PKK HAREKETİ TARİHİ OLARAK BİR YARGILAMA HAREKETİDİR (2.BÖLÜM)
Sosyalizm, çalışmak demek, teori demek, taktik demek, insanlaşmak demektir; İnsanı en doğru yorumlayan bir sosyalist kişilikle biz bu güce ulaştık. Bu büyük bir insanlık zaferidir. Bunun sıradan bir uygulamasını siz yapın, binlerce uygulayıcısı çıksın. Bunun zafer boyutunu varın siz kendiniz düşünün. Ama çalışacaksınız. Sosyalizm çalışmak demek, teori demek, taktik demek, insanlaşmak demektir. Özellikle bizimki gibi hayvanlaştırılmış bir ortamda en büyük insan iddiası, insan çözümü, insanın yeniden kendini gerçekleştirmesi demektir. Bizim modelimizi veya gerçekleştirme tarzımızı biraz uygulama gücünüz olsun, o zaman kazanmanın düzeyinin nasıl geliştiğini göreceksiniz. Ama bu da dediğim gibi bilimseldir, iradedir, düşünce gücüdür, pratiktir, teoridir ve eylemdir. Bunları birlikte ve iç içe olarak kanunlarına çok uygun, stratejik olduğu kadar taktik esaslarına da son derece bağlı olmayı bilerek ele alabilirseniz, siz sağlam bir militansınız ve bu militanı da hiçbir güç durduramaz. Beni durduramadıkları gibi. İşte ben uluslararası alanda yaşıyorum. Beni neden yerimden bir santim bile geriletemiyorlar? Aksine her gün ben daha da fazla etkinliğimi geliştiriyorum. Çünkü ben, dünya değerlendirmemi, ilişki değerlendirmemi doğru yapıyorum. Gerçekçi bir sosyalistim. Nerede nasıl hareket edeceğimi, nerede hangi taktik geliştireceğimi, nerede nasıl dostluk esprisini dayatacağımı, nerede nasıl ittifak koyacağımı, nerede nasıl karşı koyacağımı gerçekçi yaptım. Ruhumla, bilincimle, uygun adımlarla yapıyorum, başarıyorum; başarıyorum, yaşıyorum. “Sen bir mucizesin, hayalsin” diyemezsiniz. Ben son derece bilimselim, gerçekleşenim. Hepinize göre, Kürdistan gerçekliğine göre, uluslararası gerçekliğe göre oldukça yaşamaya yüz tutmuş birisiyim. PKK de bizimle birlikte böyle olmaya çalışan bir partidir. Eğer bu başarısını geriletmezse, bazıları içte ve dışta onu başarısızlığa uğratmazsa, bizim tarz giderek daha da galebe çalarsa, bu tam bir zaferdir. Eğer bunu bu yönleriyle görebilirseniz, elbette size düşen sorumluluklar olacaktır. İdeolojik-politik ve örgütsel düzeyi gereken neyse, sizden onu isteyecektir. Buna doğru karşılık verdiniz mi, iyi bir katılımcı olursunuz. İyi bir katılımcı da, iyi iş yapar ve başarıyı sağlar. Ama eğer bunları gözardı ederseniz, elyordamıyla sorunları görmeden, çözüm yoluna kendini koymadan kolayca “zafer gelsin” derseniz, bu da mümkün değildir. Eğer bilimsel ideolojiyle, örgütlenmeyle bağınızı koparırsanız zafer şurada kalsın, siz ancak ağır bir yenilginin nedeni olursunuz. Bugün PKK’de ulaştığımız düzey, hem çok yetkin hem de tarihi bir ideolojik-politik gerçekleşme düzeyidir. Özellikle uluslararası gerçeklikle kıyasladığımızda, çözülen reel sosyalizm ve resmi komünist partilerin adeta yok olmasına karşılık büyük güç kazanan ve giderek daha iddialı olan bizim partimiz görülebilecektir. Biz kendimizi abartmayacağız ama herhalde enternasyonalizme uygun ve en iddialı partilerden birisiyiz. Zaten gelişerek başarıya gidecek Kürdistan devrimi bir Ortadoğu