DEVRİMCİ HALK SAVAŞI RADİKAL BİR CİNS MÜCADELESİYLE KAZANILABİLİNİR
Kuşkusuz cins mücadelesinin özü ideolojik mücadeledir ve bu esas olarak özgürlük mücadelesinin temel dayanağı olmaktadır. Günümüz dünyasında yaşanan en önemli sorunların başında cinsiyet özgürlüğü gelmektedir. Kongremizde esasta bu tartışmalara damgasını vuran Önderliğimizin belirttiği gibi Kadın Hareketinin büyük çabalarına rağmen bir arpa boyu kadar yolun alınamaması belirlemesi olmuştur. Önderliğimizin bu tespitleri bizler için büyük bir mücadele perspektifi oluşturmaktadır.
30 yıla yakındır Özgür Kadın Hareketinin örgütlü mücadele tarihi ve bu tarihimiz boyunca her sürece sıçrama yaptıran hatta ideolojik hamlelere yol açan kahraman şahadetlerle, dayandığı bu tarihisel mirası dikkate aldığımızda Önderliğimizin bu tespiti daha anlaşılır olmaktadır.
Bunu daha da somutlaştırmak açısından tarihimize yeniden bir göz atmak zorundayız.
Kürt toplumunda özgür kadından bahsetmeyi bırakalım, Kürdistan’ın varlığından bahsetmenin kendi hakkında ölüm fermanı vermek anlamına geldiği bir tarihsel gerçeklik yaşanmıştır. Kürt toplumunda yaratılan algı buydu. Bu algının hem ideolojik hem de psikolojik bakış açısını yaratmış ve toplumu da buna inandırmıştır.
Bu algıyı yıkmak kendi başına bir devrim gerektirmekteydi. Devrimi sadece belli güçlerin bir araya gelip masa etrafında belli müzakerelerle kısa bir dönemde tartışarak geliştirilebileceğini düşünmemek gerekiyor. Çünkü bu yöntem başta Ortadoğu olmak üzere dünyada kalıcı bir çözümü ve ciddi kazanımları yaratmadığı anlaşılmış olmaktadır. Bundan dolayı bu yöntem iflas etmiştir. Çünkü her kazanım büyük bir çaba ve emekle geliştiği için elde edilen her kazanım da halklar adına bir devrim niteliğini taşımaktadır.
Kadın devrimini yaratmak için apayrı mücadele dinamiklerini oluşturmak gerekiyor. Herhangi bir mücadele biçimiyle devrimi geliştirmek değil, kendisine özgü yol ve yöntemleri yaratmak gerekiyor. Kadının her boyutta, her alanda kendisine özgü sistemini ve partisini, savunma güçlerini oluşturması bir zorunluluktur. Bu ihtiyacı karşılamak ve örgütlülüğe kavuşmak için cins mücadelesi noktasında alacağı radikal kararlar önemli olmaktadır.
Kürt Kadın Hareketi cins mücadelesi konusunda ilkeler ile dolu bir tarihi geçmişe sahiptir. Bunlardan sadece birkaç önemli ilkeyi belirtmek gerekirse;
Kadının özgün örgütlülüğünü yaratması için Kadın Ordulaşmasına gidilmesi gerekmiştir ve kadın ordulaşmasında bu dünyada bir ilk olarak belirtilebilinir. Yine Kadın Kurtuluş ideolojisinin ilanı kadın hareketi açısından bir aydınlanma süreci anlamına gelmektedir. Tabi ki bunların yaşam bulması için kopuş teorisinin geliştirilmesi, bu da var olan tabuların yıkılması anlamına gelmekteydi. Bu kopuş salt fiziki anlamda değil, asıl olarak erkek egemen ve cinsiyetçi zihniyetten de bir kopuşu hedefliyor.
Kadın hareketi bu açıdan ilklerle dolu bir tarihe sahiptir.
