HALKLARA SAVAŞ AÇANLAR BARIŞ GETİREMEZ
Türkiye’de iktidar için hiçbir değerin, kavramın kendi başına anlamı yoktur. Hepsi sadece iktidarlarını sürdürmeye hizmet ediyorsa bir anlam taşır; aksi bir durumda ise tüm anlamlarını yitirirler.
Savaş, kan ve gözyaşı bir kez daha iktidarın can simidi oldu.
İktidar, Rusya Ukrayna savaşını ülkenin içinde bulunduğu ve artık en yandaş olanın bile kabul etmek zorunda kaldığı kriz durumunun üstünü örtmenin bir fırsatı olarak görmektedir. İktidar, içte ve dışta savaşı içinde bulundukları sıkışmışlık ve yönetememe durumundan bir çıkış imkanı olarak değerlendirmek istemektedir.
Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna savaşına barışçıl bir çözüm bulma girişimleri bu temelde değerlendirilmelidir. Evet barış için en küçük bir çaba bile çok değerlidir. Savaşın durması için yapılan her girişim çok anlamlıdır. Fakat söz konusu olan her şeyi kendi çıkarı için bir araç olarak gören Türkiye’deki mevcut iktidar olduğunda, tüm bunlar anlamını kaybetmektedir.
Türkiye’de iktidar için hiçbir değerin, kavramın kendi başına anlamı yoktur. Hepsi sadece iktidarlarını sürdürmeye hizmet ediyorsa bir anlam taşır; aksi bir durumda ise tüm anlamlarını yitirirler.
Bu nedenle de iktidarın bugün Ukrayna’da barışı istermiş gibi görünmesinin nedeni, barışa değer vermesi, halkların acılarını önemsemesi değildir. Tersine bugün iktidar barışı istiyormuş gibi görünüyorsa bunun yegâne nedeni, barışı istiyor ve barış için çaba gösteriyor gibi görünmeyi kendi iktidarı için faydalı görmesidir.
Kant’ın o çok bilinen “insanı bir araç değil bir amaç olarak görün” ilkesinden hareketle diyebiliriz ki “barış bir araç değil bir amaç olarak görülmelidir.” Ama iktidar bunun tam tersini yapmaktadır. Onu sadece bir araç olarak görmektedir. Ve bir araç gibi gördüğü kavramların için boşaltmakta ve onları kirletmektedir.
İktidar bugün barış istiyor gibi görünmektedir çünkü içeride Türkiye’nin bırakalım sorunlarına çözüm olmayı attıkları en ufak bir adımla bile sorunları ve krizleri daha da ağırlaştıran iktidarın topluma bir şey yapıyormuş, bir şey başarıyormuş gibi gözükmeye ihtiyacı vardır. Her geçen gün daha da derinleşen ekonomik kriz ve yoksullaşmanın bahanesi olarak savaşı göstererek ve bu savaşın barış ile neticelenmesi için çabalıyormuş gibi gözükerek desteğindeki erozyonun önüne geçmeye çalışmaktadır. Savaşı ve barışı kullanarak gündem değiştirmeyi ve bu yolla da toplumun dikkatini ülke içindeki krizlerden uzaklaştırmayı amaçlamaktadır. Adı artık krizler ve sorunlar dışında başka bir şeyle anılmayan ve bu nedenle de bir “başarı” hikayesine muhtaç olan iktidar, barış için çabalıyor gözükerek, siyaset sahnesine oyun kurucu olarak dönmenin hesaplarını yapmaktadır.
Benzer bir hesap diplomasi alanında da vardır. İktidar, hem barış için çabalıyor gibi gözükerek hem de bölgesel ve küresel krizlerin ortaya çıktığı her zaman yaptığı gibi Türkiye’nin jeopolitiğini pazarlayarak, Batı ile kopmuş bağlarını onarmanın, kaybettiği meşruiyeti geri kazanmanın derdindedir. Ve bir adım sonrasında ise Kürtlere karşı yapacağı yeni hamleler için olurlarını almanın planlarını yapmaktadır; ki tek başına Kürtler karşısındaki tutum ve hesapları bile iktidarın “barıştan” ne anladığı görmek için yeterlidir aslında. Bugün Türkiye’nin Rojava’da, Irak Kürdistan’ındaki girişimleri ve saldırıları faşizm için barışın anlamını da özetlemektedir aslında.
Bu nedenle de tüm ezilen kesimler ile muhalifler için tek derdin iktidarın varoluş krizine bir çare olduğu bu sözde “barış” girişimlerinin en ufak bir anlamı olmamalıdır. İçinde bulunduğu coğrafyaya, bu coğrafyada yaşayan halklara savaş, kan ve gözyaşından başka bir şey vermemiş İçeride barış isteyenleri, “çocuklar ölmesin diyenleri” düşman olarak gören bir iktidar anlayışının, Ukrayna’da “barış” istediğine inanmak sadece saflık olacaktır. Dün demokrasiyi, insan haklarını, vesayet karşıtlığını diline doladığında ne kadar samimi ise bugün de barış dediğinde o kadar samimidir.
Eğer iktidar, “barış” konusunda samimi olmuş olsaydı, İmralı’da tüm ulusal ve evrensel hukuk kuralları çiğnenerek tecrit altında tuttuğu ve sözü sadece Kürt Sorunu için değil tüm bölgesel ve küresel sorunlar için barış demek olan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride son verirdi.
Özcesi Kürtler başta olma üzere tüm bölge halklarının barışı önündeki en büyük engel olan mevcut iktidar, ne yaparsa yapsın barış getiremez. Yapacağı tek şey belki koltuklarında biraz daha oturmak olacaktır; o da artık ne kadar olursa.
CİHAN DENİZ
YORUM GÖNDER