devrimidir, Ortadoğu devrimi de uluslararası anlam itibariyle en gelişkin ve en sonuç alıcı bir devrim olacaktır. Kapitalizmin yeni bir sömürü sistemi geliştirilmek isteniyor. ABD’nin “yeni dünya nizamı” adı altında adlandırmak istediği de budur. Fakat ortaya çıkardığı sorunlar ve çözüm yolları hem kapitalistler tarafından ve hem de sosyalistler tarafından yeniden değerlendirilmeye alınmaktadır. Zaten bu konuda yoğun bir tartışma yaşanmaktadır. Sosyalizmin bugünkü evresindeki veya kuruluş dönemindeki reel sosyalizm aşılırken, onun yerine yeni bir sosyalist sistemin nasıl gelişebileceği tartışılmaktadır. Özellikle yeni tehlikeye karşı kapitalizmin insanlığı toptan tehdit eden tekniğiyle, başta nükleer silahıyla ve giderek çevreyi kirletmesiyle, nüfus patlamasıyla birçok yeni hastalık ortaya çıkıyor. Hatta tekniğin neredeyse canavarlaşması gibi bir durumu da söz konusudur. Eğer insanlık yaşamak istiyorsa, bunlara karşı yeni arayışlar, yeni teoriler, yeni programlar, yeni örgütlenmeler, yeni mücadeleler, hatta savaş biçimleri 21. yüzyıl boyunca gelişmek durumundadır. Kendimi en zayıf, en iddiasız, en zor koşullarda bir birey olarak nasıl yeniden yaratıp bugüne getirdim? Dikkat edin, işte ben bugüne geldim. Aslında bir kişi olarak ben bugüne gelmedim. Bir halk olarak geldim, bir tarih olarak, hatta enternasyonal bir insan olarak ben kendimi buraya taşıdım. Ben her insanla anlaşabilirim, savaşabilirim. Bir bireyle olduğu kadar en azgın emperyalist devletlerle de ilişkilerimi ya savaşta ya da savaşın verildiği oranda barışla birlikte iç içe götürebilirim. Belki şaşarsınız ama benim böyle bir tarzım vardır. Başta da vardı. Zaten düşmanla ben nasıl savaştım ve bu düzeye geldim? Hiçbir zaman sizin anladığınız gibi ben savaştan anlamadım. Ben yedi yaşımdan beri düşmanla uğraşır gibi oldum. Şimdi de savaşıyorum. Yarın belki daha büyük savaşacağım. Diyebilirsiniz, “senin gücün Amerika’ya yeter mi?” Ama benim Amerika ile bir savaşımım olduğunu ama kendime özgü değişik bir anti-emperyalist savaşı yürüttüğümü gidin ABD’ye sorun. Şu anda ABD açısından belki de çözülen Sovyet sosyalizminden daha tehlikeli bir PKK savaşını yürütüyorum. TC çok komünist hareket tanıdı, çok isyan tanıdı ama hiçbiriyle karşılaşmadığı oranda bir savaşımı ben dayattım. Hem de o devlete daha borçluyum. Büyümemi beş-on yıl o devlet sayesinde yürüttüm. Ama onunla da savaştım. Yanlış bir devlet, haksız bir devlet bana göre; ya kendisini değiştirir, dönüştürür ya da yıkılır. Bu temelde kendimi yetiştirdim; hem de kullana kullana, harcaya harcaya. Akıllı dediğin kişi kendisini böyle ele almayı bilen kişidir. Bu kadar halkı eleştiriyorum, hiç kimse halk gerçekliğini bu kadar eleştirmedi. Ama hiç kimse yine bu kadar halkın desteğini de almadı. Bu nasıl oluyor? Önderlik tarzıdır işte; anlamaya çalışacaksınız. Sizleri bile bu kadar amansız eleştiriyorum ama bir fedai durumundan öteye hiçbiriniz gidemezsiniz. Bunun tarzını tabii önderlik gerçeğine bakarak öğreneceksiniz. Bence önderlik gerçeğine çok susamışsınız. Savaşabilir, başarı ifadesine kavuşabilir kişi haline gelmeniz için müthiş öğrenmek