ARARAT’IN SERHILDANI
"...bugün doğdum. Tam yediyüz otuz gün önce 1 Nisan 1991'de"
Agirî’ nin ateş kızı Sema yoldaş, 1993 yılında parti içindeki mücadele sürecini anlatan “üç yaşın biyografisi” adlı şiirinde
“…bugün doğdum.
Tam yediyüz otuz gün önce
Bir Nisan 1991’de” diyerek doğumu partiye katılımıyla birlikte ele alıyor.
Sema yoldaş, 1971 yılında Ağrı’nın Tutak ilçesi Aşağı Kargalık köyünde doğuyor. Ailesi, feodalitenin ve şeyhlik kurumunun etkileri nedeniyle dini etkileri yoğunca yaşayan bir ailedir. Kürtlük özelliklerini belli oranda koruyan bir yapıya sahiptir. Sema yoldaşın kişiliğinin şekillenmesinde ailesinin belirttiğimiz özellikleri önemli yer tutar. Yine dedesinin de önemli bir etkisi vardır. Dedesi medrese eğitimi görmüş, derin bir tarih ve din bilgisi mevcuttur. Toplumda saygın bir otorite olarak kabul edilen, Kürt geleneklerini ve değerlerini kişiliğinde somutlaştırmış yurtsever bir kişiliği vardır. Sema yoldaş Kürdistan hakkındaki ilk bilgilerini dedesinden alır. Amcası, belki kişiliğinde büyük bir insanın geleceğini gördüğünden, belki de bir özlemini ifade ederek Sema yoldaşa Leyla Kasım diye hitap eder. Mem-Zin, Siyabend-Xece destanlarının, Ağrı İsyanı’nın ve direnişinin anlatıldığı bir kültür içinde büyür. Dedesinin ölümünden sonra ailenin gerek maddi, gerekse manevi açıdan eski gücünü yitirmesi, bunda mücadelenin gelişimi ile değişen sosyal yapının da payı vardır. Aile içinde yaşanan parçalanma ve alt-üst oluş süreci, Sema yoldaşın kişiliğinde çelişkileri ve çatışmaları derin yaşamasını getirir.
Sema yoldaş Kürt egemen sınıflarından geliyordu. Fakat bu sınıfsal gerçeği onu halktan, ezilenlerden koparan bir etken olmamıştır. Kişiliği, feodal değer yargıları ve kültürü içinde belli ölçülere tabi tutularak şekillendirilmek istenir. Fakat Sema yoldaşın sürekli ölçüleri aşan ve kendini kalıplara sıkıştırmayan bir yaklaşımı vardır. Çocukluğunda kendisine alınan yeni giysileri köyün yoksul çocuklarıyla paylaşması bu yaklaşımın bir sonucudur. Sürekli paylaşımı esas alması, çocukluğundan parti saflarına kadar taşıdığı en önemli özelliklerinden biri olarak gelir.
Ailedeki parçalanma, babanın sürekli dışarıda olması, Sema yoldaşa farklı bir misyon biçilmesine neden olmuştur. Bu nedenle küçük yaşlardan itibaren sorumluluk yüklenir. Babasının evde olmadığı zamanlarda ondan doğan boşluğu Sema yoldaş doldurur. Kürt feodalitesi içinde kadının yaşadığı baskıları fazla yaşamaz. Bunda yüklendiği sorumluluğun ve “erkek” gibi yetiştirilmesinin rolü vardır.
Sema yoldaş yaşadığı çelişkilerin derinliği ve evde kendisine biçilen rol nedeniyle çocukluğunda da sıradan olmayı kabul etmez. Bu hayallerine ve istemlerine yansır. Kadın sorununa ilişkin bir tartışmada Sema yoldaş çocukluk hayallerini şöyle dile getiriyordu: “Leyla Kasım ve Leyla Xalit çok anlatılıyordu. Onlara benzemek isterdim. Hayalimde milyonlarca insana hitap ederdim. Rüyalarıma giriyordu. Hitap ettiğim kitlenin durgun olmayan milyonlarca insan olmasını isterdim.” Sema yoldaş eylemi ile çocukluk hayallerine bağlı kaldı. Ve milyonlarca insana hitap etti.
Sema yoldaş, ilk-ortaokul ve liseyi Ağrı’da okur. Okulda en büyük çelişkisi Ağrı’ya dışardan gelen bürokratların ve subayların çocuklarıyladır. Onların Kürt halkını küçümseyen, aşağılayan yaklaşımları karşısında okulda bunlara karşı bir örgütlenme başlatır. Çocukluğundan itibaren grup halinde örgütlü hareket etmek, grup örgütlemek ve gruba öncülük etmek Sema yoldaşta öne çıkan önemli özelliklerdendir. Bu özelliği parti saflarında pratikte sürekli kolektivizmi esas almayı ve örgütlü hareket etmeyi; kadın sorununa yaklaşımında ise cins bilinci ile hareket ederek bunu yoldaşlarında da yaratmayı getirmiştir.