Bu adımların ilki dağlarda ve savaş alanında atılırken sonrasında tüm mücadele alanlarında yansımasını buldu. Kadın var olan cinsiyetçi yaşam biçimine karşı alternatif yaşam arayışını daha geniş, toplum içerisinde alternatif yaşam isteğini daha geniş yaymak için, bu hedefini toplumsallaştırmak için toplumsal sözleşme belgesini hazırlayarak toplumla bir sözleşme yapmıştır. Özgür ve eşit yaşamı geliştirme adına erkeği dönüştürme projesi gibi hayati bir çalışmayı gündemine almış ve bu konuda ciddi adımlar da atılmıştır. PAJK’laşmak bu karar ve ilkeleri uygulamak ve uygulatmaktır. Öncü kadroların esas görevi budur. PAJK’ın kuruluşu bu kararların toplamı ve sonucudur. Cinslerin özgürleşmesi bu kararların pratikleştirilmesi ve hayat bulması ile mümkündür. Bu kararlar ve ilkeler olmadan da yine ciddi emek harcanabilinir ancak bu gibi temel kararların olmayışı mücadeleyi ortaklaştıramayacağı gibi cinslerin özgürlüğünü sağlamak da kolay olmayacaktır. Sadece uzun vadeli bir mücadele vermenin dışında bir değeri olmaz. 8.Kongremiz bunları tartıştı ve yeniden önemli kararlara gitti. Bu kararları pratikleştirecek olan bizler olduğumuzdan dolayı daha da somutlaştırmaya ihtiyaç da vardır.
Tüm bu tarihi çalışmalar kuşkusuz Önderliğimiz tarafından geliştirilmiş, kendisi birebir üzerinde durmuş, bu konuda ideolojik tespitten pratik uygulamasına kadar Önderliğimizin büyük çabaları belirleyici olmuştur. Bu çalışmalar sonucu atılan her adım Kadın Özgürlük Hareketinde ideolojik hamleler yaptırmış ve kadında özgürlük mücadelesini büyük bir inanca dönüşmüştür. Kadındaki bu birikim ve tecrübeler de mücadelenin pratik alanlarında giderilmeye çalışılmıştır.
Önderliğimiz özenle bu konunun üzerinde durdu. Çoğu zaman kadın özgürlük hareketini eleştirdi ama bunu yaparken güç ve moral de verdi. Aynı zamanda dev gibi gelişmeler de yarattı. Kongremizde Önderliğimizin bu emeklerine karşı kendi eksik ve yetmezliklerimizi ele aldık ve 8. Kongremizin en temel özeleştiri konusu olarak da bunu tespit ettik. Bu yetmezliklerimizi aşmak için her kadın arkadaşın kendisinden başlamak üzere, Önderliğimizin yaptığı eleştiri ve değerlendirmeleri kendisine değil de başkalarına ilişkindir demeden, her değerlendirmesine ‘benim için söylüyor’ dedik. Bu konuda en başta kendimizi sorguladık ve bu sorgulamanın bizleri daha doğru bir çıkış yaptırmaya götüreceğini biliyoruz.
Her gün farklı yöntemlerle kendisini açığa vuran beş bin yıllık egemen zihniyete karşı mücadelemiz açısından sadece görüldüğü gibi bir yaklaşım belirlersek, mücadelemizin günü birlik politikalarla sınırlı kalacağı kaçınılmazdır. Ve bu şekilde işin özüyle değil de biçimiyle uğraşmış oluruz. Çünkü bizler tarihsel, toplumsal mücadeleler veriyoruz. Bundan dolayı her güncel durumda tarihsel kökenine inmek, analiz etmek gerekiyor. Bu da ideolojik yaklaşım gerektiriyor. Özellikle de cins mücadelesi gibi stratejik konularda daha da derin bir yaklaşım gerektirmektedir.
Kongremizin temel bir gündem olarak belirlediği cins mücadelesi ve onun yol yöntemi üzerinde kapsamlı tartışmalar yürütüldü. Aslına bakılırsa bu konularda çok ciddi tecrübe, deneyim ve birikim mevcuttur. Bundan dolayı sorun salt tecrübe yetersizliği değildir, en önemli eksikliklerden biri var olan birikimi yeterince pratikleştirememektir.
Cins mücadelesini yürütürken onun tarzı da önemlidir. Pratikte karşı karşıya kaldığımız sorunları aşamayışımızın altında yatan bir gerçeklikte tarz ve yöntemlerimizdir. Bunun için eleştirilen nokta neden mücadele etmediğimiz değil, neden az değişimlerin olduğudur.
Hamlesel bir çıkışa ihtiyacımızın olduğu açıktır. Eski pratikleri değerlendirmek önemlidir fakat temel bazı prensiplerimiz eski ya da yeniyle ilgili değildir. Bunlar her dönem açısından geçerlidir. Cins mücadelesinde sonsuz boşanma kopuş teorisi gibi stratejiktir ve eskiden de olduğu gibi günümüzde de bunun çıtasını daha da yükselterek yürümek gerekiyor. Hedeflerimizin büyük olması çabalarımızın da büyük olması anlamına gelmektedir.
Bir PAJK militanı radikal, cesaretli bir şekilde çizgi mücadelesini veren ve fedai bir ruh ile bu sorumluluğu üstlenen, örgütsel refleksleri güçlü olan, yirmi dört saat parti çizgisini yaşayan ve yaşatan kişidir. Bu kişiliğin de yenmeyeceği engeller yoktur.