zorundasınız. Yine çok susamışsınız, özümsemek zorundasınız. Başka hiçbir şey sizi kurtaramaz. İyi niyetinize ve dürüstlüğünüze ben bir şey demiyorum fakat bu kendi başına yetmez. Onun bizim gibi ilişkiyi, yaşamı, savaş tarzını esas alması gerekir. O da yetmez, özümsenmesi ve günlük olarak amansız uygulanması gerekir. Bu yaşamın bir günü bence bir ömre bedeldir; İnsanın en büyük teknik olduğunu, bir atom bombasından bile daha etkili olabileceğini asla gözardı etmemelisiniz. Büyük amaca, büyük doğruya bağlanan insan, eğer çalışmasında kusur etmezse o bir atom bombasıdır. Hiç demeyin ki, güç nerededir? Sendedir; yeter ki açığa çıkar, o zaman vuramayacağın bir hedef ve kuramayacağın yeni düzen yoktur. Ama sabırla, ama inatla, ama büyük ustalıkla ve yaratıcı emekle bunu yapacaksın. Bu büyük davanın hatırı için de bunların hepsi görülür, değerlendirilir ve yerine getirilir. Eğer bunun bir kanıtı nerede diyorsanız, benim heyecanıma bakın; bu da sizin için büyük bir güç ifade eder. Hem maddi gücümüz hem manevi gücümüz sizi bin defa yeniden yaratıp en güçlü bir biçimde yaşama çekebilir. Yeter ki kendinize layık gördüğünüz ve düzenden ya da çağdışı gelenekten kaynaklanan her türlü tutuculuğu yıkın ve aşın, yeniliğe ve yaratıcılığa koşun. Benim gibi birisi bunu başardığına göre, bugünkü koşullarda, mevcut olanaklarla sizler daha fazla başarabilirsiniz. İyi niyetinizi ve dürüstlüğünüzü işte böyle doğru temellerde kullanmalısınız. Ben her zaman tek çarenin devrim olduğunu söyledim. Şimdi bütün dünyayı bana sunsalar bile, eğer bu, devrimle yaratılan bir dünyaysa benim için bir değeri vardır, aksi halde bir hiçtir. Sizin için de böyle bir önderlik temelinde yürütülen bir devrim büyük bir şanstır, hem de hiçbir şeyle değiştirilemeyecek kadar büyük bir şanstır. Bu yaşamın bir günü bence bir ömre de bedeldir. Bunun içinde zorluk varmış, kolaylık varmış; bunlar umurunda bile olmaz insanın. İşte insana sunulabilecek en değerli yaşam budur. Gerçekten olmayan yaşamınıza karşılık biz size böyle devrimci bir yaşam sunuyoruz; hem de içinde her türlü maddi ve manevi zenginliğin üretilebileceği bir yaşam. Bunu takdir edeceksiniz ve kendinize layık göreceksiniz. Bunun başarısı için ne gerekiyorsa ideolojik, siyasi, örgütsel, askeri düzeyden tutalım, yaşamın en basit istemlerine kadar hepsine ulaşmaya özen göstereceksiniz. İşte kendinizi böyle kattınız mı, bu şansı böyle değerlendirdiniz mi, o zaman büyük başarmamanız için bir neden görmüyorum. Zaten başka bir seçeneğinizin olabileceğini de sanmıyorum. Dolayısıyla bu kadar değeri olana kendinizi layık kılmak için de büyük şansı kullanın. Özellikle 5. Kongre gerçeğinde daha da anlamlı hale gelebilecek şansa kendinizi layık kılın ve onun emrettiklerini amansız yerine getirin! Bu sizin, gerçekten hayal edip de şimdiye kadar ulaşamadığınız her türlü kazanıma yol açabileceği gibi, yine öfke ile vurmak isteyip de kılına bile dokunamadığınız her şeyi yıkabileceğinizi gösterecektir. Yine bununla güzelce inşa etmek ve yaşamak istediğiniz her şeyi elde edebilirsiniz. Bundan daha değerli bir yaşam düşünülemez. Başlangıçta