1989 yılında ODTÜ Sosyoloji bölümünü kazanarak Ankara’ya gelir. Üniversite süreci yaşamında önemli değişikliklerin yaşandığı bir süreçtir. Bu süreç hem partiyle örgütsel olarak ilişkiye geçtiği hem de kendi deyimiyle emperyalist kültürle tanıştığı bir süreçtir. Üniversite, Kürdistan’da feodal değer yargıları içinde yetişen bir Kürt kadını için “özgürlük” adına her türlü sahte yaşam olanaklarının ve tuzaklarının döşeli olduğu bir alandır. Sema yoldaş da üniversiteye gelişiyle birlikte bu çatışmaları ve çelişkileri yaşar. Fakat partiyle tanışmış olması onu emperyalizmin insanı tüketen ve düşüren bu tuzaklarından korur.
Sema yoldaş yurtsever gençlik örgütlenmesi içinde faaliyet yürütür. Bu dönemde Zekiye Alkan yoldaşın kendini Newrozlaştırma eyleminden çok etkilenir. Zekiye Alkan arkadaş, eyleminden sonra tedavi amacıyla Hacettepe üniversitesine getirilir. Sema arkadaş hastanede Zekiye arkadaşın nöbetini tutanlar arasındadır. Yine şehit düştükten sonra anısına gerçekleştirilen eylemin öncülerinden ve örgütleyicilerindendir. Zekiye yoldaşın eylemini anlama süreci yaşadığı tartışmalara son verir ve netleşmesini sağlar. Sema yoldaşın kendini Newrozlaştırma eylemi anında dile getirdiği “Benim göbeğimi Zekiye kesti” sözü devrimcileşmesinde Zekiye yoldaşın eyleminin oynadığı rolü gösteriyor. Sema Yoldaş, vasiyet olarak “Mezarımdan bir avuç toprak alarak Zekiye yoldaşın mezarına serpin” diyor. Bu istemi, Zekiye yoldaşla buluşma ve onun iyi bir öğrencisi olma, onun izinden gitme isteminin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Sema yoldaş 1 Nisan 1991’de gerillaya katılarak Mardin eyaletine gider. İlk silahını Akrez’de alır, ilk çatışmasını Bırkê-Piran-Tavis üçgeninde yaşar. Gerilla saflarında çocukluğundan beri çağrıldığı Leyla Kasım’ın adını alır. Tercihi bilinçlidir. Leyla Kasım gibi Kürt kadınının direniş tarihini en iyi temsil etme iddiası oldukça güçlüdür.
Sema yoldaşı Parti saflarına çeken en temel çelişki bir kadın olarak yaşadığı çelişkidir. Bir kadın olarak önemli sorunlarla karşılaşır. Kendi yaşadıklarından da düzen içinde çözüm diye sunulanın daha fazla köleleşmek olduğunu görür ve hızla bundan uzaklaşarak mücadele saflarına yönelir. Bir kadın olarak yaşadığı çelişkilerin derinliği özgür kadına ulaşma iddiasını güçlendirir. Mücadele içinde karşılaştığı sorunlar ve kadının dehşetli gerçeğini tanıyıp çözümlemeyi süreklileştirmesi onun büyük çıkışının gerekçesi olur.
Gittiği eyalette yaşanan tasfiyeci pratik ve tasfiyeciliğin Sema arkadaşa bilinçli yönelimi yine kadın halkasında gerçekleşir. Sema yoldaş, kadının tarihsel zayıflıklarını güçlendirmediği sürece her zaman kullanılabileceğini, parti karşısına bir silah olarak çıkarılabileceğini burada çok daha yakıcı görür.
Yaşanan tasfiyeci sürecin daha kapsamlı çözümlenmesi amacıyla Parti Önderliğinin talimatıyla Kasım ’91’de Mahsum Korkmaz Akademi’sine gider. Burada kendine güvenli yaklaşımı, her alanda kendini katma çabası, inandığı doğruları cesaretlice savunma tavrı, eleştiri gücü vb. özellikleri ile dikkat çeker. Eyleminden önce yazdığı mektubunda “Başkan APO’nun Özgürlük Öğretisi” olarak tanımladığı gerçeği bir tartışma platformunda Parti Önderliğine “Apoizm nedir?” sorusu ile dile getirir. O dönem böyle bir tartışmayı başlatması farklı tepkilere yol açsa da bu düşüncesini sonuna kadar savunur ve sahiplenir. Mektubuyla birlikte böyle bir tartışma sürecini yeniden gündeme getirerek, bu öğretiye olan bağlılığını ve inancını bir kez daha ifade etmiştir.
Mayıs ’92’den sonra Serhat eyaletine gider. Burada Ağrı şehir faaliyetlerini yürütmekle görevlendirilir. Parti Önderliği, Sema yoldaş ülkeye dönüş yapacağı zaman: “Kendini tanır ve üç ay avlanmazsan…” diye gönderir. Üç ayın bitiminde Sema yoldaş yaşanan bir ihanet sonucu 2 Aralık 1992’de tutsak düşer. Zindan, Sema yoldaşın kendini tanıma ve Newroz gülü olma sürecinin örgütlenişidir. Kendini yeterince tanıyamaması düşmana esir düşmesinin nedeni olur. Kendini tanıması ise Newrozlaşma sürecinin başlangıcı olur.
