SEVGİ ANLAMAYA DAYALI OLURSA ANLAMLIDIR
Cezaevinden çıkan arkadaşların aslında yirmi yıllık birikimleri var. Yirmi yıl, on yıl yatanlar var. Bunların birikimleri var. Bunlar neden kurum ve toplumun ihtiyaçlarına cevap olmadılar? Birey düzeyinde de olsa ranta bulaşanlar, yozluğa düşenler zaten bitmişler. Kalan arkadaşların tamamının bu yeni oluşumda ve kurumlarda yeteneklerine göre yer almaları gerekir. Kendilerini sorgulamalılar aynı zamanda. Bireyler ve hiziplere çok dikkat etsinler. Kendilerini kullandırtmasınlar. Aktif siyasete destek versinler, çalışmalara aktif katılsınlar. Dışarıya gitmelerine gerek yok.
Benim buradaki dramımı gazetede yazabilirler. Herhalde beni buraya getirdiklerinde iki yıl içinde ölmemi bekliyorlardı. Buradaki koşullar da bu duruma uygundur. Menderes ve Yılmaz Güney’i de buraya getirmişlerdi. Sistem iki üç yıl içerisinde ölmesini hesaplayarak insanları buraya getiriyor. Buradaki dramı gazetede yazsınlar. Özgürlük savaşına, özgürlük mücadelesine bağlı kadın yoldaşlarım, dağda, ovada, şehirlerde büyük özgürlüğün garantisi olmalıdırlar. Bunun dışında her şey boştur. Namus, onur halkının özgürlük teminatı olmaktır. Buna da güçleri var. Cezaevi çıkışlılara şunu söylüyorum: Kendi özgürlük problemlerini kendileri çözecekler. Kadınlar için üç kademeli bir çalışma öneriyorum: Parti, kadro, kitle.
Cezaevlerinden zaman zaman özellikle de kadın arkadaşlardan mektuplar alıyorum. Bu mektuplarda güzel değerlendirmeler de var; sorunlardan bahseden, şikâyetleri dile getirenler de var. Belki kimi kadın arkadaşlar, evlenip çoluk çocuğa karışma yaşlarının geçtiğini düşünüyorlar. Kurtuluşu kendilerini zavallı bir erkeğe teslim etmekte görüyorlar. Bu, kendini bir aslanın kucağına atmaktan farksızdır. Bu şekilde mi özgürleşecekler ve halkı özgürleştirecekler? Kolay değil, beş bin yıllık şekillenme var. Özgür yaşam bunun tam tersini yapmaktır. Özgür, onurlu ve güçlü şekilde erkekle ilişkilensinler. Ben kadınlarımıza ilişkin daha önce çok uzun değerlendirmeler yaptım. Onları okusunlar, kendilerini o konuda geliştirsinler. Kadın sorununda çok hâkimim. Marksizm’in de, liberalizmin de kadın sorununu ele alışını iyi biliyorum ve eleştirisini yapmıştım. Cezaevindekilere sesleniyorum; yaşadıklarımızı ölümsüzleştirsinler. Bunları öyküye, romana ve diğer eserlere dönüştürsünler.
Cezaevindekiler bazı konularda güzel mektuplar yazıyorlar, bazı konularda güzel yoğunlaşıyorlar. Cezaevlerinin böyle derinleşmesi güzel. Bu çalışmalarını devam ettirsinler. Bana gelen mektuplarda bana olan sevgilerinden söz ediyorlar. Öyle salt sevgiyi önemli bulmuyorum, bu geliştirmez. Ben küçüklüğümden beri bu sevgi tarzına karşıydım. Bu sevgi tarzını kabul etmedim. Salt sevgi, anlamaya dayanmayan sevgi içgüdüseldir. Anne sevgisi diyorlar, bu sevgi de içgüdüye dayalıdır. Anne sevgisini önemli buluyorum, ama sevgi sadece içgüdüye dayanmamalı. Hayvanlar da içgüdüye dayalı olarak birbirini seviyorlar. Bir kuş bile annelik güdüsüne sahiptir, yavrularını içgüdüsel olarak sever. Sevgi anlamaya dayanmalıdır, anlamaya dayalı olursa anlamlıdır. Ben de anlamlı sevgi diyorum. Beni anlıyorsanız, benim fikirlerimi anlıyorsanız, bu benim için önemlidir. Beni sevmek benim fikirlerimi anlamaktan geçer. Beni anlıyorsanız, anlamaya çalışıyorsanız, kavrıyorsanız bu çok anlamlı olur.