benim yola çıkış tarzımda, çok genel ve çok uzak bir hayal olarak düşündüğüm işte buydu. Ve şimdi bu hayal gerçekleşmeye doğru yüz tutuyor. PKK bir eleştiri, tartışma hareketidir; PKK; bir eleştiri, tartışma hareketidir ve savaşta bu çok daha gereklidir. Eleştiri ve tartışma ordu içinde geliştirilmeden, ordu ve savaş geliştirilemez. Maalesef görüyoruz ki, neredeyse ağızlarına kilit vurulmuştur. Dolayısıyla aynı kilit, düşünceye de vurulmuştur. Tabii ki bu şekilde de büyük başarı sağlanamaz. Hiçbir komuta düzeyimiz, tek bir fırtınalı toplantı bile düzenleyememiştir. Ama her birisi, kerameti kendinden menkul evliya gibiyken, aslında hiçbir şeyden haberleri, inceleme, düşünme kabiliyetleri yoktur. Ve “ne söylersem odur” diyorlar. Şimdi bütün komutanlar neredeyse böyle. Sistem nedir, düzen nedir, aklına bile getirmez ve maalesef bize şimdi yakıştırılan da budur. Bu hangi parti öncülüğünde oluyor? PKK gibi tarihin tanıdığı en eleştirisel bir parti öncülüğüne dayatılarak oluyor. Bunun ne kadar vahim bir yanılgı olduğunu herhalde kavrıyorsunuz. Bizim en büyük savaşçılık dönemlerimizden birisi, aşağı-yukarı 1970’lerden 1980’lere kadar sürdü. Her şeyini gün be gün hatırlıyorum. Bu, çok yönlü bir savaştır. Tartışma savaşıydı. Ben bir masaya gittiğimde, bütün gruplar neredeyse masayı boşaltırlardı. Yani dayanacak güçleri yoktu. Ankara’daki günlerimi hatırlıyorum ve gruplar arasındaki tartışmalarda, egemen güç bizdik. Hiçbir düşünce bize dayanamıyordu ve bu daha sonraki pratiğimizi de öyle belirledi. Şimdi sizin konuşmalarınıza bakınca, çok hiddetleniyorum. Bu kadar dağ gibi PKK materyali üzerinde kendinizi eğitiyorsunuz ama hala ağzınızı açamıyorsunuz. Bu ağzı değiştirin. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Hem bizim geçmiş parti oluşturma tarihimizi göz önüne getirmeyeceksiniz hem yılların emeği olarak size sunduğumuz malzemeleri, belgeleri, kitapları değerlendirmeyeceksiniz hem de PKK’li olduğunuzu sanacaksınız! Bu ikiyüzlülüktür, kendini aldatmaktır. Siz bizden daha mı değerlisiniz? Ben bu kadar büyük eleştiri ve tartışmayla PKK’yi PKK yapmışsam, rolümü oynamışsam, neden siz doğruları söylemek konusunda biraz kıyamet koparmayacak ve bizim çalışmaya benzer bir çalışmaya sahip olamayacaksınız? Diliniz mi incir, gırtlağınız mı yırtılır, ağa-paşa çocuğu musunuz? Değilseniz, peki nedir bu suskun, dilsiz ezop gibi haliniz? Bu haliniz önderlik gerçeğimize, parti gerçeğimize yakışıyor mu? Hiç olmazsa partimizin, önderliğimizin tarihi gelişim özelliklerine saygılı olalım. Pratik, ancak eleştirisel yaklaşımlarla önü aydınlatıldığı oranda gelişiyor veya eleştiri geliştirildiği oranda pratik gelişiyor. Pratiğin ortaya çıkardığı sorunlar da sürekli eleştiriyle çözmeye çalışılıyor. PKK’de yöntem bu ve böyle bir gelişme özelliğine sahiptir. Bazılarının “yalnız doğruları söylerim, gerisi gelir” tutumu da yapımızda kendini çokça ortaya koyan bir husus olmakla birlikte, doğru bir tutum değildir. Çünkü doğruları söylemekle arkasından pratik gelmez. Ama çoğunuzda hakim olan diğer bir yanlış anlayış da budur. Oysa doğruları eleştiriyle