ÖNDERLİK GERÇEĞİ-25.BÖLÜM
Amed’te belli bir hareketlilik var. Kürdistan’a da yansıyor. Yetmişlerin Devrimci Gençlik Hareketi var. Yetmişlerde Türkiye’de Devrimci Geçlik Hareketi canlıdır. O sırada kurulan Devrimci Doğu Kültür Ocakları örgütlenmesi var. Kürt gençlerinin örgütlenmesidir. Muhtemelen Amed’te de yapılanmaları yani örgütlenmeleri var. Talepleri sınırlıdır. Diğerlerine göre çok daha reformisttir, biraz teslimiyetçi özellikler taşır, ama yine de Kürt gerçekliğine şu veya bu biçimde işaret eder. Mesela Kürdistan adıyla örgütlenmezler, doğu adıyla ortaya çıkarlar. Genellikle talepleri doğuya okul, yol biçimindedir. Jandarma dipçiğine son biçimindedir talepleri. Radikal değildirler ve o sürece kadar üniversiteye giden Kürt öğrenciler genelde hep belli ailelerin çocuklarıdır. Ağırlıklı olarak zengin aile çocuklarıdır. Zengin aileler ya bir komprador, aşiret reisi, toprak ağasının çocuğu olur. İmkan bulanlar ağırlıklı olarak bunlardır. Üniversiteye giden öğrenciler bunlardır. Bunlarda da kendi sosyal temeline uygun bir duruş, bir zihniyet, davranış ve tutum sergilerler. O açıdan kendi kökleriyle veya bağlandıkları sosyal zeminle bağları dikkate alındığında düşüncelerindeki reformizmi anlayabilmek mümkündür. Bunun yanı sıra tersi olanlarda var. Genelde yoksul köylü kökenlilerin, işçi sınıfı kökenlilerin içinde yer aldıkları hareket DDKO değil Türk soludur. Neden? Sol daha radikaldir, daha fazla sosyalizme vurgu yapar veya daha fazla eşitlikçi ve özgürlükçüdür. Elitist değildir daha fazla emekçi halkla birliktedir. Esasta onun çıkarlarını dile getirir ve dolayısıyla bu tür gençlerin Türkiye solunu seçmeleri boşuna değildir. Mesela iki tane örnek versek yeter.
Mesela Ömer Ayna, Mahir Çayan’ın yanındadır. Hüseyin Cevahir yine Mahir Çayan’ın yanındadır. Yine Hüseyin İnan zaten bir örgüt lideridir, sol hareketin başındadır. Bunlar hep Kürt’tür ve daha fazla radikal duruşun sahibidirler. Bunlar Türkiye soluyla birlikte hareket derler ve halklar adına yola çıkarlar gerçeklikleri esas itibarı ile böyledir. Önderlik hiç ilgilenmedi ilgi duymadı denemez. Sola karşı gerçekten de büyük ilgisi var ama aynı şekilde bu Kürdistan’daki yapılanmaya karşı bu DDKO’culara karşı da bir ilgisinden söz etmek gerekir. Memurluk yaşamı Önderliğe çok fazla çekici gelmiyordu. Büyük kentin Diyarbakır büyük bir kent sayılır. Tüm kenar semtlerin, varoşların yoksul oluşlarına karşı merkezi daha farklı bir yaşamı ortaya çıkarır ve yansıtır. İnsanlar daha çok onu esas alırlar şehrin insanı etkileyen boyutu esas itibarı ile orada ortaya çıkar. Mesela diyordu: “Arkadaşlarım vardı, onlar para alırdı. Cinselliğin tatmin yerleri var oraya giderlerdi.” Diyordu ki: “Bu tür şeyler bana iğrenç gelirdi ve kendimi hep onlardan sakındım. Onlardan o iğrençlikten hep uzak durdum. Basit ten ihtiyacını giderme üzerine kurulu bir rahatlama ilişkisi bana hep iğrenç geldi, diyordu.” Bu memur yaşamı Önderliği tatmin eden bir yaşam biçimi değil. Aslında reddettiği bir yaşam tarzıdır. Yani bir maş sahibi olmak o maşla bir aile sahibi olmak, bir aileyi geçindirmek Önderliğin arayışlarıyla ters düşen bir şeydir. Başta arayışlarını devam ettirmenin bir yolu olarak Önderlik çareyi üniversiteye gitmekte buluyor. Bunun için ne yapıyor? Bunun için üniversite sınavlarına girmek istiyor, ama meslek liselerinin mevzunlarını üniversite sınavlarına almıyorlar.