Önceden de mücadele düzeyimiz, özellikle de kendine öz güven ve inisiyatif en üst boyutaydı. O yıllarda da bizleri güçlendiren temel dinamikler kuşkusuz vardı. Başta Önderliğimiz ve şehitlerimiz vardı. Gücümüzü onlardan alıyorduk. Yetersiz kalan yanımız yeterince bilinç düzeyimizin olmayışıydı. Bu yetersizliğimizin bilincindeydik, var olan tecrübelerimizi ideolojiyle ciddi bir örgütlülüğe dönüştürmek için, genel çabalar kadar önemli oranda bireysel çabalar da harcıyorduk. Bu derinliği kadın hareketine mal etmenin, kendi öz örgütlülüğümüzü yaratmanın herkesin öncelikli görevi olduğunun bilincindeydik. Önü alınamayacak kadar cesaretli adımlar atılıyordu ve bu o süreçte önemli gelişmelere de yol açtı. 92 güney savaşında Beritan gerçeği bunun somut bir ifadesidir. Beritan çizgisi bizler için bir mücadele yöntemini oluşturdu. Bu duruş bilinçle, kararla ilgili bir duruştur. Beritanca savaş yapılmadan özgür yaşam gerçekleşmez.
Kadın Ulusu ancak parti bilinciyle yaratılabilinir Ana tanrıça kültürü hâlâ hâkimdir ve bu kültür tarihten günümüze kadar tüm zorluklara rağmen kendi varlığını devam ettirmişse bundan sonra da kendi varlığını sürdürecektir. PAJK’ı Ana tanrıça kültürünün güncelleşmiş ifadesi olarak da ele alabiliriz.
Günümüz itibariyle Kürdistanlı kadınların geldiği düzeyi kuşkusuz tarihimizden bağımsız ele alamayız. Belirttiğimiz gibi Önderliğimizin çabaları sadece kırsal alanda ve mücadelenin diğer alanlarında değil, toplumun tüm kesimlerinde hayat buluyor. Tarihsel mirasımızın ulaştığı düzey ve ona sahip çıkmak mücadelemizin temel bir gerekçesidir. Başta mücadele saflarında yer alan kadınlar olmak üzere tüm Kürt kadınları bunun kuşkusuz bilincindedir. Ondandır ki; mevcut koşullarda başta Ortadoğu olmak üzere dünyada en radikal mücadeleyi verenin Kürt kadınları olduğunu belirtmek yanlış olmaz. Bunu salt kırsal alanda değil Kürdistan’ın her yerinde yaşanan durumlar karşısında Kürt kadınlarının hangi koşullar altında mücadele verdiklerini görerek anlayabiliriz. En zor koşullarda kaygısız bir biçimde öncülük yapmış kadınlar artık düşman karşısında değil, yaşamın her alanında mücadeleyi yaşamın doğal bir parçası haline getirmiş düzeydedir. Ortadoğu gerçekliğinde hiçbir gelişme kendiliğinden gelişmemiştir. Ya iç dinamikle ya da dış müdahaleler ile gerçekleşmiştir. Bunun da kuşkusuz tarihsel nedenleri vardır. Kürdistan bu konularda oldukça ciddi avantajlara sahiptir. Çünkü hiçbir zaman başka güçlere bel bağlamadan, hep kendi öz gücüne dayanarak kendi mücadele koşularını kendisinin yarattığı açıktır. Gelinen aşamada Kürt halkı kendi devrimini yapma kararına ulaşmıştır. Yaşanan devrim gerçek anlamında bir halk devrimidir. Halkların ve kadınların dayandığı güç kadın öncülüğünde gelişen kendi öz güçleridir.
Tarihten günümüze kadar ispatlanmış bir durumda şudur ki, savaşta erkeğin, barışta ise kadının rolünün belirleyici olduğudur. Tarihte ister bireysel anlamda olsun, verilen mücadeleler de kuşkusuz kadınların damgasını vurdukları süreçler yaşanmıştır. Ancak Kürdistanlı kadınların en temel farkı kalkışlarının toplumsal olmasıdır. Diğer bir farkı da sadece erkeğe karşı mücadele vermemesi, öncelikle kendi varlık mücadelesini vermesidir. Sonra da tarihle hesaplaşmaya gitmiştir. 1992 yılı ile birlikte kadın mücadelesi iki ayak üzerinden geliştirilmeye çalışıldı. Bir yandan dağdaki direnişin her alana yayılması, diğer yandan ise halkın serhildanlarla toplumsallaşmasının temelinin atılması. Her zaman için kadın mücadelesi bir kimlik mücadelesidir. Kadını sisteme çok fazla entegre etmek özünde kadını kimliksiz bırakmaktır.