hem açığa çıkarabilirsin hem de büyük bir tartışma gücüyle kabul ettirebilirsin. Kendiliğinden hiçbir şey kabul ettirilemez. Bunu yapamadın mı, insanı kazanamazsın ve eyleme çekemezsin. Eleştirdiğin, doğruyu ortaya çıkardığın ve bunu da propagandayla kabul ettirdiğin oranda örgütlersin, eylemi geliştirirsin. Bu PKK’nin gelişim diyalektiğidir. Hatta bunu daha da genelleştirirsek; Kürdistan’da gerçeği ortaya çıkarmanın diyalektiği, usulü, yöntemi budur. Başka türlü Kürdistan’da hiçbir gerçeği ortaya çıkaramazsın. Dini temelli veya burjuva-milliyetçiliğini esas alan yine buna benzer her türlü sözümona ideolojiler var. Niye hiçbirisi Kürdistan gerçeğini bütün yönleriyle ortaya çıkaramadı? Çünkü PKK gibi yapamadılar. PKK’nin büyüklüğü, gerçeği, tümüyle tarihi bağlantısı içinde hiç korkmadan, ödün vermeden dobra dobra söylemesi ve bir de gereken neyse onu yapma cesaretini, özverisini göstermesidir. PKK’yi PKK yapan bu temel özelliğidir. Hiç kimse PKK’nin bu temel özelliğini gözardı ederek PKK’lileşebileceğini sanmasın. Diğer örgütler neden PKK gibi gelişemediler? Her türlü olanakları bizden fazla olduğu halde yöntemleri böyle geliştirmedikleri, soruna yaklaşımı, ele almayı ve sonuçlarına katlanmayı PKK tarzında bilemedikleri için gelişemediler. Çoğunuzun sandığı gibi, biz sırf silahla gelişmedik veya silah da, kitle de kendiliğinden elde edilmedi. PKK’nin bu yöntemi sayesinde hem para hem silah ve hem de savaşım gücü kazanıldı. Yoksa bu güç önceden vardı da ve biz öyle büyüdük, diye bir şey yoktur. Çok iyi biliyorsunuz ki, bizden önce kıpırdayan bir yaprak bile yoktu. Gelişmenin nedenini doğru anlamalıyız ki, biraz gelişme mümkün olsun. Şimdi ülkemize damgasını vuran bu diyalektik yöntem ise bunu kendi kişiliğimize uygulamayı mutlaka becermeliyiz. Yoksa kimse, hiçbir konuda başka şekilde bir gelişmeyi sağlayacağını sanmasın. Açık ki, pratiğin diyalektikle böyle bir bağlantısı vardır. Bu savaş pratiği olur, siyasi pratik olur, örgüt pratiği olur farketmez. Herhangi bir pratik Kürdistan’a uygulanan bu yaklaşım sayesinde gelişir ve belki de zafere ulaşır. Şimdi bunu bir de şunun için özenle vurgulamak gerekir: Bazıları pratiklerinin PKK’nin teorisiyle, ideolojisiyle ve eleştirisel yaklaşımıyla bağlantısının ne olduğunun farkında bile olmuyor ve “PKK pratikten anlar, askerlikten anlar” deniliyor. Şimdi burada büyük bir yanılgı var. Belirleyici, başlatıcı ve bağlayıcı olan ideolojik, siyasi düzey ve onun eleştirisel ifadesiyken, nasıl oluyor da senin bu kör pratiğin rahatlıkla anlam bulabiliyor ve sen de “ben pratikçiyim, teoriden anlamam” diyebiliyorsun! Şimdi partimizde bir de bu yönlü tam bir ucubelik var. Kısaca teoriden anlamayanların pratikten anlayabileceği yalanı söz konusu ve buna da neredeyse yapımızın yüzde doksanı kendini inandırmış. Neden bu pratikler, bu kadar isyan ettiğimiz hataları doğuruyor? Çünkü; onun ideolojik, siyasal, eleştirisel gerçeklikle bağlantısını koparıyorlar, kör pratik uyguluyorlar. Mesela, kontrolü kaybeden bir şoförü düşünün; eğer gittiği yol düzse biraz gider ama yol zikzak çizerse yuvarlanır ve uçuruma