; "...Etki ve tepkisinde vazgeçilmez öğe olarak duygularıyla düşünüyor...Bu içtendir, yalansızdır, hileden uzaktır..." Bu fedai duygu hesap sormadan ölmek haramdır diyor.
Medya Doz arkadaşın bir yazında vurguladığı gibi “Bize dağ gibi bir öfke lazım, Biz düşmanımızı tanımlama konusunda çok yetersiziz. Keskin ve kesin tanımlarımız olmadığı için tuzaklara açık hale geliyoruz. Yüzyıllardır her türlü katliamı görmüş, göçlerin en acımasızı ile sınanmış, esaretin en akıl almaz yöntemlerine tabi tutulmuşuz. Eşi benzeri olmayan asimilasyon ile paramparça edilmiş bir toplum olarak, Kürt halkının henüz can alıcı bir düşman tanımı yok dersem abartmış olmam. Biz düşmanımızı tanımlama konusunda çok yetersiziz. Keskin ve kesin tanımlarımız olmadığı için tuzaklara açık hale geliyoruz. Zamanı, mekanı ve insanı mücadelemizde etkili kullanamıyoruz. Bizi yok etmeye yemin etmiş bir düşmana hala var olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz. Ama şunu anlamıyoruz bizi yok etmek isteyeni yok etmeden var olamayız…Düşmanlarımız bizimle sadece silahlı savaş verseydi şimdiye kadar topraklarımızda varlıklarını binlerce kez sökmüş olurduk. Ama düşmanımız son teknolojilerle donanmış silah gücü yanında her zaman bizim değer yargılarımızı hedef aldı. Her şeyden önce bizi yok edilmesi gereken bir düşman olarak tanımladı. Bu konuda net, keskin ve tavizsizdir. Düşmanımız sadece bu günümüzle savaşmadı, tarihimize, geleceğimize savaş açtı. Bunun için her türlü yöntemi mubah gördü, düşman olmanın gerekliliklerini en kinci şekilde yerine getirdi. Biz ise kolay kin tutmayan bir halk gerçekliğine sahip olduk. Çabuk unutan özelliklerimizden kaynaklı ihanete meyil eden bir damar bizi hiç terk etmedi…Toplumsal dokumuzun kırılgan ve direngen yapısını çözmüş olan düşmanımız sistemli kötülük üretme merkezlerinde, özel harp dairelerinde hiç aralıksız çalıştığında biz ne yapıyoruz, sorgulamak gerek. Bu sorgulamaları niye mi yapmalıyız? Çünkü ellerimizin arasından kayıp giden bir gençliğimiz var. Tarihi bilinçten yoksun, düşman tanımından bihaber, öfkeli ama eylemsiz bir gençlik boy veriyor yanı başımızda. …Kalbini, geleceğini avuçlarına almış bir düşman kınanarak alt edilebilir mi? Hangi ara duyargalarımız bu kadar köreldi? Biz hangi ara düşmanımızı bile tanımlayamayacak kadar kendimizi perişan ettik? Hangi ara bu kadar öfkelerimizden soyunduk? Kalbimizi düşmanın avuçlarından almalı ve öfkeyle bilemeliyiz. Düşman kınanmaz, eleştirilmez, düşman ile amansız bir ideolojik savaş verilir.” Militarize edilmiş faşist bir yığınsallık Kürt soykırımı için pusuda bekliyor. Düşmanı her açıdan bilince çıkarmış bir toplumsal intikam örgütlülüğü artık şarttır.
Şu hakikati artık dostta, düşmanda bilsin; PKK ve Önderliğinin yarattığı özgür Kürtlük ilelebet insanlığın umudu olmaya devam edecektir. Yarattığı ahlaki meşruluk ve vicdani duyarlılık dünya döndükçe güvenilir bir kıblegâh olacak. Çünkü PKK Kürt halk tabanında sarsılmaz bir sadakat gücüne sahip. “Keşke canımdan başka verecek bir şeyim olsaydı ve Öldüğümde mezar taşıma halkına borçlu gitti diye yazın.” Diyen fedailik okulu halklaşıyor. Özgürlük fedailerinin devrim gündemi karşısına çıkarılan popülist kişilikler aslında Kürt halkı açısından yok hükmündedir!
Kendini Önderlik fedailiği temelinde ateşten isyana dönüştüren kahramanların herkese verdikleri mesaj nettir; bu tüm tasfiyeci eğilimlere bir meydan okumadır. İdeolojik sapmayı amaçlayan ve bunu geliştirmek isteyen anlayışların varlığına savaş açan bir ideolojik düzeltme refleksidir. İkirlikçi ruh haline ideolojik bir müdahaledir. Küresel ölçekte direniş ile ruhsal bölünmüşlük yaşayan karamsarlığın hesaplaşmasıdır somutta yaşananlar.
PKK zamanın ruhunu okumayı bilen arayışçılar ve adanmışlar için bir hakikat kıblegâhıdır. Bu APOCU ideolojiye iman etmiş yeni bir nesil yetişiyor. Herkes bu fırtına neslinin tarihi hesaplaşmasına hazırlıklı olmalı ve hesabını ona göre yapmalıdır. Ateşin fedaileri Önderlik etrafında bedenlerini küle çevirirken direnişin ölçülerini de yeniden yaratmışlardır. Bu suskun vicdanları doğru ideolojik çizgiye çekme çağrısıdır. Herkes kendisini bu tarihi direniş mirasının yarattığı ölçülerde netleştirmelidir. Zira düşmana kin bilemek davaya iman tazelemektir bu hakikat da hiç unutulmamalıdır.
TOLDAREN TOLA MEZİN
YORUM GÖNDER