Önderlik o açıdan lise fark derslerini veriyor. Yani ayrıca sınavlara giriyor. Diyarbakır da Ziya Gökalp lisesinin diplomasını alıyor. Aslında Önderlik Ziya Gökalp Lisesi mevzunudur. Diplomayı aldıktan sonra üniversite sınavlarına giriyor ve sınavlarda tutturduğu puanla İstanbul Hukuk Fakültesine kaydını yaptırıyor. Fakülte üyesi öğrencisi olduğu için okulda, İstanbul da bulunduğu için Önderlik onu da gerekçe göstererek memur olarak tayinini de İstanbul’a alıyor. Yani Bakırköy semtinde hem Tapu Kadastro memuru olarak çalışıyor, hem de İstanbul Üniversitesine kaydını yaptırıp öğrencisi oluyor. Okula devam etmiyor Önderlik Hukuk Fakültesi okumak istediği bir okul değil ama üniversiteyle bağı var. Bu nedenle büyük bir önem taşıyor. O zaman İstanbul, gençlik hareketinin merkezi durumundadır. O süreç üniversitelerin gençlik ortamları oldukça hareketli, tartışma ve eylem ortamladır. Önderlik bu ortamlarda yoğun olarak yer alıyor. Daha çok bir dinleyici olarak yer alıyor. Konuşmacıları izliyor, izledikleri kimdir? Mahir Çayan’ı çok izliyor. Mahir Çayan’ın, İstanbul Teknik Üniversitesinde yaptığı bir konuşmaya tanık oluyor. O konuşmadan çok büyük etkilenir. Ve Mahir’in başında bulunduğu harekete sempatizanlığı öyle başlıyor.
Önderlik, Mahir Çayan sempatizanıdır denilebilir. Denizlerin hareketi, Önderliği çok fazla çekmiyor. THKO’da daha çok eylemsel boyut ön plandadır. Ama Mahir Çayan’da düşünce gücü ön plandadır. Mahir Çayan gerçekten tam bir teorisyendir, teorisyen kişilik çok belirgindir. Hiçbirinin mücadeleye başlamadan kaleme aldığı en azından devrimin genel hedeflerini çizen, somut durumu tahlil edip bunun üzerine stratejiler, taktikler öneren çok kapsamlı çözümlemeleri olmadığı halde Mahir Çayan’ın Türkiye’deki devrimin karakterini belirginleştiren ‘Kesintisiz Devrim’ adında iki ciltlik eseri var. Bu açıdan Önderliğin Mahir Çayan’a olan ilgisi, Mahir’de bulduğu yüksek anlam gücüdedir. Diğerlerine göre Mahir Çayan’da bu çok daha belirgin olarak ortaya çıkıyor. Önderlik savunmasının bir yerinde şunu belirtiyor: “Şiddetin, kişilik karakterinin çözümünde rol oynaması dışında benim için bir anlamı yoktur.” Yani eylemselliğin, eylemciliğin oysa DHKO eylemselliği ifade ediyor. Böyle dar ve sınırlı bir militanlıkla kendini tatmin edebilecek bir kişilik değil. Dar anlamda eylemcilik kişiliği tatmin etmiyor. Ama sözünü ettiğimiz arkadaşlar, dar anlamda eylemcilik yapıyor. Daha sonra Kürt gerçekliğinde bu daha belirgin bir biçimde ortaya çıkar.
Mesela nedir? Düşünceden kopuk eylem! Kimse Yusufların, Hüseyinlerin, Denizlerin düşünceden kopuk olduğunu iddia edemez. Onlarında muazzam bir düşünce güçleri var. Fakat eylemsel karakterle daha çok ön plana çıkıyorlar. Onları sembolize eden durum o. Mahir ve Deniz’in her konuda büyük derinliği var. Mesela Deniz’i modern bir Robin Hood gibi değerlendirebiliriz. Anlatımlarda Deniz Gezmiş’ten öyle bir şahsiyetmiş gibi bahsedilebilir. Robin Hood’da fakirlerin adına yola çıkar ve zenginlerden alıp, yoksula verir. Öyle yansıtmaya çalışırlardı. Kendisiyle röportaj yapan biriyle konuşurken “biz edebiyattan geliyoruz” der. Yani edebiyat fakültesiyle bağı olmuştur. “Başkaları anlamayabilir, ama biz Betoowen’dan vb. anlarız” der. Böyle bahseder. Müthiş bir ruhsal zenginliği, düşünce derinliğini yaşayan bir insandır, Deniz. Ondaki büyük insancıllığın kaynağında da o var. O olmazsa Deniz Gezmiş’teki o büyük insancıllık ve hümanizm olmaz. Biraz Che kişilidir. Che’de de aynı özellikler var. Toplumun her kesiminin o kişiliği sahiplenmesinin arkasında da o derin hümanizm yatar. İnsanı bilme, insanı tanıma ve insanı derinliğine yaşama gerçekliği yatar. Yine de bir eylemci karakter var. Sonuçta esas olan anlam gücüdür. Bu açıdan Önderlik daha çok Mahir Çayan’a ilgi duyar. Mahir Çayan’ın yaptığı değerlendirmeleri doğrulara yakın bulur. Doğrular genelde ağırlıktadır. Zayıf çıkar bunlar. Eksiklikleri ve eleştirdiği yanlar var ama doğrular esastır. Mesela senin buran yanlış ben onun için katılmıyorum demez. Tam tersine mevcut koşullar açısından o doğrulardaki ısrarın özelliklede onlardaki samimiyetin gücüne inanır. Halka bağlılıkta müthiş samimidirler. Onlar çıkarsız, riyasız bir halk savunucusudurlar. Halkın çıkarlarının savunucusudurlar.
ALİ HAYDAR KAYTAN (HEVAL FUAT)
YORUM GÖNDER