düşer. Nitekim kadro ve savaşçılarımızın da pratik yürüyüşleri böyledir. PKK’nin ideolojik, siyasi eleştirisel yaklaşımı nedir? Yolu sürekli aydınlık tutan, dolayısıyla kaza yapmaya imkan vermeyen ve direksiyona hakim olan bir yaklaşımdır. Hem aydınlatır, hem direksiyona hakimdir. Gerisi pratiktir, yani arabanın sallanışı, gidişidir. Şimdi kadro ve savaşçılarımıza, arabayı kendiliğinden düz bir yola koyup, ilk vitesi verdin mi, benzini bitinceye veya gideceği kadar gider. Birçok kadro ve savaşçımızın durumu böyledir. İdeolojiyle, eleştiriyle bağını koparmak başka anlama gelmez. Bunların ne kadar tehlikeli bir durumda oldukları son derece açıktır ve ben bu yüzden kıyameti koparıyorum. Bir PKK militanı örgütsel olduğu oranda eylemci de olabilir; Eleştirinin en temel görevi olarak bu yanlış pratiği düzelteceğiz veya düşünceye dayanmayan, eleştiriye dayanmayan pratiği, eleştirisel düşünceyle, PKK’nin ideolojik, siyasi, hatta askeri düşüncesiyle birleştireceğiz. Sizler de birleştirmeyi bileceksiniz. Kendi başına pratik olmaz. PKK’nin ideolojik, siyasi, hatta askeri çizgi esaslarından kopuk bir gerilla ordulaşması olmaz. Yaptığınız basit bir köylülüktür ve demagojidir. Kendinizi buna nasıl inandırmışsınız, ben şaşıyorum. Bu geri düzeyi kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz? 5. Kongre’ye doğru giderken, bir de bu yönüyle ve “bu kör pratiğe, bu kara demagojiye kendimizi nasıl kaptırdık” deyip birbirinize yüklenin. Bunu yapmak için kongre tam yeridir ve yapmak gerekir. Bu yapılmadığı için çok kaybettik ve hala nasıl eleştirdiğimi, nasıl meselelere açıklık getirme gücünü sergilediğimi görüyorsunuz. Öyleyse siz niye bunu küçük bir alan çalışmasında yapamıyorsunuz? Diliniz mi kopar, yoksa korkuyor musunuz? Eğer böyle değilse, kendinizi çalıştırmayı bileceksiniz. Unutmayın ki, iyi aydınlatılan bir sorun zafer demektir; iyi bir sistem kurmak, doğru bir eylemin yönünü iyi planlayabilmek (bu düşünceyle ilgilidir) bir zafer ve beş-on yoldaşın erken şahadetinin önlenmesi demektir. Sözde sizin duygularınız var, sözde sizde yürek var ama insan gibi değil. Ben buna yürek demem. Çünkü; geviş getirenlerin yürek atışları, insan yüreği, hele savaşçı yüreği gibi asla olamaz. Bu kör pratik yaklaşımlar düzeltilmeli, aydın ukalalığı ise terk edilmelidir. Aydın ukalalığı ideolojik güç, eleştirisel güç değildir, laf ebeliğidir. Eleştiri gücü veya eleştirisel düşünceyle PKK içinde önderlik etmek demek, pratiği doğru yolda düzenlemek, sevk ve idare etmek kadar, gerekli olan düşünce gücünü de sürekli yenileyerek, güçlendirerek hazır tutmak demektir. İdeolojik önderlik veya politik-askeri önderlik bunu sağlayabildiği oranda önderliktir. Başka türlü devrim olamaz ve devrimcilik yürütülemez. Çoğu kadro ve savaşçı kendine köylü üslubunu takmıştır. Her birinin çok köhnemiş yöntemlerle sorunlara yaklaşım durumu var. Hiçbirisi 20 yıldır ne ağzını, ne şurasını burasını değiştirmemiş. Ben bunun kölelikle bağlantısını koydum. Bir de şunu düşünelim: Ya devrim başarısızlığa mahkumdur (buna beni de inandırın ki, ben de sizin gibi yapayım ve işleri ucuz idare edeyim; 