Sevgi, anlamaya dayalı olmalıdır, anlama nedir? Bu da felsefeye girer. Felsefe nasıl yapılır, nasıl öğrenilir, bunun için de sosyolojiyi çok okumak gerekir, her şeyin de tarihini bilmek gerekir. Sosyolojiyi tarihi perspektiften, felsefeyi tarihi bir perspektiften okumak gerekir, her şeyi tarih penceresinden bilmek gerekir. Bugünü anlamak, tarihi çok iyi bilmekten geçer. Yol arkadaşlığına, anlamaya dayalı sevgi anlamlıdır. Kadınlar bunu başarabilirlerse o zaman kadın olarak da, tanrıça olarak da, aşk öğesi olarak da insan olarak da sevilebilir.
Ben kadına inanıyorum. Bu konuda çok ciddi, kapsamlı görüş düzeyim var, görüşlerim yenidir. Bende erkek egemen ideolojinin kalıntısı yoktur, bunu yıktım. Kadın beş bin yıldır köleleştirilmiştir. Yerleşik hiyerarşik düzene geçildiğinden beri kadın köle durumuna getirilmiştir, özgürlükleri ellerinden alındı. Ben ilk ve son sömürge ulus kadınlar diyorum. Ben, feminizm konusuna böyle yaklaşıyorum.
Bunu kavrarlarsa sadece kendilerini alkışlarım ve kendileri kazanırlar. Ben süklüm-püklüm kadınla ilgilenmiyorum. Kadını dişilik nesnesi, cins nesnesi, çoluk-çocuk nesnesi olarak görmüyorum. Bu yüzyıllardır böyle yapılıyor. Eflatun’dan beri teorik anlamda da bu yapıldı. Biz kadının öz kişiliğine cesaret ediyoruz. Toplumla tanışma, erkekle hesaplaşma, yaşamla buluşma temelinde kadının kişiliğini tanıyorum. Ben kendi yoldaşlarıma şunu söylerim: Çoluk-çocuk sahibi olmak değil, halkın yiğit evlatları olmak, halkın özgürlüğü için halkın anası, babası olmak gerekir.
Özgürlük mücadelesi veren herkese sonsuz saygı duyarım!
Ben burada kadınlara sesleniyorum. Ve diyorum ki, gerçek özgürlüğe hiç olmadığımız kadar yakınız. Biliyorum özgürlük kolay inşa edilmez. Bu konuda bedel gerekebilir, zorlanabilirsiniz ama ben de burada zorlanıyorum, buna rağmen cevap olmaya çalışıyorum. Kürt halkının özgürlük iradesi beni umutlandırıyor. Bu baharla birlikte özgürlüğümüzü inşa edeceğimize dair umutluyum. Baharla beraber özgürlüğü inşa ederiz. Aydın ve demokrat çevrelere yeniden sesleniyorum. Onlar da özgürlüğün inşasına katılmalıdırlar. Cezaevlerindeki arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Araştırma ve incelemelerini derinleştirsinler. Buradan halkımıza da sesleniyorum. Kürt işbirlikçilerinin oyununa gelmesinler. Kendi özgür iradelerini korusunlar. Çözüm, Kürt halkının özgür iradesinden geçer. Kadınlar demokrasi mücadelesine kendi renklerini vursunlar, kendilerini geliştirsinler. Özgürlük ekmek ve sudan daha değerlidir.
Ben bir kadın özgürlük savaşçısıyım, bu konuda çok radikalim. Kadın özgürleşmesini Ortadoğu’da zeka, savunma, güzellik temelinde baharla birlikte bir güneş gibi yaratacaklarına inanıyorum. Bir gün mutlaka gerici ve zorba erkeği hizaya getirecek güçlü kadına ulaşacaklarına dair duyduğum inançla, sürecin ruhuna uygun mücadelerini yükseltmelerini diliyor, tüm kadınlara ve barış annelerine selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
Önderliğin kadına ilişkin perspektifleri
YORUM GÖNDER