KERKÜK'TE YENİ OYUNLAR
Bu gelişme Irak seçimlerinden sonra İran’ın etkisini kırmaya dönük en önemli taktik adımlardan biri olarak okunabilir. Dolayısıyla ABD-İngiltere temaslarıyla bu sonuca ulaşıldığı anlaşılıyor.
Amaçlardan biri ve en stratejik olanı KDP eliyle İran etkisini azaltmaktır. Fakat seçimin tümüyle geçersiz olması işleri daha da karıştırabilir.
Kerkük’ün dış güvenliğinin sorumluluğunun KDP güçlerine devredilmesi için bir süredir çalışmalar ve pazarlıklar yapılmaktadır. Irak bunu neden yapıyor? Diğer güçler bu işin neresindedir?
Her şeyden önce burası Kerkük’tür: Bir-iki gücün kendi arasında anlaşarak geleceğine karar verebileceği bir yer değildir.
Kerkük’te ne var? Farklı halkların ve inançların bir arada yaşadığı tarihi bir kent olduğu biliniyor. Maddiyat açısından ise yüz yıldan fazladır iştah kabartan petrole sahiptir.
Malesef petrol Kürtlere, Araplara ve Ortadoğu’nun diğer halklarına fayda getirmemiş, daha çok zarar vermiştir. Kerkük, bölgenin en büyük petrol yataklarının bulunduğu alandır. Geliri trilyon dolar ifade edilecek kadar büyüktür. Böyle bir kaynağı ne ABD ve İngiltere, ne de Türkiye bırakmak istemez. Irak da bırakmıyor. Görünüşte KDP’yi de güvenliğe dahil edecek formüller arıyorlar.
En son o alana yakın yerlerde DAİŞ tarafından YNK peşmergeleri vuruldu. Buna rağmen güvenlik bahanesiyle KDP’nin Kerkük’e girmesi neyi ifade ediyor?
Bu gelişme Irak seçimlerinden sonra İran’ın etkisini kırmaya dönük en önemli taktik adımlardan biri olarak okunabilir. Dolayısıyla ABD-İngiltere temaslarıyla bu sonuca ulaşıldığı anlaşılıyor. Amaçlardan biri ve en stratejik olanı KDP eliyle İran etkisini azaltmaktır. Fakat seçimin tümüyle geçersiz olması işleri daha da karıştırabilir.
Bu işte Türkiye’nin yeri sadece KDP ile olan ilişkiyle belirlenmiyor: Bir paramiliter kontra güç olarak kullandıkları “Irak Türkmen Cephesi” eliyle de Kerkük’ü karıştırma potansiyeline sahipler. Fakat mevcut durumda KDP ile yürüttükleri ilişki sayesinde Kerkük üzerinde daha etkili olmayı hesapladıkları görülüyor.
Ne var ki bu ilişkinin stratejik düzeyde Türkiye’nin aleyhine olduğunu düşünen önemli bir kesim vardır. Öyle ki Akdeniz’i hedefleyen “Mavi Vatan” projesiyle tanınan eski Amiral Cihat Yaycı, “Kerkük elden gidiyor. Kerkük’ün gitmesi Türkiye’nin gitmesidir!” diye bir laf ortaya attı. Bazıları bu sözü aşırı iddialı bulsa da işin ciddiyetini vurgulaması açısından önemlidir. Bu andan itibaren müdahale ettiler.
Hele ki Hulusi Akar ağzından içeride veya dışarıda bir Kürdistan’ın olmadığını iddia ettikleri bir vakit Kürdistan adına bir gücün Kerkük’e giriyor olması -ki bu güç kendilerinin işbirlikçisi olduğu halde- Kürdistan korkularını büyütmüş görünüyor.
Esas mesele bu petrolden pay alamayacak olmaları ve Misak-ı Milli heveslerinin boşa düşecek olmasıdır. Bu nedenle derhal müdahale edip işin içine karıştıkları anlaşılıyor. Çünkü geçtiğimiz 25 Kasım’da KDP’nin geçmesi gibi bir anlaşmanın olduğu iddia edilirken bu gerçekleşmedi.
Irak’ın mevcut zayıf konumu, kendisini yardım arar duruma getiriyor ve Türkiye karşısında da ses çıkaramıyor. Ancak her şeye rağmen, valiliğin kimde olacağı daha önemlidir. Yani Irak tüm kontrolü devretme niyetinde değildir.
Şimdiki denklemde ortaya şu soru çıkıyor:
KDP’nin hem Kerkük’e girmesi hem de -olası bir seçim neticesinde- Cumhurbaşkanlığını alması mümkün olabilir mi? İkisini birden vermek yerine Kerkük KDP’ye, Cumhurbaşkanlığı ise YNK’ye bırakılabilir mi?
Batı desteği sayesinde KDP daha fazlasını istese de Cumhurbaşkanlığını YNK’ye bırakıp Kerkük’e girebilir. Önümüzdeki günlerde bu durum daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü Türk devletinin müdahaleleri sonucunda seçim işleri dahil, Irak daha fazla karışabilir.
Kerkük’le ilgili Türk devleti işin içine girip anlaşmayı kendine göre değiştirip üçlü hale getirmeye çalışacaktır. Bunu başarırlarsa Kerkük, MİT’in denetimine geçecektir. KDP buna çok fazla açık kapı bırakmıştır. Ancak KDP de istediği gibi hareket edemez. Onlar YNK’yi zayıflatmak istese de bu işin denge noktaları buna fazla fırsat vermeyecektir. Örneğin İran’ın bunda önemli rol oynadığı biliniyor.
Sadece İran değil, KDP’nin batılı dostları da KDP’yi tek başına her alanda güçlendirmeyi esas almıyor, yanı başında YNK’ye de yer verilmesini savunuyorlar. Bu durum İran’ın eğilimleriyle objektif olarak çakışıyor.
Yani KDP hangi konumu elde ederse etsin, istediği gibi at koşturacak durumda değildir. Hele ki Türkiye ile ilişkilerinin vardığı düzey KDP’yi bir kaos maşası halinde kullanılmaya müsait hale getirmişken, hiçbir yerde istediğini yapamaz.
KDP bu haliyle parlamentoya girip bir denge unsuru olsa da kesinlikle istikrar unsuru olamaz. Tam tersine attığı her adımda daha fazla karmaşa yaratacak bir güçtür. Sebep Türk Devletiyle ilişki tarzıdır.
KDP’nin içine girdiği mecra tüm Kürdistan için tehlikeli hale gelmiştir.
NURETTİN DEMİRTAŞ (ARŞİV)
YORUM GÖNDER