15-20 yıldır sizler nasıl yaşadıysanız, ben de öyle yaşayayım) ya da devrim zafere mahkumdur ve o zaman da siz beni anlayın. Şimdi “devrim zafere mahkumdur” mu iyidir, yoksa “devrim yenilgiye mahkumdur” mu iyidir? Veya “sizin gibi olmaya mahkumuz” mu iyidir, yoksa “benim gibi olmaya mahkumuz” mu iyidir? Tercihi tam yapalım ve dürüst olalım. Eğer sizin düşünceniz, tartışmanız, planınız, tertibiniz durumu kurtarıyorsa ben bir şey demeyeceğim. Ama kurtarmadığını hepiniz söylüyorsunuz ve benim yeterliliğimi de yine hepiniz kabul ediyorsunuz. O zaman kabul ettikleriniz bütün ana özellikleriyle olmalıdır. Yoksa hayranlık duygularıyla veya kendi zayıflıklarınızı bize dayanarak gidermek biçiminde değil. Bu bir istismar ve kendini aldatmak olur. En alt düzeyden, en üst düzeye kadar bütün yapımızda ideolojik, siyasi düzeyin zayıflığı hakimdir. Özellikle örgütsel yönetimde zayıflık var. Yine savaş gerçekliğimize, ordu gerçekliğimize çok yanılgılı yaklaşımlar var. Bunların üzerinde çok durduk. Ve nasıl giderilmesi gerektiğini ortaya koyduk. Yani ideolojik, siyasi düzeyde herkes eksikliğini, yanılgısını, yanlışlıklarını gidermelidir; doğrusuyla tamamlamalıdır. Yine örgütsel anlamda, özellikle örgütsel yönetim gerçeği anlamında herkes kendini yargılamalı veya eleştiri-özeleştiriye tabi tutmalıdır. Bu konuda çok yoğun, büyük bir eksiklik, yanlışlık yaşanıyor. Ancak, bir PKK militanı (savaşçısı da dahil) örgütsel olduğu oranda eylemci de olabilir. Örgütsellik, bilinçli ve planlı olmak demektir. İlişkilerinizde de bu doğrultuda uyumlu oldunuz mu ve birçok ilişkiye olumlu anlamda sahip oldunuz mu, örgütlüsünüz ve bu örgütlülük eylemde de başarı demektir. Bunun dışında hiç kimse rastgele ve örgütten, bilinçten kaçarak eylemci olacağını sanmasın. Ben örgütlülüğün de ideolojik, politik gelişmeyle bağlantısını koydum ve her savaşçımız, özellikle her militanımız bu düzeyi tutturmakla mükelleftir. Ben gelişmemi eleştiri-özeleştirime borçluyum; Tarihi açıdan şunu söylüyorum: Kendimizi ilk defa adam edebilecek bir düzeyi yakaladık. Hiç utanmanıza gerek yok. Aslında utanılması gereken yer ısrarla savunduğunuz geçmişinizdir, takıntılarınızdır. Kendinizi yeniliğe, gelişmeye açmak ayıplardan, utançlardan kendini kurtarmaktır. Dolayısıyla yaşama gücü göstermek istiyorsanız, yine yaşama savaşta iddialı olarak katılmak istiyorsanız bu silahı yerinde kullanın. Çünkü bu, böylece yenilenmiş, dolayısıyla kendini öncelikle kazandırmış kişilik olur. Eski kişiliğinizle büyük bir zaferin sahibi olmak şurada kalsın, yaşamın kenarından bile geçemez, onu anlayamazsınız ve hiçbir zaman büyüklük şansını yakalayamazsınız. Madem büyük eleştiri-özeleştiri kazandırıyor, madem bu insanımızı yapan en temel silahlarımızdan birisidir; o zaman bu silah partimizi gerçekten kazandıracak bir parti de yapacaktır. O halde neden kullanmayalım? Bile bile kullanmazsak bu suç olur, kendimize yapılabilecek en büyük kötülük olur. Geçmişte bu silah layıkıyla kullanılamadı. Hatta kendini örtbas etmek amacıyla cetvel gibi pişmiş aşa su katma gibi kullananlar da oldu. Eleştiri-özeleştiriyi kimse