Verili sistemin tüm kurum ve kuruluşları kadın için sadece birer mekânsal alanın ötesine gitmemiştir. Kadının kendine ait özgürlük alanları değildir, kadının yaşam kültürünün hâkim olmadığı bir ortamda kadının varlığından bahsedilemez. Kadının baş kaldırışı bu zihniyete karşı yaptığı isyandı. Bu isyanın sonuçlarını her gün yaşıyoruz. Bu günlerde Kürdistan çapında yaşanan gelişmeler gösteriyor ki, artık devletin faşizan tekçi zihniyetinin aşılmak zorundadır. Bu egemen zihniyete karşı dur demenin zamanı gelmiştir ve bunun tek alternatif gücü kadın öncülüğüdür.
Ancak biz de açığa çıkan herkes yapıyorsa ben de biraz mücadele vereyim anlayışıdır. Bu duruş bırakalım cinslerin özgürleşmesinde rol oynamayı, aksine bu mücadelede en temel engeli teşkil etmektedir. Beş bin yılık egemen kültürü çözümlüyoruz, Önderliğimiz bunu bir tecavüz kültürü olarak tanımladı. Bu kültür sadece kadına karşı uygulanmıyor, aslında tüm topluma karşı uygulanıyor, hatta Ortadoğu toplumuna karış uygulanan bir kültürdür. Buna karşı çıkanlara karşı sürekli aynı uygulamayla karşı karşıya kalacağı tehdidi yapılarak kendi çizgisine çekme stratejisi uygulanmaktadır. Bu strateji ABD tarafından geliştirilmiş bir stratejidir, uygulayanlar ise sadece pratik uygulama rolünü üstlenmişlerdir. Ortadoğu’da son süreçte kadınlar başta olmak üzere yaşanan çıkışların özünde bu kültüre karşı çıkışlar olduğunu görebiliriz. Halk devrimini gerçekleştirme özeliği buradan gelmektedir. Halkımız böyle yaşamaktansa on defa onurlu ölümü tercih ederiz mesajını verme düzeyine gelmiştir. Örgütsüz, öncüsüz olsa bile bu tür ayaklanmalar devrimsel özellikleri ve yenilikleri içinde barındırmaktadır.
Kürdistan’daki özgürlük mücadelemiz bu gelişen ayaklamalara hem yol gösterir hem de örgütlenme modeli dayatır düzeydedir. Çünkü PKK’nin yaşam ve mücadele biçimi artık bir model olmuştur ve bu modele yol açan kuşkusuz iç mücadeledir. İç mücadeleyi diri tutmak her zaman değişime yol açacaktır. Önderliğimizin temel mücadele tarzlarından biri zıtları çatıştırarak ideolojik hamleler yaptırmaktır. Mücadelenin durduğu yerde çürüme ve yozlaşma devreye girer. PAJK, PKK olarak her koşul altında parti öncülüğünü yapmak, bunu bir mücadele ilkesi olarak benimsemek bizler açısından hayati önemdedir. Kongremiz tarafından yapılan diğer bir tespit ise parti tarihimizin bir hazine olduğu ve çoğu zaman varlık içinde yokluğu yaşadığımız süreçlerin bizden kaynaklı olduğudur. Devrimci halk savaşına geçtiğimiz bir dönemde bunun kadın öncülüğünde gelişmesi temel bir dönem sorumluluğumuzdur. Bu sorumluluğumuzu yerine getirmek için, parti öncülüğü misyonumuzu yerine getirmek için, bu süreçte çeşitli platformlardan geçerek söz verdik. Devrimci halk savaşı keskin çizgileri oluşturmak anlamına gelmektedir. Artık ya ayrışmadır ya da demokratik olarak ortaklaşmaktır. Her iki koşul da kadınlar için özgür özgün mücadele zeminini yaratır. Devrim sürecinde öncülük yapmak ve devrim sonrası örgütlü zemini yaratmak önemlidir.
Sonuç olarak her alanda mücadelenin daha radikal verilmesi gerektiği bir dönüm noktasına gelinmiştir. Artık ya özgür bir yaşam ya da onurlu bir direniş zamanıdır. Tarihi fırsatların yaşandığı günlerden geçmekteyiz. Bu tarihi süreçte onurlu bir öncülük rolünü üslenmek hem dönem görevimiz hem de tarihsel misyonumuzdur.
NALİN MUŞ
YORUM GÖNDER