Sema yoldaş bir yıl Nevşehir cezaevinde kalır. 21 Kasım 1993 tarihinde Çanakkale cezaevine sürgün edilir. Çanakkale zindanı, Sema yoldaşın gerek bir kadın olarak, gerek tüm mücadele pratiğini derin çözümlemelere tabi tutarak ulaştığı sonuçlar üzerinden yeni bir başlangıç yaptığı alandır.
Kendini tanıma ve aşma süreci Sema yoldaş açısından da oldukça zorlu olmuştur. Kadında binyıllardır kördüğüm haline getirilen çelişkileri ve çatışmaları bu kadar derin yaşaması hem onun kişilik şekillenmesi ile ilişkilidir, hem de iddiasının büyüklüğü ile ilişkilidir. Özgür kadın iddiasını büyüttükçe yaşadığı iç savaş da büyümüştür. Mektubunda yaşadığı çatışmaların boyutunu şöyle ifade ediyor: “Gelinen noktada kişiliğimde Kürt toplumunun ve yine Kürt egemen sınıflarının tüm çelişkilerinin bir kadın kişiliğinde ulaşabileceği son noktaya geldiğini ve bunun aynı zamanda aşma noktası olduğunu görüyorum. Mübalağasız, kişiliğimde yaşanan çatışma düzeyinde bin yılların çatışma düzeyini hissediyor, duyumsuyorum.”
Sema yoldaş tüm yaşamı boyunca asla sıradan olmayı kabul etmedi. Sıradan olmamak kendini herkesten farklı görme veya farklı bir yere koyma anlamına gelmiyordu. Sıradanlık kadının geleneksel ve köle yanlarına teslim olmaydı. Fakat o bunu ne kendisinde kabul etti ne de bunu kabul eden yaklaşımlar, eğilimler karşısında sessiz kaldı. En büyük savaşı ve çabası bu noktada gelişti. Kendisinin de belirttiği gibi asla yerinde saymadı. Savaşırken hataları, eksiklikleri oldu, kapsamlı eleştiriler aldı. Fakat özgür kadın tutkusu nedeniyle bunların hiçbiri onun yürüyüşünü durdurmadı. Aksine zorlu süreçlerin ardından her zaman güçlü çıkışlar yaptı.
98 yılına girişle birlikte on yıllık mücadele pratiğini sorgulayarak tartışmalarda sık sık “On yıldır mücadele saflarındayım, artık güçlü bir çıkış yapmak zorundayım” diyordu. Güçlü çıkışını 21 Mart’ı 22 Mart’a bağlayan gece kendini Newrozlaştırarak gerçekleştirdi ve özgür kadın yürüyüşünde ulaşılabilecek son noktaya ulaştı.
Bu yürüyüşte en büyük güç kaynağı Önderlikti. Şehit düşmeden kısa bir süre önce hastanede kendisini ziyaret eden bir yoldaşa “Parti Önderliği’ni görürsen çok çok selamımı söyle, saygılarımı ilet. Son hücreme kadar direneceğim ve layık olacağım” diyor. Layık olmak ve önderlik çizgisini uygulama konusundaki çabası gerçekten sonsuzdu. Sema yoldaşın Parti Önderliği’ne yaklaşımı O’nu anlama çabası ayrıca ele alınması ve mutlaka irdelenmesi gereken bir konu. “Önderlik öğretisi” tanımlaması Parti Önderliği’ni anlama ve yoğunlaşma çabasının bir sonucudur.
Zindanda önemli sorumluluklar yüklendi. Ağır sağlık problemleri olmasına rağmen hiçbir zaman bunları sorumluluklarının önüne geçirmedi. Koşullar ne olursa olsun göreve kutsallık derecesinde yaklaşırdı. Layık olmak, kadının iradesini açığa çıkarmak, doğru temsil etmek çabasının esaslarını oluşturuyordu. Görevi, sürekli “kadın devrimciliğini” yaratmanın zemini olarak gördü. Ve bu iddiasını eylemiyle taçlandırdı.
Sema yoldaşın 22 Mart’ta bedeninde tutuşturduğu Newroz meşalesi, Haziran’ın 17’sinde Zekiye yoldaşın Newroz meşalesiyle, Zilan yoldaşın “kuşun kanadındaki yüreğiyle” buluştu.
Sema yoldaş şehit düşmeden kısa bir süre önce “Hepimiz bir an önce sağlığına kavuşarak aramıza dönmeni istiyoruz” haberine karşılık haberini göndermişti.
Yoldaş, sen hep yanımızda oldun, olacaksın. Yüreğimizdeki yangının adı SEMA’dır şimdi! SEMA SERHILDANDADIR ve tüm bedenimizi sarmaktadır.
Söz Yoldaş!
Özgür ülkeye ve özgür kadına ulaşıncaya kadar yüreğimizdeki SEMA hiç sönmeyecek ve tüm insanlığı tutuşturacak!
MÜCADELE YOLDAŞLARI
YORUM GÖNDER