böyle istismar etmesin; onun gerekleri yerine getirilirse, an be an yaşanırsa bir anlam ifade eder. Sırf durumu kurtarmak, biraz daha kendini incelterek dayatmak için eleştiri-özeleştiri yapmak kendine de, partiye de büyük kötülük yapmak demektir. Hiç kimse kesinlikle bu tarza düşmesin. Ben de kendime eleştiri-özeleştiriyi uyguluyorum. Ve bunu günlük gelişmelerle kanıtlıyorum. Gerçek gelişmeyi kendimde yaratarak, “kendimi pakladım” diyorum. Sizler de bunu esas alın. Ben gelişmemi eleştiri-özeleştirime borçluyum. Siz de bizden biraz cesaret alın ve kendinizi geliştirin. Zayıflıklarınızı neden örtbas ediyorsunuz, neden fırsat bulduğunuzda o kadar pisliğe dalıyorsunuz, kendinizi bireyselleştiriyor, kendinize tapınıyorsunuz, bu size yakışır mı? Tarihe karşı, halka karşı, yoldaşlara karşı biraz sorumluluk olmalı. Her şeyden önce PKK hareketi, tarihi olarak bir yargılama hareketidir. PKK sömürgeci hukuku, onun tüm anayasal, yasal hükümlerini geçersiz ilan etme ve bu anlamda bir isyanla kendi ulusal hukukuna ilk adımı atma hareketidir. Yani, vahşete ve ulusal imhaya karşı, insanlığı ve ulusal kurtuluşu esas alan, toplumsal dağılmaya karşı, toplumun yeniden kuruluşunu gündemleştiren, eylemini bu temel amaca göre geliştiren bir harekettir. Yalnız siyasi değil, askeri, hukuki, ekonomik bütün alanlara dayatılan bir toplumun hukuku, bir halkın haklarını savunma hareketi oluyor. Zaten bu anlamda ulusal kurtuluş çizgisi, genelde Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne bağlıdır. Uluslararası Hyasaları, insan haklarını sonuna kadar gözetir. Bu konuda PKK’nin sahip olduğu ölçüler, tümüyle evrenseldir. Bunun yanında sömürgeci imha siyasetine karşı, ulusal kurtuluşçudur. Yine toplumsal dağıtmaya karşı da, toplumun yeniden kurtuluşuna sonuna kadar bağlı kalmayı esas alır. Çıkışıyla da büyük ve kapsamlı bir örgütlenmedir. Bu da, kuşku götürmez bir gerçekliktir. PKK, insanın var olmasını, ister kabile aşiret düzeyinden ister çok gelişmiş bir ulus düzeyinden gelsin, hepsinde haklı olanı esas alma, “insanım” diyenin ulusal özelliklerini, toplumsal gelişmesini sağlama, normal gelişmeye karşılık verme biçiminde bir temel insani ilkeyi esas alıyor. Zaten hukukun da gerçek anlamı budur. Tabii bu ilkesel çıkışın anlam ifade edebilmesi için güç haline gelmesi gerekir. Farklı bir hukuktan bahsedebilmemiz için, partinin güce kavuşması gerekir. Nitekim güçlendikçe cezalandırmalardan bahsedebiliyoruz. İşte, sömürgeci güçler ve işbirlikçilerin hedef alınması gibi, cezalandırmalar gerçekleşebiliyor. Bu da bir anlamda hukuktur; karşı hukuk, özgürlük hukuku, gerçek adalettir. Hem de hiç tereddüt etmeden bu amaçlarımızın üzerine gitmek için düşmanın zorba gücüne veya sözümona Türk hukuku arkasındaki gücüne karşı adaletin, gerçek anlamda hukukun gücünü oluşturuyoruz. Bu anlamda bizim savaşımımız en hukuksal hakları esas alan, bir halkın hukukunu gerçekleştirmek, haklarını almak için mutlak verilmesi gereken bir savaştır. HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN (Rêber Apo’nun 5. Kongre’ye sunduğu Politik Rapor’dan derlenmiştir)
|
YORUM GÖNDER